02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 MART 2006 / SAYI 1043 7 Matah zannetmiyor, çünkü MATAH Bengü Çetinkaya ağdaş Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden Balkan Naci İslimyeli 35. sanat yılını kutluyor. Üç yıla yayılan bir dizi etkinlikle kutlanacak programda ortak tema, giysi. Sergide, sanatçı, çividen bigudiye, tıraş bıçağından sigara izmaritine, banyo paspasından örgü şişine kadar, günlük kullanımdaki pek çok malzemeden yararlanarak ürettiği kadın ve erkek giysilerini sergiliyor. Ancak amacı tasarım yapmak değil, modanın insanları tek tipleştirmesini hicvetmek, insanları ve modacıları kışkırtmak, özgürleştirmek... Bu sizin giysiyi irdelediğiniz ilk sergi değil, ama doğrudan giysi ürettiğiniz ilk sergi. Bu bir aşama olarak yorumlanabilir mi? Giysi, benim resimlerimde, figüratif çalışmalarımda başlangıcından beri, zaten bir gösterge, bedensel anlatımın ifade unsurlarından biri olarak yer almıştır. İlk defa giysiyi bir tuval biçimine yahut tuvali bir giysiye dönüştürme eylemini 1990’da New York’da açtığım “Deli Gömleği” sergisiyle başlattım. Bunun öncesi de var, ama çok geniş çaplı bir giysi koleksiyonu, bir giysiheykel tasarımı hep ertelediğim, ama aklımı kurcalayıp duran bir projeydi, birdenbire fışkırdı. Giysi, sanat, moda arasında nasıl bir ilişki söz konusu size göre? Aslında içinde zekâ, derinlik, cesaret, ruh olan her şey bir sanat yapıtıdır. Ben bu nitelikleri taşıyan her giysiye bir sanat ürünü olarak baktım, ama çok sayılı modacılar için, örneğin bir Jean Poul Goutier’nin, Iseymiyake’nin tüm kariyeri için, bunu söyleyebilirim. Moda ticari bir alan, bir lüks tüketim alanı. Beni bu yanıyla hiç ilgilendirmiyor. Ben modayı burada bir hiciv unsuru olarak kullanıyor, kendi alanıma çekiyorum. Yani modanın vitrinini kullanarak kendi sanatımı yapıyorum. Sanatçı ile moda tasarımcısı arasındaki çizgiyi “hiciv” dediğiniz duruş mu belirliyor? Bütün çizgiler gibi, o çizgi de günümüzde silinmek üzere. Tasarımcılar sa Ç natla flört ediyorlar, sanatçılar tasarımcı gibi düşünüyorlar. Çünkü devasa boyutta, yapısal problemleri olan projelerle uğraşıyorlar. Bunların içine yüksek teknoloji giriyor, sosyal bilimler giriyor, matematik giriyor. Yani sanat tasarıma, moda sanata göz kırpmaya başlamış durumda. Onun için ben aralarında kalın bir çizgi olduğunu düşünmüyorum. Ama mutlaka bir ayırım saptamak gerekirse, bence, tasarımcının faydacı, pragmatist, sonuç almaya yönelik bilimsel bir tavrı var, sanatçının ise, işi her zaman kuşku uyandırmaya, tartışmaya ve soru açmaya yönelik. Balkan Naci İslimyeli, 35. sanat yılını üç yıla yayılan bir dizi etkinlikle kutluyor. “Matah” sergisi de bunlardan biri. İslimyeli, modanın vitrinini kullanarak tüketim kültürünü gündelik ve taklit malzemeler aracılığıyla eleştiriyor. Arapça’daki anlamını da kullanıyorum, Türkçe’deki küçültücü anlamını da. Bir de, seçtiğim arenaların ilk hecelerinden oluşan bir toplam olduğu için kullanıyorum. Nereler oralar? Mahmutpaşa ile Tahtakale. Malzemeleri tamamen buralardan aldım. istiyorum, bu bir, ikincisi de hazır maddenin, readymade’in kullanımına da farklı bir boyut getirmek istiyorum. İşlevi ikiye katlayarak ve kendi amaçları dışında kullanarak hazır maddenin (modernizme yol açan) anlamını değiştiriyor, tersyüz ediyorum. Önce konu mu, yoksa biçim mi geliyor çalışmalarınızda? Çok şaşırtıcı bir şey, ben hep obje toplarım, sanki onları, hayatın vahşetinden, tüketiciliğinden, savurganlığından korumak ister gibi. Bunları aslında sanatçının bilinçaltı topluyor. Sizin bile tam şekillendirmediğiniz, gizli bir projeye sizi hazırlayan bir bilinçaltınız var. Örneğin bu projede, benim tek tek topladığım, birbirine yabancı objeler, tanış bir ortam yarattılar, atmosferin bir parçası oldular. Yani hayata bakarken, kadrajınıza aldığınız her şey bir malzeme olarak beyinde toplanır, biriktirilir. Bunlar belli bir tematik doygunluğa ulaştıklarında fışkırırlar. Sergide erkekler için de tasarımlar var. Bunun özel bir nedeni var mı? Moda sektörünün hep kadınlar üzerine çalışması beni sinirlendiren bir şey. Üretimin büyük bir yüzdesini kapsayan bir cinsin, modayla ilişkisi, neredeyse kadınlara oranla, yüzde otuz civarında. Erkeğe ciddi, otoriter, iktidar sahibi pozisyonunu yaratan kalıplar dışında giyim özgürlüğü yok. Renkte bile, son yirmi yıldır erkekler renk kullanabilmeye başladılar. O da televizyon yıldızları, popüler sanatla uğraşanlar. Evet, sokaktaki erkek pembe gömlek giyinemiyor hâlâ. Buna bir tepki olarak, erkekliğin o kadar kolay kaybedilebilecek bir şey olmadığını göstermek, çok cüretkar ve yaratıcı giysilerle de ne kadar erkeksi görülünebileceğini kanıtlamak için bu modelleri hazırladım. Balkan Naci İslimyeli’nin “Matah” sergisi 7 Nisan’a kadar Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde,“Zifir” sergisi ve “Çile” adlı video gösterisi 30 Nisan’a kadar Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi Artvarium Proje Odası’nda izlenebilir. Bilgi için: (0 212 230 19 76) BEDEN VE GİYSİ... Giysi, giymek ne ifade ediyor sizin için? Giysi, başından beri benim için çok önemli. Çok karmaşık bir alan olan giysiler beni çok etkiliyor. Bu sergilerde özellikle giysiyi kullanmamın nedeni; toplumsal bir gösterge, sözsüz bir dil ve tanımlayıcı zarf, yani beden söyleminin önemli bir parçası olması. Bu nedenle çağdaş sanat, insan bedeniyle beraber ve insan bedeninin temsil ettiği tüm değerlerle birlikte, giysiyi de incelemeye başladı. Pek çok sanatçı bu konuda deneyler yaptı, ama ben hazır maddeyi, hani bir pisuarın sanat eseri olarak sergilenmesi dönemiyle başlayan readymade açılımını daha da ileriye götürerek hazır imgeyi dönüştürüyorum. Kendi fonksiyon alanından çıkararak, başka bir işleve transfer ediyorum. Ancak bunu yaparken kendi geleneksel temalarıma, yani “insanmekân, akılyaratı, zaman sorgulaması” gibi temalara giysi serisi içinde alan açıyorum. Serginin adı MATAH nereden geliyor? Matah, Arapça, mal, şey, kişi anlamına gelen bir sözcük. Bizde biraz da küçültücü bir anlamı var. “Kendini pek bir matah zannediyor” denildiğindeki gibi. Aslında pek kıymetli olmayan, ama kendini öyle gösteren bir malzemeyi imleyen bir tavır. Ben burada ham malzeme olarak matahın MODA KÜLTÜRÜ Buraları seçmenizin nedeni nedir? Buraları seçmemin nedeni, serginin konsepti ve vermek istediğim mesajla ilgili. Tüketim kültürlerinde şıklık, kişilik, giysi zarfıyla biçimlenen bir şey ve bizim gibi bireysel anlamda gelişmemiş, birey kültürü edinmemiş toplumlarda, giysinin moda ile, marka ile ölçülen bir değer kıstası var. Ben bunu kırmak istedim. Alt ve orta sınıfın alışveriş ettiği bir tüketim arenasından seçtiğim, günlük kullanım malzemeleriyle veya lüks malzemelerin taklitleriyle, ikinciüçüncü el üretimlerle çok üst düzey şeyler yaratılabileceğini kanıtlamak NİHAT KEMANKAŞLI SERGİSİ Nesnelerle oyun Kadir Aydemir ihat Kemankaşlı yeni işlerini Ankara Siyah/Beyaz Sanat Galerisi’ndeki sergisiyle izleyiciyle buluşturuyor. Sanatçıyla 29 Mart’a kadar açık tutulacak sergiyi ve işlerini konuştuk. Çalışmalarınızın yine nonfigüratif ağırlıkta olduğunu söyleyebilir miyiz? Yüzey resimlerine ağırlık vermişsiniz. İçlerinde gizli cinsel çağrışımlar da yok değil... Ben figüratifnonfigüratif resim diye bir ayrım yapmaktan yana değilim. Sanat, deneysellik üzerine kuruludur. Bunu algılayabildiğimiz zaman figür–nonfigüratif diye bir ayrım kalmayacak. Belki kullandığım renklerden ya da sembollerden cinsel çağrışımlar edinmiş olabilirsiniz. Doğrusu ben de aksini iddia edemem. Nesnelere yeniden hayat veriyorsunuz. Onların görünmeyen yüzlerini fark ettirerek şiirsel uyumsuzluğun peşinde olduğunuzu söyleyebilir miyiz? Nesneleri yeni baştan biçimlendirmekten daha çok, (yaşantımda) oluşum süreçlerini tamamlamamış olanları seçerek yeniden elden geçiriyorum. Sonuçta bambaşka bir nesne çıkıyor karşımıza. Aslında bütün derdim, nesneleri kullanarak iyi ve yeni kompozisyonlar oluşturmak. Bu ister figür, isterse nonfigüratif resim olsun, fark etmez. Nesneler ya da semboller sadece bir araç çalışmalarımda. Küratörler, eleştirmenler, ne kadar ilgilendiriyor sizi? Bana öyle geliyor ki uzak durmak istiyorsunuz... N Bu ülkede eleştirmen sayısı yok denecek kadar az. Kendini eleştirmen sananlara da lafım yok. Eleştirmenleri olmayan bir ülkeden sanat adına çok da fazla bir şey beklememek gerek. Yıllardır aynı sanatçılardan aynı resimleri görüyoruz. Değişim yok. Çünkü eleştiren yok. “Körler sağırlar birbirlerini ağırlar” durumu. Yaklaşık son on yıldır bir de küratör enflasyonu çıktı başımıza. Meğer ne çok sergi organize etmek isteyen insan varmış. Çok da üzerinde durulacak bir şey değil. Türkiye de Avangard sanatçı yok demiştiniz bir röportajınızda. Gerçekten buna inanıyor musunuz? Elbette inanıyorum, hiçbir zaman avangard sanatçımız olmadı. Ayrıca avangard sanat tüm dünyada son bulmuşken, bizde kendini hâlâ avangard sanan sanatçıların olması gerçekten çok gülünç. Bazı sanatçılarımızdan bazı dönemler etkilenilmiştir hepsi bu, abartmamak gerek. Geleneksel olanla, öncül olanı; öncü’den ayırmak zorundayız. Ben avangardım demek, ben sanatçıyım demek kadar kolay değil. Birçok özel ve geniş katılımlı sanat fuarları açılıyor zaman içinde. Burada bulunmanın sanatçı için önemi nedir sizce? Sanat fuarları sanatçıyı ve izleyiciyi bir araya getirmesi bakımından önemli. Plastik sanatların geleneksel ve yenilikçi yaklaşımlarının izlenebilmesi, sanat öğrencileri için de bir şans. Ancak galerilerin “pazar” mantığından kurtulup uluslararası düzeyde ve anlayışta bu işi yapmaları gerekir. Siyah/Beyaz Sanat Galerisi: 0 312 4677234 [email protected] CUMHURİYET 07 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle