Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MAYIS 1995. SAYI 478 YAŞAM 23 yorulmuştu Süha. Yasemin'e ve çocuklanna göre Nirvana'da huzuru aramış ve bulmuştu. "Tam bir bilgelige gelmişti" diyordu Yasemin Eğinlioğlu, "Şansım vardı, verilen birsevgi yaşadım. Buna layık olduğumu düşünüyorum". Birlikte yaşanılan yırmi altı yıla baktığındafirtınalıbirsevgininyaşandığını görüyordu Yasemin Eğinlioğlu. fnsanların kendi benzerlerini sevmelerine karşın ürctkenliğin zıtlıktan kaynaklandığını düşünüyordu. Bu yüzden Süha öldüğünde Petek, "Kutuplarımdan biri gitti" diye ağlamıştı. Onun için Süha sığınabileceği sakinbirlimandı. Süha için dco bir serüven. Hüzünlü bir şefkatle sevmeyi de bu scrüvenin içinde öğrcnmıştı.Klasik müziğe yaşayarak sevdalanan, ıçıne kapalı, verici bir adamla heyecanlı, kabına sığmayan kadının ilişkısindckı üretkenlik dc müzikti. Hüzünleri, heyecanları, başkaldırışlan, düşleri, sonsuzluğu ve hiçliği piyanoya aktardığı doğaçlamaları da bu ürctkenliğin sonucu. Piyanoyu onun için çaldığını ama ona iletemediğıni, Yasemin ve Süha Eğinlioğlu. Zıl kutuplardu Biri kabına sığmayan, diğeri içe dö'nük. Yorulan Süha oldu... Süha'nın kabullenmediğini düşünse de "Doğaçlamalanmın türnü Süha'ya ait" diyor, "Çünkü onunla geliştiler". VVagner'e benzetiyordu Süha Eğinlioğlu'nu, onun "Kaleler"ine... Tutkunun yoruculuğu...Onda tutkuyu görüşü. Petek ise anne ve babasının ilişkisini senfoniyle tanımhyordu. Senfoni başlar,hızlanırvedurur...Oysaonların ilişkilerisüreklihızlılığamahkumdu...Herşeyınapaçıkyaşanmasındamıydıbuhızlılık?Belkide. lşte bu yüzden ölümünü de kabullenmediler. Dinleniyordu o kadar. Neydi Süha'yıyoran?Günlüğüne "Sevgiye ipotek gülüncsi bir laf" diye düşmüştü: "Ben hayatıma, yaşantıma ipoDemeL O da bir piyanist.. tek koymuşum, yaşamımı bağlı kılmışım. Sebebi var mıydı? Kim bıYorgunum lir? Belki yoktu ama gerçek bu. Bir avuç içinde Ben istemedim, olaylar beni buraSonsuz acıyla ya getirdi. Ben de korunmak için Ağlarken yorgunum kaçtım. Hâlâ da kaçıyorum..." Yasemin ve Ipek Eğinlioğlu 24 Yorgunum mayısta Avusturya BaşkonsolosBir saat yelkovanıyla luğu KültürOfısi'nde Süha EğinliBirlikte doğmayı bekliyorum oğlu anısına bir resital verecekler. Yalmzhğın içindeyken Yasemin Eğinlioğlu, doğaçlamalaYorgunum rını bir kez daha onları geliştirene Büyümeyi bekliyorum adayacak. Sonrası... Saçlarımı açıp Bugün yirmi yaşında olan Petek Hür olmayı istiyorum için "Beni gözleyen kızım o" dıyeVe umut ediyorum cek ve ekleyecek, "Onu yormak ısÇirkinliklerden, yanlışlıklardan Ipek Eğinlioğlu. Babasının antsma annesiyle birlikte resital verecek. temiyorum ". ^ ro yönetim kurulundaydı...Ama, Yasemin'in yoğuncnerjisini harcayacak yerbulatnamasının yarattığı fırtınayı dindiremiyordu... Yasemin avukatlığının yanı sıra bu kez öğretici olarak sürdürdü piyanoyla bağını. Petek ve tpek'le beraberpekçok öğrencisi oldu. Balıkesir'deilkresitaliniverdığindeyıl 1985'di. Bunu dört yıl sonra kızı Petek'le birlikte verdikleri resital izledi. Hukukla müziği, bu iki ayn kutbu birbirine destek veren, üstelik geliştiren iki olgu olarak görüyordu. Avukatlığı,biranlamdameditasyondu. Beyninin hızlılığını arttınyordu. Birduruşmayagirdiğinde salonu tiyatro olarak görüyor, espriyi de hukuku da yakalıyordu. Bu müziğinc de yansıyordu. Müziğin sıcaklığı ise avukatlığına farklı duyarlılıklarekliyordu. Akademideblralle Yıl 1990'dı. Aylar süren yazışmalardan sonra Salzburg Mozarteum Akademisi'ne çağnldı Petek'le birlikte. Arabayla yola çıktıklarında hep birlikteydiler. Polonyalı piyanist Prof. Andrzej Jasinski'yle birlikte çahştılar bir ay boyunca. Bu dil bilmeyen, müzik için ailece yola dökülen başka kıtanın insanları Akademi'dekiler için şaşırtıcıydı. Süha istemişti küçük kızları lpek'in konservatuvara gitmesini. Istanbul'a taşmmaları da bu yüzdenoldu. Ipck konservatuvara, Petek ise tstanbul Teknik Üniversitesi BilgisayarMühendisliği'negirdi birincilikle. Üçü de resitaller vermeyi sürdürdüler. Ipek de Kristin Ergenberg'den ders aldı önceleri. 1992yılındaMimarSinanÜniversitesi Devlet Konservatuvan'nın piyanobölümühazırlıksınıfına girdi. Bir yıl sonra da tam zamanlı kabul edildi vc piyanist Tülin Babaç'ın öğrencisi oldu... Her şey yolunda gözüküyordu. Ta ki, 5 Kasım 1994'e kadar. Bu tarihte, bir hukuk seminerinde kalp krizi geçirdı Süha Eğinlioğlu. Birkaç gün önce sormuştu Yasemin, durgunluğuna, daha da içine kapanmasına bakıp, "Süha ne çekiyor seni?" Hiç duraksamamış "ölüm" demişti o da. Kalp krizi sonrasında da o çekene yani ölüme boyun eğmişti... Bir yorgun ölü... Neden, nıçin soruları k.açınılmazdı. lpek'in yazdığı, Süha'nın en sevdiği şiirde buldular yanıtı: