07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16NİSAN 1995. SAY1 473 lında lstanbul'da bir polis kurşunuyla yaşama vcda eden Ankara Ortadoğu Teknik Üniversitel i arkadaşlarımızdan birisiydi. Onun Beyazıt Meydanı'nda bir polis kurşunuyla ölmesi yürcğimizi dağlamıştı. Halil'e Taylan'ı sordum: "Taylan'ı ben Iznik'tcn detanıyordum. Bir yaz Iznik'e gelmişti. Liseyi yeni bitirmiş ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde öğrenime başlamıştı. Iznik'ten arkadaşımolmuştu, sonra Ankara 'da karşılaştik. Ben lstanbul'dalisede öğrenci iken abilerimiz Yenikapı'da toplanırlardı. Yoğun sanatsal tartışmalaryaparlardı. Butartışmalardan Troçkistleri hatırlıyorum. Bursa tiyatro yıllanmdadaşiirve sanatla çok yoğun ilgim olmuştu. lstanbul'dabubirikimımsiyasal birboyut kazandı.Ben kitaplar okuyorum ama derslerim de iyi gitmiyor, bir sene de kaybım var. Haydarpaşa Lisesi'nde öğrenci iken siyasi etkinliklerim ncdeniyle okuldan kovulmanın eşiğinegeldim. RessamMehmet Pesen hocamdı, beni uyardı. Şa Geçen yıl kaybettiğimiz ir, romancı Nihat Behram da o okuldaydı ve o zamandan arkadaşımdı. Nihat'la beni komünizmpropagandası yapıyoruzdiye okuldan atacaklardı, bazı arkadaşları da atmışlardı. Komünizm dedikleri de, çocuklara Aziz Nesin'in kitaplannı veriyorduk, tiyatroda bir şeyler söyîemeye çalışiyorduk, hepsi o kadar. Haydarpaşa'yı terk edip Pertevniyal 'e geçtim. Siyasal 'a gidişimpekdeistekliolmadı. Oyıllarda tiyatroya takrruştım. Genco Erkal'lann tiyatro faaliyetleri, Umur Bugay'lar sosyolojidc okuyorlarmış. Ben konservatuvara ve bu arada sosyolojiye gitmekistiyorum. Fakatevdebüyük birayaklanmaoldu. 'Hayır, Siyasal'a gideceksin' dediler." muz devam ctti." Söz Mahir'den ve 12Mart'tan açılınca, Halil'e, Mahir'in de ıçinde bulunduğu ve 12 Mart 1971 askeri müdahalesindcn hemen önce başlayan partileşme toplantılannı soruyorum. Mihri Belli, tiyatro yazan Vasıf öngören gibi ısimlerin de katıldığı birtoplantı yapılmıştı. Halil de bu parti f'aaliyetlerinin içindeyeralmıştı: "Olay şu: Ben devrimci bir insan olarakHalkOyunculan tiyatro grubunda çalışmaya başlamıştım. Orada Vasıf Öngören'le tanıştım. Epik tiyatro ve Bertolt Brecht'i biz Siyasal tiyatro kulubünde oynuyorduk. Orada oyunlan Nuri Çolakoğlu sahneye koyardı. Aydınlık dergisi çıkıyordu. Bu arada biz tiyatro kurmaya karar verdik. Tiyatroyu Vasıf'la birlikte kurduk. Ankara Birlik Sahnesi olayı ciddi bir tiyatro hareketidir. Zeliha Berksoy, Semiha Berksoy 'la oynadığımız "Asiye Nasıl Kurtulur" hâlâ önemini koruyan bir oyun olarak belleklere yer etti. Ankara Birliği sahnesinin araştınlması bugünkü tartışmalann, fraksiyon çatışmalannın da ilk günlcrini ortaya koyar. Ankara Birlik Sahnesi'nde bir parti toplantısı yapılmasına karar verildi. Mahir Çayan otoplantıya gelmedi. O günlerde ayağından yaralanmıştı sanıyorum. Kıvılcımlı gelecek, diğer gruplann önde gelen isimleri bulunacak. Ama Mahir gelemedi. Mahir gelmeyince pek manası kalmıyor. O topluluk içinde zaten aynlık ve tartışma başalmış durumda. O toplantı iki gün sürdü ve sonuçsuz kaldı." Halil, Mihri Belli'nin o günlerdeki havasını şöyleanlatıyor: " O günlerdeki bir anımı anlatmak istiyorum. Şimdi tabii o günleri sevgiyle anıyorum. O zamanki heyecanımızı çok güzelyansıtanbiranı. Mihri (Belli) Abi çok heyecanlı bir insan. O zamanlar ben Ankara Birlik Sahnesi'nin dcrgisini çıkanyorum. Mihri Belli dergiyc kültür yazılan yazıyor.TlP'calternatif toplantının yapıldığı günlerdeydi. Ben de toplantıyı organize edenlerdenim. Mihri Abi bana/Haydi Halil her yerde TİP bayrağı yerine bızim partinin bayrağı asılacak. Bayraklan hazıret' dedi. Türkiye'nin dört bir yanındaki arkadaşlara söyleyeceğiz, bir günde bütün TİP tabelalan indirilip yerine bizim tabclalarasılacak Mihri Abi'ye göre. Tabii bunlann hiçbiri olmadı. O yaptığımız toplantıdan da bir netice çıkmadı. Mihri Abi'ninheyecanıgözümün önüne geliyor." 12 Mart'tan hemen önce yapı« İNSANLAR 11 M. Beiıı, v. öngoren ' Yılmaz Gütıey bir sinema dehasıydı' Yılmaz Güney konusunda Halil Ergün ciddı ve önemli şeyler söylüyor. Ona göre, Yılmaz Güney sinema tarihimizin en önemli ismi. Sinemamızın en büyük yaratıcısı. Çünkü onu aşacak bir yaratıcı bir daha gelmedi. i "Yılmaz Guney'i benden çok eski tarihlerden beri tanıyanlar var. Benim dostluğum 1968'lerden sonra başladı. Devrimciliğimiz nedeniyle ve filmlerini görerek tanıyordum. Onu 'Çirkin Kral' filmlerınden biliyorum. Ben, çevirdiğim filmler nedeniyle, Türkiye insanını lanıdım, Kürtleri tanıdım. Kasabaları, köyleri tanıdım. Sanat açısından belli bir estetik anlayışım var. Sinemasal estetik anlayışım var. Bu ölçülerden bakarsak, belli zamanlar sonra belli olaylar olarak yetkin, daha iyi filmler yapıldı. Ama Türk sineması, Yılmaz Güney'in insan hayatının işlevi açısından yarattığı sanatın içtenliğini, özgünlüğünü henüz yakalamış değil. Onun özgünlüğünü, onun yaratıcılığını yakalayan olmadı. Bunu kabul etmek zorundayız. Yılmaz Güney'den önce de, Yılmaz Güney'den sonra da çok güzel filmler yapıldı. O da bundan beslendiginı ınkâr etmez ama, Yılmaz Güney'in orijinalitesi, ertesi güne aktarılacak çok şeyi olması.Yılmaz Güney'in bir sancısı vardı. Içtenliği oydu. Bunu Türkiye'deki sanatçıların tümü için söylüyorum. Sancın yoksa niye yapıyorsun? Bazı filmler yapıyorsun, kadın hakkından tutun, say sayabildığın kadar. "Yılmaz'ın bu noktada çok farkı var. Yılmaz Güney gerçekten bir sancının, bir acının, bir sevdanın adamı. Buram buram sevgi tütüyor. Geçilmez. O yüzden de her şeyin ötesinde bir sinema adamı. Mesela 'Duvar' filmi ilgimi çekti. 'Duvar' filmini seyretmemıştim, seyredememıştim. Denetimden geçerken seyrettim. 'Duvar' filmi çok kötü demişlerdi. Bazı iyi niyetli insanlar çok kaba, çok kalın, yani sert bir film demişlerdi. Filmi seyrettim, müthiş heyecan duydum. Hayatı olduğu gibi aktarma, ama kendi süzgecınden geçirerek aktarma yolunu seçmiş. Olağanüstü bir tanıklık yapmış. Kendisine teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir belge bıraktığı için. Her şeyi yumuşatmanın, yaşanan sert gerçekliğıama sert deyip de kabalaştırmayı kastetmiyorumyumuşatmanın ve kaçaklığa dönüştürmenin bir âlemi yok. Ne kadar ortaya çıkarsa o kadar düzelebilir. Türkiye gibi kaba ve sert gerçekliğin yaşandığı bir ülkede fazla incelmenin de bir âlemi yok. Bana sanatçı mısın, politikacı mısın diye soruyorlar. Politikacı değilim ama, sanatçı olarak politik eylem içindeyim. Bu ülkede bu kadar kaba şey yaşanırken ben ne yapacagım şimdi? Tabii ki sanat ince olmak zorunda. Tabii ki sanatın bütün kurallarını savunmak, uygulamak zorunda. En güzelini yapmak zorunda ama; kaçaklığın, samimi olmayan bir maceranın adamı olursan, karşılık da almazsın. ^ Yaman Okay 'la. Mahlr Çayan Ya sonra, Halil, Siyasal' a nasi 1 başlamış ve kimleri nasıl tanımışti: "Ankara'ya ilk indiğim günü hatırlıyorum. Kızılay'da otobüsten indim. Sora sora fakülteyi buldum. Bir sabah vaktı okula ilk kez yürüycrek geldim. K.aydımı yaptırdım. Bursa'dan tanıyan arkadaşlar gelip beni buldular. Ben deoyollaSBF Ti Halil yatro Kulübü'ne girmiş oldum. Öğrenci Derneği 'nde Murat Kovacıoğlu vardı. Beni hemcn karşıladılar. MahirÇayan'latanıştım. SBF Sosyalist Fikir Kulübü'ne üye oldum. O günlerde çok az insan vardı ve farklı öğrenciler hemen buluşuyorlardı. Mahir, lacivert elbiseliydi ve siyah bond çantası vardı. Yakışıklı bir adamdı. Sosyalist Fikir Kulübü'nün başkanıydı. Beni yemeğedavetetti. Birlikte yemek yedik. Ben ona ailemi Ergün, birfilm setinde. anlattım. O da bana 'Gerçek sevgi, insanın yakınlannı scvmesinden başlar' demişti. Bu sözünü hiç unutmuyorum. Inccbirinsandı. Ailcsineçok bağlıydı. Annesi kardeşi, dayısı falan vardı. Bendeailemebağlıolduğumu söylemiştim. 'Yakınlanmızı sevmezsek, insanlığı, sözcülüğünü yapmaya calıştığımız insanlan nasıl kurtannz' demişti ilk buluşmamızda. Sonra 12 Mart'a kadar çok yoğun dostluğu yaşanır ve o insanlar geçilir. O süreç devam eder. O Insanın hayatında başka şeyler olur. Ama geride kalanlar onu değerlendırirler. Yılmaz Güney, önce bütün zaaflarıyla ve yetenekleriyle bir insan. Ticaret yapmış, sinemada rol yapmaya, senaryo kabul ettirmeye çalışmış, filmler yapmış. Yanı insan olayının bütün boyutlarını yaşamış. Sonra siyasi kavga gelmiş, buna kürt sorunu eklenmiş. Çok kolay bir şekilde Yılmaz Güney kürtçü oldu denmjş. Komünist denmiş, solcu denmiş bir değerlendirme yapılmış. Ama Yılmaz, bunlann ötesinde bir sinema adamı. Üstelik ilkeleri olan bir sinema adamı. Şimdi filmlerine bakıyorum. Türkiye sineması, Yılmaz Güney'in içtenliğini, kendi insanıyla kendı toplumuyla buluşmadaki akıl ve yürek buluşmasının yansıması olan filmlerini geçemedi daha. Teknik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle