Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İOEYLÜL 1995. SAYI 494 leyip içi erkck dergisi dolu bond çantayı göstcriyor. Biraz ulanıyorama "ekmek kavgası işte." Adını vermekistemeyenbirsimitçi.derdini anlatacak birini bulınanın telaşıyla garip birkumpasıaçıklayacakmışgibigizlicebir köşeyeçekiyorbizi. Hızli hızlı,sanki peşindebirilcri vargibianlatıyor: "lçerde 14sene yattım. Burda Rcfah Partililer bize nefes aldırmıyorlar. RP'li bclediyeden bir yerde simit tezgâhı kurmak için izin istedim vcrmediler. Sonra aynı ycrde sakallı mollalar üç tane tezgâh kurdu. Artık bu memlekettc simitçi olmak için bile molla olmak mı gerekiyor?" Simitçi bunları söyleyip "Mazeretim Var; Asabiyim Ben" şarkısının inlediği ara sokaklardan birindc yok oluyor. Ikindi adam akıllı bastırıyor. Güneş, yine yenilginin utancıyla yitip gidiyor. Arnavutkaldırımından yükselen ncnıli koku, rüyalarla dolu bir parçauykuyerleştiriyorsokaklara. Şıkır şıkır çay sohbetleri, oldum bittim bütün bitpazarlarının"mahremiesrarıdır"ya,iş.te o vakit şimdi. Dcnizcilcr Çay Ocağı'ndada bir çocuk, clinde cambaz çay tepsisi koşuşturup duruyor. Ağzında büyük adam lafları, büyük adam şakalan bir o tczgâha, bir bu camekâna. "Değmesin! Yağlıboya!" kilirken yüzünii ciddıleştirmeye çalışıyor. Babasının "Soınurtmaoğlum" sözlerini şakaylakarşılıyor "Burasıciddibirmüessese!" Alçak sofalardaoturangöbekliyasjıadamlar basıyorlar kahkahayı. Çay ocağmda çalışan Hulusi Ağbi'sini anlatıyor. Yüzündeyincbir büyükadamlık: "Laboratuvarteknisyeniaslında. Şimdilik kadro bekliyor" diyor. Babası en yaman kahramanı belli ki. Babasından sözederkendudaklarındabirgururgerilimi: "O," diyor, "bütün meslckleri yapmıs,." Gözleri bizden beklediği şaşkınlıklaaçılıyor. Dcvam ediyor" Bakkalcılık, simitçilik, pazarcılık, ütücülük, terzicilik..." Yaptığı yanlüji anlıyor, aklı muhtemelen "Güzel Türkçemiz" derslcrinin renkli sayfalarına gidip gülmeye baijlıyoryenidcn.Çayocağınısatacaklarmış, o bakımdan biraz dertli.hüzünleniyor. Konuyu becerikli bir espriyle kapatıp yeniden pazara çıkıyor, paralan toplamaya. Kullanılmiij giysiler, binbir çeşit eski eşya, yüzlerinde giineş kamaşmasının çizdiği öykülerlc insanlar, birbirine karışıyor. Vahşi öğlcn saatlerinin savaşı bitmiş. Son sohbetler yapılıyor. Ceplcrden çıkan ve terle ıslanmıi} paralarsayılıyor,ağırağır;hesaplaryapılıyor. Birazdan makarnaya, margarine, ckmeğe, zeytine çevrilecek paralar, özenle katlanıp yeniden ceplere yerleştiriliyor. Bu saatlerde yorgunluğa, tanımlanmamış bir sızı karıijiyor. Yürekleri ve yüzleri bitkin insanlar, yeni kederleri öğütecekleri bir başka güne hazırlanmak için evlerinc dönüyor. Değirmen taşı yüreklerindeki yıpranma payını bir tavşan kanı çay, bir filtresiz sigaraylakapatıyorlar. Dindiremedikleri kanamaları, uykularıyla gizliyorlar. En son kalan kederlervarsabiriktirdikleri,onları da artık rakımasasınasaklıyorlar. "Yazsanhayatımroman olur"la başlayan sorjbetlerinde sonuna kadar haklılaraslında. Yazsan gerçekten roman olur hayatları. Ama bir yazan çıksa! ^ DERGİ'DEN Merhuba, Bu hafta fdmlerden fırlama bir kapak öykümüz var. Hem gerçek hem de şu anda yaşanmakta olan bir aşkın kısa romanı. Darülaceze de tamşıp birbirini seven Lale Kolçak ile Erdinç Yeşildağ tekerlekli sandalye mahkumu iki sevgili. Hayata yenik düşmemişler. Onlar sadece ayaklarını kııllanamtyorlar. Ve gelecekten çok şey bekliyorlar. Nedime Yddız 'ın yazısım biz çok sevdik. Dergimize, sık sıkyazılanyla katkıda bulunan Marmara Üniversitesi Iletişim Fakültesi öğrencilerine teşekkür ediyoruz. Kapak ve Balıkpazan yazdannuz iinivcrsitenin oluşhırduğu ajansın, MtHA 'nın ürünleri... Bitpazarlarmı gezip, eskicilerde vakit geçirmekten hoşlanır mısmız? Ufak tefek bir şeyler seçerken eski yaşam parçalarını da birlikte aldığınız duygıısuyla ürperif misiniz? Eşyalar kullanıldıkça değer kazanmaz mı... Sıradan bir kadının maddi değeri fazla olmayan kolyesi, sıradan bir erkeğin ucıtz kol düğmesi, kulpımda küçücük kırığıyla eski bir kahve fıncanı ya da içine filtreli sigara sığmayan bir tabaka bir giin sizin eşyalarınız arasına girebilir. Hangi zaman diliminde alındığını bilmediğiniz, hangi duygularla kullanıldığından habersiz oldıığunuz bu nünik eşyalar size apayrı bir keyij verebilir. Ece Temelkuran 'ın, Ankara bitpazarı yazısım okurken içinde kendi ürpertilerinizden esintiler bulacaksınız. Son aylarda dergimize çok sayıda dağcıhk yazısı gelmeye başladı. Gazetenıizdeki ekonomi yorumlarıvla tamdığmız Türkel Minibas da Kaçkarlar izlenimlerini gezi grubundan Emin Eray 'la birlikte yazdı. Haftaya yeni bir Cumhuriyet Dergi 'de buluşmak üzere... İpek Çalışlar CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ ŞAHİBI BERİN NADl • BASAN VE YAYAN YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş. • GENEL YAYIN YONETMENİ ORHAN ERİNÇ • GENEL YAYIN KOORDİNATORUHİKMETÇETİNKAYABYAZIİŞLERİMUDURLERİ: DİNÇ TAYANÇ (SORUMLU). İBRAHİM YILDIZ • YAYIN YÖNETMENİ İPEK ÇALIŞLAR • GORSEL YÖNETMEN: AYNURÇOLAK • REKLAM MEDYA C KAPAK FOTOĞRAFI: NEDİME YILDIZ Plastik güller ve fotoğraflar... Denizciler Çay Ocağı, bit pazarının gururu. Çay ocağının hemen önünde kurulmuş asmanın altında alçak tabureler, alçacık masalar.asmayapraklarınınşıkırtısı. Çay ocağının iç duvarlarında inanılmaz güzcllikte masal eşy aları: Yapma çiçeklerden bir sepet, nazarlıklar, örgüçantalar, Sümerbank'ın hâlâ 1980 yılını göstercn kumaş takvimi, mavi bir perinin cam üzerine simle yapılmış sureti, nakışlı bir yastık yüzü, kırmızı püskülleri olan birabajur,kurbağaprcnMnasalınıanlatanbir tasvir, büyük bir Atatürk fotoğrafı, plastik güller, çalar saatler... Fakat asıl önemli olan onlarca renkli küçük eşyanınarasındagizcmli birbakışı takıptakıştırıp poz vermis. bir kadının siyah beyaz fotoğrafı. Sarışın kadın bilinenlerdcn değil. Denizciler Çay Ocağf nın küçük adamınasoruyoruz. Çay ocağının koşuşturan çocuğu Volkan, hemen,bilmİ!>bilmiş.yanıtlıyor: "O, Ingiltere Kraliçesi'nin... Birisi işte." Volkan Aktaş 12 yaşında ama çay ocağının kendi deyişiylc "küçük patronu." Ancak patronluk, akş.amüstü başlıyormuş, herkes yevmiyesini almak için sıraya girince. Haftafıgı 400 bin. O da, iyi çalışırsa. Ortaokul 2'yegeçmişbu yıl. Dersleri "accayip" iyi. Volkan'ınyüzü çay ocağının mavi demlikleri arasındaparıl parıl. Anlatacak öyleçokşeyi varki. Saatçi Gazi Dayı, Neco Ağbi, Zeki Ağbi pazarda en sevdikleri. . Takım tutmuyor, çünkü takım kavgalannı sevmiyor Volkan. Polis.hattapolisamiriola şç cak. Nedeni yok. Ama o sınavı kazanamaz Ş sadoktordaolabılır. Polislerinedenseviyor? Birazdüşünelim. Çok havalılar* Parasızçay içiyorlar. O kadar. Tam bunları anlatırken küçükpatronunçayıgeliyor. Biryandangülüm § scyip bir yandan çayı karıştırmayı bilcn en ugüzel çocuklardan biri Volkan. Fotoğrafı çeKimlcr giymı^ bu ccketleri? Kimlerin cfkârı sinmiş üzerine'! ,\e önenıi var ki?