06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Piyano esliğinde erotizm ıl 1870. Otuzuna yaklaşmış Ada (Holly Hunter), doku/ yaşındaki kızı Flora'yla tanımlayamadığı bir ar/unun peşinde, vatanı Ingilterc'yi terk etmeye karar veriyor. Hedef binlcrcc mil u/aktaki Yeni Zelanda. Burada kalabilmck için düzmece bir evlilik yapmaya hazır.Yanında kızı Flora, bir iki eşyası ve kocaman piyanosu var. Fırtınalı bir günde Yeni Zelanda'ya ayak basıyor Ada. Onu, 'anlaşmalı' kocası Stevvart (Sam Neill) karşılıyor. Ya^ayacakları ycre ulaşmak için sık çalıların arasından geçmeleri şart. Stewart, laa Ingiltere'den büyük zorluklarla taşınan piyanoyu kıyıda bırakmasını isti Y yor. Ada buna uymak zorunda kalıyor. Sahildeki piyanoya, yerli kabilc Maoriler'le yaşayan beyaz adam Baines (Harvey Keitel) el koyuyor. Ada'nın tckrar piyanosuna kavuşabilmesi için Baınes'c yakınlaşması, anlaşma yapması gerekiyor. Zamanla anlaşma, piyanonun her tuşu için erotik bir alışverişe dönüşüyor.. Sinemanın geleceği, tüm projelerini tekrar senaryolara ve bestseller kitaplara bağlamış Hollywo od'da mı, ekonomik sorunlarıyla uğra Jan* Camplon'ın yönvtUAI, Holly Huntar va Harvay Kaltal'ın başrollarl paylaftı£ı Piyano Daralarl, doyurucu dif çaklmlariyl* aazonun an başarılı fllml olmaya aday. şan Avrupa'da mı, yoksa piyasaya bol bol yetenek pompalayan Avustralya'da mı ? Bu sorunun yanıtını aramanın zamanı geldi. Avustralya bu konuda çok iddialı geliyor. Peter Weir'dan (Gelibolu, Ölü Ozanlar Derneği) sonra Avustralya ekolünden çıkan özgün dillerden biri olan Jane Campion (1956Yeni Zelanda) Piyano Dersleri'nin yönetmeni. Filmde iyi bir senarist olduğunu ispatlayan Campion, bu yıl Cannes'da Altın Palmiye alan ilk kadın yönetmen ünvanını da kazandı. 1990'da da Venedik Film Festivalinde An angel at my table adlı filmiyle de 7 ödüle layık görülmüştü. Piyano Dersleri aşk, tutku, seks, kıskançlık, intikam gibi 'beylik' konuların kararında kullanıldığı, özellikle dış planların (bataklık, plaj, çalılıklar, de niz ve gökyüzü) öne çıkarıldığı nitelikli bir çalışma. Diğer iki 'klasik' eleman müzik ve doğa, çok ağırlıklı kullanılıyor .yönetmence. Ritm ve montaj da iki saatlik sürede seyircinin dikkatini sıcak tutmayı başanyor. Oyunculardan Holly Hunter etkileyici. Cannes'da En tyi Kadın Oyuncu ödülü'yle değerlendirilen Amerikalı yıldız, altı yaşından beri sağır kadını, onun dur durak tanımayan duygularını yansıtırken çok başanlı. Avrupalı yönetmenlerin en beğendiği Hollyvvood oyuncusu Harvey Keitel da çıplak göründüğü sahnelerdeki tutukluğu dışında başanlı. Piyano Dersleri, sinemada farklı duygular arayan, kameranın doğada dolaşmasından hoşlanan, yumuşak anlatımı seven seyirci için bire bir... ^ De Nîro'dan pısırık polîs Arkadaşları ona Mad Dog (Çılgın Köpek) adını takmışlar ama çılgınlık kim Wayne kim ! 0 kendi halinde, çekingen bir polis fotoğrafçısı. Bir gece evine giderken farkında olmadan Frank Milo adlı bir gangsterin hayatını kurtarıyor. Gangster, VVayne'ı kendi gece kulübüne davet edip agırlıyor Üstüne üstlük barmaid Glory'e bir hafta onu 'eğtondlrme' görevi veriyor. Tabii pısırık VVayne böyle güzel bir kız kendine ilgi gösterince ona aşık oluyor. Ama gangster kızı geri isteyince kıyamet kopuyor. Filmi incelemeye öncelikle senaryodan başlamak gerekiyor. Senaryo, Paranın Rengl'ni yazan Richard Prtce'ın Price, Amerika'nın acımasız yüzünü iyi bilen, tansiyonu iyi ayarlayan oldukça deneyimli bir kalem Price'dan bir komedi yazması istenince abartılı kahramanlar yerine 'normaller1 üzerine birşeyler yazmayı denemiş. Ortaya akıllı, eğlenceli, bir de oyuncuların ilC U M H U R İ Y E T DEROİ 1 2A R A L I K 1 9 9 3S A Y I 4 0 3 ginç konumlarıyla sürpriz bir film çıkmış Yönetmen John McNaughton'a (1949) yapımcılığı yüklenen Martln Scorsese'nın armağanı Robert De Nlro. önce hangi tipi canlandıracağı için uzun süre düşünmüş. Sonunda kendine daha yakışacak gangster rolü yerine 'komlk' adamı seçmiş De Niro Buna karşılık komik Bill Murray de kalkıp daha cıddi rolü yüklenmiş Bu denemeden de kesinlikle Bill Murray daha kârlı çıkmış. Barmaidi canlandıran Uma Thurman da iki ustanın arasında elinden geleni yapmaya çalışmış. Mad Dog and Glory'nin yönetmeni John McNaughton ıse, Henry: Poriralt ol a Serlal Klller ile 1987de sinemaya gıren ve The Bonower'la (1989) dıkkat çeken biri. Bu filmde ise uzun süre sonra buldugu fırsatı kaçırmak istemeyen McNaughton aynntılara aşırı dikkat ederek ritme zarar vermiş, konu birliği bozulmuş Bazı sahneler çok özgün, bazıları ise çok sıkıcı ve tekrar Senaryonun iyi özümsenmedigi anlaşılıyor.De Niro için sıradan bir çalışma. Bill Murray'ın performansı ilginç gelebilir. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle