Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 KADININ ÇILESI VE MASALLARDA KADIN... Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde iki kardeş varmış. Bunlardan birisinin uzak bir yere gıtmesi gerekmiş. Giderken de karısını kardeşine emanet etmiş. Bir zaman sonra bu kardeş, ağabeyinin karısına göz koyarak onu rahatsız etmeye başlamış. Kadın buna karşı koyunca da ona iftira atarak, kendisi gibi birkaç namussuzu da şahıt gösterip kadını cezalandırarak, beline kadar toprağa gömdürmüş. Oradan geçen zengin bir tüccar, kadının haline acımış ve onu topraktan çıkarıp beraberinde götürmüş. Kadın uzunca bir zaman, bu zengin tüccara hizmet etmiş. Bu tüccarın kötü kalpli bir kölesi varmış. 0 da kadına göz koyup beraber olmalarını istemiş. Kadın kabul etmeyince de evin küçük çocuğunu kesip, kanlı bıçağı kadının yastığının altına saklamış. Sonra da gidip olayı tüccara haber vermiş. Olayı öğrenen ev halkı tüccara, bu kadını öldürmesini söylemişler ama, tüccar onun böyle bir şey yapacağına inanmadığı için, zavallı kadını uzak bir yerde serbest bırakmış ve eline de kırk altın vermiş. Yalnız kalan kadın, bir zaman yürüdükten sonra, dağlar tepeler aşıp bir şehire varmış. Meydanda toplanmış bir kalabalık, ortalarında da boynunda ip, asılmak üzere bir adam duruyormuş. Bu adamı, devlete olan borcunu ödemediği için asacaklarmış. Adamın haline acıyan kadın, onun borcunu ödeyerek hemen oradan uzaklaşmış. Adam, kendisini kimin kurtardığını sorup da hızla giden kadın olduğunu öğrenince, hemen ardına düşüp ona yetişmiş. Bir zaman beraber yürüdükten sonra, bu adam da kadına birlikte olmalarını önermiş. Kadın kabul etmeyince de onu götürüp, limandaki denizcilere satmış. Kadını alan denizciler biraz sonra denize açılmışlar. Kadın kendisini kurtarması için Allaha yalvarmış. Bunun üzerine bir fırtına çıkmış ve gemi batmış. Bir tahta parçasına tutunan kadın karaya çıkarak, orada bulduğu bir erkek elbisesini giyip, saçlarını da keserek, erkek kıhğında yoluna devam etmiş. Gide gide başka bir şehire varmış ve bir kahveye oturmuş. Vakit epeyce geç olmasına rağmen oradan kalkmayınca, kahveci gelip ona artık kahveyi kapatacağını söylemiş. Kadın da kahveciye gidecek yeri olmadığını söyleyince, kahveci onu yanına çırak almış. Günler böylece geçip giderken, günlerden bir gün, o ülkenin padişahı ölmüş. Oranın adetine göre, padişah öldüğü zaman havaya bir kuş uçururlarmış. Kuş gidip kimin başına konarsa, yeni padişah o olurmuş. Herkes meydanda toplanmış. Yalnız bu kadın gitmemiş. Uçurulan kuş, meydandaki hiç kimsenın başına konmayıp, döne döne gelerek bu kadının başına konmuş. Böylece onu padişah yapmışlar. Bu padişahın ünü her yere yayılmış. lyi yöneticiliğinden başka, eli hangi hastaya değse iyileşiyormuş. Bu arada, kadına kötülük yapanların hepsi hastalanmış. öte yandan, yolculuktan dönen kadının kocası, kardeşine karısını sorduğu zaman, kardeşi onun namussuzluk yaptığını, sonra da ortadan kaybolduğunu söylemiş. Sen niye hastalandın deyince de bılmiyorum, birdenbire oldu demiş. Zamanla bu şifa dağıtan padişahın ününü, bunlar da duymuşlar. Kadının kocası hasta kardeşini, tüccar hasta kölesini, bir başkası da yine hasta olan asılacak adamı alıp iyileştirmesi için bu padişahın huzuruna getirmişler. Padişah onlann hepsini tanımış ve önce yaptığınız kötülükleri anlatın demiş. Yoksa iyileşemeyeceklerini söylemiş. Bunun üzerine, hepsi bir bir yaptıkları kötülükleri anlatıp, kadının hiç suçu olmadığını, bütün kötülüklerin kendilerinden kaynaklandığını söylemişler. Padişah yine de bunları iyileştirerek, evlerine yollamış. Yalnız kocasına orada kalmasını söylemiş ve kendisini tanıtıp, onu padişah yapmış. Sonra da ömürlerini mutluluk içinde yaşamışlar. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine... Bu masaldan da yola çıkarak, masallarda erkeğin çokeşliliğine, birinci eşinin de rıza göstermesi ve kumasıyla iyi geçinmesi, ağabeyi ölen erkek kardeşin yengesiyle evlenip, yeğenlerine babalık etmek zorunda kalması, haksız olsa bile kız çocuklannın, babalarının kararlarına karşı gelmeyerek ölmeye razı olmaları, "ağzı var dili yok" kadınların her zaman kabul görmesi, kızların bekaretlerini canlı pahasına korumaları, kadınların çoğu zaman cinsel tacizle karşılaşmaları ve bu güç durumdan kurtulmak için büyük uğraş vermek zorunda kalmaları, kesilen saçlann öyle gelişigüzel ortalığa atılmaması (Malkımızın inanışına göre kesilen saç ortalığa atılır ve ona basılırsa, sahibinin başı ağrır, ayrı saç tellerinden cinci hocalar büyü yapıp saçın sahibı kadını büyü yaptırana âşık edebilirler), köylünün mahkemesini kendisinin kurması ve mahkeme heyetine rüşvet verilmesi, gelen tanrı misafirinin sorgusuz sualsiz konuk edilmesi, toplumumuzun gelenek ve göreneklerini, sosyal ve kültürel yapısını yansıtan olaylardır. Bu masalda da olduğu gibi geleneksel kadın kahramanların yanısıra, güçlü kahramanların yer aldığı "ayrıksı" masallar da vardır. Bu masallar her ne kadar kadını yüceltiyor gibi görünüyorsa da sonunda yine de bir uyannı bulup, kadının padişahlık yetkilerini kocasına devredip "hanım hanımcık" evinin kadını olmasıyla sonuçlanır. Bu sonuç, şu kaygılardan kaynaklanmış olabilir: Masalda da olsa, kocası dururken kadını başarılı bir padişah yapmak, feodalataerkil bir toplumun değer yargılanna ters düşecektir. Ayrıca geleneksel bir anlatı türü olan masalda, erkek üstünlüğüne dayanan, böylesine güçlü bir gelenek yıkılmamalıdır. Ama, kadının güçlü olabileceginin de zaman zaman erkeklere anımsatılmasında yarar vardır. ^ CUMHURİYET DERGİ aydınlanmaeldeedilmiştir. • •. . Masalların kaynağı konusunda çeşitli ekoller, çeşitli görüşler ortaya attılar. Sigmund Freud masallann bastınlmış isteklerin düşbiçimindeortayaçıkmasi olarak açıkladı ve kendisini izleyen Alman halkbilitnci Friedrich Von Der Leyen de masallardaki düşöğesinivurgulayanbirkuramgeliştirdi. Freud'un yanı sıra Carl Jung ve Bruno Bettelheim gibi psikologlar da masallarda işlenen öğeleri, insanın evrensel arzu ve korkulannın ifadesi olarak yorumladılar. Sonuç olarak, masallar içerdikleri iletilerle, insanlann sorunlanna çözüm ürctip, düştükleri açmazlar karşısında onlara güç veriyor, yol göstcriyor ve böylece psikolojikbir denge ögesi oluşturuyorlar. örneğin, bizim masallanmızda çok verilen bir ileti olan (ki, öncelediğim 90 masaldan 38'inde bu ileti yeralmıştır) "İnsan herkese karşı çok dikkatliolmalı,enyakınınabilegüvenmemelidir. Bazen en büyük kötülüğü onlardan görebilir. Çünkü onlara karşı savunmasızdır" iletisinin karşısına, denge ögesi olarak şu iletilerkonuluyor:Umutsuzluğakapılmamalıdır,yaşamyalnızmutsuzluklarladoludeğildir, insana en umutsuz anında bile bir yardım eli uzanabilir.Bu iletilerin yer aldığı masallarda olaylargenellikleşöylegelişiyor: lftiracezalandırmaumutsuzluk>kurtuluş+ödül+umut. Görüldüğü gibi sonuç kurtuluş ve yükseliş, yani mutlu son. Masallann bu mutlu sonlan acaba gerçek sonlar ını, yoksa toplumsal vicdanı incitmemek için yaratı Imış, olması istenilen özlenilen "masalsı" sonlar mı? Gerçek yaşamdaki amaçlanna ulaşan kötü insanlara, masallar geçit vermiyor. Onlan hep başansız ve yenik kılıyor. Çünkü masallar, bir bakıma toplumlann psikoterapi uygulamalan, rahatladıklan, yüceldikJeri, mutluluğa ulaşan iyi vc dürüst kahramanlarla özdeşleşip mutlu olduklan "pembediziler"i... Onlardaki ileti, kötülerin başarılı olacağı, haksızlann mutlu, haklılannmazlumlann mutsuz olacağı doğrultusunda olmuyor. Zaten oldukça ezilen ve acı çcken halkın, olumlu iletiler içeren "masal sığınaklan"na gereksinimleri var. Özetle, masallar, terapi yolunda bilinçli olarak değerlendirilirse, insan ruhunun dipsiz derinliklerinde bize ışık tutup, yol gösterebilirler.^ (*)MimarSinanÜniversitesiFenEdebiyatFakültesi öğretim Üyesi. Yazıda kullanılan çizimler şu kitaplardan alınmıştır: "Babaannemin öykü Sepetl", Nuran Turan, Resimler: Saadet Ceylan, "AteşGözlO Dev", Cahit Uçuk, Resimler: Betül Atlı P+ babası tarafından cinsel tacize uğramış bir kızdı. Üstünde konuşulan bu kız konusunda hekim, "kız da babasının yaptıklarını annesine ve öteki yakınlarına söylemcliydi veya karşı koymalıydı" dediğindc, olayı tartışanhastanıntepkisi, anlatı kahramanını savunur biçimde gelişti ve "Ama çok küçüktü ve çok korkmuştu" şeklinde olmuştu. Oysa anlatı kahramanı kızın "çok küçük ve çok korkmuş" olduğu, anlatı sırasında hckim tarafından belirtilmemişti. V. Aşama: Çözülme Hastanın, hekimin ustaca yönlendirmeleriyle gerçekleştirdiği, anlatı kahramanını kendi içinde "kendileştirme" aşamasından sonra, hedeflenen "çözülme" aşaması gelir ki, bu aşamada artık "o"lar tamamen "ben"lere dönüşmüştür. Hasta ile hekim arasındaki iletişim süreklilik kazanmış, sorunun nedenleri deşilmiş ve hedeflenen "çözülme" sağlanmıştır. VI. Aşama: Sonuç Bu sonuç asamasını hekim bir başına veya öteki hekimlerle birlikte gerçekleştirecektir. Çünkü artık iş bu "çözülme"den elde edilen verilerin de ışığında ki bu hem bireysel, hem grup terapilerinde uygulanacak yöntemlerden yalnızca birisidir konulan tanıya göre tedavi yöntemi/yöntemleri belirlemeye ve uygulamaya kalmıştır. Dogru tanı, tedavinin en azından yansı ki çoğu zaman da yandan fazlası olduğuna göre, hekimin önü artık bir ölçüdedeolsaaydınlanmışdemektir. Yani, insan ruhlannın dipsiz derinliklerindeki labirentlerinde binlerce y ıldır gizlenen sırların, hiç değilse bir parçası gün ışığınaçıkanlmış ve bu labirentlerde çıkış yolu arayan hekimin önünde, küçücük de olsa bir ışık, bir