Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GEZİ CUMHURIYET DERGİ Çamlıhemşin'edörtsaatgecıkmeyle ulaşabildik. Ne bizı beklemekten usanan arkadaşlanmızın suratları ne de durmak bilmeyen ahmak ıslatan keyfımızi bozabildi. Ne de olsa artık Karadenız'deydık vc Kaçkar bızıbekliyordu. Mıhlamanın tadı... Karadenız'ın keyfinı önce yemekleriyle çıkarmaya başladık. Terayağ, keçıpeyniri ve mısır unundan yapılan mıhlamanın tadına diyecek yoktu. Amageccdeolmuştu. Kamp kuracak bir yer bulmak gerekiyordu. tlk gecemızi yarım saat mesafedeki "Sisi" adlı tatil yerınde geçirdik. Birdetartışmakonumuzvardı geceiçin... Hepimızebirkâbusuandıran sırt çantalanmızı nasıl taşıyacağımızı tartıstık! Sabah uyandığımızda yine de umutluyduk. Hem de yoğun sis ve yağmura rağmen. Ne var ki, bunun hiç de iyi bir karşılama olmadığını anlamamız için Elevit yollannda taban tepmek gerekecekti. Elevit'ten Hacevanag'a kadar süren yedi buçuk saatlik yürüyüşün sonuna geldiğimizde ayağımızdaki botlar, sırt çantalarımız kadar ağırlaşmıştı. Hava soğuk mu soğuk... Yağmur altında çadır kurmak zor mu zor... Ya açlıktan ölecekmiş korkusuyla getirdiğimizyiyecekler?Kimseninyemek pişirecek gücü dahi yok. Oysa Elevit'ten yola çıktığımızdan beri birkaç kurukayısıdışındabirşey yememiştik. Dağda akşam çabuk oluyor. Bir an önce çadırlan kurnıak gerek... Biiyük Deniz Gölü. Saatler sürenyürüyü$ten sonra soluk alınacak, dinlenecek birycr. Ariık , zirveye çıkaaıklar. Farklı bir tutkudur Kaçkar... B TÜRKEL MİNİBAŞEMİN ERAY . irarkadaşım"Obır tutkudur, bir kez tanışmaya gör |bir daha ardını bırakmaz. Ayrılsan da tez düşer ardına" demişti. Yol ayrımtna gelinceye kadar bu sözlere bir anlam verememiştim. Uyku tulumları, çadırlar ve bir haftalık yıyecekle tıkabasa dolu çantaların altında ezılmiş bir şekilde Kaçkar yollanna düştüğümüzde yedi gün hiç bitmeyecek gibi gelmişti. Gerı dönüş günü ise aklımızda ne 20 kilo yükle kızgın güneş altındaki 1012saatlikyürüyüşlerne yorgunluktan şjşmis ayaklar ne de patlayandudaklarvardı... Dağ zannettiğimiz yükseltilerin sadece bin metre yükseklikte tepecikler olduğunu fark ettiğimizdc duyduğumuz hayal kırıklıkları... Ulaşılmaz zannettiğimiz 3500 3600 metre yükseklikte aşıtlar karşısındaki endişelerimiz... Bütün bunlarçoktan unutulmuştu. Gitmek ile kalmak arasındaki ikilem içimizi sarmaya başlamıştı. Keniin î'ürültüsünü, uiindelik sikıntıları, zoraki ilişkileri geride bırakıp Trabzon uçağına bincrken böyle taptaze bir tutkunun eşığinde olduğumuzu ncreden bilebilirdik ki! Hani bazı aşklarvardır yaşarken anlaşılmaz. Hoşçakal demeye bile gerek duymadan ardını dönüp tam yola koyulmuşken artık ne onla ne deonsuz yaşayamayacağını anlayıp birden geri dönüversin. Tşte Kaçkar da böyle bir şeydi. Uçağımız bırazdan Trabzon Havalımanı'na ınecek. Saat 14.55. On üç kışiyiz. Herkes taşıyacagı yüklerin derdine düştüğünden on üç rakamının çağrışımları akla bile gelmiyor. .Zaten, Trabzon veÇamlıhemşin'dekatılacakolanlarlabirlikte 18 kiiji olacağız. Dağlarda dolanmak için epey kalabalık bir grup sayılırız. Grupta aşağı yukarı herkes birbirıni tanıyor. Yine de yedi gün dağda, medenıyetten uzak bir yaşam çoğumuzu ürkütüyor. Hedefimiz Kaçkar Dağlan' nda önce kuzeygüney sonra güneykuzey yönünde dağcıların "trans" dedikleri türden bir geçişi farklı güzergâhlardan gerçekleştirmek. Trabzon, Rize, Ardeşen derken Yola düşme vakti... Dağdakı ya^am kenttekinden çok farklı. Akşamın yedi buçuk sekızınde yatıp sabahın beşınde uyanıveriyorsunuz. Güneşın ılk ışıkları dağlarındoruklannıaydınlatırkenardına düşeceğınız vadılerin gizemi içinizi sarmaya başlıyor. Kayalann arasındaki sarı, mor, pembe dağçiçekleri yollara düşmenin vaktinin geldığini söylüyor. Yerel rehberimiz acele cdiyor. Akşama kadar Jahul'a varmamız lazım. Ama ne mümkün... Onun keklik gibi sektiği kayalar, bizim nefesimizi kesiyor. Bir an kendimi üstündeki yüklerin altında zorla soluyankatırlarabenzetiyorum.Sonbir gayret derken yanıbaşımdaki bir el " Vazgeçmek yok, hadisene " dercesine uzanıp çekiveriyor yukan. Jahut'a varamadık ama Haçevanag Aşıtı 'nı aşıp Büyük Denız gölüne ulaşmayı becerdik. Artık, ısyanları oynuyoruz. Az değil tam 10 saat yürümüşüz. Yarının tatil olduğunu öğrenince çocuklar gıbı sevinıyoruz... Bugün ilk defa kendi grubumuzun dışında bir insana rastladık. Adı Nurettin... Bir süre Kastamonu ve Ankara'dakilokantalardaçalışmış... l'adilt'rin gizetniİçinîzisarıyor. Sarı, ınor çiçekleriıı kokusu da...