24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTANIN KONUÖU TV'deki "Aşkı Memnu" dizisiyle ünlenen Müjde Ar 'Televizyona selam bile vermem TRT'nin anlayışı ile hiçbir noktada buluşamayacağını belirten Müjde Ar, "Benim, oynadığım filmin kapısında, elinde gaz bldonu ve makasla bekleyen bir kurumla ortak bir müştereğim olamaz!" diyor. Tiyatro oyuncusu Aysel Gürel'in kızı olan Müjde Ar (1954), daha 8 yaşında iken Oraloğlu Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. 1970'lerde çeşitli tiyatrolarda oynadı; mankenlik, fotomodellik ve fotoroman oyunculuğu yaptı. 1974'ten itibaren, bugün kendisinin de "çok kötü" diye nitelendirdiği 45 filmde rol aldı; 1977'de, Yeşilçam'da "en çok film çevirenler"in başında idi. 1975'te Halit Refiğin "Aşkı Memnu" isimli TV dizisindeki Bihter rolüyle ünlenen Müjde Ar, "Dağınık Yatak", "Dul Bir Kadın" ve "Adı Vasfiye" adlı filmlerinden sonra, yine Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Aaahh Belinda" ile 1986'da Altın Portakal Ödülü'nü kazandı. Füsun özbilgon revli çahşıyor. Müjde Ar, bütün bu yaşamdan fena halde sıkılmış. Bu evin dönmesi için, için' de yaşaması gereken kişiler, çalan telefonlar, kapı zilleri, evde dolaşan insanlar filan "basınış" Müjde Ar'ı... Kendini bu atmosferden kurtarmaya niyetlenmiş. Ataköy'de 45 metre karelik telefonu filan olmayan, okuyup yazmaya veya düşünmeye başladığında, kendisini kimsenin ve hiçbir sesin rahatsız etmeyeceği bir evin özlemini kuruyor. Daha doğrusu kafasında şu düşünce gelişmiş: "Kendimi, çevremi, yaşam biçimimi tiimüyle sorgulayıp yeni kararlar alınanın arifesindeyinı. Yaşamımda bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Buntın arkadaşlurıma söylediğimdc, pek ciddiyc almıyorlar; ama bunun böyle olması gerektigini hissediyorum..." Neden 45 mctre karelik bir daire özlemi duyduğunu sorduğumda, "Yani, serbestçe ve kimse yanımda olınadan çalışabilecegim bir ycr, bir cins çalışma garsoniycri" diye yanıtlıyor. "Benim bildiğim sınema oyuncusu, sınema yapmak için para harcamaz. Sizin gibi tanınmış bir oyuncu ise, bu işten para kazanır. Neden tam tersi oluyor?" diye bu işlerin acemisi bir kişi olarak soruyorum. tşte bu noktada, sinemanın bütün dertleri dökülüyor ortaya... Kaliteli ve Türk sinemasına yeni bir soluk getirecek filmlerin seyirci eksikliği, salon sorunu, filmi oynatan sinemaların makinelerinin ikinci Dünya Savaşı'ndan kalmışlığı, video için satılan filmlerin para getirmemesi, TRT'nin alıp oynatmak istediği filmleri nasıl kaba ve hunharca makasladığı gibi sorunlan birer birer anlaııyor. "Bugün, iyi bir film çevirmek için, Tiirkiye'de 80 milyon lira gibi bir para gerekiyor. Bunun 50 milyon lira kadannı video şirketlerine satıştan ka/anırsak, geriye kalan 30 milyon lirayı sinema scyircisinden ıılmamı/ gerekiyor. Ama filmin ne kadar seyirci bulacagı, salon bulunup ne ölçüde pa^arlanacagı, baştan belli değil. Hasılı, çok riskli bir iş film yapmak. 'Afife' filminde yapımcı arkadaşa ben de para koyarak katkıda bulundum. Tabii sonradan geri alsam da paramı, insanın eğer sahneden ve o hiç arıulamadıgım kolonya reklam filminden kazandıklarım olmasaydı, bu filmlere giremezdik." Sohbet böyle daldan dala dönüp dolaşırken, hep aklımda olan bir soruya getiriyorum ko 9 C f Wt^k enim bu son yaptığım filmlerH K £ den parasal olarak bir ka/an^ ^ ^ cım yok, hatta kendi paramı da W0 koyarak gerçekleştirilmesine çalışıyorum bu filmlerin. Biliyor musunuz, eğer o reklam filminde oynamasaydını ve üç yıl sahne çalışması yapmasaydım, bugünkü filmleri de gerçeklcştiremezdim. tnsanın yeterli parası yoksa, istediği gibi filmde oynama ve belirli bir içeriği olan sincmayı gerçekleştirmeye katkıda bulunma imkânı da olmuyor..." Bu sözler, son zamanlarda sinemada en parlak günlerini yaşayan, filmleri olumlu eleştiriler alan ve "Aaah Belinda" filmi ile 1986 yı1nın Altın Porlakal Ödülü'nü kazanan Müjde Ar'ın. lstanbul'un gözde semtlerinden Ulus Mahallesi'ndeki evinin koskocaman salonunda u/erinde bir eşofman, ayağında spor ayakkabıları ile koltuğun Ustüne, ayaklarım altına alıp oturmuş küçük bir kız sanki Müjde Ar... Salonun ortasından, merdivenlerle alt kata iniliyor. Dubleks ve oldukça görkemli bir ev. Bir vale çay getiriyor, içerde bir başka bayan gö nuyu: Türk sinemasında, eskiden alışılagelmiş kadın kalıpları vardı. El sürülmemiş, soylu, düşse de kirlenmeyen, hayal kadınlar. Bunu anlatmaya ba^ladığımda, hemen gülüyor ve "kartpostal kadınlar" diye tamamlıyor sözünü ettiğim tipleri... Evet, bu kartpostal kadınlardan sonra, Müjde Ar'ın çizdiği yeni bir tip var. Sorunlan ile, çabaları, yaşantısı ile her an cevremizdc olan, öyle kutsallıkları filan da bulunmayan, etiyle kemiğiyle yaşayan bir kadın. Gerçek kadın... lşte bu kadını oynama düşüncesine nereden ulaşiı? Neden bu yolu seçti, bilinçli olarak mı, yönetmenlerin etkisi ile mi? "llk 'Aşkı Memnu'nun etkisi var. Oradaki Bihter de başka bir kadındır. Kartposlal bir kadın dcğil; farklı bir kadındır. llk sınaryoyu okııdııgumda, inanılmayacak kadar tahrik etli beni o rol. Bihter, birtakım sorunlan olan, öyle vaınp filan olmayan bir tip. Oradaki başarı üzcrine, oluşınuş kadın tipleri yerine, yeni arayışlaru yoneldim. Tabii eski kadın oyunculara da haksı/lık etmek istemiyorum. O dönemde bugün yapılanı acaba ne ölçüde gerçekleştirebilirlerdi? Herşeyin bir zamanı geliyor, o zaman yapılabiliyor. Belki koşulları zorlamalan gerekirdi; ama belki seyirci de hazır drgildi henüz." ¥
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle