Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 TEMMUZ 1999. SAYI 696 yanlış olmuş ama nerede? tstanbul'da mı, yoksa ttalya ya da Floransa'da mı? Salt, kentlerini bin yıllık konumlannda bırakı Idıklan için (bile) ttalya bir kaç kez daha boykot edilmeyedeğer. Burada insanı en çok etkileycn noktalardan biri, gelenek ile modern yaşamın, Rönesans ile en son modanın belki de en uygunbiçimlerde koyun koyuna iç içe yaşayabilmesi... Şişman, kocamemeli ünlü ltalyan anneleri (Mamalan) leğenlerde eski usul yıkadıklan iç çamaşırlarını, uzun paçalı donlannı pencerelerden asıp kuruturlarken, dişleri dökülmüşyaşlı erkckler, babalanylabirlikte gittikleri çoğu birkaç yüzyıllık meyhanelerindc birbirleriy le şakalaşarak kırmızı şaraplannı ıçebilıyor, gazete kâğıtlarına sararak ceplerinde birlikte getirdikleri özel peynirlerini keyifleyiyebiliyorlar.... Meyhaneyegirip şarap içmeye başladığınızda şayet içtiğiniz şaraba uygun peynir yemiyorsanız bu çok önemli tartışma konusu olabiliyor. Yan masalardan yapılan müdahalelerin, peynir ya da şarap önerisinin ardı arkası kesilmiyor..Hiçbirsözcükanlamadığınızıbilmelerine karşın, kendi özel peynirleri ve şaraplan üzerine uzun uzun konuşup meraklısına ikram etme yarışı içine giren bu kesim için, postmodern tartışmalar, yeni moda pek bir şey söylemiyor. Gençler akıl almaz zarif giysiler içinde küçük mopetlerinde büyük gurültüler kopararak neredey se birbirlerinin üzerinde atlayarak trafiği allak bullak edebilmekte, her kuşak birbirlerinc sabırla, hoşgörüyle, anlayışla saygı göstermekte... ce yapılan giysilerini ve başka özel eşyalarını kapsayan ayrıca bir sergi düzenlenmiş... Dört bin yıl öncesinden gelen Mısırlı heykeller ile Michelangelo'nun yapıtları, Botticelli'nin Venüs'ü ile Audrey Hepburn arasındabirbirlerini tamamlayan güzellikler ve şaşırtıcı benzerlikJer karşısında insan donup kalıyor. Audrey Hepburn'un fılmlerinden birinde giydiği bir çift ayakkabı, sanki Botticelli'nin Venüs'ünün ayağından çıkmış. Ya da tam tersi, bu ayakkabılar sanki Venüs için yapılmış gibi... Aynca, tüm bunlann, bu denli küçük bir mekânda ve görece kısa bir zaman dilimi içinde görülebilme olanağı insanın şaşkınlığını, heyecanını bir kez daha arttırıyor... Butürortamlardayaşananlan ve duyumsananlan aynntılanyla anlatmaya, benim gibi, bu büyük kültür dünyası dışmda kalmış birinin gücünün yetebileceğini pek sanmıyorum. Sadecesoluğumunkesildiğini duyumsuyorum... Geç saatlerde, otele dönerken yol üzerindeki Or San Michele Kilisesi'ninönünde.toprakbirkabın içinde yanan alçakgönüllü bir tnum alevi, burada aynca bir şeyler olabileceğinihaberveriyor... Heyecanlakapıdan içcri başımızı soktuğumuzda, Floransa Oda Orkestrası 'nın bir konserinin başlamak üzere olduğunu görüp, cebimizde kalan son paralarla bilct alıp içeri giriyoruz. Efsaneleşmiş sanat yapıtı niteliğindeki bu dokuz yüz yıllık tapınağın neresine bakınacağımızı bilemeden konser başlıyor. Programda, Mozart, Sibelius ve Mendelsson var... Mozart'ı ve Mendelsson'u önceden de kerelerce dinlediğimiz için başımıza nelergeçebileceğikonusundabirazcık olsun hazırlıklıyız. Ama, Sibelius'un, Romanza DomaggioreOp.42'sini ilkkez dinliyordum. Söylenceleredeğin uzanan halk ezgileriyle modern insanın melankolisini birbiri içinde eriten bu yapıtı ilk kez dinliyordum. Olağanüstü bir şeydi. Belki ortama çok uygun bir yaratıydı. Belki benim gücümün sonuna denk düşmüştü, bilemiyorum. Floransa gezisinin yarattığı şaşkınlığasonnoktayı koydu. Dizlerimin bağını tümüyle çözdü. Ne, Ben kaldı ortada, ne Benlik bilinci... Kendimi birden Audrey Hepburn ile birlikte Panto Vecchio köprüsünün üzerinden güneşinbatışını seyrederkenyakaladım....Çokhoşbirbilinçbulanıklığı içinde kısa bir süre olsun yarım yamalak da olsa kendimi mutlu ve hatta umutlu duyumsadığımı anımsıyorum...Birara,ölmeden önce bir kez daha Floransa'ya gidebilmeolanağına kavuştuğum için neredeyse dua bile edecektim. DERGIDEN Merhaba, Kıbrıs konusu kimilerinin aklına hep afla birlikte gelir. 1974 yılında çıkarılan genel afyasasının Anayasa Mahkemesi 'nde değişikliğe uğramasının ardından salıverilenler sıcağı sıcağma Kıbrıs müdahalesiyle yüzyüze gelmişlerdi. Basit bir hesapla tam çeyrek asırgeçmiş o günlerin üzerinden. Doğum günü 20 Temmuz olanlar bugiin 25yaşmda. Ama Kıbrıs sorunu hâlâ Türkiye 'nin başını ağrıtıyor. Devlet nedense bu başağrısına karşı aspirin bile içmemeye yeminli görünüyor. Sorunu doya doya yaşamaktan gurur duyuyor. Kıbrıs düğümünün yeniden güncelleştiği bugünlerde ne ilginç ki afda gündemde. Ancak çıkanlması planlanan afanlasıldığı kadarıyla eskisiyle kıyaslanamayacak kadar güdük. Başbakan Ecevit in o günlerde de aftan hoşlanmayan bir ortağı vardı. Erbakan... Ama af yasası Anayasa Mahkemesi 'nin de müdahalesiyle hapishaneleri boşaltacak kadar geniş tutulabilmişti. Gerçi o sıralarda 1960 Anayasası henüz 12 Eylül 'ün ağır saldırısına uğramamıştı. Dileğimiz en kısa sürede biitü'n hapishaneleri boşaltacak bir affın çıkartılması. Şu tepemizde kol gezenl2 Eylül hayaletini basımızdan savacak yöntemi ve gücü bulacak politikacılar hayal ede ede bir hal olduk. Aftaslağımn çocuklarla ilgili maddeleri basına yansıdı. Çocuklar için de özel bir şeyler düşünülmüş. Ama, devlete karşı suç işlediği iddia edilen çocuklara af maf görünmüyor. Yaşıl8 'in altında iken suç işleyen ya da suç işlediği iddiasıyla tutuklanan ve hapishanelerde ihtiyarlatılan çocuklar ne olacak? Onlara umut dolu bir gelecek sağlamakla görevli olan devletin bu çocuklara sunduğu tek alternatifbaskı, hapishane ve layık olmadıkları bir sürü muamele... Yani suçun devlete yakışan biçimi. Öncelikle suç tarihinde yaşları 18 'in altında olanları salıverecek, onlara özgürce yaşama hakkı tanıyacak fornıüllerin tartışılması gerekiyor. Yeni bir dergide buluşmak üzere... tpek Çahşlar CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: BERİN NADİ • BASAN VE YAYAN: YENİ GÜN HABER AJANSIBASIN VE YAYINCIUK A.Ş. • GENEL YAYIN YÖNETMENl ORHAN ERİNÇ • GENEL YAYIN KOORDİNATÖRU.HİKMETÇETİNKAYAHYAZIİŞLERl MÜDÜRU İBRAHİMYILDIZ1SORUMLU MUDUR: FİKRETİLKİZ • YAYIN YÖNETMENl İPEK ÇALIŞLAR • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNURÇ0LAK1 REKLAM: MEDYA C KAPAK RESMİ: İLHAN ŞENAT Müthif armonl Floransa'da gelenek ile modern yaşamın armonisinin oluşturduğu yoğun ve yalın güzelliğin etkisiyleinsanıniçini yoğun bir melankolikaplıyor...Kumtaşıörmeduvarlann, maltataşı yollann oluşturduğu ağırbaşlıyalınlık, muhteşem bir sanat ve felsefe birikimi, peynir, şarap, sıcak ekmek kokan daracık sokaklarda, kişilikli, kendi stilini kendi yaratmışolağanüstü güzellikleriçinde, insan sanki burada doğduğunu ya da burada doğması gerektiğini düşünüyor. Özünde, bcn burada doğmuşolmalıydım istemi ve fantezisi, ben burada doğmuştum yanılsamasına ve yabancılaşmışyaşantıkrizinedönüşüptam bir'Dejavu'olarakortayaçıkabiliyor. Ana rahmi gibi güvenceli bir ortamda olduğu izlcnimi veren bu ara sokaklarda insan, içindeki tüm acıların dinebileceğini, ya da y ıllardır düşünülüp de dile getiremediklerini sanki birdenbire söylenebileceği umuduna kapı lıyor. Ama çok kez tersi ortayaçıkıyor. Yaşamöyküsününçok sığı, kültürdüzeyininçokyetersizolduğuanımsanıyor. Yoğun bir acının, umutsuzluluğun, suçluluk duygusunun ve bu güzelliklere hiçbir zaman yetişilemeyeceğini duyumsamanın çaresizliği yaşanıyor. Yüzmetreçapındakibirdaireninalanına girecek kadar küçük birmekânın içinde, Accademi Müzesi'nin ötesinde, Dom Müzesi'ndeMichelangelo'nunen muhteşem yapıtlarını gördükten sonra, binlerce resmin, buarada Botticelli'nin Venüs'ün Doğuşu ve ilkbahargibi yapıtlarının sergılendiği dünyanın en büyük kültürevlerinden, UfFizien Galeri'nin yakınlarındaki başka bir özel galeride, Kahire Müzesi'nden gclcn özcl bir koleksiyonu görmek olası.. Bıınun da birkaç on metre ilerisınde, Argo Nehri'nin kıyısındaki ünlü modaeviSalvatore Ferragamo'nun özcl müzesinde ise, yüzyıladamgasını vurmuşfilmyıldızlarından Audrcy Hepburn anısina,onun efsaneleşenfilmlerindekiresimleri,RomaTatilifilmindcki ünlü Vespa motosikleti, moda evin