Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
IARALIK 1994. SAYI 455 den 'tatsiz şiddete tepki göstcriyoruz'* Aslında iğrenç olan 'neşeli şiddct'tir. Bız fılmi izlcrken, sürekli olarak kameranın arkasındayız. Kamcra, tabancanın yanındadır. Kurbanı, silahın namlusundan görürüz. İzleyici, suç ortağı olmuştur. Oysa izlenimlerimiz, silah bizc doğrultulunca çok farklıdır. Pekalışılmamıştırböylcbir şeye; şoke oluruz Sincma koltuğundakı izleyiciye doğru ateş cdilincc, yumruk bizim bumumuza doğru gelincc rahatsızlık duyanz. Işte Natural Born Killers'da yapılan budur. Dünya, ezilen bıreyin gözünden gösterilir."(29.10.94) JensPetcrsonyazısını, löyaşındakı çocuğu Nintendo oyununda "Mortal Kombat" gibi "oyunlan" oynayan kışilcrin anababalarını uyararakbitıriyor. Oliver Stone bu fılminin iyi iş yapacağını biliyordu. Bir yandan medyayı çirkin yüzüyle göstcrirken, öte yandan medyanın ilgisi nedeniylepara kazanıyor. Bu düşünceyle bazı yorumcular, Stone'un gcrçekte toplunıun yapısını eleştiımediğini, toplumun bu şekle girmesine neden olan scrbest kapitalizmi anlattığını ileri sürüyorlar. Yine Jonathan Beller'in yazısına dönersek, bu düşünceyi çok güzel açtığını görürüz: "Kişiscl özgürlüğün, insanlığın gelişiminin ve kolektif ilerlemenin garantörü olan serbest piyasayı koruyabilmek için şiddeti, yanlış bir adım, bir kaza şeklinde yorumlamak zorundayız. Şiddetin asla içimizdc olan, sistcmedahilbirşeyolduğuakıldangcçirilmemelidir. Bir yandan serbest piyasa ekonomisı göklere çıkarılacaktır, öte yandan şiddet kınanacaktır. Işte bu terslik, asla bizim liberal düşünce şeklımizi, kafa yapımızı olumsuz ctkilememelıdır Örneğin Kuvcyt Savaşı, Irak'ın şıddetine verilen yanıt olarak kalmalıdır, yeni kolonyal bir şiddet eylcmi olarak değil. Doğu Timor hep gözdcn ırak tutulmalıdır. 'Amerika', tarihin ana fikn, dokunulmazlığını asla koruyamazdı eğcr bu ülkcnin en önemli kozunun şiddet olduğu açıklansaydı." tşte Oliver Stone'un filminde gördüğümüz "Amcrika"buAmerika'dır. Yönctmengörevini bir kcz daha yapmıştır. Kararbizdc... ^ 1 BAŞKENT GUNLERİ Kutillvr filıııiııin ııyıııu ııhıııııılıııı II oıuly Ihını'lson. însan olduğunu hissetmek MÜŞERREF HEKİMOĞLU B E de olan ve çok beğcnılen) kcndi yonettiği film 'Pulp Fiction'da da yapıyor. Oliver Stone'un fılmi, 'rockvideosu' gibi yapıldığı için tepki doğuruyor. Kitlcsel cinayet, eğlence gibi gösteriliyor. Film sırasında izley ici, kafadan sakat şiddetmeraklılannınnasıldüşündüklerini.onlarla birliktc yorucu bir yolculuğa çıkarak öğreniyor. Izlemesi ayrıca çaba gcrektiriyor, içindeki teknikgüzellıklerekarşın. Dclgi makinesininasfaltıdclişinidinleyipdurmak gibi bir şeybu.(...)Bufilm,gerçekşiddetıgösterdiği için eleştiriliyor, Sansür çığlıklan doğuruyor. Oysa bcn, eğlence şiddetinin daha çok kınanmasını istiyorum. Sylvester Stallone'nin son filmi "The Specialist" kimseyi öfkelendirmedi. Filmde sürekli olarak adam dövmenin, infazların neden gerekli olduğuna izleyici inandırılmak isteniyor. Normal bir Hollywood fılmi; hep intikamın, ölüm cczasının propagandasını yapar vc biz de bu konuda asla kafa yormayız. Son derece kanlı "Öldürcn silah" fılmlerini komedi olarak görürüz. Peki o zaman nc Herytfde şiddet var. Sinemada niye olmasın! Film Amerika 'da iyi, Avrupu 'da kölii iş yapıyor. rahms'ın Requiem'ını bırlikte izliyoruz balkonda Bir Erkut Şahinbas'a, bir Ersin Onay'a bakıyorum, karar veremiyorum. Proıesı gerçekleşen salonda konser dinleyen mımar mı daha mutlu, konseri veren orkestrayı kuran, guzel bir yapıyı seşlendiren yönetici mi? Bence başkentte bir müzik tepesı oluşturanlar, bir müzik fakültesini kısa sürede bu düzeye getirenler de yaşıyor bu mutluluğu. Yanımda Bilkent Rektörü Profesör Ali Doğramacı var, onun yanında da Erkut Şahınbaş'm akustık danışmanı Fınli mimar Matti Heikkenen oturuyor. Konserden önce Gürer Aykal tanıştırdı bizi. Kimbilır o da neler hissettı. Akustığın mutluluğunu yeni yaşıyor başkentliler. Tüm kulaklarda bayram, koroyu dinlerken insan sesinin rengi, yücelıği dalga dalga özümsenıyor. CSO'nun da çağdaş bir salona kavuşması özlemi daha derinden duyuluyor. BASO eşliğinde TRT ve Kültür Bakanlığı oksesli Koroları seslendirdı Requiem'ı. olıstler de bariton Tuncer Tarcan ve soprano llhan Sürmen. Konserden sonra bir yağmur başladı sahnede, kırmızı karanfil yağmuru, yağmur Warter Strauss'a. Konseri o yönetiyor. Iki koronun da kurucusu, başarılarında büyük emeğı var. Korocular da çok sevıyor onu. Strauss otuz yılı aşkın Ankara'da kaldı, geçen yıl aynlırken iki koro da üzüldü. Ersin Onay'ın guzel çabalarıyla konser salonuna dönüşen spor merkezınde Mozartrın Requiem'ıyle veda etti başkente. Gerıde sevgi ve özlem bırakarak Brahms'ın Requiem'i özlemi dındırdi sanırım. Kırmızı karanfiller de sevinçle yağdı. Güzel bir müzik olayı yaşadı başkentliler. Salonu ilk kez görenler hayran seyrettiler Mozart Kahvesı'nde mum Bilkent konserleri Müzik Fakültesi Dekanı Ersin Onay 'ın ışığında ızlenimlenni evinde söyleşilerle uzar. Fotoğrafta Ersin Onay, kucağmda konuştular sonra. sevgili kızı Selin, MüşerrefHekimoğlu ve Gürer Aykal. Küçük Parlamentoda kavgalann, sert tartışmaların, nerdeyse Selin depiyanoya başlamış bulunuyor. yumruklaşmaların yaşandıöı çekildi hükümetten. Sonra görev verilmedi güne rastlıyor bu konser. Bir başka ülkeye türkiye'de. Ülkemiz 2008 yılına kadar borç gitmiş gibi oluyor insan. Siyasal yaşamda da ödeyecek demesıne kızanlar vardı, onu güzel tepeler oluşmasını dilıyor. Oysa böyle bir solculukla suçladılar. Ama şimdi kaç yılına çaba yok. Tersine çaba gösterenleri önlemek ulaşacak dış borçlar! Yenıden Dünya eğilimi var. Ama mutlaka oluşacak o tepeler. Bir Bankası'na gittı Karaosmanoğlu. Banka toplum boyut yitırerek yaşayamaz değilmi? Başkanı övgüler yağdırarak uğurtuyor Sıradağlar, sığ denızler guzel tepelere, açık yardımcısını. Son gelişinde beni aradı, Rafet denizlere yönelecek elbet. Erim ile geldıler, kahve ıçtık bir sabah. Gözleri Tüm iyimseriiğime, umuduma karşın, o partayarak, torununu anlattı. Oğlu Özgür de tepeleri de görecek miyim diye kuşkuya onun gibi ekonomıst. Yaz tatillerini Datça'da düşüyorum kimi günler. önumdekı yıllar Karaıncır'de geçırıyorlar, ama kışları nerede gerıdekiler kadar uzun değıl elbet. TV'de bir oturacaklar acaba? Istanbul'u düşünuyor, programı izlerken, çagdışı konuşmalara, kiralan da, satılık daırelerı de astronomik gerçekdışı savlara tanık olurken tansıyonum buluyordu. Bir de şimdi görsün! Ankara'dan yukselıyor bırden, şekerım yukselıyor, yaşama Istanbul'a gidenler de dönmeyi düşünuyor sevıncım soluyor Bayındır Tıp Merkezı'nde bir nerdeyse. Güzelım Istanbul, susuz. havasız bir araştırma yaptırarak saglık durumu saptamak kent oldu. Doğal ve kültürel zenginliklerine ıstedım. Onlarca test yapıldı, vücudumun karşın fakirleşıyor gıderek. Sermaye bınkimi, geçmişı, gelec'eği ortaya çıktı. Belki soyadım görkemli yaşam, gökdelenler ama çağın dışına nedeniyle tıp bilimine büyük ilgim var. kaydırma çabaları ağır basıyor. Istanbul'u Teknolojik gelışmelerı yaşamaktan çok gerçekten sevenlerin direnişi bu çabaları hoşlandım dogrusu. Kalbimı seyrettim ekranda, geriletecek mi bakalım. Kuşkusuz beynimı izledım, midemi, böbreklerimı, sağ Karaosmanoğlu da onlardan biri olacak. böbreğımdekı minık taşı, dizterimde hayli ılerleyen kireç çağını. Araştırma günlerinin Yazımı müziksel bir soruyla sona erdiriyorum. uzamasını diledim nerdeyse. Çünkü insan Çağdaş bestecilerimız. Istanbul için bir requiem olduğumu hissettim bu tıp merkezinde. Çok yazmayı düşünmüyorlar mı acaba? ^ gençler var, beni hiç tanımıyoriar, hastalardan bırıyim, ama "bizim için her hasta özoldir" diyorlar, o sloganla çalışıyorlar. Tüm aynntılarda hissediyorsunuz bu özelliği. Doktor dostlarım çok, onlardan çok ilgi, sevgi gördüm her zaman ama tıp fakülteleri klinikleri içinde, bırçok hastanede hastalar da ınsanlığını unutuyor doktorlar da. Ağır işçı gibi çalışanlar var. Bılimsel gelışmelerı okumaya, kongreleri ızlemeye vakıt bulabiliyoıiar mı acaba, bilimin ışığını ızlemek özverılı bir yaşam gerektiriyor. Atilla Karaosmanoğlu Dünya Bankası'ndaki görevinden emekliye ayrılmış, gazetede okuyunca ılk beş yıllık kalkınma planını düşündüm. Saglık hizmetlerinin sosyalleşmesini öngöruyordu plan. Pilot bölgeler kuruldu, rahmetlı profesör Nusret Fişek de inançlı bir öncü O planlar raflarda tozlandı sonra. Saglık hizmetlerinin, SSK hastanelerinın, hastaların durumu da göz önünde. Atilla Karaosmanoğlu ve arkadaşlarının planlama örgütünden ayrılışını düşünüyorum şimdi. Dünya Bankası'nda çalıştı, 12 Mart döneminde Nihat Erim'in çağrısıyla döndü ama çabuk ayıldı, Onbırler Grubuyla