24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 PORTRE CUMHURlYET DERGİ "Ne kadar çok yıldız var. Biliyor musunuz? Her yıldız içimizden birini anlatırmış." En çok tanınan romanı "Fosforlu Cevriye"de böyle yazmıştı Suat Derviş. Gazeteciydi, yazardı, aristokrattı, sosyalistti, sevdahydı, toplumcuydu, devrimciydi... Anneliğin eşiğinden döndürülmüştü. Yok sayıldı, unutturulmak istendi. Tarihin ondan dileyeceği bir özür var şimdi, üstelik daha da geç kalmadan... manlannı ve çevirilerini. Feriköy Mezarlığı'nda, kırkbirinci adada, birçeyrekmetrekarelik taşa sığdınlacaktı ona ait her şey, "Suat Derviş. Doğum 1905ölüm 1972." *•• Hemkomünist hem aristokrat bir 'yıldız' *• l.sayfadandevam bildirilmeliydi. "Şimdi içinde bulunduğum perişanlığım geçer geçmez" diye eklenmişti, "Yenidcn beraber iş yapma imkânlarını aramak için sizi göreceğim." Hangifilmşirketinegönderilmiş,yazılırken neler hissedilmiş bilinmiyordu ama, Suat Derviş'e aitti bupusula. Altında, onun imzası vardi. lstenilen para verildi mi ya da ne kadarı iletildi? Budabilinmiyordu. Ama, bir köşkte doğup, mürebbiyclerle büyüyen, Berlin Konservatuan'nda müzik eğitimi alan, birkaçdilbilen, aristokrat külturünü ileri yaşlarında savunduğu sosyalizrhin y aşama biçiminde dahi koruyan, başına buyruk, bir o kadar da gururlu Suat Derviş için hiç de kolay olmamalıydı bu satırları yazmak. Üstelik de yaşamının son yıllannda... Babıâli'yeemeğinkarşılığınıöğretenoydu. Parasını almadan hiçbirgazeteye, dergiye yazmayacaktı.FransızcayaçevrilenilkTürk romanı ona, Suat Derviş'e aitti. Yaşamabiçimiveyaptıklarıyladönemininilerici,başanlı,renkli kadınlanndanbiriydi. Saracoğluhükümeti,yabancıbirkonukgeldimi,onuçağırırdı teşrifat için. Yabancılar, Türk kadınlarınınnasılolduğunuonunlaöğrenmeliydi.Bir yıldızdı kısacası. Ta ki, Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner'le evleninceye kadar. Bir de aynı düşünceleri paylaşıp bunu dile getirmişti ki, siyasi iktidann iştebunatahammülüyoktu. Bundan sonratutuklamalarla, sürgünlerle,cezaevleriyle tanışacaktı. Yoksulluk ve işsizlikle de. Onu aydınlıktan gölgeye taşıyan sadece siyasi iktidardaolmayacaktı. Hemmücadelesine katıldığı işçi sınıfı hem de mücadelenin teorisyenleri, kabullenmeyecekti Suat Derviş'i. fşçiler için birküçük burjuvaydı, teorisyenler içinsc bir koket. Sonunda başaracaklardı da. Kimseler bilmeyecekti ismini, ro On ağustosu, onbir ağustosa bağlayan geceydi.KüçükÇamlıca'da.eskibirBizansmanastın üzerine inşa edilmiş köşkün üst katındakiodalardanbirinde,gcnçbiradamodaya dolusmuş kadınlara emirler yağdınyordu, "Suyu ısıtın", "Bezleri hazırlayın". Sancısını kesik çığlıklarla haf ifletmeye çahşan kadın, adamıntelaşlı hareketlerini izliyor, "Keşke bu kadar heyecanlanmasa" diye düşünüyordu. Doğum başlamıştı. Sultan Abdülaziz'in mabeyincilerindcn Kamil Bey'le.yinebirsaraylı olan Perensaz Hanım'ınkızı Hesna, sakindi. Hamiyet'in doğumundan biliyordu ki, her şey yolundagidecek. Üstelik, bütünheyecanınakarşılıkkocası yaptıracaktı doğumu. Ismail Derviş Bey,Tıp Fakültesi'ndejinekoloji profesörüydü. O dabirpaşazadc, kimyager Müşir Derviş Paşa'nın oğluydu. AnnesiiscPrensesZeyncp'incariyeferinden,baş balerin Şevkidil Hanım'dı. Zeynep Hanım'ın verdiği birziyafette Şevkidil Hanım'ı dansederken görmüştü Derviş Paşa. Zeynep Hanım'ın kocasından, bu cariyenin kendisine verilmesini rica etmişti. Nikahlı karısından ve iki odalığından on dört çocuğu vardı ama, şimdi Şevkidil Hanım'a vurulmuştu. Önce azat etmiş sonra da nikahlanmıştı kendisine armağanedilen Şevkidil Hanım'la. Dörtçocukdaodoğurmuştu Derviş Paşa'ya. Ismail Derviş Bey, dördüncüsüydü ve Şevkidil Hanım, onu doğurduktan sonra kan kaybından ölmüştü.Belkidebuyüzden çocuğu kucağına alıp Hesna Hanım'ın, dingin vüzüne bakıncayakadartelaşını yitirmedi ısmail Derviş Bey. Hayatın başladığı yerde... Bu çocuk da kızdı. Hesna Hanım M evlena diklerinin hcmen ertcsinde de bir kız çocuğunu,Nesrin'ievlatedinmişlerdi.Nesrin,daha sonraları, on yedisine geldiğinde ünlü bir pilotaâşıkolacaktı.Sevgilisininevliolduğunu öğrenince bir genç kız romantizmi içinde, ölümüyeğleyecek, intiharedecekti. Yeni doğanın ismi, çok önceden kararlaştınlmıştı. Üç kez henüz kanı kurumamış kulağına fısıldandı, "Saadet,Saadet,Saadet". Mutlu bir çocuk olacaktı o. Kendisine saray terbiyesi gereği "Cicianne" dedirten Perensaz Hanım, "Cicibaba" Kamil Bey, ablası Hamiyet, mürebbiyesi Matmazel Ner, annesi, babası, Saadet'i, kanatlan altında tutacaklardı hep. O korkmayacak, incinmeyecekti. Üç yaşına geldiğinde, sokaklardan odasına sızan, "Yaşasın hürriyet" çığhklannı duyacaktı Saadet. Kalabalık, evlerinin önünde birikip, "Doktor,doktorgcl,konuş..."diyebabasını çağıracaktı. Sonra aralarında annesinin de bulunduğu bir çatana dol usu kadın ycrleşecekti anılanna. Çatana, bir saray ın iskelesine demirleyecekti. Kadınlar, Sultan Abdülhamit'in kızlanndan Zekiye Sultan'dan para isteyeçeklerdi. Namık KemaFin, "Vatan yahut Silistre" piyesinin sahnelenmesinde kullanılacaktıopara. Bukadınlarkimmiydi? ittihatveTerakkiCemiyeti'ndesaltbupiyes Suat Derviş için gazetecilik başka hayatları, başka insanları tanımanın bir yoluydu....
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle