Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5MART1995. SAYI467 lecek bu filmleri çoğunun formatı 35 mm. ve 16 mm. Video yapımlar ise, Türk kısa filmlerinin aksine, azınlıkta.BöIüm şu alt bölümlerden oluşuyor:Portreler, Laasın Kısa Film (Almanya, Avustralya, Fransa, Ispanya, Türkiye) ve Aslında Hepimiz Aynı Dili Konuşuyoruz. Dünya Kısa Filminden örnekler bölümünde gösterilecek filmlerin bir bölümü şöyle: ABD: The Privilege Cage (Leslie King), Haze (Tim Bridwell), Lloyd, Ellse and Jennifer (VVılliam T. Smith), An Autum Wind (Lara Lee). Almanya: Rasch Aua ve Şag Mir Was Schönes (Ergün Çevik), Süddeutsehc Frciheit (Hans Lang), In the Frontier Zone (Claus Danielscn), The Streant (Garry Lane). Avustralya: Brief Secrets (Diana Leach), Jam ve Cat's Cradle (Liz Hughcs), ln the Kanıily (Fiona Cochrane), Teenage Portraits (Greta Morton), The Sewing Room (Rick Randall). Avusturya: Opus 7 (Alexander Curtis). Belçika: La Dame Dans le Tram (JeanPhilippe Laroche). Danimarka: Vegetaren (Jes Andersen ve Niels Gronlykke). Fransa: La Flechette (Anne Guillemard), L'Ennemi(Herve Rench), La Noce (Joelle Bouvier ve Regis Obadia), 75 Centilitrcs de Plerre (Jacques Maillot), L'Enfance Egaree (ChristopheRuggia). Ispanya: Diastole (Manuel Palacios). tsveç: The VVay of the Winds (Elizabeth Morton). Japonya: The Silhoutte of a Child Against the Indıvidual, Me (Koki Tange). Kanada: IMurmuration (Elisabeth Murray), Girl from Moush (Garie Torossian). Senegal: Youssoudor(BenSaidDia). Ürdün: The, Dress, The Game ve The Discovery (Nabil Shoumali). Venezuela: Retrouvalles (Christian Velarde). Yeni Zelanda: Eau de la Vie (Simon Bare), Lemming Aid (Grand Lahood). 1992 yılında düzenlenen 4. Ankara Uluslararası Film Festivali'ndenbu yarıa, "Dünya Kjsa Filminden örnekler" başlığı altında ücretsiz olarak sunulan çeşitli ülkelerden kısa film gösterimleri, bizce Ankara festivalinin en can alıcı bölümlerinden biri. Aynı zamanda bu konuda ülkemizdeki en kapsamlı program. önceleri daha çok Avrupa kaynaklı filmlerin ağırhklı olduğu program, diğer kıtalardan katılımlarla gerçek bir uluslararası nitelik kazandı. Katılan film sayısı da arttı. Festivale katılan filmler, birönelemeden sonra programa alınıyor. Zaman zaman Istanbul ve Ankara film festivalleri arasında paralellikler, hatta çakışmalar görülüyor. Zaman zaman, Ankara'da kaçırdığımız birfilmi tstanbul'da izleyebiliyorsunuz. Hatta bazı filmleri telcvizyonda ya da sinema salonlarında izleme ihtimaliniz de var. Ama bütün bunlar, sadece uzun metrajlı filmler için geçerli. Kısa filmler, özellikle yabancı kısa filmler için böyle bir imkân yok gibi. Dünyada ve Türkiye'de yapılan kısa filmkrden örnekleri toplu olarak izleme imkânı bulamayan izleyici için sinema, yalnızca uzun filmle sınırlibir sanat. Adana Altın Koza Film Festivali'nin kısa film bölümü, öğrenci filmleriyle sınırlı. Gerçi bu filmlerin çoğu, sinema öğrencisi olan kişiler tarafından gerçekleştiriliyorama, inanın ki kısa film vurgunu olanlar yalnızcaonlardeğil. Kısa film yapan insanlar da yalnızca uzun film gerçekleştirmc imkânı bulamayanlar değil. Bu "metraj"ı tercih edenlere, en azından, onu da sevenlere toplu gösteri imkânını birde İFSAK sunuyor. örneğin, Istanbul'daki çeşitli yabancı konsolosluk kültürofisleri işbirliğiyle, İFSAK'ın geçen hafta yedincisini düzenlediği Uluslararası Istanbul Kısa Metraf Film Günleri gibi. Bunun dışında "kısa" filmle tanışıklık kurmak, ya da mcvcut bir tanışıklığı geliştirmek imkânı yok gibi. Hal böyle olunca, Ankara Uluslararası Film Festivali de, başkente bir sinema festivali kazandırmış olmanın da ötesinde, ikinci bir misyonu yük 21 SİNEMA BULMACASI Yabancılar arasında bir mevsim ADEM AYAKTA Bir Hakkâri fllmi Bu hafta, kültür çatışmasını ele alan iki filmden söz edeceğız. Biri Türkiye, öteki ABD yapımı olan bu yapıtlar, çeşitli nedenlerle çagdaş uygarlığın dışında kalmış toplumlarla, büyük kent insanlarının karşılaşmasını ve bunun sonuçlarını ırdelıyor. llk filmimiz "Hakkari'de Bir Mevsim". Ferit Edgü'nün bir romanından uyarlanan film, Türkiye'nin bir büyük kentınden (Istanbul'dan), Hakkârf'nln, 'Tannnın unuttuğu' bir köyüne oğretmenlik yapmaya gelen bir aydının öyküsünü anlatıyor. Filmde adı sadece 'öğretmen' olarak geçen aydın, bu köye sürgün gelmiştir. öğretmen (Genco Erkal), yıhn büyük bölümünde karla kaplı köyde gorduklerı karşısında şaşkınlıga uğrar. Yüzyıllardan beri dünyanın kaydettıği ilerlemeler buraya hiç yansımamıştır. Çocuklar karda yalınayak gezmekte, salgın hastalıktan olmektedir. Köyün ağası ve muhtan (Rana Cabbar), öğretmeni himayesine alır, kalacak yer sağlar. Bir tek sınıftan oluşan okul harap durumdadır. Sürgün aydın, zahmetli bir yolculuk yaparak, kasabadan kitap, defter, kalem alır ve çocuklara bir şeyler öğretmeye girişir. Okumayazmayı başarabilen çocuklar, bildikleri sözcükleri sıralar: "Güneş, daö, jandarma, bebe, köpek, kar...". Bu arada, ağanın güzel karısının erkek kardeşı (Erkan Yücel), öğretmeni ziyaret etmektedir. Adam, jandarmalann aradığı bir kaçaktır, birçok yerde evı vardır ve zekidir, görünenin ardındakı gerçeğı kendince bulmaya çalışmaktadır. Kaçak, tıpkı ortaya çıkışı gibi, ansızın kaybolur ve bir daha görünmez. Çocuklann portakalı bilmediği, erkeklerin ev çatılannın üstünde 'dünyayı seyrettigi' köyde, ağa, geleneklere uygun biçimde, evine yeni bir kadın getirmeye hazırianmaktadır. Güzel kansı (Şerif Sezer) öğretmenden yardım umar ama, yapacak bir şey yoktur. Sonunda, yetişkin kızı ve küçük oğluyla birlikte, köyü terkedecektir. Köydeki kasvetli ve tekdüze havayı, ağanın düğünü ve bahar şenlıklen bir parça aydınlatır. Karlar erimiş, yollar açılmıştır. Müfettiş gelir ve öğretmene görevinin bittiğini, evine dönebileceğini söyler. öğretmen, çocuklarla son bir ders daha yapacaktır. Ama vazgeçer: "Size öğrettigim herşeyi, bütün sözcükleri unutun! Onları, zamanı gelince öğrenırsiniz..." "Hakkari'de Bir Mevsim", Türk sinemasının 1980'lerdeki önemli başarılanndan bıriydi. Sinema tarihinde pek az film, kültür çatışmasını ve uygarlığın anlamını bu kadar etkileyici biçimde ele almıştır. Senaryosunu Onat Kutlar'ın yazdığı, Kenan Ormanlar'ın görüntülediği bu yapıtın yönetmeni kimdi? BerriH Koper ve Genco Erkal "Hakkâri'de Bir Mevsim "de. ABD'nin Philadelphia kentinde, tren istasyonunun tuvaletinde, korkunç bir cinayet işlenir. Olayın tek tanığı, küçük Samuel'dir. Annesı Rachel (Kelly McGillis) ile Baltimore'daki akrabalarını ziyarete hazırlanan çocuk (Lukas Haas), ılk kez büyük kente gelmiştir ve her şeye şaşkınlıkla bakmaktadır. Cinayet soruşturmasını üstlenen dedektif John Book (Harrison Ford), çok geçmeden, polis örgütünün bu Işle ilgisini sezer ve tek tanığı korumak için çare düşünmeye başlar. Büyük kent, genc dul Rachel ve oğlu için çok tehlikelıdir. Ama, tanığı yok etmek isteyenler John Book a da saldınr ve yaralar. Book, kadını ve çocuğunu otomobiliyle kent dışına kaçınr. Rachel'in yaşadığı yere geldiğinde artık kendinde değildir. Bilınci yerine geldiğinde, şaşırma sırası bu kez ondadır. Sanki 18. yüzyılageri dönmüş gibidir. Rachel ve oğlu, ABD'de o zaman sayıları 50 bin civarında olduğu tahmin edilen Amishler'dendır. Ortodoks Hıristiyan bir tankat olan amishler, 300 yıl önce edindiklen yaşam biçimini sürdümekte; her türlü teknik ileriemeyl, ama bu arada her türlü şiddeti de reddetmektedir. Azınlık, bütün gereksınımlerını kendi içinde karşılamaktadır. Çağdaş uygarlık, büyük kent, polis, cinayet gibi kavramlann onlar için hiçbir anlamı yoktur. Aralarına raslantı sonucu katılan 'yabancı' John Book'a sıcak davranır, kalacak yer verir, yarasını iyileştirirler. Ancak, dışında yaşadıkları uygarlık, peşlerini bırakmaz. Suça buiaşmış polisler, şefleriyle birlikte gelir. Bu bölümdeki çatışma, gerilim klişelerinin yinelenmesi gibi görünse de, yönetmen, nıyetinın başka olduğunu elinden geldiğince göstermeye çalışmış. Orneğin katillerden biri, gırdiği siloda üstüne dökülen tonlarca bugdayın altında kalarak can veriyor. Yönetmenin asıl ilgilendiğı nokta, şiddet sergilemek deÇİI, farklı kültürlerin ve yaşam biçımlerinin bir araya geldiğinde olacakları göstermek. "Tanık" aynı zamanda kültürler ve uygariıklar arası hoşgörüye, banşa çağn filmi. Bizde "Gefibolu", "Ölü Ozanlar Derneği" ve "Yeşil Kart" gibi yapıtlanyla tanınan bu Avustralyalı yönetmeni tanıdınz mı? Oeçen haftanın yanıtlan: Nicholas Ray vs Tony Scott ^ Scola 'dan "özel Bir Gün ". lenmiş oluyor. İzleyici ile yerliyabancı kısa filmleri buluşrurmak, "Yaşasın Kısa Film!" misyonu. Bu misyonu memnuniyetle üstlenmiş durumdalar. "Kısa film uzun filmden kısadırama"diyorlar"kahkahası daha uzun sürer, haykırdığında sesi daha gürdür, hüznü daha derindir. Kısa film özgürdür, özgürleştiricidir. kısa filmci hangi kıtadan, hangi ülkeden, hangi renkten olursa olsun, aynı dili konuşur." Dediklerine yürekten inandıkları konusunda hiç kuşkum yok. Zaten bu yıl festivallerinin açılış film(ler)i olarak dört kısa filmi seçmiş olmaları da, bu inançlarının bir kanıtı. Dört açılış filminden biri, Nuri BilgeCeylan'ın, 17. İFSAK Kısa Film Yanşması'nda birinci olan "Koza"sı. Diğerleri iseThcStream,Eau de la Vie, La Dame dans la Tram. Ayrıca, kısa filmin bir erdemi daha var: lyiyse eğer, tadını daha yoğun olarak hissedersiniz. Inkârane hacet, kötüyse de daha kısa sürede biter.^ Avustralyalı yönetmen İkinci filmimiz "VVİtness", bizde bilindiŞİ adıyla "Tanık". Yapıt, "Hakkari'de Bir Mevsım"de olduğu gibi, kendı ülkesınde, yabancı bir uygarlığın ve kültürün içine düşen bir adamın yaşadıklannı konu ediniyor. "Yeşil Kart"tan... Gerard Depardieu ve Andie McDonelL.