Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Klaus 'un peşinde Reşat Fuat Baraner hâlâ cezaevindeydi. Bu kez gönderildikleri cezaevi Adana'daydı. Sevk haberi dış basında da yer almıştı. Birkaç ay sonra Almanya'dan bir mektup geldi Baraner'e. Gönderen oğlu Klaus'du, kendisinin seslenişıyle "Kılavuz". Mektubu sevinç içinde koğuş arkadaşlarına gösterdi. Turgut Akalın'ın da aralarında bulunduğu bir grup arkadaşına, Greta'nın ve oğlunun öyküsünü anlattı... Sovyetler Birliği'nde kaldığı bin dokuz yüz otuzlu yılların ortalarına doğru tanımıştı Alnrıan Greta'yı. O da komünizme inanıyordu ve bilgisini, Örgütlenme yöntemlerıni geliştirmek için bu ülkeye gelmişti. Aynı okulda, Lenin Enstitüsü'ndeydiler. Aşıktılar birbirlerine. Bir de çocukları oldu. Ikınci Dünya Savaşı başlamak üzereydi. Komintern, bir karar aldı. Bütün öğrenciler kendi ülkelerine dönecek, faşizme karşı halkı örgütlenmeyı üstlenecekti. Baraner, Istanbul'a döndü, Greta ıse bir yaşına henüz girmış Klaus'la birlıkte Almanya'ya gitti. Bir süre sonra Greta'nın Naziler tarafından öldürüldüğünü Öğrendi. Klaus'tan ıse o güne kadar bir haber alamamıştı... Suat Derviş'e yazdı olanları, Klaus'un Almanya'daki adresini de verdi. Oerviş, Almanya'ya gidip, görüştü Klaus'la. Ona babasının bir fotoğrafını verdi, onun fotoğraflarını çekıp Baraner'e gönderdi. Mektuplarla da olsa, Baraner ölünceye kadar sürdü babaoğulun ilişkisi. 4 erkekti Baraner. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım' ın kardeşinin torunuydu. Evlendiler. Ama.buevlilik önceleri gizlendi. Küllük Kahvesi'nde, Zihni Anadol' un da katıldığı buluşmalardan birinde, "Ne zaman evleneceksin, bu bekârhk daha çok mu sürecek?" diye sorulmuştu. Derviş de o çok bilinen şen şakrak sesiy le önce bir kahkaha atmış, sonra da "Ben bir askerle evliy im, hem de rütbesizbirgeneralle"dcmişti. Suat Derviş, başka gazetelerle hırlikte Vatan'dada yazıyordu. Vatan 'da bir dizi yazı yayımlanıyordu Amerika'yı anlatan. Amerika'nın işsizler, yoksullar ülkesi olduğunu, onon iki yaşındaki kızlann fuhuşa sürüklendiğini söylüyordu yazan. Merak etti Suat Derviş, "Mihri Belli'ninDevri Alemi" diye yayımlanan yazınınyazarıyla, Belli'yletanışmak istedi. Belli ise onu yıllar öncesinden tanıyordu. Mütareke yıllanydı ve Belli altı yaşındaydı. Annesiyle birlikte Kuşdili çayınna gitmişlerdi. Annesi, kalabalık içinde genç bir kızı göstermiş, "Bak" demişti, "O, muharrir Suat Derviş Hanım". Belli, Baraner ve Derviş... Yıllar sonra o muharrir karşısına çıkınca şaşırdı Mihri Belli. Reşat önünde Atatürk portresi, yanında Cengiz Tuncer. Suat Derviş yazarak yakalayacak hayatu.. Fuat Baraner'le tanışması da o muharrir sayesinde oldu. Savaş yıllacı'ya bir üçüncü kişiden, nydı ve iktidarda da tek parti, Cumhuriyet de, "Sultanın Kansı" roonunla da evlendiğinden manı tefrika edildi. BeğeHalk Partisi, yani Milli Şef vardı. Tek muhasöz etmişti. Ankarah bir nildi bu roman, çeşitli dillefet, Türkiye Komünist Partisi ise yeraltınkabadayıydı bu. Onunla lere çevrildi. Bu arada çedaydı. Iktidar, zaferden zafere koşan Almanolan ilişkisini anlatan sözşitli günlük gazetelerde ve lardanyanabirturumiçindeydi.Belli'ninancüklerinde hep bir övgü dergilerde de yazıyordu. latımıyla, "Alman atına" oynanıyor, "Bir devardı ama, o da uzun sürmokrasi şımanklığı, çapsızlığı" yaşanıyordu. Derviş, Babıâli'de... memişti işte. Içerde görülen ise büyük bir sıkıntı ve açlıktı. Türkiye'ye döndüğünde Reşat Fuat Baraner'le ta O güne kadar illegal yayın çıkaran, fabrika kapılarına bildiriler asan TKP, hem savaşın yıl bin dokuz yüz otuz ikiynışması ise büyük olasılık di. tsmail Derviş Bey ölNeriman Hikrnet'in imti gerçek yüzünü göstermek hem de varlığını müştü ve artık hayatını kayaz sahibi olduğu, bin do daha geniş kesimlere duyurmak için yerüstüneulaşmanınyollannıaramaya başladı. Bu, zanmak zorunday dı. Gazekuz yüz kırk ve kırk bir yılolsa olsa legalbiryayınolabilirdi. teciliğe başladı. Ikdam ları arasında yirmi altı sayı gazetesine kadın sayfalan Bu amaçla bir de komite kuruldu. Mihri yayımlanan "Yeni Edebihazırladı. Gazetecilik, TürBelli, Suat Derviş ve Dr. M.Hulusi Dosdoğru yat Dergisi"ndeki çalışmakiye'nin gerçekleriyle kardabu komitenin içindeydi. llk yayın, ilerici, sı sırasındaydı. Derginin şılaşmasını sağhyordu. Kemalist bir yaklaşımla kaleme alınmıştı. kapak yazısı Abidin DiBaşkahayatlan tanıyordu, "En Büyük Tehlike" başlığını taşıyordu ve no'nundu. Içindeki yazılar aristokrasidenbaşkasınıfTürkiye için en büyük tehlikenin faşizm olduise Ali Rıza Çelik takma lan ve onlann yaşamlarığunu, Kemalist anlayışınhem Italyan hem de adıyla Reşat Fuat Baranı... Profesyonelliği BabıAlman faşizmiyle bağdaşamayacağını vurner'e, Suat Derviş'e, Zeki âli'ye o taşımıştı. Para almaksızın hiçbir yaguluyordu. Yazan ise, Reşat Fuat Baraner'di. Baştımar'a, Naci Sadullah'a, Hüseyin Avyın organına yazı vermiyor, çeviri yapmıyorni'ye, Hasan tzzettin Dinamo'ya, Sabahattin Tkinci yayın, Kurtuluş Savaşı'ndan o güne du. ilişkilerinanlatıldığı,"Niçin Sovyetler BhiiAli'ye ve diğer yazarlara aitti. Kısa zaman ği'ninDostuyum?"du. Kolektifbirçalışmaysonra dergi, resmi sayılmasa da fiili olarak Reşat Fuat Baraner'le evlendiği bin dokuz Suat Derviş'in yönetimine geçti. Sık sık sıkı dı ama yazan Suat Derviş'ti. Nasıl başlayacayüz kırk bir yıl ına kadar kimilerine göre iki, kimilerine göre de üç, yine evlilikle sonuçla yönetim mahkemesinc çağnlıyordu yazılar ğınıbilemiyordu. Mihri Belli de o sıra Baranan.ilişkiyaşamıştı.tlkkocasıSelamilzzet dan dolayı. Ya beraat ediyordu ya da za ner'e, bin dokuz yüz otuz altıda, Amerika'ya Sedes, ikincisi iseNizamettinNazifTepedengiderken Paris'te, Atlantik Otel i' nde yaşadımanaşımına uğruyordu hakkında açılan dalioğlu'ydu. Tepeli Ali Paşa'nın torunuydu ğı bir olayı anlatıyordu. Otelin restoranında valar. Nazif Bey ve kendisiyle aynı sıoıftandı. Bu yemek ycrken, genç uzun boylu bir adam gelÜçnumarakesiksaçları,esmeryüzü,geniş iki ilişki nasıl başlamıştı, neden kısa sürmüşmişti masalarına. Belli, "Kimsiniz siz" diye elmacıkkcmiklcri,biçimliburnu,genişalnı tü, kimse bilmiyordu. Mustafa Lütfü Kıyısormuştu. "Ben Sovyetler Birliğidiplomatıve kor gibi y anan gözleriy le dikkat çekici bir küfür ediyorlardı. Bir akşamüstü ablası Hamiyet'lebirlikteyürüyüşeçıktılarTalimhane'de. Birkaç erkek peşlerine takıldı, "tşte, komünistlerbunlar"diyorlardı.Birsüre sonra üzerlerine saldırdılar. Tecavüz etmekti amaçlan.lkikardeş.terbiyeedilmişsesleriyle çığlık çığlığa bağırdüar. Saldırganlar da kaçmak zorunda kaldı. Berlin'deEdebiyatFakültesi'nededevam etti Suat Derviş. Bir yandan da yazıyordu. Kara Kitap (1920), Ne Bir Ses Ne Bir Nefes (1923), Ahmet Ferdi (1923), Hiç Biri (1923), Behire'nin Talipleri (1923). Sennur Sezer'in, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Suat Derviş Yaşadı rru?" başlıklı yazısınagöre Refik Ahmet Sevengil için bu romanlar, Türk edebiyatına karanlık ve kanşıK dehlizlerden geçerekgelmişlerdi.Üstelik.birkorkutaşıyorlardı beraberleriade ve Derviş'te de yeni olanbuydu. Türk edebiyatının bir eksiği tamamlanıyordu. Yazılannı beğenip, gazetecilikte zaman harcamasına üzülen Vasfi Mahir Kocatürk ise, "Üslupta Halide Edip'ten daha objekti f ve daha modern olan bu hikâyeci, derinlik bakımından da pek aşağı kalmıyor" diyordu, "Küçük hikâyede çok muvaffak oluyor. Fakat bu güzel eserlerin sahibi Amerikan usulügazeteciliktenhoşlanıyorgaliba". Hikâyeleri Almanca'ya da çevriliyordu Suat Derviş'in. Bir hikâycsi de bin dokuz yüz yirmi sekiz yılında Ukrayna'da bir dergide, Rusça yayımlanmıştı. Bin dokuz yüz otuzotuz üç y ıllarında Berlin Ullstcin kuruluşundaçalıştı.Bukuruluşunbirgünlükgazetesin rofesyonelliği Babıâli'ye o taşımıştı. Para almaksızın hiçbir yayın organına yazı vermiyor, çeviri yapmıyordu. Gazetecilikti Suat Derviş'i gerçeklerle karşılaştıran...