Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 HAZİRAN 1995. SAYI 483 19 OKUR MEKTUPLARI Türkçe konusu Pazar Dergi'dc dcğindiğiniz Türkçeyi yanhş kullananlarla ilgili, uzun zamandır sizlere iletmeyi istediğim bir yazım hatasinı dikkatinize sunuyorum. Son günlerde bunlar ve daha birçok yazıdaki bu hatalardan rahatsız olmaktayız. Eski bakanlık müfettişi, eski fen işleri müdürü, eski Kuşadası Belediye Başkanı olmuyor. llavc olarak mühcndislik mesleğinin mastennı anlatmak için önüne konulan Yük. Mak., Yüksek lnş, Yük. Maden gibi yanlışlan düzeltmekte de öncü olalım. Başan dileklerimiz ve saygılarımızla. Aydan, Bülent, Emek A kgezer/ Küçükyalı Not: Cumhuriyet gazetcsi düzeltme servisinc danıştık. Bakanlık eski müfcttişindense eski bakanlık müfettişi ifadcsinin Türkçe kurallanna uygun olduğunu söylcdiler. Bir dönem kullamlan "bakanlık eski müfettişi" gibi ifadelerin ise yanlış olduğunu hatırlattılar. Kısaltmalarla ilgili uyarınıza ise katılıyorlar. ila 1.5 saat koşu daha. O, iki saat kırk altı dakika küsur koştu; Nurten de iki saat kırk dokuz dakika küsur. Rekor onageçti... Bir yıl çalış, maratona git Taşdemir'ler, bütün yıl çalışıp, parabiriktirmeyeçalışıyorlar. Başkalan tatile, onlar yurtdışında bir maratona gidiyorlar. Yalnızca Tayland'daki maratonun masrafını organizatörlerödemiş. Nurten anlatıyor: Uçak, otel, yiyecek vs. hepsinin parasınıcebimizdenödüyoruz. Kendi kulübüm Güneş Sigorta'nın olanakları kısıtlı olduğu için, onlara bir şey demiyorum. Amacım aslında federasyonu da eleştirmek deği 1. Ama ben devlet memuruyum. Mazeret izni almama yardımcı olsalar yeter. Onu da yapmıyorlar. Mektup yazıyoruz, faks çekiyoruz bir cevap bile vermiyorlar. Maddi yardımı filan zaten düşünmüyoruz. I şte bu nedenlc Stockholm'de kendi formamızla koştuk. Ben üçüncülük kürsüsüne ayyıldızlı fanilayla çıkmak isterdim, olmadı ne yazık ki... Burada biraz susuyor Nurten; çoktan soğumuş olan kahvcsini karıştmyor. O sırada sağanak yağmur patlıyor. Bizneyse ki tentenin altındayız. Görevli genç kız yıldınm gibi koşup, üzeri minderli sandalyeleri tentenin altına taşıyor. Mâlar Gölü'nün maviliği morluğa dönüşmüş. Karşıdaki büyük köprü gözükmez oluyor.Nurten'inadı.yanında'Türkiye" olarak yayımlandı gazetelerde; federasyon ilgilcnsedc, ilgilenmcsedebu gerçekdeğişmiyorçünkü. Nurten devam ediyor: Stockholm'e de kendı olanaklanmızlageldik.Çokpahalıyapatladı. Ama bizc cn çok koyan, konut fonu ödemek. Çünkü biz yurtdışma ülkemizi temsil için çıkıyoruz, gezip eğlenmeyedeğil. Kızcağız haklı ama, şaşkın... Üç hilalli bayraklarla stadyumlarda gövde gösterisi yapmak için çıksaydı, durum değişirdı çünkü. Vatanı bağırıp çağırarak temsil etmek varken, nene gerek kırk kilometre koşmak?!.. Bu gerçeği, sanatçılanmız, bilim adamlanmız da bir türlü anlayamadılar. Devlet babanın elbet bir bildiği var sizlerdcn 100'er dolan acımadan alıp, başkalanna buyur geçdcrken... Nurten Taşdemir, kürsüde. 43 ülkeden 8300 sporcu arasından 2.40.56 ile kadınlur arasında üçüncü oldu. teki katılmıyor. Yurtdışında maratona katılmalannın bir nedeni de, ülkemizde maraton yanşının çok az yapılıyor olması. Yalnızca Avrasya yetmiyor ilerlemek için. 56 ayda bir koşu ayakkabıları aşınıyor. Yenisini almak çok pahalıya patlıyor. Neyse ki burada Nurten'e üçüncülük ödülü verildi de yansından fazlasiyla iki çift ayakkabı alabildiler. Zaten böyle bir çiflten başka ne alışverişi beklencbilirdi ki? Ha, hiç kuşkusuz, birde kızlanna şeker.çikolata... Peki, bu gücü nereden buluyorlar? Biryerdengeliyorolmalı birgüç,.. Tekdestekçim.eşim. Başka kimseden destek görmüyorum, diye yanıtlıyor Nurten. Ne kulübümden, nc federasyondan, hiçbir yerden tek dcsteğimyok. Benim de hobim bu, diye araya giriyor Halil. Kâğıt fabrikasında sekiz saat vardiya mühendisi olarak çalıştıktan sonra eve yorgun geliyorum. Çıkıp bir saat, bir buçuk saat koşunca bütün yorgunluğumu atıyorum. Hiçbir kazancımyok, ama gerçek kazancımız, sağlığımız. Kendimizi zindehissediyoruz. Hiçbirhastalığımız yok. Tabii çok yüklenirsek sakatlık olabiliyor ama, o derece yapmıyoruz biz. Eşim de tabii, böyle iyi dereceler yapınca onun amacı daha başka oluyor. 2.40'ın altında koştuğu için hükümetin onu olimpiyata göndermesı gerek. lila ilk üçc girecek diye bir şey yok. Orada ülkemizin adını duyurması yetcr. Burada lsveçli izleyiciler 200 bin kişi izledi"Nurten! Nurten! TürkiyePdiye bağırdı. kürsüde uzun sürc alkışlandı, çok güzel tanıtım oldu. Olimpiyat aynca telcvizyondan dünyaca izlenecek. Aa, bir Türk kızı da koşuyor, diyeceklcr. Üstelik çok kötü de koşmayacak. I lem Serap Hanım olsun, Nurten olsun, kim gıderse gitsin, oraya birtakım götürmek gerek. Rn küçük ülkeler bile bunu yapıvorlar. Eğer götürmezse, uluslararası bir baraj var, 2.35 mi, 2.32 mi, onu geçerse Dünya Maraton Birliği davet ediyor tüm giderlerini ödeyip. Nurten de o dereceyi yapmaya çalışacak. Burada Nurten araya giriyor: liğcr o dereceyi yaparsam ve ülkem beni göndermezse, nereye başvurulacaksa oraya başvuracağım ve olimpiyata katılacağım, diyor. Sesindeki kararlılığı kâğıda aktarmak güç. Eşi yanında yokken caddcde koşmaya cesaret edemcdiği için apartmanın etrafında dört dönen bu genç kadın, bir kere kafasına koymuş Atalanta'da ülkemizi temsil etmeyi. Yazımın başında ufaktefek demiştim bu iki koşucu için. Yanılmışım. Söyleşiden sonra Eski Kent'i şöyle bir dolaşmak için ayağa kalktıklannda bakıyorum bayağı büyüklermiş; her yerde karşılaşılmayan, inancın ve onurun yücelttiği iki insanmışlar Floransa Sendromu Sayın Gürhan Tümer, lSHaziran 1995 tarihli Cumhuriyet Dergi'de yayımlanan "Floransa Sendromu," başlıklı yazınızda söz ettiğiniz olgu "Stendhal Sendromu" olarak anılır. Çünkü ilk kezl 817'de, Fransız yazar Stendhal tarafından, Rome, Nuples et Florenceen 1817 ddh yapıtta sözü edilmiştir. Yazar bu gezi notlannda, "bir Floransa kilisesindeki onca güzelliği gördükten sonra bir baygınlık duygusuna kapıldığını" yazmıştı. (Ana Yılhk 1990, istanbul 1991, s. 464) Bir başka ilginç nokta, asıl adı MarieHenri Beylc olan yazann, M. de Stendhal takma adını ilk kez bu yapıtta kullanmış olmasıdır. Çalışmalannızda başan lar dilerim. Gürel Tü'zün Sporda da öğretmen Taşdemirçiftininçocuklafıgeçti mi gözleri parlıyor. Anncannesine bıraktıklan kızlannı şimdidcn özlemişler bile. Asfalt yolda koşarlarken, meraklanan çocuklar da bazen bir sürekatılıyorlar onlara. Nurten, î] I çocuklan bazen düzenli olarak çalış • I § tınyorda. Ama çevresindeki kadın E ları, hiçbir koşuya katılmaya ikna edememiş: Katılın da yürüyün, diyorum, ııh, Bu kalabahğın arasında iki de Türk maratoncu var. Üstelik de üçünü olacak Nurten Taşdemir...