01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 20 SÖYLEŞİ Dünya Bankası’nın politikalarını etkilemeleri için gerekli materyalleri sağlamaları konusunda çok para ve zaman harcadık. Cumhuriyet Enerji: Küresel düzeyde bir genel ağdan söz ediyorsunuz, küresel düzeyde bir hareket söz konusu olabiliyor mu? Boys: Eğer su ve enerjide özelleştirmeye karşı bir mücadeleden bahsediyorsak, bu küresel bir politikadır ve biz küresel bir direniş örgütleyebiliriz. Fakat bu ülkeye göre değişir ve her ülkedeki sendikanın gücüne bağlıdır. yalanıdır. Bu şirketlerce yeni sermaye yatırımı yapılmaz. Sermaye kullandıkları durumlarda bu sermaye, her zaman kamu kredilerine, devlet garantilerine, kalkınma bankaları, hatta ticari bankalar aracılığıyla kamu kaynaklarına erişime dayanmaktadır. Bu ise kamu yararı açısından daha ucuz değildir. Dolayısıyla biz ülkeden ülkeye, ihtiyaç halindeki insanlara modern enerji hizmetlerine erişime ilişkin vaatlerin yerine getirilememesi anlamına gelen yeni sermaye girişi vaatlerinin gerçekleştirilememesine tanık olduk. Küresel Sendika Federasyonu PSI Enerji Uzmanı David Boys enerji alanındaki özelleştirmeleri Cumhuriyet Enerji’ye değerlendirdi ‘Enerjide özelleştirme sermaye girişi sağlamaz’ “Gelişmekte olan ülkelere dönüp, felaketin bu ülkeler için ne anlama geldiğini açıklamama izin verin. Çünkü özelleştirmeler bir çift varsayım ve vaatle geliyor. Varsayımlardan bir tanesi, özelleştirmede ülkenize çok önemli miktarda sermaye girişi olacağıdır. Bu gerçekleşmez. Bu belki de özelleştirmecilerin bunlar ister bankalar, ister uluslararası örgütler, hatta korporasyonlar olsun en büyük yalanıdır.” Banu SALMAN EMO Basın Danışmanı Oğuz TÜRKYIMAZ Makine Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı ünya üzerinde 150 ülkeden 650 sendikanın üye olduğu, yaklaşık 20 milyon çalışanı temsil eden küresel sendika federasyonu Uluslararası Kamu Hizmetleri (PSI) Enerji Uzmanı David Boys, enerji alanında yapılan özelleştirmeleri “bir felaket” olarak nitelendirdi. Boys, işçiler ve sendikalar için kötü olan özelleştirmelerin, enerji sistemlerinin istikrarını sağlamakla sorumlu hükümetler için de kötü olduğuna dikkat çekti. “Piyasa, enerji sistemlerinin kurulabilmesi için yeterli güvenilirliğe sahip olmayan, güvensiz bir ortamdır” diyen Boys, gelişmiş ülkelerde yapılan özelleştirmelerin rekabeti artırma hedefinin tersine çok büyük şirketler elinde yoğunlaşmaya neden olduğuna dikkat çekti. Gelişmekte olan ülkelere söylenen “özelleştirme ile ülkeye önemli miktarda sermaye gireceği” vaadini “büyük bir yalan” olarak değerlendiren Boys, “Bu şirketlerce yeni sermaye yatırımı yapılmaz. Sermaye kullandıkları durumlarda bu sermaye, her zaman kamu kredilerine, devlet garantilerine, kalkınma bankaları, hatta ticari bankalar aracılığıyla kamu kaynaklarına erişime dayanmaktadır. Bu ise kamu yararı açısından daha ucuz değildir” diye konuştu. PSI Enerji Uzmanı David Boys, enerji alanında dünyada sürdürülen özelleştirme uygulamaları ve karşı mücadeleye ilişkin Cumhuriyet Enerji’nin sorularını yanıtladı. Cumhuriyet Enerji: Öncelikle PSI’nın kuruluşu ve faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz? Boys: PSI küresel bir sendika federasyonudur. 100 yıl önce Avrupa’da enerji, su ve belediye işçilerinden oluşan bir yapı olarak kurulduk. Şu anda toplamda 150 ülkede yaklaşık 20 milyon işçiyi temsil eden 650 üye sendikamız var. Örgüt yapımız bölgelere dayanır. Küresel düzeyde her 5 yılda bir toplanan ve geniş politika hatlarının belirlendiği bir kongre aracılığıyla çalışırız. 17 bölgesel ofisimiz var. Uluslararası merkezlerde belirli endüstrilerden sorumlu görevlilerimiz var. Ben enerji, su ve çöp/atık alanında kamu hizmeti veren endüstrilerle, ayrıca emeklilik fonlarıyla ilgileniyorum. Sağlık, belediye, kamu yönetimi ve ayrıca küresel yönetişim dediğimiz sektörden sorumlu görevlilerimiz var. Küresel yönetişim kamu yönetiminin içinde ve çok fazla çok uluslu işveren yok. Fakat bizim işimizin koşullarını doğrudan etkileyen bir takım çok uluslu organizasyonlar var. Bunlar arasında en bilinenleri Dünya Bankası, artan biçimde etkin olan Dünya Ticaret Örgütü, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Avrupa Birliği (AB), Avrupa Standartlar Komitesi (CEN), Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) ya da Güney Amerika Ülkeleri Ortak Pazarı (MERCOSUR) gibi bölgesel ticaret örgütleri. Bu bölgesel ve küresel organizasyonlar, işçilerin koşullarını ağır bir biçimde etkilemektedirler. Sendikalarımıza bu küresel örgütlerin özellikle de muhtemelen en etkin olan ENERJİ ENERJİ ENERJİ ‘Enerjide özelleştirme bir felaket’ Cumhuriyet Enerji: Enerji sektöründe özelleştirmeyi nasıl tanımlıyor ve sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz? Boys: Bir felaket olarak tanımlıyorum. Sonuçlarından biri işçi haklarının azaltılması, çalışma koşullarının kötüleşmesidir: Eğitimde olsun, sağlıkta olsun, sosyal güvencelerde olsun… Özelleştirme işçiler ve sendikalar için çok kötüdür. Enerji sistemleri için ve enerji sistemlerinin istikrarını temin etmekten sorumlu hükümetler için de kötüdür. Piyasa, enerji sistemlerinin kurulabilmesi için yeterli güvenilirliğe sahip olmayan, güvensiz bir ortamdır. Cumhuriyet Enerji: Özelleştirme ve piyasanın yeniden yapılandırılmasını ve tüm liberalleştirme süreçlerini göz önüne alırsak AB özelinde bunun sonuçlarını değerlendirir misiniz? Boys: Sonuç bence çelişkili. Komisyon amaç olarak rekabeti arttırmayı koydu. Sonuç, tam tersine, birleşmeler ve satın alımlar yoluyla işleticilerin birkaç çok büyük şirkette yoğunlaşması biçiminde oldu. İş alanı açısından bakıldığında, AB’de en az 300 bin iş alanı, özelleştirme gündemi nedeniyle kayboldu. ‘Sermaye geleceği yalanı’ Gelişmekte olan ülkelere dönüp, felaketin bu ülkeler için ne anlama geldiğini açıklamama izin verin. Çünkü özelleştirmeler bir çift varsayım ve vaatle geliyor. Varsayımlardan bir tanesi, özelleştirmede ülkenize çok önemli miktarda sermaye girişi olacağıdır. Bu gerçekleşmez. Bu belki de özelleştirmecilerin bunlar ister bankalar, ister uluslararası örgütler, hatta korporasyonlar olsun en büyük ‘Enerji piyasası lobilere dayalı’ Bu Avrupa’da özelleştirme sürecinin belki de en çok göze çarpan etkisidir, çünkü ister 15 üyeli AB, ister 27 üyeli AB olsun, bu ülkeler büyük oranda zaten modern enerji hizmetlerine yüzde 100 erişime sahiptirler. Burada özelleştirmenin etkisi, insanları daha önce sahip olmadıkları erişimden mahrum etmekten ziyade, daha çok kaynakları yönlendirmeye yöneliktir. Bu nedenle Avrupa’daki sahnede, özelleştirme gündeminin elektrik sektörünün yeniden yapılandırılması kadar etkili olmadığını ve teorideki piyasanın halen oluşmadığını ancak rekabetin gerçek olmadığını, piyasanın halen gizli anlaşmalara ve lobicilik faaliyetlerine dayalı bir oligopol, bir kartel olduğunu görebiliriz. Oldukça fazla bir biçimde mevcut mal varlıklarının/hisselerin birleştirilmesine ve satın alınmasına tanık oluyoruz. Birleşme ve alımlar söz konusu olduğunda hiçbir zaman gündeme yeni kaynaklar getirilmiyor. Birleşmelerin maliyeti tipik bir biçimde bankacılara, komisyonculara, avukatlara gider, yeni santrallara yatırıma veya mevcut santralı işletmeye değil. Dolayısıyla birkaç ülkede, yeni kapasiteye veya bakıma yönelik yatırımın olmaması esasen bazı kara delikler yaratır ve sistemin istikrarının bozulmasına neden olur. ‘Özelleştirme ucuzluk sağlamadı’ Yine AB’de şunu gösterebiliriz: Piyasa ve rekabet denilen vaat veya varsayım daha düşük fiyatlar getirebilir miydi? Hayır, bu olmadı. Dolayısıyla, Avrupa Komisyonu’nun politikalarını satmak için yaptığı varsayımların hepsinin birbiri ardına yanlış olduğu ispatlandı. Birçok şeyin vaat edildiği ve D ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle