02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 19 MART 2006 / SAYI 1043 ELİZABETH CAROLİNE ORTON, YANİ BETH ORTON Risk almadan sanatçı olunmaz, diyor Ahmet Kanneci. Barok müziği seçmesi de onun aldığı risk. Gitarın en büyük isimlerinden biri olması, kazananın o olduğunu gösteriyor. Yorumculuğu besteye öfke ya da neşeyi giydirmek olarak görüyor ve... Bir yabancının sıcaklığı... Zekeriya S. Şen K adın söz yazarı/şarkıcı müzisyenlerin müzik piyasasında etkili bir şekilde gündeme geldiği dönem 1990’lardı. Onlarda erkeklerde olmayan farklı bir bakış açısı vardı. İçtenlik, duyarlılık ve açık sözlülük üzerine yapılandırılan bu fark, dinleyeni ister istemez kucakladı. Bu sanatçıların bazıları ne yazık ki artık sadece tarih sayfalarında okunurken, diğerleri sağlam adımlarla müzik piyasasında iddiasını sürdürüyor. Bunların başında 1970 doğumlu Elizabeth Caroline Orton, sahne adıyla Beth Orton geliyor. Kalıplaşmış tonlama ve armoniden uzak, zaman zaman kulaklarınızı rahatsız eden kusursuz vokalleri ile bir rastlantı sonucu hayatımıza giren sanatçı, ilk defa Chemical Brothers’ın “Alive Alone” parçasında sesini duyurdu. Kendi ayakları üzerinde durana kadar karşımıza William Orbit (“Strange Cargo” albümü) ve Beck (“Midnite Vultures” albümü) ile yaptığı müzik paylaşımları ile çıktı. cak sağlam dokunuşları ile “Comfort of Strangers” sanatçının en mutlu ve sade çalışması. Kısa ve öz bir kişiliğe sahip olan albümü dinleyiciyi Orton’un vokalleri ve sözleriyle bire bir iletişime geçiriyor. Aşkın ölüm teması üzerine yapılandırılan albümün açılış parçası “Worms”ta düşük tempolu piyano melodileri ile süslenen temel ritimler, sanatçının üçüncü boyutunu yansıtıyor ve belki de şu ana kadar yaptığı en başarılı parçayı zevkimize sunuyor. Country ateşi ile tutuşan “Countenance” parçası tam bir keyif süzmesi. Bunu takip eden “Rectify” parçası ise aynı frekansta süzülen kısık gitar temaları ile ustaca süslenmiş zarif bir ritim buketi. Beth Orton’un sesinin gerçekten parlamasına izin veren parçalar, Jim O’Rourke’un sanatçıyı ne kadar anladığının en büyük göstergesi. Özellik ELEŞTİRİLER VE ARAYIŞ... 1996’da ilk albümü “Trailer Park” ile folk/elektronik akımına giren sanatçı bu sakin çalışması ile 1997’de iki Brits adaylığı kazandı. Britanya’dan çıkan en asil vokal olarak lanse edilen sanatçı, 1999’da çıkarttığı “Central Reservation” adlı ikinci albümü ile hak ettiği “en iyi İngiliz kadın sanatçı” Brits ödülünü evine götürdü. Aynı yıl Mercury Music ödüllerine aday oldu, ama ödülü başka bir yoldaşına kaptırdı. 2003’te gelen üçüncü stüdyo albümü “Daybreaker”ın kasvetli ve abartılı yüklemleri ile odaklanma sorunları yaşayan sanatçı, olumsuz eleştiriler almasına rağmen sağlam bir albüm üretti. Şubat 2006’da dördüncü ve en son albümü “Comfort of Strangers”ı çıkartan sanatçı, bu çalışması ile artık elektronik tarzdan uzaklaştığını resmen deklare etmiş oldu. Bu yeni çalışmasında daha çok geleneksel alternatif folk tarzına sokuldu ve üçüncü albümündeki odaklanma sorununun aslında bir arayış olduğunu gösterdi. Derek Bailey, Stereolab, Saint Etienne, Weasel Walter, Fennesz, Darin Gray, Flying Saucer Attack ve Keith Rowe gibi sanatçılar ile harikalar yaratan Jim O’Rouke’un yapımcı koltuğunda oturduğu “Comfort of Strangers”, sadece iki haftalık bir çalışma sonucu kaydedildi. Başrollerde Orton’un vokalleri ve derin sözlerinin yer almasına rağmen Jim O’Rouke’un süssüz an Âşık olmak yolun yarısı... Ali Deniz Uslu hmet Kanneci’nin yeni albümünün adı “Ahmet Kanneci Plays Italian Baroque”. Müzisyen bu albümünde İtalyan barok müziği sonatlarını yorumluyor. Albümdeki sonatlar Türkiye’de gitar ile icra edilen ilk örnekler. Lise yıllarında gittiği bir konserde gitar ustası Alirio Diaz’ı dinlerken gitara âşık olan Kanneci, o gün bu gündür gitarıyla yaşıyor. Uluslararası birçok konser veren, sayısız ödül alan sanatçı, “Besteci eseri vücuda getirir, yorumcu ise ona kendi istediği elbiseleri giydirir ve bakışlarına farklı anlamlar yükler” diyor. Biz de gitarın en büyük isimlerinden Ahmet Kanneci ile yeni albümünü ve müziğe olan aşkını konuştuk. Albümünüzde birçok eser gitarla ilk kez icra ediliyor. Bu uyarlama fikri ve sonatlara olan ilginiz nasıl başladı? Bilim ve sanat, merak ve şüphe gerektirir, araştırma da olmazsa olmaz. Tüm bunları yapmak için de mümkün olduğu kadar bilgi birikimi şart, deney yapmak ise kaçınılmaz. Sonuç almayı beklersiniz, ama bu sonuçların kesin olmayacağını bilmelisiniz. Bilim ve sanatın kesiştiği en önemli nokta da davranış ve disiplin şekli. Tüm bunları müzikte ortaya koyduğumda sonat çok özel gelir bana. Çünkü sonatta, diğer müzikal formaların aksine müzik öne çıkar, sanatçı geride kalır. Sonat, dans ve şarkının harmanlanıp müziğin tepeye çıkarıldığı bir form. Bir diğer önemi de çok doğurgan olması. Sonat, konçerto ve senfonileri doğurmuştur. Bu yüzden barok müziğin bendeki yeri çok ayrı. Peki neden özellikle İtalyan barok müziği? Sonatın başlangıcı, gelişimi ve evrimi en hızlı İtalya’da gerçekleşmiş. Süit formdan sonat formuna geçişi çok bariz görebilirsiniz orada. İşte bunun için İtalya, İtalyan barok ve sonat. Bunu ilk kez denemek müzikal açıdan biraz da riskli değil mi? Risk almadan sanatçı olunmaz. Zaten sanatta önemli olan mükemmellik değil, onu arayıştır. Sanatçının harcadığı emekte onu aramak içindir. Sanatçı müziği yaratır veya yorumlayabilir. Siz yorumlamadan yanasınız. Müziği yorumlamayı bize anlatır mısınız? Hepimiz birer koleksiyoncuyuz. Daha önceki yaşanmışlıklardan yararlanıyor ve onların arasında ilişkiler kurarak yeni bir şeyler yaratıyoruz. Yorum ise burada işin içine giriyor, sanatı mekanikleşmeden uzaklaştırarak estetiği öne çıkarıyor. Yani plastik söylemler içeren bir kitabı okursanız, çok güzel ya da çok kötü sonuçlar çıkarabilirsiniz. Besteci eseri vücuda getirir, şekil verir, ana hatlarını belirler. Besteye öfkeyi, hüznü, neşeyi giydirmek, süslemek, bakışlarına duygu yansıtmak ise yorumcunun işi. Eser le nefis folklor ezgileri taşıyan “Heartland Truckstop”, “Conceived” ve “Shadow Of A Doubt” parçaları ise Jim O’Rourke’un işini erbabı olduğunun en kuvvetli göstergesi. Her parça karanlık bir güzellik, bulanık iyimserlik ve yorgun bir umut içinde ağır ağır kaynıyor. Yeni çalışmasında daha bir özgür ve mutlu olan Beth Orton, derbeder ruhunu bir yana bırakıp daha yoğunlaştırılmış bir atmosfere girmiş. Böylece kendinden emin, mükemmele yakın, ayağı yere basan ve yıldızlarda uçmayan bir çalışma yapmış. Keşfetme önceliği olan sanatçı, müzik serüveninde bu noktadan sonra nereye gider bilinmez, ancak şu bir gerçek ki “Comfort Of Strangers” kariyerinde bir demirbaş olarak yerini alacak. Sanatının ve ruhunun kristal kadar açık, dokunulmaz bir portresi. Sevenlerine müziğinin içsel mücadelesini sunan bir ayna... [email protected] A lerin birçok değişik yorumu var. Hepsinin tadı da farklı. Bestedeki hüznü her müzisyen farklı şekilde işleyebilir. Sanat, duygusallıkla duyarlılığı dengeleyebilmeli. Sanatçı da bu dengeleri kurup heyecanın analizini yapabilendir. Müziğinize ilgi nasıl? Yurtdışında çok olmasa da ilgi var. Buradaki ilgiden ise hiç şikâyetçi değilim. Zaten özel bir ilgi beklemiyorum. Geleceğe bir eser bıraktım, yeter ki kaybolmasın. Bu bana yeter. Zaten ciddi çalışmaların kritiğini zaman yapar. MOZART POPÜLERDİR, MODA DEĞİL Popüler müzik tanımınız nedir? Popülerlikle modayı karıştırıyoruz. Mesela Vivaldi ve Mozart bence popülerdir. Çünkü her zaman dinlenir, ama moda olan dönemseldir, geçer. Bugünlerdeki pop müzik tabii ki bunun çok dışında. Modada geçicilik olmazsa rant olmaz. Her yıl bir önceki yıla ait olanlar yıkılır, yeniler gelir. Sonra yeniler yıkılır, yine eskiler gelir. Tüketim için bir döngüdür bu. Gitar ile ilk tanışmanız lise yıllarında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerinde Venezüellalı Alirio Diaz dinlerken olmuş. O gün başlayan aşk sayesinde bugün dünyanın tanıdığı bir gitar virtüözü oldunuz. Biraz da o günden bahseder misiniz? Konseri izlerken büyük bir aşk başladı bende. Bir yolunu bulup Alirio Diaz’ın yanına gittim ve “Ben gitara âşık oldum, ne yapmalıyım?” diye sordum. O da, “âşık olduysan yolu yarıladın bile” dedi. Ama ben o delikanlılık ve kendini bilmezlikle “Diğer yarısı nedir?” diye devam ettim. Bu sefer de “Disiplinli çalışma ve işin teorisini öğrenme” diye yanıt verdi. Yolun yarısına beş dakikada ulaşmıştım, ama kalan kısmı 35 yıl oldu bitmedi, bitmez de. O yaşta bir çocuğa söylenebilecek en ciddi özetti onun söyledikleri. Onunla yıllarca çaldık, hatta daha geçen hafta görüştük. 17 Ağustos depreminin ardından beni ilk o aradı. Hem de Venezüella’nın bir dağ köyünden ve “Bir ihtiyacın var mı? Gelin burada kalın” dedi. İşte böyle kalbi aşk ile dolu bir insan. Şu an 82 yaşında ve tarihin en önemli gitaristlerinden biri. Ehliyetsiz insanlar en önemli yayın organları televizyonlarda “Sanatçı kimdir?” diye program yapıyorlar. Ben soruyorum: “Böyle bir adam örnek alınmaz mı?” Aslında biraz da geç bir yaşta müziğe başladınız ve büyük bir virtüöz oldunuz. Bu başarı nasıl geldi? Geç veya değil, ama ben 17 yaşına kadar boş durmadım, vakit geçsin diye yaşamadım. Hayatı anlamak adına ilgilerim oldu. Beynime hizmet verecek eğitimler aldım, sonra da doğru zamanda doğru şeye âşık oldum. CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle