Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün SOELE Raif Ertem Türkiye keşfedilmeyi bekliyor! Yalnız profesyonel dağcılara göz kırpan belli başlı zirveler değil; irili ufaklı yükseltiler, ormanlar ve yaylalar, akarsular ve mağaralar doğa sporculannı bekliyorl Çiçeklerin Aşkı ört gül fidanı aldım. Getirdim bahçeye dikiım. Suladım, gubreledim. Yu/lerine bakıyorum. Durgun... Sanıyorum yadırgadılar yerlerini. Alışamadılar. Kolay değil. Kök saldığı, geliştiği yerden! Boy verdiğı, güneşle tanıştığı yöreden! Sabahiarı esenlediği, akşamları esenleştiği çevreden! Söküp getirdık onları. Bir korku. Bir tedirgınlık. Kıvranıyorlar. Anlaşılıyor. Okşuyorum. Seviyorum. Bakıyorum. Yanıt gelmiyor ÜzgünUnı. Gullerimin ikisi kırmuı, birı pembe, bıri de beyaz. Alırken öyle dedıler. Zaten bakınca anlarsmız. Dal rengi, yaprak rengi ayrı, aynlıyor. Birbirinden farklı, görülüyor. D Istanbul cıvannda bir sonbahar yürüyüşü Sırt çantanızda gereklı malzeme varsa ve koşullara uygunluflu uzenle düşünülmüş gıysıler üzennızdeyse, doga yurüyuşlenmn keyfine doyum olmaz! "Olçülü", ama "unutulmaz" bır maceradır her yüruyüş MALZEME: 'Süratli tutuşturucu'dan yakıt Dağda bayırda bir fincan kahve için a/ı gıınluk yuruyu^lerde va dd ?irve 11 , kışlarındd bır otağın ağıılığına katlan madan da sıcak bir şeyler yemek, içmek istc nebiliı Bu amjıa hıznıel edcbılecek ve çok yararlı olabılcceğını duşunduğumuz bır malzcmcyc gcçcn gun rastladık, "PopsvSuralli rutıışlurııcıı" adı altında S \ 11 x 2 cm boyııtlaıında, 120granılık kuçuk paketlerde satılıyor, tıyatı 1000 "II . Oncelıklc mangalda el yapnıak ısleyeııleıııı ate>leııni kolay yakabilmelerı içm dıısunulmus, bu vu/dcn dc bir kasaptan aldık Ancak bı/nn onerdığımız, popsy'i hi//a( hir yakıt olarak kullanmak. Içındckı 12 beyaz tablettcn bırını tutuşturduk, lOdakıkadan fazla yanarak bır bardak suyıı kaynama noktasına getırdı. Çok kısa kamplar için ağır bıı ocağın altcrnatıfi olabılır An cak bir ktttu yanı var; ga/ yağından vapılmış olduğu için yanaıken çıkardığı koyu duman ve is Kapalı mekânlarda (çadır içi) kullaııılamaz. D B yılların sonlarında dağcılık p y tanıştığımızda, Türk sporunıın pek çok branşında olduğu gibi burada da malzeme, tesis ve tecrUbe eksikliklerinin ortalığı kasıp kavurduğunu görmüştüm. Helc dağcılık gibı, her türlü etkinliğin çok özel araç gereç gerektırdiği bir doğa sporunda, yokluklar neredeysc kendi başına bir 'kültür' oluşturuyordu. Ancak biı başka nokta daha vardı ki, fazla sayıda kişinin dikkatıni çekmese de, en az bu yokluklar kadar, belkı onlardan da önemliydi: Bu nokta, yurdumuzun, "meraklı" bir ınsan ıçın, bir Ali Baba hazinesi kadar dopdolu ve keşfedilmeyi bekliyor olmasıydı. O tarihlerde yurdumuzdakı tüm yüksek zirvelere çoktan çıkılmıstı; ama binlerce ikincil zirve, ormanlar, yaylalar, akarsular, mağaralar (bugun de olduğu gibı) doğa sporculannı beklıyordu. (îeçen on vıl ıçındc, arkadaşlarla tslanbul : un henıen yakınında tırmanı> kayalart, Uludag'da, Bolu'da yuıuyuş noktalaıı keşfettık, Isparta ve Anlal>a arasında ba/ı koylere belkı dc sırt çuntasıyla gırcn ılk ınsanlardık. buphan Dagı'nın eleklerınde ınsanlarm TUrkçe bılmedığı obalara mısalır olduk. Ancak geçcn asırda, Ingılı/ scyyahların yaşamış olduklarını sandığımız turde (ama çok daha muteva7i olçcklı) "ke^if" heyecanını ya^adık Fn gıı/elı de bu yaşananlaıı dostlarla paylasabil nıektı O donemde, bu gezılcre kaiılanların çok a/ı dağcılık dıye adlandırdığımız etkınlıkteıı kopabıldı ve henıen hepsının ya^ama ydklaşıınıııda teınel bırtakım dcğı>ıklıkler oldu. Bu değibiklıklcrın hepsının, bu konuda taralsız olmadığımın bıhncınde olarak, hep 1yı yonde olduğu kanısındayım. Herabcr olduğumu/ ınsanlar, bılınmcyen yönlerını goreıek yurdumuzun daha iyı bilincıııe vaııyoı laıdı, klişelen a>abilmek daha kolayla^ıyoı du, bu da beraberliklerc yepyenı ha/lar eklı yoıdu. Bugun Fürkıye'de, "Kav dağcı var'.'" dıyc sorulduğıında, söylcncbılccck en yuksck sayı l(X)0 cnarındadır. Belkı çocuksu bır duşunce; ama yanıt 100 000 ya da I mılyon olduğunda, ba/ı >eyler çok daha guzel olacakmış gibıme geliyoı' Ve ışte, bu tur bir gelişmeye karınca kaıannca faydalı olabilnıek için, Doğu spoılarına, doğada "keşıf heyecanına yonelık bır sayfada, her halta hep bırlıkte olacağı/! Herkese nıerhaba' I Bır süre öyle kaldılar. Yavaş yavaş alıştılar. Kırmı/ı gulleı daha çabuk. Hızla geliştiler. Irı dikenlerıyle dal dal... Bır açtılar, bır açtılar. Bahçe yanıyor sanırsıni7! Arkasından pembe gul Dallarına, yapıaklarına su yurudü. Rengı dcğiştı. Tomurcuklar salkım saçak. Nazlı nazlı açıyorlar. Ne de gıizel kokuyorlar. Eskı gulleı gibı. Doyamazsıııu. Ama beyaz gul! Kurumadı, ölmedı. Yaşıyor da dıyeme/sınız. Cılız dalları yerlerde sürünıiyor. Uçuk sarı yaprakları savruluyor. En ufak bu esınti olmaya görstın!.. Bcslıyorum. Yapraklaıını okşuyorum. Bocekleriııi avıklıyolunı. Uıbını havalandıııyorum. Yaban otlarını yoluyorum. ülmuyor, olmuyor. Soküp atmaya da kıyamıyorum Biı mevsım böyle geçti. lkıntı mevsnn, uçüncü... Eskısı kadar önemsemıyorum artık. Yaban oılarıyla boğuşup duruyor Dibinde bir ot irisi belirdi. Dokunmadım; büyuyup gelıştı. Boyu, gülün boyunu geçti. Derken tomurcuk çıkardı. Turuncu çiçekler açtı. O beya/ gul O yerlerde surüklenen cılız dalları. Kalktılar, dıkıldılcr. Inccden inceye boy verdiler. Uçuk sarı yapraklarına yeşil yürüdü. Uçlannda tomurcuklar beliıdi. Sayamazsııı. Kaldıramıyordalları. Bir açmaya basladı bcyaz gül. Yetişemiyor diğerleri Biri solmadan yenısi. Seıpildi, gelişti. Yaban otuyla karıstı. Dalları, yapraklaıı, çıçeklerı... Şımdı bırlıkte yasıyorlar, yarışıyorlar. Sarmaş dolaş. Dostça, kardeşçe! Aynı suyu paylaşıyorlaı, aynı besını. Yctıyor onlara. Yok korkuları... "Bir agaç gibi tek ve hur / Ve bir orınan gibi kardeşçe" özlcmı Nâzım'ın. Aslında doğanın, doğrunun... Şu yaban otuyla gül! Birlikte yaşarlar ömurlerince. Dokunmazsa'n cğer. Söylemesı acı. Oysa ınsanoğlunun scçeneğine bağlı. Gül mü? Yaban otu mu? Hangisi? Biri, ikisi yada hiçbirı!.. Rasgele!.. D 27