Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 AĞUSTOS 2006 / SAYI 1065 9 Bedeninizin dili ne diyor? Beden dili, "Kaç dil biliyorsunuz" sorusuna cevap verirken pek hesaba katılmayan bir dil. Oysa bu "beden" denilen şey kendi dilinde, hem de hiç susmadan konuşuyor. Duygu ve düşüncelerinizi, anlık bir tepkinizi, hayattaki duruşunuzu anlatabiliyor. Ağzınızdan çıkanların tam tersini söyleyebiliyor ya da kelimeler yetmediğinde yardıma koşup dediklerinizin altyazısı olabiliyor. Hatta konuşurken bedeninizi hiç kullanmamanız bile bir şey ifade edebiliyor... Beden dilini cinsiyetin, toplumsal ve ahlaki kuralların etkilediğini de unutmamak gerek. Yani bilinçli ya da bilinçsiz herkes beden dilini az ya da çok kullanıyor. Bütün bunlar akla şu soruyu da getiriyor: Acaba aklın kelimeleri, duygusal ve içgüdüsel hareketlerin, bedene hükmeden kuralların gölgesinde mi kalıyor? Beden dili uzmanı İnci Beydeşman, tiyatro yönetmeni Emre Koyuncuoğlu, habercispiker Banu Güven beden dilini anlatıyor... Orçun Can Okan BANU GÜVEN (Habercispiker) Açık etmek ya da gizlemek... Uzun yıllar muhabirlik yapan, iletişim konusunda deneyimi olan ve popüler bir spikersiniz. Hayatı bu kadar iletişim üzerine kurulu birisi olarak beden dili kullanımında dikkat ettiğiniz noktalar neler? Yaptığım işte karşınızdakinin üzerinde nasıl bir izlenim bıraktığınız çok önemli. Bu yüzden muhabirlerin beden dillerine, ifadelerine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Televizyonda bu işi yaptığınızda ise işin içine görsellik de giriyor. Bir haberci olarak haberin önüne geçmeden, ekstra mimik katmadan, derli toplu, ciddi bir duruşla haberi paylaşmaya çalışıyorum. Bir anonsu okurken yüz ifadeniz eğer nötr olmanın biraz ötesine geçerse, haberi bilerek bir mimikle veya gülümsemeyle bitirirseniz bu, dediklerinizin üzerine bir yorum katmaktır. Bu, kendinizi o yorumu yapmaya hakkı olan biri olarak gördüğünüz, izleyiciyi yönlendirmek istediğiniz ya da izleyicinin dikkatini çekmeye çalıştığınız anlamına gelir. Habercilikle ilgili bir eksiğiniz var da, o eksiği mimiklerle kapatmaya çalışıyor da olabilirsiniz. Sizce izleyici haber sunan kişinin haline, tavrına ne kadar dikkat ediyor? Bazen şaşırtan ölçüde önem veriyor. Bir keresinde bir dergi çekimi için muhabir ve fotomuhabir arkadaşla beraber dışarıdaydık. Bir izleyici geldi ve “Beş karış suratla haber sunuyorsunuz, biraz gülsenize” dedi. İzleyicilerden gelen yorumlara kulak kabartırım, ama Ankara’dan gelen siyasi bir haberi ya da Şemdinli’de olan biteni anlatırken ne yapılabilir ki. Banu Güven... İnsanlar nedense ekranda hep gülen bir yüz arıyor, ama eğer haberin komik bir tarafı yoksa sunarken bir taraftan da gülücük atmak yaptığımız işle ne kadar örtüşür? Sizce beden dili en çok ne tür durumlarda devreye giriyor? Bence içgüdüsel anlamda, kelimelerin yetmediğini düşündüğümüz an devreye giriyor. Eğer işin içinde bir gayret varsa, bu vermek istediğiniz izlenimi pekiştirme aracı da olabilir, aslından farklı bir izlenim verme aracı da. Beden dili bir şeyleri açık da edebilir, örtmek için de kullanılabilir. Bu, ne kadar usta olduğunuza, bedeninizi ve zihninizi ne kadar uyum içerisinde kontrol edebildiğinize bağlı. EMRE KOYUNCUOĞLU (Tiyatro yönetmeni) Bedene öğretilenler... Bir tiyatrocu olarak beden dili sizin için ne ifade ediyor? Benim için beden dili, bir anlatım dili. Diyelim ki kafanı kaşıyorsun. Bu hareket, “şaşkınım” kelimesinin görsel ve bedensel dile çevirisi oluyor. Bir de “üşüdüğünde titremek” gibi durumlar var. Sana “Titrememe rağmen üşümüyorum” desem, hangisine inanacaksın? Gerçekten üşüme hissini duymuyor, o hisle ilgilenmiyor olabilirim. Titreyip de üşümüyor olmam da karşı tarafa başka bir bilgi veriyor. Kısacası beden dili söze zenginlik katar. İnsanlarda gördüğünüz ve dikkatinizi çeken bir beden dili kullanımı var mı, el kol hareketleri mesela? İnsanları, en temelde enerjisi dışa dönük ya da içe dönük olarak görebiliriz. Her insanın ruhuyla ve fiziksel varoluşuyla alanını belirleme hali farklıdır. Taksicilerin, sürücülerin el kol hareketlerini ifadelerine eklemeleri belki de yaşamsal alanlarının sıkışmışlığından... Bu yüzden kendilerini ortaya koyma, tanımlama biçimleri dışa dönük. Çok enteresan şeylere de rastlıyorum. Mesela Akademi İstanbul’da bir dönem, hareket dersine giriyordum. Oyunculara “Ayaklarınızı yere omuz hizasında bir genişlikte basın ve böyle oturup kalkın” dediğimde bütün kızlar dizlerini birleştirerek oturup kalkmaya çalışmışlardı. Çünkü onlara, çocukluklarından beri bacaklarını kapalı tutmaları gerektiği öğretilmiş. Dizlerini sakatlamamaları için oturup kalkmayı yeniden öğrenmeleri gerekiyordu... Kadınlarda en çok rastladığımız hareketlerden biri saçlarıyla oynamaları. Neden sizce? Saçla oynamak, bence kadın kimliğini öne çıkarmak demek. Mesela, Ibsen’in “Hedda Gabler” oyununda kadınsı iktidar oluşturma durumu saç tanımlamalarıyla anlatılır. Bu öğrenilmiş bir şey, ama sanırım sadece bizimle değil, kadın olmakla da ilişkisi var. Öğrenilmiş bir başka davranış biçimi olarak göz kullanımından söz edilebilir. Bazı kadınlar hep gözlerini devirir, konuşurken yere doğru bakarlar. Oysa, konuşurken insanın gözünün içine bakmanın güçlü ve net bir anlatımı vardır... Emre Koyuncuoğlu... İNCİ BEYDEŞMAN (Beden dili uzmanı) Davetkâr ve itaatkâr beden Türk toplumundaki beden dili kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Kanımca kendimizi sözlerle iyi ifade edemiyoruz ve bu gerçeğin üstünü sıkça aşırıya kaçarak beden dili ile kapatmaya çalışıyoruz. Başlıca iki gruptan söz edebiliriz. Biri konuşurken karşısındakine doğru eğik, vücudunun üst kısmı, elleri kolları oynayan, iletişim kurmak isteyen grup, diğeri de ellerini yumruk yapan, ağızlarını büzen, kaşlarını çatan agresif yapılı grup. Yani bizde genel olarak el kol hareketlerine sıkça başvuran ama gözlerini kullanmaktan kaçınan bir beden dili kullanımı var. Çünkü karşı cinsle göz teması kurmak, erkekler için taciz eden, kadınlar içinse davetkâr bir imaj çizebiliyor. En çok bastırılmış cinsellik beden dili kullanımlarında kendini gösteriyor. Kadını “davetkâr” yapan hareketler arasında rahat oturmak, dik durmak da var mı mesela? Evet. Genç kızlar karşılarındakiyle dik oturarak iletişim kurmaya çalıştığında “davetkâr” bir tutum sergiliyor muamelesi görüyorlar. Tavırları edeple bağdaştırılarak bacaklar kapalı, kambur oturmaya, bir anlamda itaatkâr olmaya yönlendiriliyorlar. Kız çocuklarına daha çok, beden dilini söz dinleyen, az konuşan, emirleri yerine getiren insan modeli yönünde kullanmaları öğütleniyor. Bu da onların kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmalarını engelleyen bir tutum. Peki erkekler nasıl? Erkekler daha şanslı, ama onlar da cinsellik söz konusu olduğunda beden dillerine ket vuruyor, çünkü öyle yetiştiriliyorlar. Bu yüzden de karşı cinsle rahat ilişkiye giremiyor, cinsel İnci Beydeşman... açlık çekiyorlar. CUMHURİYET 09 CMYK