23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G Ü N LÜ K Naim Tirali Sait Faik'in dostu Malraux 10 Nlsan 1986. Bebek. Galatasaray Lisesi okul dergisi için, Türkçe öğretmenim Erol Saygı, art arda yitirdiğimiz iki sınıf arkadaşımız büyükelçi Savlet Aktuğ ve Adnan Bulak'la ilgili fotoğraflar arıyormuş. Kırk yıllık zarflar arasında bulabildiklerimle, Adnan Bulak'ın şiir kitabı "Bizim Şarkılar"ı okula götürdüğümde, hocamız (sade benim değil, oğullarımın da öğretmeni), Fcrruhzat Turaç'ı da gördum. Emekli olalı yıllar geçtiği halde, haftada iki gün gelip, Galatasaray MUzesı'nin duzenlenme işlerinde çalışıyormuş. Allah sağlık ve selamet versin, yaşına rağmen hâlâ dinç ve canlı. Beni görünce, son kitabımdaki Sait Faik'in Paris'teki anlaşılmaz beş gunünü anlatan öykümü anıştırarak: "Sait Faik'le ilgili dört anım var. Sen meraklısın, sana anlatayım. Bak dinle" dedi. Birincisi şu: Grenoble'de, daha birçok Türk öğrenciyle hep birlikteymişler. Sait Faik, bır ara, önceleri hayat kadınlarının oturduğu, sonradan öğrencilere ve bekârlara kiraya verilen bir yapıda bir oda tutmuş. Yerleşrnesinin ardından da, Grenoble'deki Türk öğrencilerine bir şölen vermiş odasında. Yemişler içmişler, eğlenrnişler. Bir ara Sait Faik, hayat kadını eski kiracılardan kalma rengarenk elektrik dizgesini çahştırmaya koyulunca, daha önce bu odanın ne amaçla kullanıldığını bilmeyen Adanalı bir arkadaşları çok içerleıniş. Açmış ağzını, yummuş gözünü. Sait'i, böyle bir yer kiralamakla Türk öğrencilerinin onuruna leke sürmekle suçlamış. Hatta hızını alamayıp, oradaki1erin hep birlıkte kendisini, ömür boyu unutamayacağı bir çirkin biçimde cezalandırmalan gerektiğini söyleyince, Sait çok korkmuş. Söylenenlerin bir şaka çerçevesinde söylendiğini bildiği halde, gerçekten çok korkmuş. Ikincisi: Ferruhzat Beyle birlikte, Fransa'dan vapurla yurda dönüyorlarmış. Dört kişilik bir kamarada. Sekiz on yaşlarında bir de Fransız çocuk varmış kamaralarında. Sait Faik'in Ustün hit edilmesinden birkaç hafta önce, aynı çağ nyı yapmış olan Nihat Erim aklıma geliyor. lçim cız ediyor. deki ranzada yatacak olan. Sait Faik, alt yataktan hoşlanmadığı için, çocuktan ricada bulunmuş, yer değiştirmişler. Çocuğun annesi de bitişikteki kadınlar kamarasında yolculuk ediyormuş. Oğlunun yer değıştırdiğinden haberi yokmuş. Gecenin bir vaktinde, oğlunun üstu açılmış mı açılmamış mı diye denetime gelip de, oğlu yerıne Sait'in ustunü örttıp, saçını okşayınca, kamara karışmış. Elektrik açıhnca yanhşlık anlaşılmış ve hep birlikte dakikalarca gülmüşler. Uçüncüsü: Aynı yolculukta, İstanbul'a yaklaştıklarında, Sait Faik bavulunu yerleştiriyormuş. Ne olacak işte, iki takım elbise, gömlekler, fanilalar, donlar, çoraplar, üç beş kitap falan. Temizi kirlisi birbirine karışmış. O sırada Sait'in eline bir kirli gömlck geçmiş ki, aman Allah... Sadece kirli olsa neyse. Her yanı kusmuk kurusu. Ekşi ekşi de kokuyor. O gömleği görünce annesinin ne derece canı sıkılacağını düşünen Sait, tuttuğu gibı gömleği açık olan lombozdan aşağı fırlatmış. Bu olaya tanık olan Ferruhzat Turaç, üç gün sonra Beyoğlu'nda Sait Faik'e rastlayınca: "Duydun mu" demiş, "Gazeteler de yazdı, Marmara Denizi'ndeki balıklar zehirlenmiş!" Sait Faik'in bu ince alay karşısında nasıl bir sunturlu küfür savurmuş olduğunu her ne kadar Ferruhzat Turaç anlatmadıysa da, Sait Faik'i tanıyanlar, ya da tutkun okuru olanlar için, bunu kestirmek güç değil. Dördüncüsüne gelince, Ferruhzat Hoca, olmadı anımsayamadı dördüncü olayı. Ama elbet başka bir gün onu da anlatır. Okulun çıkışında Ziyad Ebüzziya ile karşılaştım. Galatasaraylı şehitler için düzenlenmesine Önayak olduğu galeriyi henüz görmemiş olmam üzerine, tuttu kolumdan, yeniden okula döndük. Orta kapıdan girilince, üst kata çıkan merdivenlerın bulunduğu alanda, iki yan duvara, şehitlerin adları, fotoğraflar, kimi belgelerin fotokopileri asılmış. Belleğimde Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucularından diye adı kalmış Robenson kardeşlerin ilginç yaşamı öykülcrinden bazı kesitler anlatıyor ayaküstü Ziyad Ebüzziya, şaşınp kalıyorum. öyle çarpıcı şeyler. "Bunlar yazılmalı. Yoksa unutulup gidecek" diyorum. Ziyad Ebüzziya, birtakım çalışmalarından söz açıyor. Fenerbahçe'deki Galaıasaraylılar lokalinde her ayın belirli bir gününde toplandıklarını, niye katılmadığımı soruyor. "Bizim dönemden de gelenler var mı?" diyorum. Aramızdaki en az on yaş farkı düşünerek, her dönemden arkadaşların bulunduğunu söylüyor. Birden yıllarca önceki bir pilav toplantısında, acımasızca şeGalatasaray Müzesi. Ferruhzat Turaç, kollarını sıvamış çalışıyor Yanında hep birilerı olur. Yardımcı ya da ı\yaretçi. Bu kez de: "Sizin fikirleriniz uymaz, ama ikiniz de Galatasaraylısınız " diyerek, M.Şevket Eygi ile beni tanıştınyor. Gazeteci olarak bır zamanlar ün salan, ama son günlerde adına pek rastlamadığım M.Şevket Eygi'ye, neler yaptığını soruyorum. Yayıncılıkla uğraştığını söylüyor. Hiç haberim ol madığına göre, herhalde dini yayınlar demek istiyor, diye düşünüyorum. M.Şevket Eygi, ayrıldıktan sonra, Ferruhzat Hoca'ya, Sait Faik'le ilgili dördüncü öyküyü anımsayıp anınısamadığını soruyorum. "Biraz çıkarır gibi oldum" diyor. "Bız Grenoble tstasyonu yönünden bir yerlerden geliyorduk. özenle takım elbiselerimizi giymiştik. Kahvenin birinde Sait Faik'i gördük. O da bizi fark etmisti. Eliyle çağırdı. Gittik. Yanında iki de Fransız delikanlısı vardı. Hesap ödeme sırasında bir tartışma oldu. Fransızlar, Sait'in kendilerini davet ettiği savıyla, içtikleri içkinin parasını vermeye yanaşmıyorlardı. Sonra Sait ödedi. Ama tartışma sokakta da sürdü. Biz Ustümüz başımız temiz diye, anlaşma/.lığı kavgasız gürültüsüz atlatmadan yanaydık. Onları yatıştırdık. Sonra da dostça aynldık. "Sans rancuneGeÇeni unutarak." Sait Faik'in kişiliğini anlamak bakımından önemini kabul etmekle birlikte, bu olayı, çarpıcı bir yönü olmaması yüzünden, biraz durgun karşıladığırru sezen Ferruhzat Bey, gülümseyerek: "Bak, sana hoşuna gidecek bir öykü" diye ekledi. "Andr6 Malraux'nun bir romanı vardı bende. Okuması için Sait'e vermiştim. Aylarca sonra geri getirdı. Ama kitap kitaplıktan çıkmıştı. En iyisi dedım, bu kitabı Sait'e armağan etmek. lçine de, altına kendimce bir Andre Malraux imzası atarak şu satırları yazdır.ı: "A mon cher amis Sait Faik Bey, avec tous mes amitiesSevgili dostum Sait Faik Bey'e bütün dostluğumla." Fransa'dan döndük. Aradan yıllar geçmişti. Bir gün Sait Faik'le karşılastığımızda ne dese beğenirsin: "Ferruhzat, senin bana armağan ettiğin Malraux'nun o romanını Ada'da hangi kız okuduysa. bana karşı tutumu değişti. Saygınlığım arttı." Benim uydurma ithafım Sait Faik'in belki dikkatini bile cekmemişti. Ama kitabı okuyan gayri müsliın kızların, Andre Malraux'nun dostu sandıkları Sait Faik'e, daha başka gözlerle bakmalarına hiç de şaşmadım." Naim Tirali ve Sait Faik Türk oykuculuğünun tanınmış iki ismi. Naim Tirali yandaki sütunlara aldığımız günlüklerinden, Sait Faik'in Fransa'daki öğrencilik günlerinden ve bir okul arkadaşından İstanbul'a dönüş yolculuğunda dinlediği anıları sunuyor. . Sait Faik'in ölüm yıldönümü nedeniyle anıldığı şu günlerde bu ünlü öykücümüzün kişiliğinin değişik yönlerini göstermesi bakımından da oldukça ilginç bu anılar. 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle