22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0) w Dostlar 17 Şubul 1980 I ouıs Rarnberı'in günluğü. iiııi't Nollar adıyla baskıya hazırlayan: Nı>azi Alıınet Banoğlu. Çeurenın adı bellı değil. Rambert vaşamının dörtte birini, son yılUırına dck istanbul'da geçirmiştır. Tülun Id.tıesı'nın Genel Mudürluğü'nde bulunmuştııı Kıiapia Abdulhamit Türkiyesı üzerıne vok ılgınç gö/lemleri var. Bızı bı/den iyi biliyor. Bır yerde şöyle divor: Malımut Cclalcttın (Paşa) öldüğü zaııidiı Sınapyan'ı bır korkudııraldı. Hakkında soruştıııma avılmasından veevinde aıa ııı.ı yapılmasından korkarak evine kapandı Daha sonra da cvinden kaçarak sınırı uşnıayı başardı Derken Avrupa gazeteleııne açıklaıııalaıda bulunacağını Saray'a dııvıııdıı Zatı Hazretı Padışahı bir iradc çıkaıidiak Sınapyan'ın butun suçlarını bağışladı Herıtc üstelık bir de bala rütbesi verıldı Mdd>ına yırmı lıra zam edilmek kosıılıısla Iıııkıve'ye dönmesı istendi O dd buıuı hcmeıı kabııl ettı. Bakalım dönuşte hanjjı bakanlığın kapısı önunde göreceğız onu? Ydbanular bir memleketin iç ışlerinı o mernlekel yuıitdşlarından daha iyi bıldı ını, u ınemlekeıle alışveriş dolabı bozuk demekııı. Abdulhanıit'e Ulu Hakan dıyenler nedense bu gerçeklere gözlerını yıımmak istiyorlar. O 1 rıştırılır diye vazgectim. Jean Genet'nin, Sartre'ın deyişiyle Ermış Genet'nın Zenciler adlı oyununu.anımsadığım ıçın kıtaplığımdan çekerek okumaya başladım. Oyunun kışilerinden, eli yüzüklerle kaplı, beyazlar giyinmiş bir başpiskopos Kara Derilılere şöyle sesleniyor: Ikı bın yıldan beri Tanrı beyazdır. Beyaz bır sofrada yemek yer. Beyaz dudaklarını beyaz bir peçete ıle siler. Beyaz çatalını beya? bir ete balırır. Ve de karın yağışını seyıeder. Oysa Amerıka'daki Kara Müslimleı (Muslümanlar) de Tanrı'nın siyah oldujiu Ü7erinde direnecektır. Hırisiıyan zenciler ıse Isa'nın zencı oldıı ğuna bın ycnıın eder. 28 Aralık Cuma 1984 Sabaha karşı saat 4 Mon Ami, dün gecc iyi bır uyku çektiğımden bu gcce yüz tane bin yüz denenıe yaptımsa da uykuya bir turlu merdiven dayayamadım Oy^a, saat biıde gozleıını agırla^mayd başlanııv,, ben de vakıt yıtırnıeden yatağa koşmu>lum. Uç sjat sağdan sola, soldan sağa dönup durduktan ve bıı suıü de doğrulup yatakla oturduktan sonra artık uykııyu yakala yamayacağımı kestırerek kalktıııı. Doğrusu, uykubazlara, şekerlemecilere, oıurdukları yerde içi geçcnlere imrenirim. Franbiz yazarlarından Jean Guehenno da böyledır. II. Dünya Sava^ı'nın en çaiapatlı gunlcrınde bile başını yastığa koyar koyma7 sızaı. Mahatma Gandhi de uyku oburunun tekiymiş. tngılı/ler karşısında tam bağımsızlığı (swaraj) elde etmek için 11 Mart 1930 gunü başlattığı Tuz YürüyüşlTnünanfesındc de btıyük uykular uyumu^. Oysa o akşam yuruyuş ıçın yürüyüş, tuzu Ingılızlerin tekelinden kurtarmak, tuz vergisını kaldırtmak amacını güdüyordur Ahmedabad'da binlerce Hintli toplanmıştır. Herkes kalbinı toplu tutmaya çalışıyordur. Bir yazar şöyle diyecektir: O gece galiba Mahatma Gandhi'den başkasının gözüne uyku girmedi. Ne ki, çokları uykunun ardından fellek fellek koşar. Bunlar daha çok, benim gibı, kafalarından düşünceleri atamayan, yatağa girınce kafalarının suyunu boşaltamayanlardır 2 Mart 1985 Cağaloğlu'nda, htanbul Reklam Sıtesi'nde, Cumhuriyet Kitap Kulübü Şcnliği. Rıtat llgaz, Arslan Ba>er Kataoğlu, Cengiz Çandar ve Salâh Bıısel kıtaplarını ımzalıyor. Bır ara Kafaoğlu dedı kı: Bız senınle çok eskıden tanışıyoruz Nasıl? Sen bır akşam Edıp'lc (Cansever) bızim eve gelnıışlın. Poker çevirmıştık. Sen, ben, Edıp. Dördüncüsunu anımsamıyo rum. Uen o zamanlar Sıyasal Bilgiler'i yeni bıtırmiştım. Göztepe'de Edıp'lerın evinde kıracı olarak oturuyordum. Göztepe'deki ev bütun belleğimı ayaklandırıyor Karenin dördüncüsunu de ben • açıklıyorum: Edip'in eniştesi 7iya. Ben o geceıun donuşünu Ah Beyoglu Vah Be>uğlu'du anlaımıştım. Ldıp'le nerdeyse denızc gömulecektık. Kafaoğlu 1960 yılında, uzun bır surc, Nevv York'ta bulunmuş. Benim Karalar uzenne bır deneme yazdığımı duyunca ba na Manhattan, özellikle de Broadvay Caddesı ıle Iımes Meydanı uzenne yararlı bilgıler verdı Sonra da sözlerıni şöyle bağladı: Amerıka değışık bır memleket Kolay kolay anlaşılmıyor. Orda kamuoyu dive bır şcy var. Ualk bır şeye kar>ı çıktı nıı, başkanlaı hemen ayak uyduruyor. Düşuncelerini ve tutunılarını değıştirıyorlar. Ame rikalılar bir de vergiye çok önem veriyorlar. Onlar " B e n bu memleketin yurttaşıyım" demez, " B e n vergimi ödüyorum" der. Vergisini ödediği için de her yanlış kantarlamadan hesap sormaya kalkar. Cengiz Çandar'a Kurutulmuş Felsefe Bahcesi'nin yeni çıkan dörduncu baskısı ıle Max Jacob'un Genç Bir Şaire Ögııtler'ini ımzaladım. O da bana Ortadogu Çıkmazı ıle Tarihle Randevu'yu verdi. Ayrılırken Çandar'ın babasına bir selam sarkıttım. Babasıyla 19361937 yılı ders yılında lzmir Erkek Lisesi'nin son sınıfını birIıkte okumuşu7. Adı thsan'mış. Yüzünü pek çıkaramadım, ama yine de gözlerımın onünde bir şeyler belırdı Rıfat'la da üç kez idrmaş dolaş olduk. Ikımızın de gözlerinde yaşlar. Uzun yıllar birbirimizi gormemiştık. Onu 1940'tan ben tanırını. 1943'te, Nişantaşı Ortaokulu'ndakı Fransızca öğretmenliğını bana o bulmuştu. Rıfat o zamanlar orda Türkçe öğretmenıydı. Okulda Fransızca dersler boş gcçıyormuş. Müdür Mahır Bcye (Fahir Iz'in ağası) söylemış O da benı hemen ışe başlattı Oysa ben üç aydır, Fransızca oğretmenliği ıçııı dilekçe uzerine dilekçe yağdırıyordum bakanlığa. Rıfat'a anımsatınca Bunıı yaz, unutma dedı. Bilırsin ben unutmam Ah Bcyoglu Vah Bejoglu'da da seni unutmadığımı gös Rıfat llgaz termıştim. Eli yıuıı kir ivindc Ama ben de Sander'dckı ımza gününAll (arafı çırak de sana teşekkür çakmıştım. Bir sıkımlık canı var Rıfat bır ara şunu da sordu. O da burnunun ucunda Biz Hasan Pulur'u okuttuk mu? Ha çıktı, ha çıkacak. Rıfat llgaz anlaşılmamış bir ozandır. Seni bılmem ama ben okuttuın. CimciBunun nedeni de şiirleı ıni okurların alışme bir şeydi Zeki mi zekı. Bir de Semih Balcıoğlu vardı. Aynı sınıfta. O, daha o madığı bir kıırulukla, bir kuru gerçekçılıkle (Buna acı gerçekçilik de diyebılirız) yazyaşlarda, karikatür çizerdi. mış olmasıdır. Ben de, ben de okuttum. Ayhan Işık'ı Gerçi bu kuru gerçekçilik onun şiirini, kida okuttum. mi zaman düz yazı katına indirir ama kinıi 7 Mart 1985 zaman da cana ateş bırakan bir şiirın önünü açar. Rıfat llgazın birşilri: "Kalaycı DükkfiBu anlaştlmamak işi tlzerinde durmalı. nına Giriş". Yalnız Rıfat değil, tüm 1940 kuşağı şairleri ne yapmış, ne yapmamış, kımden etŞu Üsküdar çarşısında kilenmiş, kimi etkilenmiş, iyi bir hesaptan Bir oyun başlar sabahtan geçirilmış değildir. İçerde Yusuf dışardu eşek Bir Orhan Veli bellemişler, Orhan Veli Oyunu çeviren ikisi aşağı, Orhan Veli yukarı. Doğrusu onu da Bir de usta var arada incelemiş* sayılmazlar. O da Garipçi diye Usta işin seyircisi küçümsenıyor boyuna. Kşegln sırtında kufeler Şimdılerde daha başka bir şey de yapıTepeleme kap kaçak yorlar: 1940 kuşağını, içinden bırkaç külüsYusuf korügun başında tür şairi ayırıp bunlar kendi beğenilerine uygun düşenlerdır hepten ortadan kalclırıyorlar. Bununla da kimı şairlerin, özellikle de tkinci Yenicilerin şanını arttıracaklarını sanıyorlar. 18 Kkim 1985 Insanların afarozmanlıklarını gördükçe. şemşempurü havaların ayaklarına yattıklarına tanık oldukça ınsanoğlunun mutluluğu artıyor Ama bu, onların kanlarına ekmek doğrandığından değil, onlar uzenne Mısır ha/.inesı dcğerınde bılgı edınildiğındendir. Dünya işleri bılımlerin en avurlusudur. Insanoğlu vartalara duşmeden, avara kasnak dönmeden Hanyayı, Konyayı anlayanıaz. Yanı dünya bılgını olamaz. Roıısseau Yalnızge/erin Dıışleri'ndc şöyle deı: Fekaletlerim başlar başlamaz, alınyazıma ısyan etmemeyı ve bugıın vcrdığım kararı yazılarımı yalnız kendim için yazmak kararınıvermeyi bilseydim, insanlann tüm çabalarıyla korkunç duzenleri, uzerımde hiçbir clkı bırakmazdı. Nâ7im da ölüm deııen btıyuk suskunluğıın ufukta kanat çırpmaya başladığını sezdiği vakit şu dızelcre el atacaktır: Dunyayı (elaşsı/, rahal seyredebiliyorıım artık. Artık şaşirtmı>or beni dostun kahpeliği climi sıkarken sapladıgı bıçak. Nafile artık kışkırlaıtııyorbeni dıışman.l ] Metin h.loğlu 25 Arulık 1980 Dün gece duşumde Metin Eloğlu ıle kavınvalclesinı gördurn. Nerdcn neıeye? Geıçı hloğlu'nun kayınvaldesi ile eşıni, Karşıyakalı oldukları içın tanırını, anıa kayın\aldosını kırk yıldır görnnış değılım Belkı Melin bıle onu tanınıaıtııştır Uç. beş yıl önce dc dusumde Ismct Inonu'yıı grtrmuştılm Gelip boynuıııa sarılmıştı Ovsa oınmld ne ondan öncc, ne de otıclan sonıa karşılaşmış değılım Haa, bır ke/ Fıırk Dıl Kuruınu Kurultayı Oyelcrınc, Bulvar Palas salonlarında verdıgı bıı kokteylde şöyle uzaktan göımuşı ıım 25 Kasım 1984 Karular uzenne yazacağını denenıcnın adını koydıınr Charlie ile Karular. (harlic, /enulcrın Amerıka'yı anlatmak ıvııı kullandıkları bır sözcuk. Amerıkd'va kımı karalar da Beja/ Balina dıyor Onun ustundc de bu ara durdumsa da Mclvıllc'ın kitabıyla (Moby Dick) ka 20 Edip Cansever
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle