24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 HAZlRAN 1995. SAYI 483 ŞİİR 9 Ingeborg Bachmann "Çünkü Ağustos böceklen de bir zamanlar insandılar. Hep şarkı söyleyebilmek için yemeye, içmeye ve sevmeye son verdiler." Bachmann (19241973), çağdaş Alman şiir geleneğinin en önemlı temsılcileri arasında gösteriliyor. Avusturya doğumlu. Graz ve Viyana Üniversiteleri'nde felsefe okumuş. özellikle Heiddegger'in Varoluşçuluk Felsefesinin Eleştirel Incelenmesi" başlıklı teziyle vermiş. VVtttgenstein'e ilgisi, onun dille hesaplaşmasın sonuna kadar sürdürmesine yol açmış. Bachmann, omanlar (Malina yine Ahmet Cemal'in çevirisiyle yayımlanmıştı), öyküler, radyo oyunları (bunları da Ahmet Cemal çevirmişti) yazmış. Ama önce şair olarak ünlenmiş. Şiirlerini ilk kez, 1952'de bir toplantıda okuyor. Ardından ilk kitabını, aynı zamanda ilk şiir kitabını 1953'te yayımlıyor, "Ertelenmiş Zaman Die Gestundete Zeit". 1956'da yayımladığı ikinci kitabı ve ikinci şiir kitabı olan "Büyük Ayının Çağrısı Anrufung des grossen Baren" ile ünü tüm Avrupa'ya yayılmış, "Bremen Edebiyat Odülü"nü kazanmış. Bachmann bu iki kitabın ardından uzun süre şiir yazmaya ara veriyor. Ahmet Cemal'in belirttiğine göre şöyle açıklamış şıri terk etmesinin gerekçesini; "Şiir yazmak zorunluluğunu duymama karşın istersem şiir yazmayı başarabileceğim kuşkusuna kapılınca şiir yazmayı bıraktım. Ve yeniden şiir yazmayı duyumsayıncaya kadar yazacaklarımın, son yazdıklarımdan bu yana edinilen deneyimleri kapsayacak ölçüde yeni şiirier olacağına inanıncaya kadar şiir kaleme almayacağım". Ahmet Cemal onun bu gerekçesini şöyle yorumluyor; "Şiirin 'ancak şiir yazmadan yaşanamayacaksa' yazılması gerektiği noktasında Rilke'yle birleşen Bachmann, 'deneyimlerini kapsayacak ölçüde yeni' nitelemesiyle de 'söyleyecek şeyin tükendiği yerde" susulmasını öngören VVİttgenstein'a katılmış olmaktadır." Bachmann daha sonra öyküye dönüyor. öykülerini "Otuzuncu Yaş Das dreissigste Jahr" (1961) kitabında topluyor; Alman Eleştirmenler Birliği Edebiyat ödülü veriliyor. 1957'de Darmstadt'taki Alman Dil ve Edebiyatı Akademisi üyeliğine kabul ediliyor. 1969 yılında Frankfurt Universitesi'nde kurulan Poetika kürsüsünde doçent olarak "Çağdaş Edebiyatın Sorunlan" başlıklı dersler veriyor. 1965 yılında ölümüne kadar yaşayacağı Roma'ya yerleşiyor. 1968'de Avusturya Devlet Büyük ödülü'ne layık görülüyor. 1971 'de Malina'yı "ölüm Türleri"nin ilk romanı olarak yayımlıyor. 1972'de Simultan adlı ikinci öykü kitabı çıkıyor. 1973'ün 26 Eylül'ünde evinde çıkan bir yangında ağır yaralanıyor. 1973 Ekim'inin 17'sinde Roma'da ölüyor. Yazdıklanndan çok yaşayıp ama yazamadıklarıyla birlikte terk ediyor dünyayı... Bachmann, "Yanı başınızda her gün nelerin olup bittiğini, günlük yaşamda insanların insanları nasıl öldürdüklerini söylemek; önce betimlenmesi gereken budur; önce bu yapılmalıdır ki, bütün cinayetlere nasıl yol açıldığı anlaşılabilsin" deren çağımızın acı çeken vicdanıdır. Söylenecek şeyi olduğunda söyleyen Bachmann bu nedenle sıradan olmamış, bugünlerde dolaşmış ama "güncel"liğini kalıcı olmayan tuzaklarından kendisini sakınmayı bilmiş. Ahmet Cemal'in anlatımıyla; "ne moda olan söylemleri yinelemeye kalkmış, ne de ucuz bir anlaşılma merakıyla hedeflediği dilden bir ödün vermemiş... ne pahasına olursa olsun güncelliği yakalamak peşinde de değildir. Buna karşılık insanı ve evrensel olanı çok iyi yakalayabildiği için güncellikten hiçbir zaman yoksun kalmamıştır". Istediği bir dünya hep vardır. ama bu dünyanın hiç gerçekleşmeyeceğinin de bilincindedir. "Acımasız bir akılcılığın egemenliğindeki dünyada gerçek aşka pek yer olmadığının da ayırdına varmıştır." Onun bu dünyası bir yanda neredeyse katı denebilecek bir gerçekçilikle yaşamı, insanları yansıtırken, bir yandan da içindeki özlenen ve ulaşılamayan dünyanın varlığıyla gerçek insani duygulara açılıyor, gerçek aşka özlem derin bir acıyı duyuruyor. Bu çelişme, öykülerine ve şiirlerine çok insani temaları, içsel sorgulamalar, hesaplaşmalar, ödeşmeler, özlemler, umutlar, pışmanlıklaıia taşırken, acılar bir noktada umutsuzluğa dönüşüyor. Sonra hiç umulmadık bir tema, bir hissedişle yaşamı yeniden kuçaMıyor. Bu çeVışmeler Bachmann'ın gerçekçiliğine çok sarsıcı bir lirizm kazandırıyor. yaşanmışlıklar ve biriktirilmişlikler şiirlerini çağdaş bir yüzyıl bilgesinin derinliğine ulaştırıyor. Şiirlerindeki çok yalın, açık ve seçilmiş sözcükler katı gerçekçiliğini hep yüzünüze vururken, birden "zakkum yeşili heceler"le şiirin o büyüsü olup, başdöndürüyor.^ Alman şiir geleneğinin iinemli temsilcilerinden Bachmann şiirlerini ilk kez 1952 'de bir toplanttda okumuş... luşiçinattığınızumutçığlığı ilesop dar da çabukJ sanyorlar köklerimiranonun yakaran acı sesi birbirine zi." O zaman çaresiz yalvanyorsukanşıyor; "Ahkeşkekorkmasaydım nuz ölumünüzc, ölümünüzü dileneölümden!/ Bulabilseydim sözcükle rekondan; "Kurtarbeni/dahafazla rijdikenler olmasaydı yüreğimde,/ ölemem." olmasaydı ağzımda bu susamıslık/ Siz ölümün en koyu anındayken, "Bu ölümdür belkl de?" açmasaydım kirpiklerimi..." Ve ya şair, birden bir "Sarhoş Akşam" şarkısıyla kcndinize getiriveriyor sizi; Artık şairle birlikte ölüm vadisin kınmaya başlıyorsunuz umutsuzca "Sarhoş akşam sırtında mavi ışıkladesiniz. "Artık balıklar da öldüler herşcyden; Birden kararıyorortalık, bağınyorsunuz; "Gökyüzü mü rıyla/yalpalıyorpenceredeistediği ve sürüklenmekteler şimdil bizleri bekleyen kapkara denizlerde ". Kaç çekip götürdükleri". Tutunacak bir şarkı söylemek./Sarhoş akşam maşey, bir sıcaklık arıyorsunuz. ama vi ışıklart sırtında/bir şarkı tutturumak istiyorsunuz sizi ebedi karanhklara götüren bu sesten. Sanki Ver dahadasoğuyorhava...; "Nekadar yorpencerede yalpalayarak.l Kırıdi'nin Requiem'indc "Confutatis soğuk bu dünya/ Ve gölgeler ne ka lıyorcamlar. Giriyor akşam (içeriMaledictis"i seslendirir gibisiye) yüzünde kanlı çiziklerle;/isteniz. Bağınyorsunuz bas sesinizdiği benim karanlığımla boğuşle, ebedi lanetten ve cehenncm mak." azabından umutsuzca kaçtnak is"Anlatbanaeyâfk!" tiyorsunuz. Ama ölümün vuruşVe ölümün şiirini okurken birlan üç kez tekrarlanıyor, bütün den bir sözcükle kendinizi en deumutlannız sönüyor. Şairsizi çarin aşk girdaplarının içine çekiliğmyor ölüme; Çanlar sessizligin idam sehbasında/ dinlenmevermişbuluyorsunuz; "...gümüş ye çekilmekteler/ Bu ölümdür köpüklersaçtığtndayüreğim/babelki de/Gel o halde/artık (çekikışlarım kaldır ama bakma balelim bizde) dinlenmeye ". ölüna!/ tndirilmekte baynıklar meşamükabullenmeküzeresiniz. Birleler sönmüş/' ay kapanmış kendi den küllerin ve yıkıntılann içinyörüngesine./Gelzamamdır artık den şairin alto sesi duyuluyor vc gel ve sarıl bana.l Ey kutsal çılsizi teselli ediyor; arama ölüm gınlık"... için söyleyecek bir söz/ bırak ve Birden havalanıyorgençliğiniz izle benij'ne tatlı ama ne de acı/ "yasemenlerinüzerinden "... Yılavutmasız ama umarsız da değiU dız çiçeklerini solumaktadır yaz ne belirli ne de tümüyle belirmevsimi... Ve yüreğinizden bir siz.../Arama ölüm için söyleyeses yükseliveriyor, "Anlat bana cek bir söz/bırak ve izle beni... (ey) aşk/benim kendime anlatamadığtmı". Çaresiz izliyorsunuz onu. Ama son bir pişmanlığı da dile Ve aşk faslına başhyor şair; getirerek... Sanki Requiem'ini"Adın tehlikeli bir kıvnmdır duzin sonuna yakiaşıyorsunuz. Sodaklardal ve şimdi bakışlann ve lo sopranodan "Libera Me"yi dudaklarınzamanıdır"... Sevgilidinlemeye başlıyorsunuz. Kurtu '73'te evindekiyangındayaralandı ve öldii. sinesesleniyor; "NerdenaldmmSeyrelen havada şitndiden felce uğramış ellerimiz/ illa sesimiz soluğumuz da mı kesilmeli?... Evet "Kim söyleyebilirnicezamanlardırölmediğimizi"...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle