Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
. KASIM 2000. SAYI 766 ı alıyorsanız, bu, toplumdaki kızgınlığı art'dığı gıbi bir kuşkuyu da beraberinde getır. Nasıl bir kuşku? Şimdı F Tipi Cezacvi sorunu var ve insanrkarşı çıkıyor. Bu "Acaba, insanlan oraya ıkledebılmek, biroperasyonkolaylığı harlayabilmek için mi 25 bin kışiyı çıkartıjrlar" sorusunu gündeme getıriyor. Buna ;vap da o kadar kolay verilemiyor. O zaman uşkular doğuyor. Onun için söylüyorum: flfın bir felsefesi yoksa, toplumdaki böylc üyük kuşkulan, kaygıları arttırır, kızgınlık s öflceleri çoğaltır. Cezaevlcrinde 10 bin siyasi tutuklu ve ükümlü var, af bu kişileri kapsamadıında kuşkuların dışında nc gibi huzuruzluklar yaratacak? Dediğim gibi bunun basit ömekleri var, lanisalı gcnçler ya da duvara yazı yazan ençler, örgüt bağı kurulan gençler ya da Gücydoğu'da bazen zorla bazen isteyerek şu eya bu nedenle, adalet sistemindeki eksikklerden dolayı, bazen olmadığı halde variış gibi gösterilerek mahkum olan kişiler ar. Şimdi bunlann ailelerine bunu nasıl izah deceksiniz? Ne diyeceksiniz? Düşünün, 4anisalı gençler nasıl kinlenmezler, aileleri ıasıl kinlenmez? Siz cinayet işlemiş birinin ezasını indiriyorsunuz, on senenin altındaya serbest bırakıyorsunuz, bir pankart asmış, luvarayazı yazmış, cebinde iki dergi bulunluğu için örgüt bağı kurulmuş, bu nedenle "erörle Mücadele Yasası kapsamında, Türk Teza Kanunu'nun 168., 169.maddelerinden nahkum olmuşu içerde bırakıyorsunuz... iunu anlatamazsuıız. Bu kızgınlık, bu öflce, :amuoyunu rencide eder... Bu rencide olma bizi nerelere götürür? Bir şey söylemekmümkün değil, spekülaifbir şey. Belki de demokratikleşmenin younu açar, Yani toplumsal bir proje çıkartan )ir parti, siyasi anlayış ortaya çıkar, gelişir ya la onlar da bastırılır. Onlar da gün gelir, bu ifkelerini şu ya da bu şekilde, başka bir plat"brmda dile getirirler. 1991 şartlı tahliyesi var. Şartlı tahliyeien çıkanlar, yeni bir "suç" işlemeleri halinde, eski "suç"larıyla cezaevindeler... Burada, bireyleri tek tek sınırlayan bir durum var... Tabii.işteEşberYağmurdereli. Bugünkü af pazarlıkJarı içinde de şartlı tahliyeden söz ediliyor... Şartlı tahliyenin anlamı şu: Siyasi cesaretiniz yok, siz kontrolü elinizde pazarlık olarak tutmak istiyorsunuz. Niye af varken şartlı tahliye yapıyorsunuz? Şartlı tahliyenin bir tek anlamı var, afkapsamında anlaşamadığınız şeyleri bu yollarla sentezlersiniz. Yani bir pazarlık konusuna daha giriliyor. Af ahlaki temelini de kaybediyor. Bir yandan o suç girsin bu suç girmesin tartışılıyor, diğer yandan bazı siyasilerin af kapsamına girmesı için özel düzenlemelcryapıhyor. Kişiler üzerinde tartışılıyor. Bunun da ahlaki temeli yok. Affı demokratik ülkelerle karşılaştırma şansımız var nıı? Af, 1RA sorunu nedeniyle lngiltere'de de tartışılıyor. Ama oralarda siyasi suçun sınırlarını çizen suç tipleri çok azaldığı, düşünce suçu, örgüt suçu olmadığı, kimse üzerinde dergi bulundu, üç kişinin üstünde ismi çıktı diye yargılanıp mahkum olmadığı için, toplumda büyük bir rencide olmuşluk yok. Kaldı ki dünyanın hiçbir yerinde 10 bin siyasi tutuklu yok. Ingiltere'ye, Korsika'ya, lspanya'ya bakın, bilmiyorum kaç kişi var ama 200300'ü geçmez. O kadar bile yoktur. ingiltere'de IRA ile toplumsal banşı kurabilmek için, cezaalmışkişilenn affı söz konusu. Oturup pazarlık yapılmıyor, her iki tarafı da tatmin edebilecek bir sonuç tartışılıyor.^ AFFI BEKLERKEN... Gazeteci, Hürriyet gazetesi Dış Haberler yazan Ferai Tınç 12 Mart darbesinin ardından tutuklandı, 1974 affıyla salıverildi. Tınç, affı bekleme sürecine, kadınlar koğuşunun af yorumlarına, dışarıda tedirgin bekleyen ailelere ve affın gerekliliğine dair sorularımızı yanıtladı: Siz hangi tarihlerde, hangi cezaevinde bulunuyordunuz? 1972 Aralık74 Temmuz'a, yani affa kadar Ankara Yıldınm Bölge Askeri Cezaevi'nde tutuklu bulunuyordum. Ne kadar ceza almıştınız, eğer af olmasaydı kaç yıl cezaevinde kalacaktınız? Türkiye Ihtilalci Işçi Köylü Partisi üyesi olduğum için, illegal örgüt üyeliğinden, yani 141'den 15 yıl hapis cezasına mahkum olmuştum. Aynca çok sayıda mahkemeye hakaret davam vardı. Biz askeri mahkemelerde yargılanmıştık. Birçok şeyi bahane ederek, esas davanın dışında, yeni davalar açmak istediler. urnegin koğuşlardan adam alıp sorgulama bahaneslyle işkenceye götürüyorlardı. Buna karşı çıkınca yeni davalar açılıyordu. Af çıktığında, bu hakaret davalan henüz sonuçlanmamıştı ve düştüler. Afla ilgili gelişmelerl Izlerken polemlkleri ne ölçüde v . değerlendirebiliyordunuz? Afla ilgili gelişmeleri çok yakından izlediğimizi anımsıyorum. Gazetelerden izlerdik tabii, o zamanlar koğuşlarda televizyon fılan yoktu. Af siyasi tahlillerimiz açısından bizi ilgilendiriyordu. Yoksa dışan çıkma heyecanı içinde değildik. Sürekli dünya ve Türkiye'de durum tahlilleri yapardık, bu, stratejilerimizi doğru saptamak için gerekli bir egzersizdi. Zaten o sırada TİİKP Savunması'nı yazıyorduk. Savunmamız, "Dünyada ve Türkiye'de Durum" adlı büyük bir kitaptı. Içeride olmamıza rağmen dışandaki gelişmelerl yakından izlerdik. Dışarıdan gelen her bilginin çok büyük değeri vardı ve bunları elde etmek için son derece yaratıcı çözümler bulurduk. Ailelerimizi ve yakınlanmızı da eğitmıştik. MSP'nin yan çizebileceğini tahmin ediyorduk, anımsadığım kadanyla. Umut ya da umutsuzluk üzerlnden bir kaygı taşıdınız mı? Doğrusunu söylemek gerekirse, çoğumuz dışanya çıkmayı mücadaleye devam etmek için istiyorduk. Ya da kendimizi buna inandırmıştık. Bu çerçeve dışında anlaşılabilecek, yanltş bir izlenim verecek aşırı hevesli görünümlerden kaçınıyorduk. Ama, bizim koğuşta hiçbir zaman umutsuzluk olmadı. Yalnız unutmayın ki, biz siyasi tutukluyduk. 2030 yaşlan arasında, eşitsizliklere başkaldıran, özgürlük ve bağımsızlık için mücadele eden, çocuklanna güzel bir Türkiye hazıriama sorumluluğuyla harekete geçen eğitimli genç kadınlardık. Doğru ve haklı olduğumuzdan hiç şüphe etmiyor, umutsuzluğa hiç kapılmıyorduk. Okumayazma, çeviri faaliyetlerimiz o kadar yoğundu ki, içeride olsak bile kendimizi dışarıda hissetmeye çalışıyorduk. Tarihten siyaset bilimi kitaplanna kadar okuyor, ortak eğitim faaliyetleri düzenliyorduk. Şiir okuyor, Ferai Tınç 19 ay cezaevinde kaldı... şarkı söylüyor, sabahlan erkenden kalkıp halk türkülerini dinliyor, sözlerini not ediyorduk, halkımızı daha iyi anlayalım diye... Tiyatro bile yaptığımızı hatırlıyorum. TBMM, MSP'II milletvekilleri yüzünden 141 ve 142. maddeleri af kapsamı dışında bıraktığında durumu nasıl degertendirdinlz? Hem sizin, hem de cezaevi arkadaşlannızın tepkileri nasıkJı? 141142'nin af dışında bırakılmasına kızdık ama çok değil. Biz hepimizin, 146'dan yatmakta olan arkadaşlanmızın da dışan çıkmasını istiyorduk. Bir tek kendimizle ilgili değildik. Affın oyiandığı günü, özellikle de MSP'nin tutumunun netleştiği geceyi . nasıl geçirdiniz? Oylama gecesini pek hatırlamıyorum. Dışan çıkıp çıkmamak bizim için çok da önemli değil havasındaydık. Ama, af yasası geçtikten sonra dışanya hazırlanırken, giysilerimizi, ailelerimizin gönderdiklerini bölüştüğümüzü hatırlıyorum. Dışan çıkarken, kimse kimseden daha ağır bir bavula sahip değildi. Yakınlannızın yine bu sürece dair yaşadığı sıkıntılar neydi, size ne kadar ve nasıl yansıyordu? Evet, esas sıkıntıyı yakınlanmız yaşadılar. Biz bir başka boyuttaydık. Kendi çıkarını, halkının çıkarıyla birleştirdiğini düşünen ve dünyasal, bireysel her türlü eğilimini sorgulayıp bastıran, ötekinin çıkarını kendisininkinden, halkın çıkarını her şeyden üstün tutan genç çocuklar. Esas acıyı ailelerimiz çekti. Çünkü onlar gerçeği yaşıyordu. Bizler için, kaybettiklerimiz için üzülüyorlardı. Yaşıyor olmamıza dua ediyorlardı ama bizi kaybettiklerini hissediyorlardı. Affı çok istediler. Af için çok çalıştılar ama, sonra ne olacak sorusunu bize hiç sormadılar. Bir defa onları terk edip gitmiştik, yine aynı yanıttan korkuyorlardı. Çünkü yine gideceğimizi biliyoriardı. Af çıkanlmasını dün nasıl değerlendiriyordunuz, bugün nasıl tanımlıyorsunuz? Af konusunda dünkü ve bugünkü fikirlerim arasında çok fark yok. Dün suçun sistemle birlikte ele alınması gerektiğine inanıyordum. Sistem suçu yaratıyordu ve insanı suça teşvik ediyordu. Şimdi de öyle düşünüyorum ama o zaman sadece sistemi sorguluyordum ve genel affa > • inanıyordum. Hukuksal ve toplumsal bir kavram olarak " a f ... Uluslararası demokrasi ve insan haklan standartlanna uymayan yasalar nedeniyle tutuklananlar için affın '"" "' ' gerekliliğine inanıyorum. Düşünce ve ifade suçlarının, basın suçlannın, kişisel hakaret suçu ve basın ifkelerini çiğneyenler hariç, af kapsamına girmesi gerektiğine inanıyorum. Ama, bireylere karşı işlenen bireysel suçlann affında dikkatli olmak gerekiyor. Toplumun adalet duygusu zedelenmemeli. Kimse yaptığıyla, ölen öldüğüyle, çalan çaldığıyla kalmamalı. Bugün gündemde olan af ve af çevresinde dönen pazarlıklan nasıl değerlendiriyorsunuz? Afta pazarlık olmaz. Bunu hiçbir zaman kabul etmedim. Bu bir toplumsal düzenlemedir. Kamu çıkan ve toplum düzeni dışında hiçbir çıkar ve düzen işin içine girmemeli. Fakat ne yazık ki böyle olmuyor. Hiçbir zaman da olmadı.^ Kitle örgüüeri de toplumsal banş için "Aynmsız Genel Af " istiyor...