08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Radyolu günlerin anıları Türkiye'de 60 yıl önce radyolardan yükselen ilk ses, o günlerin genç spikeri Eşref Şefik'in sesiydi. Bugün 192738 dönemi radyoculuğuna emek vermiş hiçbir isim yok aramızda... Cumhuriyet DERGİ, radyonun emektarlannı bir araya getirdi: Metin Deniz'in 5 Mayıs 1987 gunü, sırtlayıp Sheraton Oteli'nin lobisine getirdiği 2. Dunya Savaşı öncesinden kalma Amerikan malı radyosunun çevresinde, soldan saga doğru' Şukran Güngör, Mücap Ofluojlu, Faruk Yener, Sayra Okan, Emel Gazimihal, Afif Obay, Selahattin Küçük, Tarık Gurcan ve Metin Deniz Mı yıllarda, bizler çocuktuk. O günlerde, radyonun yaşamımızda büyük yeri vardı. Savaş, olanca acımasızlığıyla sürüyordu. Evlerde, yaylı karartma perdeleri. Bir kulağımız radyonun tınlayan sesinde, bir kulağımız birdenbire yapılabilecek hava saldırısının alarmındaydı. GözUmüzde hiçbir şeyin, o denli değeri kalmamıştı. Ne yerdeki Bunyan halısı, ne duvardaki guguklu saat. Varsa yoksa, radyomuz. Baş köşede dururdu. Lambası zayıfladıkça cızırdamaya başlar, sesi gittikçe bizi üstüne çekerdi.. Özellikle, haberlerden tek satır kaçırmamaya çaiışan babamu, böylesi durumlarda çılgına dönerdı. Kaçırdığı islasyonun sesini yeniden yakalayabılmek için, dişlerini sıkarak dalga düğmesini çevirir çevırirdi. Evin içi cayırtıdan durulmaz olunca da sabrı iyice taşar, tokatlamaya başlardı. O yıllarda, evlerinde radyosu olanlar, mutlu azınlıktan sayılırdı. Eleklrıkler de sık sık kesildiğinden, bir yayını başından sonuna dek kopuksuz izlemek olanaksi7 gibiydi. Radyomuza daha yakın olabilmek, sesini biraz daha iyi duyabilmek için, çoğu kez, birbirimize girerdik... "Radyolu Günler"de evlerin içi şu seslerle çın çın çınlardı: Açın şunun sesini biraz! 1940 Umur Bugay Bagırlmayın şunu! Yine gitli bunun sesi... Yahu, susun biraz!.. Hiçbir şey duyamıyoruz... Ne diyor, ne diyorî.. Dedelernineler evlerde yankılanan bu yabancı sese, "Şeytan icadı" damgasını yapıştırmışlardı. Telsıztelefon görmüş annebabalar için "Medeniyet ilerledi" sözü daha geçerliydi. Bız çocuklara gelince, içinde insan görünümünde küçuk yaratıkiann dolaştığına kesinlikle inandığımız bu şeytana buyülenmiştik. Kırk yıl, böyle geçti. Radyoyla dolu dolu. Sıkıyönetim ilanlannı, ondan duyduk. Kore mektuplarını ondan dinledik. 67 Eylül olaylarında, valinin radyodan yatıştırıcı konuşması olmasaydı... 72 Muhtırası, yine radyodan "Balyoz" gibi inmiş, 80 eylülü Hasan MutIucan'ın kahramanlık türküleriyle yataklarımızdan sıçramış, "Kaç ekmek alalım?" diye fırınlara koşmuştuk. Ayşe Ablaüar Eşref Şefik amcalar, Halide Pişkin teyzeler öldu. Futbol maçlarını Pertev Tunaseli anlatmıyor. Adnan Veli'nin kahkahalarla guldüğümüz skeçleri, Celâl Şahin'ın müzikli parodileri unutuldu. O denli tutkuyla sevdiğimiz radyo, önce bodrumlara, oradan da eskicilere ulaştt. Vıllar sonra o gün 5 Mayıs 1987 çarşamba günü Sheraton Oteli'nin lobisinde, Faruk Ye ner, Emel Gazimihal, Afif Obay, Selahattin Küçük, Tarık Gurcan, Sayra Orkan, Şukran Güngor, Mücap Ofluoglu gibi radyoya önemli katkıları olan unlülerle birlikteydik. Değerli sanatçı, doşt Metin Deniz'in, tutkun bir radyo izleyicisi niteliğıyle, kocaman radyosunu sırtlayıp getirmesi bu söyleşıye ayrı bir heyecan ve anlam kattı. Orhan Boran, o gün işlerinin yoğunluğu nedeniyle, toplantıya gelemedi. Ama ertesi gün buluştuğumuz Kuruçeşme Istanbul televizyonunda o kendisine özgü, sıcak anlatımıyla aramızda gibiydi. Söyleşimizi, yaşayan en eski ve deneyimli radyocularımızdan Faruk Yener yönetti. Bugün her biri tarihsel nitelik taşıyan anıları, fotoğraflarıyla söyleşimize içtenlikle katılan bu değerli ınsanlara saygı sunuyor, sözü onlara bırakıyorum. Sağ olsunlar. Faruk Yener Efendım, cümlece malum, bizler radyonun emektarlarıyız... Uzun uzun anlatmaya gerek yok.. Bizim radyolarımız, daha doğrusu Turkiye'nin radyoları, tarih yönünden, başhca dört bolüme aynlmalı. Türkiye'de bugün 60. yılını kutladığımız radyolar, Yeşilköy Telsizi'nin Buyuk Postane'deki ilkel bir stüdyoya bağlanmasıyla yayına başlamıştır.. Budönem 1938'e kadar sürmüştür. 1938 yılında Ankara'da, Cumhuriyet bayrarmyla birlikte, o devir için modern, çok ileri bir radyo istasyonu kurulmuş, görevliler iş başına geçmişlerdir. Sonra 1949'da tstanbul Radyosu'nun kuruluşuyla üçuncü bir dönem başlamıştır. Bu dönemi Türkiye radyoculuğunda daha ileri bir radyoculuk anlayışının ve program uygulamacılığının başlangıcı olarak kabul ediyorum ben... Bilmıyorum, arkadaşlarım bu görüşüme ne derler?.. Selahattin Küçük 42'de Beyoğlu Postanesi'nin ılstunde bir devre var... Faruk Yener Onu bir dönem olarak alamayız ama... 38'e geliyoruz şimdi. 3849 yılları arası, büyük radyoculuk aşamaları oldu. 1938'de Ankara Radyosu açıldı ve modern bir radyoculuk anlayışı, kısmen, egemen oldu. Bu arada Mesut Cemil gibi bir emektar orada da, değerli hizmetlerini surdürdü. Müzik yayınları şefi olarak. Fuat Münir Bener, program müdürüydü. Efendim eee... tbrahim Şükrü Öztin de galiba baş mühendis. önce Allah rahmet eylesin Veli Kanık gibi çok değerli bir müzik adamı. Eee daha sonra da hepimizın hocası sayılacak duşün, edebiyat ve radyo adamı Vedat Nedim Tor geldi geçti. Bu arada bir de spiker hanını vardı. Bu spiker hanım Emel Gazimihal, 1937 yılında BBC radyosuna gönderilerek staj yaptı ve 1938 yılında Ankara'ya dönerek radyonun ilk kadın spikeri... Altını çizerek söylüyorum.. Radyoculuğumuzun da ilk kadın spikeri olarak görev yaptı.. Çok şükür, şu anda aramızda.. 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle