Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ressam Fikret Muallâ'nın yaşamı: Ilkgençlik yıllarını, işgal altındaki bir tstanbul'da geçiren, olgunluk döneminde de Ikinci Dünya Savaşı'nın Paris'inde yaşayan Fikret Muallâ'nın ömründe iki şey vardı: îçmek ve resim yapmak. EMİN ÇETİN GİRGİN • erçi 194O'lı, 1950'li yıllarda Avni Arbaş, Selim Turan, Abidin Dino, daha sonra da Yüksel Aslan, Utku Varlık, Komct, Sarkis ve bir dizi ressam, Türkiyeden yola çıkarak Paris'i mekân tutmuşlardır. Ne ki, "tkinci Dunya Savaşı Paris'i" deyince, ilk akla gelen Fikret Muallâ olur. Çok sayıda okurumuzun bildiği Fikret Muallâ ismi, TUrk resmi açısından oldukça önem taşır. 1903 yılında istanbul'da doğan, 1967'de Fransa'da yaşamı noktalayan Muallâ, savaş yılları Avrupası'nın içinde bulunmuş, bu çalkantılı dönemin iniş ve çıkışlarında, Paris bohemini yaşamış, hani söz aramızda, ömrünU bir parça da hovardaca tttketmiş bir kişidir. Muallâ, yaşamı hovardaca tüketmiştir dedik. Nedir ki buna neden olan etmenlerin başında, annesi Nevber Hanımın ölümü gelir. İstanbul'da saltanatın zor yılları, Birincı Dünya Savaşı'nın ise son gUnleridir. lstanbul, işgal altındadır. Bu günlerde lspanyol nezlesi, kentte dehşetli salgındır. özellikle Beyoğlu ve çevrelerinde yaygın olan hastalık, Galatasaray Lisesi'nde okuyan Fikret Muallâ'nın bir desenl Fikret'i de yakalamakta gecikmez. Hafta sonu tatillerinde, (Prof. Mlna Urgan Koleksiyonu.) okuldan eve dönen Fikret, hastalığı ailesine de bulaştırır. Ne var ki bünyesi zayıf olan Nevber Hanım'ın kaldıracağı yükte Fikret Muallâ, Paris'te 20 küsur sene yaşamıştır. Bu zaman değildir bu hastalık. 35 yaşında genç bir anne olan Nevber, zarfında sayısız insan, koleksiyoncu, tacir, ressam, galerici tanezleye yenik düşer, Fikret 15 yaşında annesiz kalır. nımış, arkadaşlıklar geliştirmiştir. Ceçen günlerde, Fikret Muallâ hakkında, Akbank, "KülZorlu zamanlarında Abidin Dino, Selim Turan, Avni Artür Hizmeti Yayınları" arasında yayımlanan bir kitapta, eski baş yanında olmuşlar, Türkiye'den ise Salah Cimcoz, Taha Todostu Taha Toros bu olayı şöyle anlatıyor: ros ve diğer dostları ilgilerini esirgemenıişlerdir. Paris'te ta"Çevresinden ve dayısı Hikmet Bey'den dinlediğimiz bu olanıştığı insanlardan birisi de ünlü ressam Picasso'dur. Dostu yı, bir kere de Fikret Muallâ'dan duymak istedim. Son yılla Taha Toros'a, Muallâ, tanışmalarını şu şekilde anlatır: rını geçirdiği Alp Dağları eteğindeki inziva evinde, beni mi"tlkbaharda havalar pek kapalı gidiyordu. Bir gün, tatlı bir safir ettiği günlerde, hep tstanbul'dan, hep hayal olmuş ma güneş çıktı. Paletini alan ressam, Lüksemburg parkına, Seiziden ve hatıralardan konuştuk. Yanımda hantal ses alma cine Nehri kenarına akın etti. Ben de yanıma şarap şisecığimi hazı ile büyük not defteri vardı. Muallâ, sesini banda aldır alıp bir bankta, seyyar tezgâh kurdum. Tabloma başladım. Tabloyu bitirmek üzere idim ki etrafta bir garip adam türedi. maktan adeta ürkmekteydi. Hiç de net olmayan, yarım yaHer ressamın yaptığına bakıp bakıp gezintyordu. Benimkine malak konuşmasından olumlu sonuç alamayınca, nota yükde baktı, 5 dakika sonra yeniden dönıip geldi. tyice süzdüklendim. Ağzından çıktığı gibi not etmiştim. Fikret, bana aynen ten sonra aramızda şu konuşma oldu: şunları söylemişti o zaman: Ben, Galatasaray'dayatılıydım. Babam, anamın etitop Mösyö, tablonuz sanırım ki bitmiştir. tmzalar mısınız rakta çUrümeden geceleri eve uygunsuz kadın almaya başla ve satar mıstnız? mıs. Bunu hizmetçiden duyunca, bir gece mektepten kaçtım. Sen resimden anlar mısın ki bitip bitmediğine karısıyorölümünün acısı henüz kalbımde kullenmemiş olan anamın sun? yatağında biryabana kadını görmek değil, hayal bile etmekten Biraz anlarım. Çünkti ben de ressamım. Urperiyordum. Babamm bu davrunışı kalbimı hançerledı. Evde Adın ne senin? bu yabancı kadını görünce bir yumrukta kulağını patlattım. Picasso... tşte babamla aramızdaki ilk uçurum, buyle başladı..." Haydi oradan? Şu sırada her ressam kendini Picasso saFikret Muallâ, Türk resmi açısından, özellikleri olan bir sa nıyor! natçıdır. Ona Türkiye*de prim sağlayan en önemli etmenlerin Ama ben, gerçekten Picasso'yum. Isterseniz sizi atölyebaşında Paris boheminin içinde yer alması gelir. me göttireyim... Zapturapta gelmez kişiliğini, sanatçılığını bu konumuyla Ben şaşırmıştım. Tabloma imzamı attım. Ne olur, ne olmaz Türkiye'de sürdürmek güçtür. Bir çözüm arar... diye istediğim parayı peşin aldım... Bu işte biryanlışlık vardı; Fikret'in Paris'e gidişini gene kadim dostu Taha Toros'tan ama madem ki adamın otomobili ve şoförii var, atölyesini dinleyelim: göreyim bir kere diye davetine katıldım. Aman Allah, bir atöl"Ekrem Bey, oğlunun hırçınlıklarından, tecavüzlerinden şi ye ki ne akademilerde ne de başka ressamlarda böyle harikakâyetçidir. Ancak çevresinde çok sevilen Ekrem Bey, Mual sma rastlanabilir... Ben, kendisi ile parkta yaptığım konuşmayı lâ'dan şikâyetlerini içine indirmektedir. Sonunda hastalanır... hatırlayarak mahçup oldum. Adamcağızı acaba incitmiş miyOğlunun kendisine el kaldırdığı günleri hatırlayarak, hatta bu dim?.. Picasso, atölyesinde dizili duran tablolardan birini alacı olayı sayıklayarak ölür. dı: Muallâ, dargın bulunduğu üvey annesi ile miras hesabını Bu size hediyem olsun diye elime sıkıştırdı. yaparken, eline geçen parayı cüzdanına yerleştirir. Artık, BeArkasından da ilave ettv yoğlu'nda lüks mağazalardan giyinmektedir... TaksimTünel Siz, iyi bir ressam olacaksınız, Sanırım ki noksanınız, arasında onu, yeşil, acaip kadife şapkası ile görenler şaşırmakatölyenizin olmamasıdır. hterseniz, atölyem her zaman size tadır. Herkes, bir lord edası ile selamlamaya başlamıştır. Bu açıktır. Çalışmalarımzı burada yapabilirsiniz... arada Paris seyahatinin planını hazırlar ve günün birinde Istanbul'u terk eder. Bu, onun yurttan son ayrılışıdır. Fikret Muallâ, hafızasındaki bilgileri zaman zaman deyMuallâ, 1938 yılını 1939 yılına bağlayan günlerde, Paris'e şik biçimde anlatırdı. önemli olan, Picasso'nun ona bir tabayak basar. Mevcut parasını 6 ay içersinde yer bitirir. Franlosunu hediye etmesidir. Bu olayı kesinleştirmek için, Paris'te ve Muallâ da hayattayken ona dair bir kitap hazırlayacasa'nın tkinci Dünya Savaşı'na girişiyle, hayatında bir sıkıntı ğımdan bahisle kısa bir mektupla Picasso'dan sormaya kabaşlar. Artık cüzdanı boşalmış, lüks lokanta ve kabarelerden, rar verdim. Mektubuma 6 ay cevap gelmedi. O sıra kendisi mahalle kahvelerine dUşmüştür. Ucuz şarapla midesini oyalayarak, yaptığı tabloları boğaz tokluğuna satmaktadır. Has seyahatteydi. Hatırlatmakta yarar gördüm. Sekreterinden kısa bir karşılık geldi: "Mektubunuzdaki sorunuz, iistadımıza talığını, yaşlılığını, ileride çalışamayacak günlerini, ödeyemeyeceği ev kirasıni, giyeceği Ust başı düşünmeden hesapsız ge bildirilmiştir. Türk ressamı Muallfi'ya tablo hediye ettiğini hatırlamakUdır..." L J çirdiği, kısa, parlak hayatından pişmanlık duymaktadır!' 'Bohem' sözcüğünün hakkını vermek... G Yaşamımm son yıllannda, kendini iyiden iyiye içklyt veren Fikret Muallâ, 1.60'hk boyuyla, 100 klloya ulaşan bir bedene sahipti... 31