Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 19 MART 2006 / SAYI 1043 Fabrika atölyemdi SEMA GÜRAL, Kütahya Porselen’in kadın yöneticilerinden. Ailesinin şirketinde, herkesle aynı şartlarda çalışıyor. Tek zorluğu, bir seramik sanatçısı olarak sınırları aşma arzusuyla pazara öncelik tanımak arasında sıkışıp kalması. Yine de hedefi iyi belirledikten ve emin adımlarla yürüdükten sonra gerçekleştirilemeyecek istek olmadığını düşünüyor. Esra Açıkgöz orselen her ne kadar kadınların ilgisini çeken bir ürün olsa da, üretimi erkek ağırlıklı bir sektör. Ancak tek tük de olsa kadın yüzü görmek mümkün. Sema Güral bunlardan biri. Kütahya Porselen’in yöneticilerinden “Kadının pek çok misyonu olduğu, hayatta pek çok rolde oynadığı için kadın yönetici sayısı az, ancak bizim sektörde daha da az” diyor. Güral’a göre, aile şirketinde çalışıyor olmanın, tanıdık bir yerde bildik bir işi yapmak dışında bir ayrıcalığı yok. P Neden tasarımcı olmak istediniz? Çocukluğumdan beri hep güzel sanatlarla ilgili bir işim olsun istemiştim, ancak kendimi sınırlamamıştım. Sonra ailemin porselen sektöründe olması nedeniyle seramik tasarımına yöneldim ve tabii işe önce eğitim almakla başladım. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nü bitirdim. Sonra da yüksek lisans yaptım. Bizim ailede eğitime, işi bilerek yapan kişilerin olmasına çok önem verilir. Özellikle de kadınların okuması yani altın bileziğini eline alması gerekliliğiyle yetiştiriliriz. Peki bir aile şirketinde çalışmanın zorlukları var mı? Sanırım bütün kardeşleriniz de şirkette çalışıyor. Evet, dört kardeşiz. Bir ağabeyim, iki de kız kardeşim var. Hepimiz şirkette farklı bölümlerde çalışıyoruz. Kimse kimseye karışmaz, ama hepimiz birbirimizden haberdarızdır. Çocukluğumdan beri fabrikadayım, ilkokuldaki yaz tatillerimi fabrikada stajyer olarak geçirdim. Şimdi de benim oğlum dört yaşından beri fabrikada çalışıyor. Şirkete sizin getirdiğiniz yenilikler neler? Kütahya Porselen’in zaten bir çizgisi vardı. Görsel anlamda bazı farklılıklar tabii ki oldu. Her şeyden önce insanlar, bir kadın yüzü görmeye başladı. Kadın olmamdan kaynaklı, ürettiğimiz her ürünle ilgili önce, “Ben bu ürünü alır mıydım?” diye düşünüyorum, ürünleri de bu yolla yapıyorum. Bu büyük bir avantaj aslında. Genelde üniversitelerde alınan teoriyi, iş hayatında pratiğe dönüştürmek pek kolay değildir. Hele de eğitim sanat alanındaysa... Siz sektöre girdiğinizde zorlandığınız durumlar oldu mu, bocalamalar yaşadınız mı? Bu anlamda şanslıydım, üniversite okumaya başladığım yıllardan beri fabrikada çalışıyorum. Okul yıllarımda, koskoca fabrika benim için bir atölye oldu. Tüm çalışmalarımı burada yapabiliyordum. O yüzden kendimi bir anda sektörün içinde bulmadım. Yaratıcılık ile kâr arasında seçim yapmanız gereken durumlar olmadı mı? O çelişkileri çok yaşadım, hâlâ da yaşıyorum. Yapıp da para kazanmadığımız çok şey var, ancak para kazanmadığımız şeyler bize prestij kazandırdı. Aslında o, bir tercih meselesi. Zaten yaptığınız her şeyin size deli paralar getirmesi mümkün değil. Bunun için seri bir üretim yapmak gerekiyor. Oysa biz daha ziyade insanlara özel şeyleri üretmeyi seviyoruz. Yaptığınız ürünler ne kadar sizi yansıtıyor? Bunu ifade etmek zor. Çünkü ben sadece bir seramik sanatçısı değilim. “Böyle istedim ve yaptım. Vitrine koyarım, alan alır, almayanın keyfi bilir” diyecek durumum yok. Endüstriyel anlamda düşünmek zorundayım. O yüz Sema Güral, bir patron ve sanatçı... den her ürünün beni yansıtması gerekmiyor. Burada tarz Kütahya Porselen’in tarzıdır. Pazar neyi gerektiriyorsa o şekilde üretim yapmak zorundayız. Amerika, Kanada gibi 50’den fazla ülkeye ürün yolluyoruz. Peki patron kızı olmanın avantajları ya da dezavantajları neler? Yani patron kızı olduğunuz için kendinizi baskı altında tutmanız gereken durumlar oldu mu? Bildiğim işi kendime ait bir yerde yapıyor olmak avantaj, ancak sunulan imkânlar açısından bir fark yok, diğer arkadaşlarımıza sunulan imkânlar bana da sunuluyor. Hiçbir zaman için sınırsız düşüneyim, sınırsız davranayım diye bir şey içine girmem, çok otokontrollüyüm. Yine de bazen insanlar kendilerine model olarak gördüklerinden, doğru model olmak anlamında çok daha kontrollü davranmam gerektiğini hissettiğim durumlar oldu. AĞIR, AMA EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUM Şimdiye kadar yapmak isteyip de yapamadıklarınız oldu mu? Hayır olmadı, çünkü bunlar bir hedef meselesi. Hedeflerin de doğru zamanlara yayılması lazım, ondan sonra insan istediklerini elde edebilir. Ağır, ama emin adımlarla ilerliyorum. Hiçbir zaman yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım, bu da benim en büyük avantajım. Bir gününüz nasıl geçiyor? Genelde EskişehirKütahya arasında geçiyor. Çünkü Eskişehir’de yaşıyorum, ama işim Kütahya’da. Genelde 7’de kalkarım, hiç öğleye kadar uyuduğumu hatırlamıyorum. Çok hareketliyimdir, oturmayı hiç sevmem. Akşama kadar iş odaklı yaşıyorum. Akşamları en büyük mutluluğum eşimle ve çocuğumla birlikte olmak, ailemle birlikte olduktan sonra ne yaptığım, nerede olduğum çok önemli değil. Sigara gibi bazı şeylere alerjim olduğu için çok fazla sosyal hayat yaşayamıyorum. Hobilerim vardır, ama bu konuda biraz maymun iştahlıyım. 15 yıldır TEMA, Sigara ile Savaşanlar Vakfı, TEGV, Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı gibi çeşitli dernek ve vakıflarda faal üyeliklerim var. Belli hedeflerine ulaşmış herkes sivil toplum örgütlerinde çalışmalı. Benim bilek gücümle, enerjimle, maddi gücümle çocuklara, yaşlılara hizmet edebilecek, daha güzel bir Türkiye oluşmasıına yardım edecek yerlerde faaliyet göstermeye çalışıyorum. Bu tür şeylerin kartopu misali yuvarlandıkça büyüdüğünü, büyüdükçe de güçlendiğini düşünüyorum. Çocuğum büyüdüğünde benim şu anda olmasını istemediğim şeylerle karşılaşmasın istiyorum. Bunlar işin özünde yine kendimize geri dönecek etkinlikler. Peki bu kargaşa arasında iş kadını olmakla annelik arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? En zoru o zaten. Oğlum 5 yaşında. Çocuğumu bırakmam, ondan ayrı kalmam gereken zamanlar oluyor, ancak onun dışındaki zamanları ona adayarak, onunla geçirdiğim için bu durumu kamufle edebiliyoruz. Tek tesellim, şu anda ağlıyor, üzülüyor, ama ileride bu tür yayınları gördüğünde annem bunları yaparken benimle ilgilenemedi diyeceğini düşünmem. Çünkü hiçbir zaman kişisel zevklerim için onu yalnız bırakmadım. Böyle bir durum söz konusu olduğunda onu da yanımda götürdüm. Ya ev kadını olarak Sema Güral nasıl bir kadındır? Her şeyi kendim yapmaya çalışıyorum. Yemekleri olabildiğince ben hazırlıyorum, seviyorum da yemek yapmayı. Zaten bir yemek kitabı çıkardım. Gerçi eşim beni gazetelere ihbar etmekle tehdit ediyor, “Kitaba rağmen biz hep evde makarna yiyoruz” diyor, ama... Bir anne ya da eş olarak ne yapmam gerekiyorsa öncelik her zaman benim yapmamdan yanadır. İşyerinde de, evde de yapabileceğim her şeyi kendim yapmaya özen gösteririm. ÇYDD’den yazı yarışması Gençler yarışıyor Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) üniversite ve lise öğrencileri için yazı yarışmaları düzenliyor. Amaç, gençlerin görüş ve düşüncelerini öğrenmek. Bu yüzden yarışma konusu üniversite öğrencileri için “Demokratik ve Laik Bir Toplumda ‘Hukukun Üstünlüğü’ ve ‘Hukuk Toplumu’nun Anlamı”, lise öğrencileri içinse “Kız ve Erkek Çocuklarına Eğitimde Fırsat Eşitliği Sağlanması ile Ülke Kalkınması Arasındaki Bağlantı” olarak belirlenmiş. Dernek yetkilileri, “Ülkemizde demokratik laik düzenin korunup geliştirilmesi, eğitimin çağdaş bir düzeye ulaşması için çalışan ÇYDD, bu konularda gençlerin görüş ve düşüncelerine çok önem veriyor ve bu nedenle yazı yarışmaları açıyor” diyor. Yarışmaya son katılım tarihi 1 Mayıs. Sonuçlar ise, “19 Mayıs Gençlik Haftası” içinde duyurulacak. Dereceye girenlerin ödülleri 10 Haziran’da yapılacak “Gençlerle Gelecek” konulu panelde sahiplerine verilecek. Yarışmalar konusunda ayrıntılı bilgi http://www.cydd.org.tr sitesinden alınabilir. CUMHURİYET 02 CMYK