05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Sinema tutkunu gençlerimizden Paris'te eğitim olanağı bulan bir grup gençle söyleşen Devrim Alpöge, bu görüşmeyi dergimize aktardı. Tartışma konusu, günümüz sineması... CUMHURİYETDERGİ Paris'te sinema okumak u dünyaya gözlerini kapamadan mutlaka görülmesi gereken kentler arasmda Paris de var, Eski ve hoş mimarisiyle, her köşe başında karşmızaçıkan 'Cafe'leriyle, Sen Nehri, Eyfel Kulesi, LuvrMüzesi ve daha nice ufak detayıyla sizi acımasızca kendine tutsakeder. Bu güzellikleri görmek için akın eden yüzbinlerce turisl dışında Fransa 'nın başkentindeyaşayan yabancı sayısıdahayliyüksek. Her renk, cins ve ırktan insanı barındıran Paris cazibesinizamana uydurmayı çok iyi biliyor. Bazı mahalleleriyüzyılıaşkınyapıların arasından geçen dar sokaklarla bezeliyken bazı kesimlerinde otuz katlı çelikyığınlarmdan oluşan bloklargöze çarpıyor. Işte Paris 'in tipik 'Cafe 'lerinden biriyerine böyle değişik bir ortamda Kerem Ayan, Berna Tunalı, öktem Başol veArzu Kocaeradlı dö'rt arkadaşla biraraya geliyoruz. Hepsi de burada sinema ögrenimi görüyor ve birgün Türkiye 'yegeri dönerek bu sanatdalmda ilerlemeyi düşünüyorlar. Fazla ortak noktaları yokgibi görünsede parlakfikirleri, yapıcı veyaratıcızekâları. içlerındekı gerçek sinema tutkusuyla birbirlerini tamamlıyorlar. 2530vaşgrubunu oluşturan bugençler ıstanbul üniversitelerinde değişik dallan bitirerekburayagelmişler. Şımdide Paris 'te Türkiye 'de üniversitenin 3. ve 4. yılına denk olan Lisans ve Metriz öğrenimlerini sürdürüyorlar. Para sıkıntısı Türk ögrenciler için kaçınılmaz bir baş belası, ailelerindengelen üçbeş kurus destekyetersiz kalıyor Bu nedenle. el verdiğinceyanm günlük işler bulmaya çahşıyorlar. Bir de yabancı olmamn getirdiği zorlukları ekleyince, hepsinin de Fransa 'da sinema okumayı gerçekten istediği anlaşılıyor. Paris 'te tiyatro okuyan Emrah Kolukısa 'nınfoloğrafçekmek ve oyunculuk üzerinefıkırlerini aktarmaküzere 'misafır olarak katıldıgı söyleşiye başlamadan önce etkilendikleriyönelmenlerinkimler olduğunu soruyorum Turkler arasmda tek biryanıtöne çıkıyor: Metin Erksan. Daha sonra ömer Kavur. Yavuz Tugrul, Yılmaz Güney gibi birkaç adgeliyor. Yabancı yönetmenler konusunda daha bol B yanıllar vardı. En basta Ingiliz yönetmen Ken Loach geliyor. ArdındanOrson Welles, Ingmar Bergman. WoodyAllen, Andrei Tarkovski, Nikita Mikhalkov, Antonioni ve Viscontigibiadlar izliyor. tşte Paris 'leki Türk sinema ögrencilerivle birsohbet. Türkiye'de sinema eğitimi yapma olanağınız varken neden Paris'e geldiniz? Paris'e gelmeniz size ne gibi bir katkıda bulundu? Arzu: Ben kendı ülkemde sinema eğitimi aldtm. Radyo, televizyon bölümünde sinema derslerimiz vardı ama tabii ki yctersizdi. Mimar Sinan'ın sinema, televizyon bölümüne de üni versite sınavı dışında bir de yetenek sınavıyla giriliyor ki bu kolay değil. Demek ki Türkiye'de benim için tam anlamıyla bir sinema eğitimine açık kapı yoktu. Fransız lisesi mezunuyum, Fransa'ya gelmek istiyordum Şansımıdcnedim, oldu. Kerem: Benim için şans eseri oldu her şeyden önce. Buradaki teyzem bana bir yardım yapmak için beni çağırdı. Arzu'yla beraber Istanbul Film Festivali'nde çalışmaya 56 sene önce başlamıştık, oradan sinemaya karşı ilgim var. Burada olmanın faydası; bir kere eğitim daha iyi Film görmek açısından da çok yararlı: her hafta 300 film gosterilmcsi, eski filmleri görüyor olabilmemiz gibi. Sinemakültürüolanbırülkc. Berna: Bcn buraya gelmeden ön ce bayağı kararsızdım ama okulun parasız olması bir anlamda buraya gelmeme ncden oldu. Ve aslında Türkiye'den bir süre aynlmak istedim çünkü yapmak istediğim şeyin sürekliticarikaygılarlaengelleneceğini fark ettim. Bu da eğitime fazla yer verilmemesinden kaynaklanıyor. Bir de profesyonel insanlann Türkiye içinde kalmış olmalan, Batı standartlanndan oldukça uzakta bulunmaları var. Ve sanıyorum bir tür motivasyonadaihtiyacım vardı; ileri biryaşta üniversiteye tekrar başladım. Paris'in de birtakım şeyler getirdiğine inanıyorum vc okulumdan çokmemnunum. öktem: Benccbirinsandasincma sevgisi gençken başlar. 1617 yaşlannda ilk defa sinemayla ve ünlü yönetmenlerle tanışmalanmız olacaktı ama 12 Eylül herşeyi kırdı. Sinematek kapatıldı ve insanlar genelde videoya yöneldiler. Ben de ailemin etkisiylc tuttum işletmeye girdim, hiç istemediğim bir şeye. Onu bıtirdıkten sonra eski düşünceme döndüm buraya gelerek. Fransızca hiç bılmıyordum. İlk sene çok ağır geçtı Yaptığımız bu öğrenimin çok yararlı olduğuna inanıyorum, ama ancak Türkıyc'ye dönersek. Orada bılgilerimizi hayata geçirmenin ve öğrenım sisteminde çalışmanın sadece bize değıl insanlara da çok şeyler getirebileceğıni hissediyorum. Bu bizim için bir görev gibi bir şey aslın Paris 'teyaşayan ve sinema yazılan yazan Devrim Alpöge: Bu söyleşiyi Sinematek 'in babası Onat Kutlar 'a adıyorum. Çok parlak ve açık görüşlü bir insanı kaybettiL Onu ve diğerlerini unutmayalım. da. Genel olarak yüksek öğretimde iki ülke arasmda ne gibi temel farklılıklarsezinlediniz? Öktem: Ben ancak yaşadığım çağı ömekleyerek karşılaştırabilirim. Bizim yaşadığımız ortamda askerı dönemin etkileri vardı hâlâ .O yüzden hocaların öğrencilerlc ilişkileri çok daha mcsafeli vedengesizdi. Açık düşünen, ilerici öğretim elemanlan zaten ya uzaklaştırı Imış ya da ülkeyi terketmişlcrdi. Hocaların davranışlarını ele alırsan o kadar büyük bir fark var kı! Kerem: Hocalarla öğrencilerin ilişkilerı açısından Öktem haklı. Bizde daha resmi, burada daha rahat tartışmayagirebilıyorsun. Arzu: Ben BasınYayın'da biraz sinema dersı aldığım için ufak bir karşılaştırmayapabilirim. Buradaki sinema eğitimi çok dahakaliteli. Benimlesınıftakidiğer insanlar arasında müthiş bir akademik fark var. Bunca senelik film izleme birikimim, sinemaya olan sevgimin yeterli olmadığını görüyorum. Bu belki de geldiğimiz ülkcdcn kaynaklanıyor, yeterince film göremiyoruz ve kaynağımız yok. Orneğin Andrâ Bazin'in bazı kitaplan çevrilmedi. Hocalarla ilişkiler çok daha rahat. Ben elimde kahvemle ders dinliyorum, Berna sigarasını yakıyor. Bu laubalilık ya da saygısızlık sayılmıyor. Hocalar daha demokratik eğilimlere sahipler. Seni dinliyorlar, sana yanıt veriyorlar. Berna: Dcrslerını aldığım hocalann çoğunluğuna hayranlık duyuyorum. Türkiye'deki hocalarıma çok fazla hayranlık duymamıştım. Bu da her hocanın kendi stilini ve varlığını kanıtlıyor. Bunca yıllık deneyimim sonucunda, ben de kcndi stılimi oluşturmak ihtiyacını hissettim. Ama bunu oluşturmanın birtakım alt koşulları var, yaratıcılık gibi. Yaratıcılığın da uygun bir ortama ıhtiyacı var. Okul bana bunu sağlıyor. Kendi ülkemde sürcklı "uçuk", "marjınal" gibi sözcüklerlc değerlcndirılcn bir insandım. Halbuki burada kendimı çok daha rahat vc özgür hıcsscdıyorum Bcncc Turk sınemasının da en büyuk eksıklıği çok daha ozgür düşünememiz, yonetmenlcr açısından tabiı Türkiye çok zcngin bir ülke dcğıl Yalnız dunyanın hıçbır yerindc film yapmak zaten kolay bir şcy değil Turkıyc'de sinema gelencğı oturmumış olduğu için bu çok daha zor Enazından birtakım ıyı sincmacı olabilccek insanlann önune çıkan oldukça fazla engel görüyorum. Özclliklc tclevizyonun çok hızlı atak yapması Turk sinemasınıöldürdudıycbılirim Kransa'da eleştirmenler Godard dönemini örnek alarak genç yönetmenleri 'Yeni Yeni Dalga' adı altında biraraya getirmeye çahşıyorlar. Sizce böyle bir akım ARZU KOCAER Türk sinemasındaki sorun, maddi sorunların dışında düşünce krizi bence. Sinemada var olan sorunların hepsi aslmda Türkiye 'nin ülke olarak sorunlarından kaynaklanan şeyler, bunların uzantısı. Bu koşulların içinde bu iyi yönetmenlerin çıkması ve bu güzel jilmleri yapmalan hayranlık uyandırıcı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle