Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 AĞUSTOS 2006 / SAYI 1065 5 EDİTÖR’DEN Çocukların kendi zamanları vardı, yetişkinlerin içinden çıkıp gittiği, unuttuğu, geri dönemediği, “içimdeki çocuk” masalına rağmen boşluğunu bir türlü dolduramadığı... O zaman çalındı! Lübnan’da öldürülen çocuklar, Güneydoğu’da mayına basarak patlayan çocuklar, İstanbul’da sokağın dilini ana dilleriyle takas eden çocuklar, akranlarının gözlerinden de düştüler... Gerçekle, bilgisayarda oynadıkları oyun arasındaki fark hızla kapandı. Çocuk zamansız kaldı! UNICEF raporu Lübnan, İsrail ve Gazze’de en çok çocukların hasar aldığını vurguluyor. Birleşmiş Milletler’in raporu dünyada 275 milyon çocuğun ailelerinin fiziksel, cinsel ya da psikolojik şiddetine uğradığını söylüyor. Ülkeler sıralamasında Türkiye yüzde 24.8’le birinci. Nasıl olsa çocuk ölümlerine de alışılıyor! Mailler akıyor, katlanarak, kullanıcısının çocuk olabileceği hesaba katılmaksızın... Birileri, “unutmayın” demek adına, parçalanmış, yanmış, eli annesinin avucunda kaybolmuş ölü çocuk fotoğraflarını gönderiyor... Baktıkça görüntü de çürüyor oysa, mide bulantısı geçici bir durum, alışılıyor, öfke yatışıyor. Bir başkası, bir ünlünün internete düşmüş sevişme görüntülerini beş dakika, on dört saniyelik bir “eğlence” için tanıdık tanımadık herkese postalıyor, o diğerine, diğerlerine... Çocuk gözleri bu görüntüyü parçalara ayırıyor, bakıyor, sıradanlaştırıp, olağanlaştırıyor. İki ayrı görüntünün şiddetini eşitliyor, daha gerçek bir şiddetin boşluğuna düştüğünü fark edemeden... Çocuk yetişkinlerin zamanına sızıyor! Peki zamanları çocuklara iade edilebilir mi? Belki! Yetişkin zamanının hızını keserek, durarak, soluklanarak, ama ille de kafa tutarak... Tam da bugün kafa tutma zamanı. “İstanbul İl Koordinasyonu” adı altında toplanan, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi partilerin düzenlediği miting bugün 15.00’te, Kadıköy Meydanı’nda yapılacak. Konu elbette savaş... İsrail devlet terörü, ABD emperyalizminin Ortadoğu’yu işgal planı kınanacak, AKP hükümeti sınır dışına asker göndermemesi konusunda uyarılacak... Şimdi oturduğumuz yerden haberleri okuyarak, izleyerek, maillere yüklenen görüntülere derin iç çekişlerle bakarak yaşadığımız “yabancı keder”den kurtulma zamanı... Oradaki, buradaki, şuradaki, çok da benimsediyseniz “içinizdeki çocuk” için... Çocuğa zamanını iade etmek için! Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Lübnan’ı kim inşa edecek? Houssam Chahin, bir Lübnanlı. Greenpeace Lübnan ve Arap Bölgesi Kaynak Geliştirme Müdürü. İsrail’in Lübnan’ı bombaladığı altıncı günden beri İstanbul’da. 15 yılı iç savaşla geçtiğinden, aynı şeyleri yaşamaktan korkmuş. Ateşkes sağlansa da, korkuları devam ediyor. En çok da Lübnan’ın yeniden bir iç savaşa sürüklenmesinden korkuyor. Bir de arkadaşlarının “ülkeyi terk edeceğiz” demelerinden. “Ben” diyor, “mümkün olduğunca çabuk ülkeme dönmek istiyorum”. Esra Açıkgöz oussam Chahin, bir Lübnanlı. Annesi Sünni, babası Şii. Bütün hayatını Beyrut’ta geçirmiş. Doğduğu yıl iç savaş başlamış. 15 yıl bu savaşın içinde yaşam mücadelesi vermiş. Yine de hayatta kalmayı başarmış, ümit etmeyi de. Üniversitede pazarlama eğitimi alırken Greenpeace’te gönüllü olarak çalışmış. 1999’da da Greenpeace’de Lübnan ve Arap Bölgesi Kaynak Geliştirme Müdürü olmuş. Tek isteği, ülkesinin kalkınmasına katkıda bulunmak. Tam bunu başarmaya başladıklarında, ikinci bir darbe ile karşılaşmış; İsrail’in saldırıları. Chahin, şimdi İstanbul’da, ülkesine dönmek için ateşkesi bekliyor... Biz bu haberi hazırlarken İsrail ateşkesi kabul ettiği halde, hâlâ Lübnan’ı bombalamaya devam ediyordu. Ateşkesin yürürlüğe girmesine 45 dakika kala Lübnan’ın doğusundaki bir köyle, Sayda’daki Filistinlilerin mülteci kampı Ayn El Helva’yı vurdu. Sonuç, iki ölü, dokuz yaralı. İsrail, Lübnan’a yönelik deniz ve kara ablukasının süreceğini duyurdu, Hizbullah ise İsrail saldırmadığı sürece ateşkese bağlı kalacağını. Bütün bunların ardında kalan ise öldürülen çoğu sivil ve çocuk 1100 Lübnanlı, 109’u asker, 40’ı sivil toplam 149 İsrailli. Gündem çabuk değişiyor, İsrail’in tavrı da. Pazara, haber elinize varana kadar neler olacağı bilinmez, ama değişmeyen bir şey olacak, Chahin’in ülkesi için endişesi ve ümitleri... Bir de ateşkes sağlansa da yıkıma uğramış bir ülkenin gerçekleri... Fotoğraf: Vedat Arık H İç savaştan size neler kaldı? O zamanlar çocuktum ve çocuk olarak savaşın ortasında bulunduğunuzda fazla bir umudunuz olmuyor, yoğun bir kaçma isteğiyle büyüyorsunuz. Yine de her şey düzeldikten sonra umut etmeyi öğrenmiştik. Saldırılar başladığında böylesine büyük çaplı bir işgal olacağının farkında mıydınız? Herkeste hem bir kızgınlık hem de bir tedirginlik vardı. Kimse İsrail’in bu kadar tepki göstereceğini, büyük bir saldırıda bulunacağını beklemiyordu. Hizbullah’tan beklenense, dünya liderleriyle birlikte büyük bir masa toplantısı yapması ve durumu çözmesiydi. Savaş başlamadan iki gün önce erkek kardeşim lösemiden öldü. Bir gün sonra cenazesi yapıldığında bombalamalar yüzünden kimse cenazeye gelmeye cesaret edemedi. 15 yıllık iç savaştan sonra yeniden bu tür bir şey yaşamak istemedim. Saldırıların kısa süreceğini sandığım için yurtdışına çıkıp, kısa süre sonra ülkeme dönebileceğimi düşündüm, ancak umduğum gibi olmadı. Gelmeden önce Lübnan’a nasıl bir hava hâkimdi? 15 yıldır ilk defa Beyrut bomboştu. Beyrut’ta İstiklal Caddesi’ne çok benzeyen bir sokak var. Düşünün ki, İstiklal Caddesi bir gün içinde bomboş oluyor. Büyük bir yalnızlık hissettim. Ofisimizden 500 metre uzaklıkta iki fener bombalanınca ofiste çalışmanın güvenli olmayacağını anladık. Lübnan’dan ayrılmanız bu durumu biraz değiştirdi mi, ne hissettiniz; güven, kızgınlık, daha geniş bir hareket alanı... Kurduğumuz bütün rüyaların yok olduğunu hissettim. Peki neden Türkiye’ye gelmeyi seçtiniz? Türkiye, İsrail, Lübnan ve Malta’nın yer aldığı Greenpeace Akdeniz’de çalışıyorum. Türkiye Greenpeace ofisiyle çok ortak çalışmamız olduğundan sık sık Türkiye’ye geliyordum. Ayrıca Greenpeace Türkiye ofisi, Sınır Tanımayan Doktorlarla ortak bir proje yönetiyor. O yüzden şu anda işim burada. Ortadoğu ile ilgili konularda Türkiye’ye ayrı bir önem yükleniyor. Sizin de Türkiye’den bir beklentiniz var mı? Türkiye, Arap ülkeleri, Lübnan, İsrail, ABD ve AB ile çok iyi ilişkileri olan bir ülke. Bu yüzden barış konusunda çok kritik, önemli bir rol oynayabilir. Lübnan’ın yeniden inşası için hem tıbbi hem de maddi anlamda destek olmalı. ÜLKENİN YENİDEN İNŞASI BEŞ YILI ALACAK Sizce dünya Lübnan’da yaşananlardan ne kadar haberdar? Lübnan’da altyapı tamamen çökmüş. Ülkenin yeniden inşası en azından beş yılı alacak. Dünya, bir şeyler yapmakta çok geç kaldı. Bundan sonra neler yapılabileceği düşünülmeli. Peki çalıştığınız ülkelerin bir ayağında da İsrail var. İsrail halkının düşünceleri neler? İsrailli herhangi biriyle iletişime geçmemiz yasak, fakat aldığımız duyumlara göre, İsrail’de de barış çağrısı yapılıyor. İsrail’de Hizbullah’ın saldırıları sırasında ölen Araplar da var. Biraz sorumluluk duygusu ve vicdanı olan her insanın savaşı durdurmak için bir şeyler yapması gerektiğine inanıyorum. Korkularınız neler? En çok, ülkede çıkabilecek fikir ayrılıkları korkutuyor. Ülkenin bir kısmı Hizbullah’ı destekliyor, diğer kısmı ise karşı. Her şey durulduktan sonra bu fikir ayrılıkları çatışmaya dönüşebilir ve bu da ülkeye yeni bir iç savaş getirebilir. Savaş haberlerini bizim izlememizle sizin izlemeniz kuşkusuz ki farklıdır... Geride bıraktığım insanlar için çok endişeleniyorum, arkadaşlarımla, ailemle her gün konuştuğum halde... İnsanların İsrail için büyüttüğü öfke ve nefret beni endişelendiriyor. Konuştuğum arkadaşlarımın söylediği ortak düşünce, savaş biter bitmez, Lübnan’ı terk edecekleri ve asla geri dönmeyecekleri. Onlar giderse, Lübnan’ı yeniden kim inşa edecek? Ben, mümkün olduğunca çabuk ülkeme dönmek istiyorum. Peki internette dolaşan bir fotoğraf var... Beyrut’un savaştan önceki ve sonraki halini gösteriyor. Evet... Oradaki çöken evlerden biri benim ailemin eviydi. Bu savaş yüzünden tanıdığınız birini kaybettiniz mi? Tanrı’ya şükürler olsun ki, hayır... Gelecek için umutlarınızı ne kadar büyütebiliyorsunuz? Başka seçenek yok. Savaş insanları hiçbir yere getirmeyecek. Ya Ortadoğu’da insan kalmayana kadar sürecek ya da barış olacak. Sonuç belirsiz, umutlarımız az, ama tek çare bu. Bir Greenpeace üyesi ile konuşunca, savaşın çevrede yarattığı tahribatı sormadan geçemeyeceğim. En son, Akdeniz’e dökülen 15 bin varil petrolden bahsediliyordu. Evet, bu da savaşın diğer bir yüzü. Dökülen petrol sadece Lübnan’ı değil, bütün Doğu Akdeniz kıyısını etkileyecek. Ayrıca, İsrail’in uranyum kullandığına dair duyumlar aldık. Bombalanan bazı fabrikalar, örneğin plastik fabrikası aşırı derecede toksit maddenin ülkeye yayılmasına sebep oldu. Ateşkes sağlanır sağlanmaz araştırmalar yapacağız. Fotoğraflar, Beyrut’un savaştan öncekisonraki hali. Sağdaki yıkık evlerden biri de Houssam Chahin’in ailesine ait. Cumhuriyet DERGİ* İsrail’in saldırısından kaç gün sonra Türkiye’ye geldiniz? Altı gün sonra... Önce karayolu ile Suriye’ye geçtik, oradan da İstanbul’a uçtuk. Bombalamalardan önce Lübnan’da durum neydi, nasıl bir hava esiyordu? Aslında bu eski bir hikâye. 15 yıl Beyrut’ta iç savaşın içinde yaşadım. Bu süreçte İsrail’le ufak tefek çatışmalar yaşanmıştı, ancak hiçbiri bir aydan fazla sürmemişti. İç savaştan sonra özellikle benim gibi genç insanların tek isteği barış olması ve ülkeyi yeni baştan inşa edebilmekti. Hep beraber bunun için çabaladık. Sadece ülkeyi değil, rüyalarımızı ve inançlarımızı da yeni baştan inşa ediyorduk. Politik, ekonomik bir istikrar olmamasına rağmen bir ümidimiz vardı. Lübnanlılar eğlenmeyi ve yaşamayı çok severler, bununla tanınırlar. Biz de bu süreçte, savaşa ve bütün bu kargaşaya rağmen yine de yaşamaya, mümkün olduğunca eğlenmeye, alışveriş yapmaya çalışıyorduk. Korkularımız da yüksekti, ama bir şeylerin düzeleceğini düşünüyorduk ve bu savaş gelip her şeyi yok etti. Peki güvenli bir yer var mıydı? Beyrut’un içi nispeten daha güvenliydi. Aileniz hâlâ orada mı? Anne ve babam Beyrut’un içindeler, evimiz yıkıldığı için annebabalarının yanına taşındılar. Geri kalanlar ise dağda bir Hıristiyan kentindeler. Çünkü Hıristiyan kenti nispeten daha güvenli, oraya saldırmıyorlar. Onlarla haberleşebiliyor musunuz? Evet, her gün ve iyiler. Günde dört saat elektrik veriliyormuş; su, benzin ise bulunması zor maddeler. Pek çok insan, Beyrut çevresindeki okullara sığınmış. Bir milyon insan ise kendi ülkelerinde mülteci durumunda. İç savaşta evimizi kaybetmiştik, sonra tekrar inşa ettik. Bu savaşta yine yıkıldı. Tekrar aynı sayfaya döndük. Bu bizde şöyle bir psikoloji yaratıyor, gidebileceğimiz çok yer yok. Bir noktadan başka bir yere giderken bile içimizde her an vurulabileceğimize dair bir korku oluşuyor. O yüzden de hayatımızda resmin bütününü göremiyoruz, küçük düşünmeye, sadece bir karenin içinde yaşamaya başlıyoruz. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu / Mustafa Doğan (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 05 CMYK