26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20ARAL1K 1998 olduğunıı William Butlcr YeatsJamesJoyce.Georgc Bcrnard Shaw ve Oscar VVildedeyinceanlayacaksınız. Müzik isc daha çok folklorik müzik, bir çeş.it gayda ve def ilc çalınan, konulanndaarabeskacılığındaşarkılarçokyaygın. Baskı ultmdaki Katoliklik müziğini çok yaygınlas.tıramamış. Dublin'de özel olarak yapılmıs. bir opera veya konser salonu yok. Üniversite binalanndan biri konser salonuna dönüştürülmüfj, konser programının ilk eseri beklendiğı üzere çağdaş Irlanda bestesi, tarzı isc bcklenmcdik ölçüdemodern. 15 PAZARIN PENCERESINDEN Devlet Sanatçılan (*) SELÇUK EREZ M Tarihin savaşçıları lrlanda tarihi VikingVizigotKeltgibisavaşçılarladolu. Hernekadarülkenin ruhani koruyucusu Hz. Patrickyaklaşık3()yılını tılanda adasında geçirmisscdcsavasçıruhla , „ , , . , , .. . .. , ,. 1916 ayakanmasından sonra postane hmasmın uorunumu. kutsal suyu görünce bunu iyicc hissetmek miş. Irlandalılar'inö7,gürlükçüruhlarış.öyle rarambırbarıs. getıreme* ' mümkün. Pub'lara gelince, IR A'ya bir B ckanlatıhyor: "Bir Irlandah fikrini dcğifjtirleyerekBlRA'nınvepublannlrlandalılar'ın mcktcnsc başka bir göky üzü altında yaşamagünlük yaşamında ne denli esas bir eleman yi yeğlcr". oldugunu anlatmaya çalıştım. Her şey Dublin'inesascaddesıO'Connclcaddesinin tam ortasindaki postane binasmın dısj du pub'lardakonuş.uluyor;cv,aile,okul,yaşam sorıınları, IRA planları konuşma yeri, ge7varlarmda hâlâ Miclıacl Cullins isimli filmme, cğlence, zaman geçirme yeri publar. den anımsayacağımı/ mcrıni izlcri dururkcn Publarınailesalonlan,TVsalonları,turistik günlük ya.şamin daha mclodik olması herhalde miimkün değil. Tabi buna herkös.c ba olanları,canlı müzik çalınanları,yerelhalka aitolanlan, lrlanda futboludencbilecekolan şmdaki Sinn Femofisinin vitrinineasılmış Hurlingtakımlannıntaraftarlarınaaitolanhalen tutuklu bulunan, hcr biri manken gülarıvar... zelliğinde IR A militanlarınınresminin günGedikl iler kcndi uğrama saatlerinde adeta lük yaşama olumsuz etkilerini de eklemek meraklabcklcniyor,gelmeyenleraranıpsogcrek. lrlandalılar aslında i!k başarısızbanıluyor,gcldiklerindedekimi zaman karınğımsızlık denemesini Kransız ihtilalinden ları bilc doyuruluyor. Ama bedava içki asla sonra yapmış, Güneylrlanda'nınbağımsızyok! Her üç kişiden birinin alkolle başi dcrtlığı Rusdevrimiylegelmiş. Kuzeyinkinin ise te,biri ise tövbeetmişeski alkol bağımhsı. bugünlcrdemasadaolduğunusöylüyorGüBunlann yanında henüz filiz vermeye başney lrlandalılar. Aslındabir lrlanda daha var lamış genç lrlanda ise sokaklarda biraz kaodaABD'delSayısızvesürekligöcmenler, rarsız, biraz öfkelidolaşıyor.McDonaldsonKenncdy 'ler gibi etkin aileler ile orada da bir ların da Batı'ya açılan kapısı gibi, önü hep IrlandaCumhuriyeti vardcnebilir. hıncahınçdolu. Klllsevepub'lar Yeşil tarlalar, gri taşlar ve bulutlu gökyüzünden ol uşan arka planın önünde bira ve k i Kiliseheryerde;hcrkesinevindetelevizlise tütsüsü kokularıyla trlanda bana 'Bayonun üzerinde bir Hz. Isa ikonunu ve mavi kapaklı bir plastik şişede güncellcştirilmis. tı'ya bizden daha yakınmış gibi gelmedi.^ 1800 'lerde bir grup göçmen gcmiye binmek için hekliyor... üşterıler gelmeye başlamışlardı: Kapıda Perulu genöral kılıklı palabıyık kapıcının yardımıyla Mercedes'lerinden inenler vestiyere yönelirlerken arabaları, müessesenin şoförleri tarafından park edilmekteydiler. Ana salonun girişinde birikim oluyordu: Müşterılerden onceden yer ayırtmamış olanlar, teşrıfatçı garsonun, suratlarına Iki saniye bakarak ulaştığı "teşhis ve sosyal değerlendırme" sonucuna göre uygun bir masaya oturtuluyorlardı. Bu sınavda haksız yere kötü not alanlara, masalarına ulaşıncaya kadar durumlarını düzeltme şansı tanınmıştı: Yolda, teşrifatçıya uygun bir şey toslayıp "Aman bana iyi bir yer ver!" dıyebılenler hemen sınıf değiştirip sahneye daha yakın bir masaya oturtuluyorlardı. Bu gibi yerlerin müdavimlerı, sazın, garsonların siparişlehni aldıkları sırada çalmaya başladığını iyi bilirler. Ancak, masaların dörtte uçunun dolduğu, sıparişlerın tümü alındığı yerde, bütün bunlar yetmiyormuş gibi "ordövr" tabakları dağıtıldıktan sonra bile sazın çalmaya başlamamış olması dikkatleri çektı. Kulıslerde gidıp gelmeler arttı. Garsonlar birbırlerıne endışeyle bakıyorlardı; gözlerı duvardaki saatle kapı arasında gıdıp gelıyordu. Saz takımından iki darbukacı, klarınetçılerden biri ve Tamburi Cemal gelmemişlerdi. Kemençecı Murtaza da yoktu. Patron köpürüyordu: Nerede kaldılar bu ler? Kımse bir şey bilmiyordu. Hastalanmışlardır! Ulan ınsan hastalansa haber vermez mı? Telefon denen bu şey neye yarar? Böyle toptan hastalanılır mı? Yoksa Kumkapı'da bir yere mı transfer oldular? Billahi evliya çarpmışa benzetırım hepsini! Tümünü nasıl yoktan var etmışsem; yine gerısın geriye yollarım sümüklüböcek topladıkları tarlalara! Yoksa hepiniz greve mi başladınız? Kapatır süpermarket yaparım burasını: Hepiniz sürünürsünüz! Personel bir yandan müşterilere servis yaparken, bir yandan da böyle sıkıştırılınca morallerı sıfıra Inıyor, sonuçta kırılan tabak sayısı ve müşterının yakasına boca edılen çorba olgusu anlamlı boyurta çoğalıyordu. Beklenenlerin ardan kırk dakika geçtiği halde hâlâ görünmemeleri patronun tepesini attırdı: Çabuk gidin Recep Uyanık'ı bulun. Sonra neydi o esmer klarinetçi? Ramazan Karabatak! O da hemen gelsın! Şoförlerden biri Sulukule'ye koşturuldu. Başka biri Tepebaşı'ndaki Kanunu Esasi Kıraathanesi'ne, biri Şengül Hamamı'nın ordakı mahallelerden birine, biri de Gülhane Parkı'na gitti. Kırk dakika sonra buralardan gelenlerle iyi kötü bir saz heyeti oluşturuldu. Biraz sonra uvertur göbekçinin de gelmediği anlaşılınca patron kükredi: Hemen koşun; tuvaletın kapısındaki kadın gelsin buraya! Biraz rötuştan sonra "alkışlarla huzura gelen" dansözü, tuvaletteki kadına benzetenler, sarhoşlukla itham ediliyorlardı. Az sonra çiçekçi kız ve Perulu general kılıklı kapıcı da ortadan yok oldular. Çiçekçi kızın sanat muzığınde, kapıcının da güneydoğu ağırlıklı halk müziğınde ıddıalı oldukları öteden beri biliniyordu. Müşterıler memnun görünüyorlardı. Garsonların da yüzlerı gulmeye başlamıştı; birbirleriyle şakalaşıyorlardı: "Hamıt, patrona söyleyelim de seni Zeki Müren'in yeğenı dıye çıkarsın!" "Seni de Bülent Ersoy'un enıştesı diye göstersın!" Garsonlar heyecanlıydılar: Bir taraftan servis yaparken, bir taraftan da "Patron çağırıverirse ve de söyle bir şey!" derse ne söylerım diye düşünen, sonra bildiğini yüksek sesle mırıldananlar az değildi. Mıdye tava ve patates kızartmasıyla köpoğlu salatası getırirken "Kurbanım!", "Yıkıllllmadım!", "Aaağlıyorum kahnmdan!" "Allahım...Neydi günahım?"ı çok özgün yorumlarla döktüren garsonlar, kurek çekerken şarkı söyleyen Venedıklı gondolcuları andırıyorlardı. Birkaç tanesi çok ümitlendi: Biri, cesaretini toparlayıp patrona yakınlığıyla bilinen muhasebecıye kadar varıp "Abı, benım de sesim iyidir. Valla Tahsin Pembegul'ü aratmam!" diyebildi. Başka biri, "Perdeyi açtırmadan beni dinletsin; birtek atmama da müsaade etsın. O zaman 'Ağlamasın analar'ı söyleyeyım; veya ısterse 'çaresiziml'i döktüreyim; billahi Sinan özen sanırlar!" dedı Patron bunlara guldü ama biraz önce sahneye çıkarılıp türku soyletılen kapıcı gelip te "Sayın patronum... Amca çocugum Hamid'in sesı benden de iyidir; arabanızı Ayvansaray'a yollatıp getireyim mi?" deyince tepesı attı: Ulan haddini bil; seni hemen yollarım geldiğin yere! Kapıcının betı benzi attı, yerlere yatıp ışvereninın elini ayağını öptü de güç yatıştırdılar patronu. Sabaha karşı perdeler kapanıp müşterıler dağılırken patron, sevincinden uçuyordu. Son dakikada kıraathanelerden, evlerinden, park köşelerınden, düğün salonlarından sonra otoparklardan ve tuvalet kapılarından derlenen ılgısız, eski, işsiz, beşınci sınıf ve amatör dıye bellenmış bir kadronun olağanüstü başarılan, her şarkıyı, her gösteriyi izleyen "bisleri" tekrarlatmış, sahneye atılan çok sayıda çiçeğin süpürülebilmesi içın uzun aralar verilmiş ve her gün üçte biten şov, sabahın yedisine kadar sürmüştü. Hasılat, son yılların yılbaşılar ve bayramlar dahil bütün rekorlarını onarılmaz bir şekilde kırmıştı. Sabaha karşı bir haber geldi: Patron, darbukacılarla klarinetçi ve sarı uvertür neden gelmemişler biliyor musun? Aynı sünnet düğününde mi zehirlenmişler? Hayır. Ankara'ya gitmişler: Devlet sanatçısı oluyorlarmış! Ne? Ne? Devlet sanatçısı olacaklarmışl Patron, muhasebecisine seslendi, "Yarın sabah ilk işın Ankara'ya gidip de bu gece gelmeyenlerın hepsının hesabını kesmek olsun. Söyle bir daha gazınoma ayak basmasınlar! Kapıdaki neonlardan da adlarını çıkart; bunlann yerine, bugün sahneye çıkanların isımleri sırayla yazılsın!" dedi. Sonra da ekledı. "Gazete ılanlarını da hemen buna göre düzenle!"^ (*) "Ağırmeşrep Kadınlar" başlıklı kıtabımdaki eski bir öykünün azıçık değıştırılmişidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle