Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y U 6 E M E K U R S U N A R ki kitap aramaya başladık . Sonra da Çınar'a oturup sohbetlerimizi sürdürürdük. Dilek Gökçin, o zaman Bebek'te otururdu, yine tatil günleri kızı Pınar'la Ortaköy'e iner Pınar çocuk bahçesinde oynarken biz Çınar'da çene çalardık. lkimiz de lzmirli olduğumuz için Çınar'ın zeytinyağlılarını yer kendimizi memleketimizde sanırdık. Mehmet Aslantuğ'un çok güzel sesi vardı ve keyıfle Azeri türkü söylerdi. Bazı geceler, Çınar'dan çıkar kıyıda oturur Mehmet'in güzel sesini dinlerdik. Bir gece bende bir türkü söylemiştim de bana nasıl kötü kötü bakmışlardı. Ama ne yapayım benim de canım "Ne bu sevda olaydı ne dc ayrılıklar" diye türkülemek istemi^ti. Bir zamanlar Ortak öy rtaköy eskiden yalmzca Ortaköylülerin yaşadığı içine kapanık küçücük bir sahil semtiydi. Sokaklarda yıkılmaya yüz tutmuş eski evlerde, daha iyi ev tutamayan çoğu yaşlı insanlar yaşardı. O zamanlar Ortaköy'ü keşfetmiş, bu sessiz sakin ve son derece güzel semtin keyfıni çıkarmak isteyen ve sayılan bir ya da ikiyi aşmayan insanlar da Ortaköy'ü mekan tutmuşlardı. Bunlardan biri de sevgili arkadaşjm Füsun Özbilgen'di. Ben de Ankara'dan Istanbul'a gelişlerimde Füsun'da kaldığım için onun sayesinde bir çok İstanbullu'dan önce en suskun Ortaköy'ü tanıma fırsatı bulmuştum. Ortaköy'ün tarihimde ise önemli bir yeri var. Babam küçüklüğümde Orlaköy'de yaşamış ve hiç unutmadığı Rum komşuları ilc birlikte son derece güzel günler geçirmiş,. Ben ilkokuldayken beni Ortaköy'e eski komşulanna götürmüştü ve birbirlerine sanlarak ağlamışlardı. Şimdi onlann izini kaybettik. Ortaköy renklenirken eski tatları da birden bire yok olmuştu. O Şimdi her yer bar, meyhane Şimdi ise bi/im Çınar'ın yanındaki kahvc de meyhane oldu. Ara sokaklardaki insanlardan normal yürüyüşünüzü yapamıyorsunuz. O eski evler o küçücük odalann hcpsi birer bar halinc geldi ve bizim Ortaköy'ün şekli değişti. Çocuk bahçesi kaldmldı, kıyıdaki balıkçıların o küçücük yeri yıkıldı. Kitapçıların kendi kurdukları tc/gahlar tek tip halc gertrilerek büyük dü/en gerçekleştirildi. Sanki her şey birden bire oldu. Şimdi Ortaköy'e gidiyorum, ne Tezcan'ı bulabiliyorum, nc de kıyıda kahvclerde oturup deni/i izliyebiliyorum. Çünkü kahve ve kıyı arasında bir insan seli gidip geliyor. Pazar günleri kurulan "Entel Pazarı" şimdi her gün var ve sokaklardabir sürü şeyler satılıyor. Eğer eski Ortaköy'ü bilmeseydim, yeni Ortaköy'ü severdim. Oldukça renkli ve oldukça özgür. Çok farklı ve özel bir kişiliğe bürünmüş. Eskiden erkenden uyuyan Ortaköy, şimdi sabaha kadar yaşıyor. Çınar'daki Ercan, Sinan'dan aynldı ve iki tane birden Pub işletiyor birinin adı Benol, ötekini bilmiyorum. Tabii Ercan daha gcnç vc kendi yaşındaki insanlara hizmet vermck istiyor. Bu konuda oldukça da başarılı. Ama ya bizler. Bizler yine eskiden tek kalan Çınar'a sığınıyoruz. Sinan'ın güler yüzünü görünce hâla varlığımızı hisscdiyor, yine cskisi gibi güzel mezelerden ve varsa iyi bir balık yiyor ve rakımızı içiyoru? .(Çmar'da balık iyi olmazsa satma/lar ve onun ycrine başka şey önerirler. önemli olan müşteriye keyif satmaktır çünkü.). Sonra da birbirimize sıntıp "Hey gidi günler hey bir zamanlar Ortaköy..." diye başlayan sohbetlerimizi sürdürüyoruz. Siz ister yeni Ortaköylü olun, ister eski. Çınar'ı ihmal etmeyin. Genç kızlar aktör Oktay Kaynarca'nın da sık sık Çınar'da içtiğini söylersek belki siz de Çınar'ın önünden şöyle bir geçip sonra da kendinizi masada buluverirsiniz. Ne dersiniz? •< Fotoğrallar MUHARREM AYDIN Yakıntarlh Neyse biz günümüze yaklaşalım ve yakın tarihten söz edelim: Çok da eski değil seksenli yıllann başlannda ben Füsun'la kalırken Ortaköy'de sahilde sadece kahveler vardı. Ortadaki çocuk bahçesinin arkasında ise Ortaköylü gençlerin kağıt, (ya da adını bilmediğim başka oyunlar) oynadığı iki kahvehane (kıraathane mi deseydim acaba) vardı. Bunlardan biri Çınaraltı'ydı ve Rus Mustafa adında biri işletirdi. Daha sonra Rus Mustafa ve iki oğlu burayı küçücük bir meyhane yaptılar ve Ortaköy'ün ilk meyhanesi doğdu. Sinan ve Ercan adlı iki sevimli genç kısa zamanda bu küçük meyhaneyi tanıtmayı başardılar. Tabii tanıtma deyince şimdiki durumundan söz etmiyorum. Orası her zaman kıyıda köşede iyi meyhane arayan, sessiz bir yerde iyi mezelerle içmek isteyen kişilerle dolmaya başladı. Oraya ilk gelen insanlan düşünüyorum, aklıma Selim lleri, Dilek Gökçin, İlhami Algör geliyor. (Tabii bir de bendeniz) Çınaraltı yavaş yavaş ünlene dursun, kıyı kahveleri de biraz daha dblmaya eski evler yavaş yavaş satın alınmaya başladı. Hatırladığıma göre ilk ev satın alan kişi Leyla Umar'dı ve birçok insan bu eski mahallede, eski bir evi neden satın aldığını anlamamışlardı (Şimdi ise gıpta ediyorlar.) Kıyıdaki vapur iskelesinde iskele me muru Azız, günde ikiüç kez vapur uğrayan iskelesini tam bir çiçek cennetine cevirmişti. Yaşadığı çevreyi güzelleştiren insanlann en iyi örneklerinden biriydi. tskelede tek başına çalışır hem giden yolculara bilet satar, hem de gelenleri karşılardı (İki yıldır uğramıyorum umanm hala oradadır ve kendi küçük cenneti ile insanlara örnek olmaya devam ediyor dur.). Iskelenin tam yanında da balıkçılar koopcratifi dururdu ve Ortaköylü balıkçılar, evde ve balıkta olmadığı zamanlannı burada geçirirler sohbet ederlerdi. Kooperatifin başkanı Tezcan bazen balıkları satmaz bana bir telcfon eder: uArkadaşlarını topla da gel" derdi. Işte o zaman denbin ortasında gemilere merhaba diyerek balık yer rakı içerdik. Bazen da Ortaköylü kuyumcu Arman'ın teknesi Lizi ile Kınalı Ada'ya yol alırdık. Teknede her zaman Silva da olur nedense hep kavga çıkanrdı. Zaman geçtikte biz de bu arada şimdiki adı Çınar olan küçük meyhanenin sürekli müşterisi olmuştuk. Meyhane biraz daha büyümüş ve gelenleri de artmıştı. O zaman sık sık gördüğüm kişileri anımsamaya çalışıyorum: Yusuf Kurçenli, Ümit Işık, Mehmet Aslantuğ ilk aklıma gelenler. Bu arada sevgili Yavuzer Çetinkaya'yı asla unutmamak gerek. O gerçek bir Ortaköy sevdalısıydı, onu her zaman kahvelerden birinde otururken, çocuk bahçesinde sevgili kızı Zeycan'ı sallarken görebilirdiniz. Her zamanki sakinliği ile sakin Ortaköy'le bütünleşmişti sanki. Çınar'ı Yavuzer de severdi. OrtakAypatlaması Sonra büyük Ortaköy patlaması oldu ve insanlar Ortaköy'e hücum ettiler. Ortaköy'de entel pazan denilen bir pazar kurulmaya başladı. Her pazar sevgili dostum Ergun Hiçyılmaz'la buluşup es C U M H U R İ Y E T 0 E H 8 İ 1 A Ö U S T O S 1993SAYI 314 17