Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MART 2006 / SAYI 1043 5 PAZARIN PENCERESİNDEN Peygamber böcekleri Selçuk Erez u hafta TV kanallarından birinde, bir üniversitenin yatay geçişle gelmiş öğrencileri, yurtlarındaki saksı bitkilerinin üstünde besledikleri peygamber böcekleri konusunda Zooloji Fakültesi’nden Prof. Nedim Gökbil’le tartıştılar: Selamünaleyküm Hocam! Çok merak ediyoruz: Peygamber böcekleri hangi çeşit böceklerdendir? Bunların karafatmalardan evrimle türediklerine inanılmaktadır! Evrim diye bir şey var mıdır? Bize “uydurmadır” demişlerdi... Biliyorum. Böyle düşünen, mesela hastalıkların “mikrop” değil “nazar”la bulaştığına inanan da var! Hocam, geçen yaz balkonumuzda iki peygamber böceğinin çiftleşmesini izlemiş, bu çiftleşme sırasında dişi böceğin, erkeğin kafasını koparıp yediğini dehşet içinde seyretmiştik. Peygamber böcekleri, erkeğin kafası koptuktan sonra en aşağı bir saat çiftleşmeyi sürdürmüşlerdi. Bu nasıl yorumlanmaktadır? Bir görüşe göre, erkek böceğin beyninde, cinsel birleşme hareketlerini engelleyen bir merkez bulunmakta, kelle gidince de göğüsteki sinir kümesi bu işi refleks yoldan başarıyla sürdürmektedir. Yani erkek, kafayı takmazsa tutukluk yapmıyor! Başka bir görüşe göre de iyi bir aile babası sayılabilecek bu erkek, kellesini feda ederek oluşacak yavrularına ve onları yumurtlayacak analarına besi sağlamaktadır. Öğrenciler, bu açıklamalar sırasında birbirlerine göz kırpmakta, hocayı pek inanmadıklarını yansıtan bir duruşla izlemekteydiler. Güneş tutulmasının tadını çıkarın... Dünya 29 Mart’taki tam güneş tutulmasına hazırlanıyor. Kimileri için nadir bir gök olayı olan tutulma, kimileri içinse hâlâ felaket alameti. Prof. Doğan Kalafat, “Deprem olur mu” korkusunun yersiz olduğunu söylüyor ve Türkiye’den de geçecek tutulmanın tadını çıkarmamızı öneriyor... Özgür Erbaş B M Hocam bu böceklere neden peygamber böceği deniyor? Bu böcekler, Batı dillerinde “Dua eden Mantis” olarak anılırlar. “Mantis” kelimesi ise Yunanca “peygamber” anlamını taşıyan bir kelimeden türemiştir. Bu böceğin dua etmesi bize aykırı gelmiyor. Zira dişisinin birleşme sonunda bazen erkeğini böyle harcaması, onun namusuna, iffetine verdiği değerle açıklanamaz mı? Nasıl? Bazı arkadaşlarımıza göre bu dişinin kendisine tecavüz eden erkeği öldürmesi bir tür “namus cinayeti” olarak kabul edilebilir! Peki çiftlerden biri kısırsa? Çiftlerden biri kısır olduğu zaman birleşmede kız, erkeğin kafasını koparırsa bu sefer işlenen cinayet, gereksiz yere bakireliğini yitirmiş dişi bir mantis’in, namusunu boşu boşuna lekeleyen alçak bir erkeği haklamış olması nedeniyle yine de bir “namus cinayeti” sayılır! İlk defa duyuyorum! Hocam, araştırdık ve öğrendik ki bunlar yeryüzünde yaygın olarak bulunuyorlar ve genellikle çekirge, bokböceği, tırtıl ve en önemlisi, ufak kuşlar gibi diğer canlıları dikenli kollarıyla yakalayıp yakalayıp yiyorlar. Kuş gribi yaygın; yanlışlıkla gripli bir kuşu yemiş mantis, bunu insanlara da bulaştırabilir mi? Aklınıza bu nereden geliyor? Peygamber böcekleri, insanları nadiren, ancak canları acıtılırsa ısırırlar! Bu şekilde bir kuş ya da peygamber böceği gribine yakalanmış erkeği yiyen dişi de hastalanır mı? Bunların ısırdığı bir insan hastalığı istemeden eşine bulaştırabilir mi? Bunlar geçerliyse en iyisi bir süre evden çıkmamaktır; değil mi? Sağlık Bakanlığı niçin bizi aydınlatmıyor? Sağlık Bakanlığı’nın sağlık konularındaki aydınlatmaları görüyorsunuz maalesef pek etkili olamıyor! Bu konudaki paniklememiz, ancak çok güvenilir bir araştırıcı spikerin bu böcek tarafından ısırıldığı halde eşi ile mutlu bir beraberlik sürdürebildiği iyi bir reklam ajansı tarafından yansıtılırsa sona erebilir! edlerle Lidyalılar savaş meydanındayken bir güneş tutulması yaşanır. Askerler, tutulmanın tanrının bir işareti olduğuna inanırlar ve silahlarını bırakırlar. Tarihin ilk etnoloğu olarak kabul edilen Herodot’un Miletli Thales’ten alıntı yaparak anlattığı bu tutulmanın MÖ 585 yılının 28 Mayıs’ında bugünün Kızılırmak nehri civarından yaşandığı tahmin ediliyor. Güneş tutulmasına insanların tepkileri her zaman böyle “barışçı” olmamış ne yazık ki. İnsanlar, bilinmez göklere ve yerin derinliklerine anlamlar yükleyip, o katlarda yaşayan tanrıların gazabından korkmuşlar. Depremi de güneş tutulmasını da bu gazabın göstergesi kabul etmişler. Hatta bundan korunmak için kurbanlar adamışlar. Türkiye, 11 Ağustos 1999’dakinden sonraki ilk tam tutulmaya hazırlanıyor. 29 Mart’ta Brezilya’nın doğu kıyısından başlayıp Moğolistan’a kadar bir yay çizecek tutulma için, Konya’da “Kozmik Dans” yapılacak. Tutulmanın izleneceği yerlerdeki otellerde de tam doluluk oranına ulaşıldı. Ancak alttan alta, “deprem olur mu” korkusu da sürüyor. Biz de Kandilli Rasathanesi Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat’la, bu korkunun nedenlerini konuştuk. Tüm bilimsel açıklamalara karşın insanlar güneş tutulmasında deprem korkusuna kapılmaktan kendini alamıyor. Sizce bunun nedeni ne? Bilim yeterince insanlara ulaşamıyor mu? Doğa olayları binlerce yıldır insanlar için ilgi çekici ve korkutucu olmuştur. Özellikle depremlerle güneş tutulmaları arasındaki ilişki varsayımları, son yıllarda yapılan spekülatif açıklamalar, gerçek dışı söylemler toplumun büyük bir kesimini etkiledi. Bana göre yakın tarihimizdeki en büyük etken 17 Ağustos 1999 depremi öncesi 11 Ağustos 1999'da meydana gelen güneş tutulması. Depremden sonra konu ile ilgisiz birçok kişinin yazılı ve görsel basında konuşturulması halk arasında bu konuda endişe ve tedirginlik yarattı. Bunda medyamızın sansasyonel haber oluşturma çabası, bilinçsiz ve bilgisiz yaklaşımı ve yönlendirmesi de etkili oldu. mitolojiyle ilişkiniz nasıl? Anlatılan öyküler ve bilinmeze karşı duyulan merak ve aynı zamanda oluşan korku, bugün de varlığını sürdürüyor diyebilir miyiz? Güneş tutulmaları genelde mitolojide tehlikenin ya da uğursuzluğun simgesi olarak gösterilmiştir. Dünya üzerinde farklı coğrafya ve kültürlere sahip toplumlar güneş tutulmaları sırasında gelebilecek olası tehlikelerden korunmak için benzer inanışlar geliştirmişler. Güneş tutulduğunda sürekli gürültü çıkartarak kötü ruhlar uzaklaştırılmaya çalışılmış, gökyüzünde görülmeyen canavara oklar fırlatılmış, korunmak için suya girilmiş, en korkuncu da insanlar tanrılara kurban edilmiş. Ancak bugün, bu anlayışı sürdürmek mümkün değil. Güneş tutulma sı olağan bir doğa olayıdır ve yerküremize, insanlığa olumsuz bir etkisi bulunmuyor. Bu güzel doğa olayı insanların belleklerinde olağanüstü özel bir gün olarak kalmalı. Güneş tutulması da dahil olmak üzere, insanların gök olaylarına karşı merakında artış ya da azalma gözlemliyor musunuz? Teknolojik imkânlar geliştikçe ve toplum bilinçlendikçe insanların gök yüzü olaylarına olan ilgisi tüm dünyada artmaktadır. Hatta bu güzel doğa olaylarında güneş tutulmaları, özel astronomik günler kuyruklu yıldız geçişleri, yıldız kaymaları vb.turizm olumlu yönde etkileniyor, binlerce insan bu özel günlerde seyahat ediyor ve bu doğa olaylarını izliyor. BİNYILLARIN KORKUSU... Bu korkunun yayılmasında ya da önlenmesinde medyanın bir sorumluluğu sizce var mı? Tabii ki var ve korkunun yayılmasında bazı gazetelerin ve TV'lerin olumsuz etkisi oldu. Konu ile ilgili ve uzmanlık alanına giren araştırmacı veya bilim adamları yerine eğitimsiz ve sıradan kişiler medya aracılığı ile konuşturulup yorum yaptırılıyor. Halbuki bu konuda çok hassas olan toplumumuz için bilimsel araştırmaya ve gerçeklere dayalı yayınlar yapılarak, toplum bilinçlendirilebilir ve bu yöndeki korkuları en aza indirilebilir. İnsanların tarih boyu en çok merak ettikleri ve korktukları, yeri ve göğü inceliyorsunuz. Size en sık sorulan sorular hangileri? Genel olarak büyük depremlerin bazı mevsimlerde, bazı saatlerde daha fazla meydana geldiği, ayın ve güneşin etkisi, suların yükselmesi, ısınması ve çekilmesi gibi olaylar birebir depremlerle ilişkilendiriliyor ve bu sorular geliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar ise bu varsayımların gerçek olmadığını ortaya koyuyor. Mitolojinin büyük bölümü ve pek çok din, yerle gök üzerine kurulu öyküler anlatır. Sizin CUMHURİYET 05 CMYK