24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Iktidar ANAP'sa şampiyon Beşiktaş'tır! ^ ANAP iktidarıyla birlikte, toplumdaki değişime en iyi ayak uyduran futbol kulüplerinin başında Beşiktaş geliyor. YALÇIN DOĞAN Spora bakrnak da, futbolu dcğerlendirmek de değişti Türkiye'de ANAP iktidarıyla birlikte. Nasıl ki, "Belli mekteplerdcn geçmiş, belli geleneklerle bezenmiş, belli bir kültüre kavuşmuş" ve hatta bununla kalmayıp nerdeysc "halkça benimsenmiş bir zengin sınıfı" 1950'lerden sonra Türk toplumunda kendine ayrı bir yer edinmiş ve bu sınıf ANAP iktidarıyla birlikte değişime uğramışsa, bu değişimden spor ve futbol da nasibini almaya başlamış. "Belli eğitimden geçmiş, ne dediğini bilen" eski varlıkh sınıfın yerini, ANAP iktidarıyla birlikte "ne idüğü belirsiz, köyden kente göç eden, mürekkebi ancak uzaktan seyretmiş olan" yeni bir varlıkh sınıf doğmaya başladı. taşıyan bu yeni sınıfa özgu yeni bir spor anlayışı doğdu. Yeni spor anlayışına futbol takımlan da eşlik etmeye başladı. Işte, "aristokrasinin kulübü" Galatasaray, bugün "yeni zadegân sınıfının kulübü" Beşiktaş ile karşı karşıya geliyor. Futbol alanında boy ölçüşecek Beşiktaş ile Cîalatasaray, gerçekte toplumda bu iki sınıfı temsilen sahaya çıkıyor. Başbakanın eşi Semra özal'ın tribünlerden neden Beşiktaş için tezahüratta bulunduğu belki şimdi daha bir açıklık kazanıyor. ANAP iktidarıyla birlikte, toplumdaki değişime en iyi ayak uyduran futbol kulüplerinin başında Beşiktaş geliyor. "Kendi kaynaklanna dayanan" yani pek transfere yüz vermeyen, ama" yeniden rekabet koşullarında nasıl ayakta durabileceğinin hesaplarını iyi yapan bir takım Beşiktaş. Buna karşılık Galatasaray "eski alışkanlıkların ve eski kökleşmiş değer yargılarının takımı" olarak çaba gösteriyor... Gerçekte, iki takımın oynadığı futbol, temsil ettikleri değer yargılarının ürünü. Alman Hoca Derwaü"in oynattığt futbolu Almanya'da artık " H a n s ' l a r " değil, ama "Hanzolar" bile oynamıyor. Çağın gerisinde kalmış bir futbol anlayışını sergiliyor Dervvall. Buna rağmen, Galatasaray "deney vc dayanışma" ile bugüne kadar gele bilmiş. Buna karşılık 67 yaşındaki Yugoslav Hırvat, Stankoviç'in Beşiktaş'a oynattığı futbol tam anlamıyla "Avrupai ve çağdaş" nitelikte. Oynadıkları futbola bakıldığında, takımın gençliğine, diriliğine bakıldığında, Beşiktaş'ın bugünkü maçtan galip çıkması doğal görilnüyor. Beşiktaş'ın rakıbı bugünkü maçta Galatasaray değil, sadece kaleci Simoviç. Yugoslav kaleci dünyanın en iyi file bekçilerinden biri. Bir Dünya Kupası'nda talihsiz "bacakarası" yediği iki gol, onu Yugoslavya'dan taaa Türkiye'ye kadar sürmüş. "Hayatta her kalecinin başına gelir." Simoviç Galalasarayın en büyük kozu. Beşiktaş'ın kozları, daha doğrusu sahada adım atmadık yer bırakmayan gençleri, sabahları topla uyanmıyor. Geceler bu gençler için çok geç sona eriyor. Ama, ertesi gün sahada at gibi koşan yine bu gençler. Müthiş bir fizik güç, Stankoviç'in bilgisiyle Beşiktaş'ta buluşuyor. Kâğıt üstünde baktığımz zaman 'Beşiktaş'ın bu maçtan galip çıkması gerek' diye düşünüyorsunuz. tki yıldır üstüste kıl payı farkla şampiyonluk yarışını sürdüıen Beşiktaş, geçen yı! Fenerbahçe ile berabere kalmış ve şampiyonluğu averajla kaybetmişti. Bunun acısını hiç unutmadı Bcşiktaşh gençler. Bu yıl da benzer bir durum doğdu. Hiç verilmeyecek puanları cömertçe harcayan Beşiktaş, yine geldi ve "tck bir maçta sıkıştı kaldı." Beşiktaş'ın gücü bu sıkışıklığı patlatmaya yetcr görünüyor. tktidar ANAP'sa, şampiyon Beşiktaş'tır. Beşiktaş sadece ANAP'ın ürünü değil. Halkla bütünleşmek isteyen "aydınların da takımı" olma yolunda. D Bu yeni sınıfı herkes küçümsüyor. "Onların sadece parası var, o kadar" diye küçümsencn bu yeni sınıf, "daha yeınek yerken çatalbıçak tutmasını bile bilmiyor" diye yargılanıyor. Göğüslerinden altın kolye sarkan, kollarında at nalı gibi altın saatler Yeııişmeıııek üzerine bir maç Büyük bir olasılıkla, iki takım da birbirlerinin şampiyonluk olanağını bu maçta ortadan k l d k İStemeyeCeklerdİr İSLÂM ÇUPÎ Bir Beşiktaş Galatasaray maçının saha tünelinin karanlığında, fenersiz bir tahminci olarak dolaşmak, pek keyifli bir yolculuk olmasa gerek... Bağımh bulunduğum bir MİLLİYET spor sayfasından, bir takım kalem rahatlıklarını bırakarak misafir tahminciliği, CUMHURlYFTin "Dergi"sinde, bir maç için de olsa sırtlamak kıvanç verici, onurlu fakat aynı zamanda güç bir iştir... Sanki, yazarlığı 29 yıldır kaşarlanmış bir kalemo larak değil de, ilk yazıyı yazarcasına, noktası ve virgülü ile deprenıÛ ve de belalı bir iş... Tanıştık; rahatladık galiba... Başlayabilirim. BUyük maçları, psikolojik birikim ve zenginlik kazanır. Galatasaray, ligi ilk haftalardan beri lider götürmenin, önde sürüklemenin verdiği o psikolojik güveni ve hafıfliği, hiç tahmin etmediği ve yanşın en kritik metrelerindeki Beşiktaş'a teslim etmiştir. Yakalanan Galatasaray'dır, yakalayan Beşiktaş... Şu halde, maç oynanmadan geçen maçsız günlerde, Beşiktaş'ın moral tablosu daha sağlıklı, Galatasaray'ın moral tablosu daha sağlıksızdır. Moral tablosu, maçın ilk santrası yapıldığmda, bilinmez bir "okuspokus"çulukla değişebilir mi?.. Yani Galatasaray Beşiktaş, Beşiktaş Galatasaray olabilir mi? konuk gözüyle cağa benzer... Maçın en büyük karşılayıcısı kaleci Simoviç ise, maçın en büyük koşucusu ve gole kaçıcısı da Metin'dir. Beşiktaş'ın Rıza, Gökhan ve Fikret'ten kurulu orta sahası 90 dakika bir "emek disiplini" içinde kalırken Galatasaray'ın Arif, Prekazi ve H. Ibrahim'den kurulu orta sahasının, ilk iki ismin tribüne ve gösteriye dönük oluşu nedeniyXt ın barometreleri son derece istikrarsızdır. Avrupa'da bu tip iddialı derbylerin tahminini yapan yazarlar, yıl boyunca lafını edeceği takımla birlikte yatıp kalkarlar. Takımın idmanından beslenmesine, ruhsal durumundan oyun biçimine, taktiğine, hatta maç öncesinde soyunma odasında yapılan konuşmaya kadar, her şeyi avuçlarının içi gibi bilirler. Oysa Türkiye'de Derwall'in de, Stankoviç'in de bu konuda hem kapıları hem de çeneleri kapalıdır... Türkiye'de bir yazarla bir takımın arasında Avrupa örneğinde olduğu gibi çok net ilişkiler kurmak şöyle dursun, bir sUrü bağnaz yasaklar olanca katılığı ile hâlâ yürürlüktedir. Türkiye'de, tanımadığı aşkı anlatmaya çalışan bir kalemdir spor yazarı... Bu maçın santrasını isterseniz şöyle katlıyahm... Büyük bir olasılıkla, iki takım da birbirlerinin şampiyonluk olanağını bu maçta ortadan kaldırmak istemeyeceklerdir. Şampiyonluk kaderini bundan sonraki maçlara bırakmak, iki dev takım için, daha tutarlı, daha matcmatiksel bir rahatlıktır. Son beş yılın derby birikimine bakıldığında, "yenişmenıek" en çok doğum yapmış sonuçtur. Yenişmemek kavramı, 5 yıldan beri o maçları yöneten hakemlerin de "ilk ve son aşkı" olmuş ve yönetenler de en az rahatsız edici sonuç olan, yenişmemeyi üretmek için düdUk ve kafalannı şartlamışlardır. Beraberlik maçı mı demek istiyoruz? Galiba... D Yirmiiki kişi ve bir top Maç öncesinde, Einstein'ın bilimsel formüllerine taş çıkartacak taktikler hazırlayan teknik adamlar, maç sonrasında, herkesin anlayacağı bir dille konuşmaya başlayacak ve "top yuvarlaktır türünden şeyter söyleyecek... YALÇIN PEKŞEN Cumhuriyet Dergi'nin yöneticisi Lütfü Tınç bu yazıyı yazma önerisini bana şöyle getirdi: "Beşiktaş Galatasaray hakkında yazar mısın?" Kendisini kırmamak için, "tlginç olmaz" diyemedim. Gerçi bir zamanlar "Beyoğlu" diye bir yazı dizisi hazırlarruştım. 1lerde de Eyüp ve çevresindeki değişiklikleri yazmayı tasarlıyordum; ama fazla özellikleri olmayan Beşiktaş ve Galatasaray'ı yazmak bana pek ilginç gelmemişti. Kim okurdu böyle şeyleri?.. "Bilmem ki ilginç olur mu?" demekle yetindim. Lütfü Tınç da "Savaşı bilmiyor musun?" diye karşılık verdi. Savaşı biliyordum tabii. ABD'nin Libya'ya saldırısını bilmeyen mi kalmıştı?.. Aradaki ilişkiyi anlamamakla birlikte, "Biliyorum tabii" dedim. Peki bu konuda yazabilir misin? Yazamam. önce gidip görmem lazım. Neden Nilay (Karman) yazmıyor?.. Nilay Libya'da biliyorsun... Peki savaş nerede? lnönü Stadı'nda... Lafın burasında, benden istenilenin Beşiktaş Galatasaray "savaşı" olduğu ortaya çıktı... ... Ve ansızın spor yazarlığım depreşti. Ne de olsa 5 yıl kadar gazetemizin spor servisinde çalışmam vardı... Bu beş yılın son günlerinde 11 biten bir maçı gazeteye "21 llgisiz' gözüyle bitti" diye bildirdiğim için aynı zamanda iyi bir futbolcu olan Abdülkadir Yücelman tarafından Islihbarat Servisi'ne "şutlanmıştım" "Yazanm" dedim ama şimdi düşünüyorum da yazacal fazla bir şey bulamıyorum. Kurallarda bir değişiklik olmadıysa on birerden 22 kişi çıkıp bir topu birbirlerinin kalesine sokmaya çalışacaklar. Akıllarını önceden peynir ekmekle yemiş olan 40 bine yakın kişi, yatağı yorganı sırtlayıp stat kapısı önünde kuyruğa girecek ve bundan sonrasını köfte, sucukekmek, lahmacun, kokoreç yiyerek geçirecekler... Sonra maç başlayacak ve 90 dakika boyunca siyah giysili bir adamın eşcinsel olup olmadığı tartışılacak... Bu arada top bir rastlantı sonucu kalelerden birine girerse, stadı dolduranların yarısına yakını, siyah giysili adamın eşcinsel olduğuna kesinlikle inanacak ve bu düşüncelerini bağıra bağıra belirtecekler... (Hele gol penaltıdan atıldıysa). Gazetemizde de bazı şeyler olacak. örneğin Hıncal Uluç ve Abdülkadir Yücelman iki gün boyunca yemeden içmeden kesilecek, birinin (Hıncal) mide ağrıları azarken, diğerinin (Abdülkadir) şekeri yükselecek. Birinci sayfamızı hazırlayan Ali l Acar'ın dizgiye gön derdiği "Galatasaray, Libya'ya saldır d ı " şeklindeki başhk, düzeltmenler tara fından " A B D Beşiktaş'a saldır dı" şeklinde düz eltilecek... Sayfa pro vasını gören Genel Yayın Yön etmenimiz Hasan Cemal de iki tarafa birden saldıracak... D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle