Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CITE DE PERA Blr kapısı Balık Paa*|ı'na,öbUrU Inglllz Konaolosluftu karsraına açılan "Avrupa Pasajı"nındl4*r adıda"Aynah Pa«aJ"dır(sol aayfada;kU«Uk fotoftraf). H.yk.l ttftoll y pasaj, Londra'mn Burllngton Arcada'ını anımsatır. VŞfl| BugünUn Çlçak Paujı'nı barındıran Mnanın llk yapılışı, 1875'* dayanıyor. EIIIM yıllara kadar pasajda, çıçançı OUKkanları çoftunluktaydı. Burası o dön*md*, Paria'tan blr kttş* Idl g*rç*kt«n. Nevraz Sokagı ile Istiklfll Caddesi'ne dönmüş olursunuz. Şapkacılann tüllü, tüylU ürünleri, değişmeden duran binalar, her şey, benim burada, burun direğimi sızlatır. Hazzopulo Pasajı: (Kapısına nedcnse Danışman Pasajı levhası konulmuş!) Yine sol kolda, Galatasaray kavşağının az öncesinde, 222 nutnaralı, Tepebaşı'na geçiş veren bir geniş ve ferah avlu açılır. Yerin kısmen çakılla döşeli kaplaması, çevreye dizili düğmeci, şapkacı dUkkânları ve çöküntüye karşı direnen ışıklı bir ortam, bir Akdeniz rüzgârı estirir. Şimdilerde bile burada her şey, hâlâ, biraz Grek ve Akdeniz havalıdır. Kültür tarihimizde bu pasaja yer veren bir olay, Ahmed Mithat Efendi ile Namık Kemal'in matbaalarını ve gazetelerini bir süre burada açmış olmalarıdır. Binanın sahibi, uzun süre binaya adını veren Rum zengini Hacopulos idi. Kendisi doktor. tstanbul milîetvekilliği de yapmış, efendi bir adamdı. Onun vefatından sonra mülkiyet, lsviçre'de yaşayan akrabası Bayan Glanzmann'a geçmiş, fakat yönetimi vekâletle, Nikola Yurla adında Istanbullu bir Rum'a verilmiş. Bayan Glanzmann'ın vefatı ile işler tam kanşmış. Hazine ve Vakıflar, davalar açmışlar. Yurla, bu defa bir vasiyetname ortaya sUrmüş! Hukuki kargaşa devam ediyormuş. Hazine avukatları yeterince işe sahip çıkıyor mu acaba? Bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var: "Gordion kılıcı gibi kestirme bir çözümle, burası iyi bir kamulaştırılsa, bu enfes ve de harap çarşı, nasıl bir kültür cen netine dönüşürdü?" diye dUşünmezsem, ben de Çelik Gülersoy olmazdım. Aznavur Pasajı: Adı yakın tarihimizde kulağa iyi bir çağrışım yapmayan bu dar geçit, Hacopulos'dan hemen sonra yer alır. Alırdı demek gerekiyor. O da merhum olmuş. Cephesi duruyor, içini yıkıp beton blok yapımına başlanmış. Uğurlu kademli olsun. Geldik, ünü hepsini aşan Çiçek Pasajı'na. Şimdi artık çok kişinin bildiği gibi, bu binanın yerinde, 'Naum Ailesi'nin tiyatrooperası varmış. Naum'ların son ferdi Said Bey, benim "selefim" olur. Yanırıdaki sokağın "Sahne" adını taşıması, bu tiyatro nedeniyle. 1870 yangınında o yapı tutuşup gitmiş, arsasını Rum banker Hristaki alıp yerine bir pasaj yaptırmış 1875'te. Benim çocukluğumda 194O'lı yıllarda, burası gerçekten Paris'ten bir köşe halindeydi. Çiçekçi dükkânları çoğunluktaydı. önce girişte cadde köşesindeki Degustasyon Lokantası, yan kapısından, buraya yazın birkaç masa çıkardı. O formül tutunca, 1950'lerde meyhaneler açılmaya başlandı. 1951'de ablam binanın 3. katında ve cephe tarafında, bir modaevi açtı. 1965'e kadar 14 yıl, ben birçok gecelerimi burada geçirdim. SO'ler ve 70'ler arası, 2030 yıl, eski nezih, seçkin pasaj, yerini haralıgüreli bir kalabalığa bıraktı. Sonra temele yakın duvarlar yıkılıp salon açmalar yüzünden, koca bina gür diye çökünce, bir süre yarıharabe kaldı. Sonra Dalan döneminde kalan kısmı restore edildi ve tam 12 Eylül havalı, disiplinli ve de turistik bir düzene girmiş bulunuyor. Bahkpazan içinde solda eski ve tipik bir yapı, Krepen Pasajı idi. Meyhaneler merkezi. Bina sökülmüş ve beton bir çarşı (Aslı Hanı) yapılmış. Eski kitapçıları banndırıyor. Onun yanında gerçekten "şık" bir çarşı, iki isimli pasajdır, bir kapısı Balık Pasajı'na, öbürü tngiliz Konsolosluğu karşısına açılır: Bir adı "Aynalı Pasaj", öbür adı "Avrupa Pasajı". Tam da Avrucade'ine özenilmiş, onun bir minyatUrü, fakat eni konu güzel. İki dizi dükkânlarında çoğunluk, düğmeci, pUskülcü cinsinden aksesuarlardadır. Bir iki çiçekçisi, hep olmuştur, Benim favorim ise, pabuç boyası, toz bezi, askı ve fırça cinsinden şeyler satan dükkânı idi. Yılda birkaç kez, özellikle Pera Palas'a anılarımı tazelemeye gidişlerimde, mutlaka buraya uğrar ve ihtiyacım yokken, sırf bu eski aşkımın sürüp gitmesine, yaşamasına bir katkım olsun diye bu cins bir şeyler alırdım. Akşam valide de bunu anlar, "Yine Pasaj'a gitmiş," derdi. Eski hikâyeler, işte. Şimdilerde 'Pasaj' kapalı. Benim burası hakkındaki rüyalarımı eklemeyi, "zâit buluyorum". Caddede sağda, Atlas Sinaması bitişiğinde, 20L Numara ile "Anadolu Pasajı" yer alır. Cephedeki bina guzeldir. Ama pasajın bir "ruhu" yok. Arkadaki Alion Sokağı'na (yeni adı ile Erol Dcrnek), geçit verir. Caddei Kebir'in son pasajı, Rumeli Hanı'dır. Kapı levhası ile, "Cite Roume11". Arkada Maya Sokagı'na, soldan ise pa'dan kopya. Londra'mn Burlington Ar Sakızagacı'na geçit verir. Abdttlhamidin mâbeyncisi Ragıp Paşa'nın yaptığı büyük serveti içinde, koca bir elmas taşı. Bunun kapısında sol köşede "Abdullah Efendi" Lokantası, binaya bütün ve tekşohretini 5060 yıl kesintisiz veren bir lezzet diyarı olmuştu. Lokantaya caddeden değil, Pasaj içinden girilir, bir meyvatatlı "prezantuar"ı, sizi bütün davetkâr bakışları ile selamlardı. Halı doşeli bir merdiven Ust kata çıkar, sağdaki salon ise tren vagonu gibi karşılıklı kanepeleri ile caddeye bakardı. Bizim patron Reşit Saffet Bey'in masası üst kata çıkınca sağ köşedeydi. Fakat ben, demek ki gençliğimde bile yüksek tavana sevdalı imişim ki bu Ust katı basık bulur, beni de davet ettiğinde alt salona geçmemiz için dua ederdim. Ama masası hep "rezerve" olduğu için çaresiz, tavanın basıklığını, yemeklerin nefaseti ile unutmaya çalışırdım. Çevremiz, hep dönemin unlüleri ile dolu olurdu. Turk mutfağının bu dörtdörtlük mekânı, yerliyabancı, kimleri konuk etmemiştir ki? Ama "müdavim"lerinin en renklisi, Do^an Nadi idi demek, gazetemize yağ çekmek sayılmamalı. Gerçek böyleydi. Lokantanın son sahibi Hikmet Bey, Beyoglu'nun yavaş ölümünü vaktinde fark ederek kendi vefatından önce burayı kapatıp Emirgân üstündeki, çiftliğine taşımıştı. Yerinde açılan bir giyim mağazası, uzun süre, eski ve uzak müşterilerin gelip hâlâ restoranı sorduğunu söylermiş. Oyledir, yoklukları kimileri bilmez, kimileri de yıllar gcçse ona alışamaz. 4 CUMHURİYETMMİ24ŞUBAT1991SAYItft 11