20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 Anzur adını takmıştı Balıkaşıranlı balıkçı Salih Ağa ona. Ağlanna takılmış bir yavru ahtapottu Anzur. Onun sofraya meze diye gelmesine gönlü razı olmayınca dost olmuşlardı. Ama Salih Ağa'nın torunu bir gün Anzur'u kıskandı ve... sokkanıyakınınafırlattı. Ahtapot, kollarmdan biriyle sokkana doğru uzanıp kendine çektiği gibi, hemen de kemirmeye başladı. " Vay canına!" dedi Salih Ağa, "canı da pek tathymış ha". Ecelin eşiğinde olmasına karşın, hay vanın direnci hoşuna gitmişti. Eğildi kayığın kenanndaçırpınmaktaolan sarpayı da ahtapota sundu. Olüm kalım savaşının can havliyle sarpada körpe kollann binnde hapsoldukaldı. Gülümsedi. "Bu ahtapotta da iş vardı hani!". öy le kendini koy veren cinsten değildi besbelli. Kayığın arkasına geçti, sapına ip bağlı kovasını denizde şöyle birdolaştırdı ve dikkatle çektı. Ahtapotu yakaladığı gibi kovanın içine attı. Suya kavuşmanın coşkusuyla ahtapot kollannı açıp kapay arak yuzmeye çalıştıysa da kovanın duvarları ona göre dar ve henüz yüksekti. Çırpınmaktan yorulmuş olacak ki, az duraksadi ve kollannı aşağıya sarkıtarak kendini dibe koyverdi. "Az bekleyedur bakalım!" dedi Salih Ağa. Kayıktaki balıklan da kovaya doldurdu ve küreklere asıldı. Balıkaşıran'ın günbatımı farklı birgizemin denıze ızdüşümüdür. Kuytu koyu çepeçevre sannalamış dağlara yaslı kızilçamlann yeşili günbatı mında suya daha da cevval akseder. Çünkü, günboyu esmekten bitap düşen rüzgârlar artık bu saatte dağdaki kuytu koyaklannaçekilmektedir. Poyrazlaoynaşmaktan yorgun deniz, gökkubbedeki temaşayı seyre koyulmak için ansızın durakalıp berraklaşır. Gecesine bir an önce kavuşmanın heyecanıyla çehresi al al güneş, uzun kızıl zülfünü Kerme dağlannın boynuna doğru tarardurur. Gökova'nın Balıkaşıran koyu Salih Ağa'nın yerleşimyeridir. Çocukluğunuözgürce yaşamış olduğu bu beldeyi, Almanya'da çalışmak üzere bir süre terk etmiş, emeklıolduktankerepeşineakçapakçakarısı Sevim Hanım'ı da düşürerek, ormanın eteğindeki bu şirin koya yerleşivermiştir. Çatısı sazlarla örtülü ahşap evi, çevresinde deniz yorgunu denizcilerin ağırlandığı çardak alti masası, karasıneklcnn terk ctmediği biri yaşlı diğen toy ıkı köpeği, gözbebeklenyle gülen eşi ve gönlü zengin sohbetiyle Balıkaşıran'ın vazgeçilmez simasıdır Salih Ağa. CUMHURtYET DERGİ Balıkçıva selam veren ahtapot.. LEYLA NAVARO lrikıy ım omuzlarıy la yağız teni, nüfusunda kayıtlı doğum tarihini yalanlar. Batı 'da Küçük Çatı 'dan Büyük Çatı 'ya, doğudaysa Bördübet'ten Amazon'a doğru uzanan girift büklerle kuytu günlük ormanlarının doğal bekçisidir o. Bodrumlu balıkçıların uğrak mekânı olduğu kadar, sessiz ve doğal koylan özleyen deniz tutkunlarının kıskançça birbirinden gizlediği kuytu bir koy akta süregiderbilerek seçilmiş yaşamı. Yerleşimine ulaşmak için ya yöreli ya da oldukça inatçı ve istekli olmanız gerekir. Datçaanayolundaki belirli sembolleri.ömeğin anayolun üstündeki yüksek elektrik hatlannı nirengi noktası olarak seçebilmek ve üst üste bindirilmiş birkaç taşın üzerinc akıtılmış beyaz boyayı tanımanız gerekir. Eğer şansınız yaver giderse, o sırada karşınıza çıkan bir arıcıya yolu danışırsınız. Tıraş olamamaktan sakallan iyice uzamış ancı, yakın bir tepeye kadar size mihmandarlık edip iki elini ağzınaboru yapar: "Salih Ağaaa! Salih Ağaaa!Misafiringelmiiiş,misafiriiin!"Gür sesi gider gider, kekik kokulu yamaçlara, denize serpişmiş, sarp kayalara ve karşı yakadan olup bitenleri gözlcmcktc olan Kerme dağlanna dek çarpar, çarpar ve geri döner. Bu noktadan sonra, önünüze çıkan keçi patikasından aşağıya doğru yumuşak bir iniş başlar. Günlük ormanının kuytulanndan geçerek, kızılçamlara tutkuyla sarılmış sarmaşıklar arasından dolanan patika, zamanında DatçaveyaMarmaris'egötürenkatıryolunun bir bölümüymüş. Götürülmek istenen mallar veya hastalar katırlann sırtında bu yoldan gidermiş. Çocukluğunda doğum sancılan tutan bir kadınınkatır sırtında Marmaris 'e götürülüşünü anımsar ve hayatta kalıp kalmadığını hâlâ merak eder durur Salih Ağa. Ağzı tahta kapakla örtülü kuyuyu da geçtiğinizde, artık denize kavuşma zamanı gelmiştir. lç içe geçmiş birkaç ufak koyun duru suya yeşil akisli dinginliğinde Salih Ağa'nın yerleşimi aniden karşınıza çıkıverir: etrafı çitle sanlı sebze bahçesi, üst tepeye dizili an kovanlan, dcrme çatma iskeleye demirlcmiş balıkçı kayıklan vepopülcrkoylann gürültülü kalabalığından kaçan bir tirandil size, yoğun birdoğanıza dönmüşlük duygusu yaşatır. Yöreyi bilenlerin usulüyle, yanınızda oralara ulaşması zor bir iki malzeme bulunsa daha dahoşolur: nebileyim, birkaç taze ekmek, şeker, çay, un misali... Şayet balıktadeğilse, Salih Ağa'nın "hoşgeldiiin bakalım!" gürçağnsınaakça pakça Sevim Hanım kurabiye gülüşüyle koşturur: "Açlık durumunuz nasıl? Hanııım, ocağa bir çay koy bakalım..." H enüz kizılabile çalmiyordu kollarının pembesi. Taze beyaz etıne yer yer düşen uçuk pembe noktalar.zarifbirkadınındirigöğsünde birleşen ipek gömleğinkine benzer ufak düğmclermisali dızi dizi, oysaki güçlü, gelecek vaatedenvantuzlannınhabercisiydı. Salih Ağa usulca ağlardan sıyırdı körpe ahtapotu. Kayığınınbaşınabırakıverdi. trili ufaklı, kızıla çalan barbunlar, birkaç gümüşi kolyoz, üç beş pembe mercanla bir zargana vemürckkcbiakmışıkısubyaogününnzkına yeterliydi zaten. Her çekişinde denızin kokusunu buram buram yayan erguvan ağlanna takılı birkaç böcekleçiyanı denize fırlatıverdi. Arada bir de kayığın önünc doğru şöyle bir göz atıyordu. Ufak cüssesine rağmen hayatta kalabilmek için debelenip duruyordu kerata. Gerçi kaçacak yeri de yoktu ya! "Hey gididünya! Herkesbircanhavlinde!" diyc homurdandı. "Hadi az daha dcbcllcn bakalım,sonradabensenidebellerim."Kürek çekmek ve ağ ay ıklamaktan nasır tutmuş koca elini her zamanki gibi ahtapotun başının altına sokacak, tersyüz ettikten kere kayalarabilmemkaçkezçarpacaktı. Gerçi bu ahtapot henüz körpe olduğundan onca çarpmasınadagerck yoktu ya! Ağdan çıkan ufak Saniobursenl! Kovayı boşaltırken küçük ahtapotu suya salmaya kararlıydı Salih Ağa. Balıklannı dızdiği buzluğu yerleştirip, dar kumsala yöneldi. Usulca ahtaporuelinealdı. Hayvanın pembemsi kolları güneş yanığı güçlübileğine dolanıverdi. Bir süre öylece oynaştılar. Salih Ağa kolunu oynattıkça, ahtapot da kollannınyerinideğiştiriyor.adetaonasokulup duruyordu. Kolunu suya soktu ve diğer eliyle ahtapotu yavaşça sıyırıp denize itti. Yanında getirdiği ufak sarpayı ahtapota doğru ativerdi. Sarpakollardan birinehapsoldu,gitti. "Seni obur seni! Hadi şimdi yellen bakalım! "dedi. Eğer yaşarsa,buiştahla oldukça ıri bir ahtapot olacağı besbelliydi. Ertesi sabah erkenden kayığına doğru yöneldiğinde, ahtapot iskelenin yanı başında, neredeyse kıyıya yakın yüzmekteydi. Oradanaynlmamış,anlaşılanuzaklaşamamıştı. Hayret etse de bu beklenmcılık vefa Salih Ağa'nın gözbebeklerini çakmakladı. "Al, dedi, al bakalım, sana sabah kahvaltısı!" Doğrusu küçük bir mercan da kahvaltı için oldukça özel bir mönüydü. Selam verirmiş Gökova 'nın Balıkaşıran koyundan Salih Ağa, balık avının lüm inceliklerini torununu da öğretmiiti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle