Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 OCAK 2006 / SAYI 1036 9 Başarılı film... Ertunç Şenkay, Teyzem’den Selamsız Bandosu’na, Banker Bilo’dan Pehlivan’a, Ağır Roman’a ve son olarak da Hababam Sınıfı Üçbuçuk’a pek çok filmin görüntü yönetmenliğini üstlenmiş. Teknik olanakların gişe başarısında önemli olduğunu söylüyor, ama “Teknik içeriği desteklemeli ve yönetmen dahi filmin önüne geçmemeli” diyor. Sizce son dönem Türk sinema sektörünün hareketlenmesinde teknik altyapının etkisi ne? Filmlerin ses getirmesinde ve gişede önemli başarı elde etmesinde kullanılan tekniklerin payı büyük, ama sinemamız bu teknikleri başarılı kullanmaktan henüz uzak. Olumlu bir çaba var sadece. Siz Yeşilçam döneminde de çalıştınız. O dönem teknikle nasıl başa çıkılıyordu? Yeşilçam’ın eski ustaları kimi filmlerinde mucize yaratmışlar, yürekleriyle çekerek, yaratıcılıklarıyla teknolojinin önüne geçmişler. Zaten o filmler bugüne içtenlikleri sayesinde kaldılar. Hababam Sınıfı Üçbuçuk... Çalıştığınız filmlerde yönetmenle nasıl bir ilişki kuruyorsunuz? Bu, filmden filme, yönetmenden yönetmene değişiyor. Bence film, kayıtsız şartsız yönetmenindir ve bu ilişkiyi yönetmen belirler. Mesela Hababam Sınıfı’nın yönetmeni Ferdi Eğilmez’le çekeceğimiz film belliydi. İstenen şiirsel, harika bir resim değil, derdini anlatan, anlaşılır bir atmosfer yaratmaktı… Teknik, filmin önüne geçme riski taşır, bazen de geçer, ama doğrusu yönetmen dahi filmin önüne geçmemelidir. “Kendini hissettiren organ hastadır”. Seyirci en olağan haliyle kendini hikâyeye kaptırıp, filmi kopmadan izleyebiliyorsa, o film başarılı demektir. O zaman sizin bu anlamda başarılı bulduğunuz çalışmalar hangileri? Benim çektiğim Ağır Roman, Filler ve Çimen, Şarkıcı, Hababam Sınıfları teknik olarak içeriği desteklenmiş filmler. “Executive” filminde Winters ve Paul Douglas. (Yönetmen: Robert Wise, 1954 yapımı) Daha fazla heyecan... Hakan Yarkın son olarak “Neredesin Firuze” ve yakında gösterime girecek “Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?” filmlerinin sanat yönetmenliğini yaptı. Olanakların artmasının anlatım dilinin önüne geçeceğini düşünmüyor, tam tersi, doğru kullanılırsa filmi zenginleştireceğini söylüyor. ? Türkiye’de seyirci sayısının artışı beraberinde sektörün az da olsa gelişmesini, dolayısıyla iyi sinema yapıtlarının yapımcıya para kazandırmasını sağladı. Daha önceleri sektörün küçük ve kurumsallaşmamış olması, yapım maliyetlerinin de yüksek olması filmin kalitesini sınırlayıcı unsurlardı. Artık yurtdışındaki teknik olanakların pek çoğu ülkemizde var, bu da filmin renginden sesine, her unsurun daha üst düzeyde bir kaliteye sahip olmasına olanak sağlıyor. Bu değişimin bir başka nedeni de senaryo ve aksiyonlarının daha çok seyirci çekme amaçlı, popüler yapımlar olması. O, Lolita’nın annesiydi... Aslı Selçuk Geçenlerde ölen Shelley Winters, Elia Kazan’ın öğrencisiydi, “İhtiras Tramvayı”nda oynadı. Dolgun sarışın rolleriyle kendini gösterse de “Anne Frank’ın Hatıra Defteri”ndeki karakteriyle “herkes” olabileceğini gösterdi. İki kez yardımcı oyuncu Oscar’ını alan Winters, kadın hakları savunucusuydu... nümü gösterirken utanç duyuyorum. Bu filmdeki itici, sevimsiz anne rolü beni çok ürkütmüştü, berbat, rezil biri olduğumu düşünüyordum ne var ki Oscar’ı kazandım”. Yetmişlerin başında Broadway’de Minnie’s Boys’ta Marx Kardeşler’in annesi rolündeydi. Howard Hawks, Robert Siodmak, John Frankenheimer, Robert Wise, Raoul Walsh, George Cukor, Robert Aldrich, Roman Polanski gibi ünlü yönetmenlerin seçtiği bir oyuncu oldu. Muhteşem Gatsby (1949), Frenchie (1951), The Night of the Hunter(Caniler Gecesi /1955), Alfie (1966), Poseydon Macerası (1972), Kiracı (1976) gibi önemli yapımlarda yer aldı. G eçtiğimiz günlerde 85 yaşında yaşamını yitiren Shelley Winters, sürekli kendini yenileyen bir oyuncuydu, bundan ötürü de uzun bir süre mesleğini sür dürdü. Shelley, New York’un Brooklyn semtinde yetişti. Lisedeyken okul piyeslerinde yer alan genç kız, dramatik öğrenimini sürdürebilmek için tezgâhtarlık, modellik yaptı. Bir gece klübünde koroda şarkı söyledi, ama o tiyatroda oynamak için can atıyordu. Birikimleriyle ünlü Actor’s Studio’ya giren Shelley, burada Elia Kazan’dan oyunculuk dersleri aldı. Sonunda 1941’ de Broadway’de sahneye çıkmayı başardı, Oklahoma ve İhtiras Tramvayı’nda oynadı. 1943’te What a Woman’la ilk kez kamera karşısına geçti. 1948’e dek yardımcı rollerde gözüken Winters, A Double Life’ta (Çifte Hayat) Ronald Colman’ın boğduğu garson kız rolündeki başarısıyla dikkatleri üzerine çekti. Bu yorumuyla sinemada ilgi toplayan oyuncu, seks bombası görüntüsüyle çok sayıda filmde izleyicinin karşısına çıktı. Önceleri göz alıcı, dolgun sarışın rolleriyle kendini gösteren Shelley, 1950’lerde karakter oyunculuğunda sivrilmeyi başardı. A Place in the Sun’da (İnsanlık Suçu/1954) sevgilisi (Montgomery Clift) tarafından öldürülen silik, yumuşak başlı fabrika işçisi kız yorumuyla unutulmaz bir karakter sergiledi. Yönetmen George Stevens’la ön görüşmeye giden oyuncu öylesine sı radan bir giysiyle, beden diliyle Stevens’ın karşısına çıkmıştı ki yönetmen onu tanıyamadı. Bir seks sembolünün bu denli değişmesini çok başarılı bulan Stevens, Winters’ı hemen kadroya aldı. Filmdeki gerçekçi, inandırıcı oyunculuğu ona Oscar adaylığı getirdi, karakter oyunculuğunda da bir dönüm noktası oldu. 1955’te tiyatroya dönen Winters, daha olgun bir sanatçı olarak 59’da yeniden setlerdeydi. Altmışlarda acı çeken anneleri, etine dolgun, orta yaşlı, ağırbaşlı, pasaklı ev kadınlarını canlandırmaya başladı, kurban rollerini artık geride bırakmıştı. Anne Frank’ın Hatıra Defteri’nde (1959) Anne Frank’la birlikte bir yıl Nazi’lerden saklanan Petronella Van Daan’ı oynadı, bu performansı ona yardımcı kadın oyuncu Oscar’ını getirdi. Winters, Oscar heykelini Amsterdam’daki Anne Frank Müzesi’ne armağan etti. ‘ÇİRKİN, AHLAKSIZ YÖNÜM...’ 1962’de Stanley Kubrick’in Lolita’sında Lolita’nın geveze, sıkıcı annesini her zamanki gibi aşılması güç bir başarıyla canlandırdı. A Patch of Blue’da (Sevgili Arkadaşım/1965) kör kızının bir siyahi ile (Sidney Poitier) görüşmesini yasaklayan dediği dedik, acımasız anneyi oynadı, bu etkili yorumu ona ikinci yardımcı oyuncu Oscar’ını kazandırdı. Bu rolüyle ilgili şunları söylemişti: “Kurban rollerini oynarken daha rahattım, çirkin, ahlaksız yö DÜRÜST, DİNAMİK, ENERJİK... “A Place in the Sun” filminde (İnsanlık Suçu) Shelley Winters, Montgomery Clift, Elizabeth Taylor. (Yönetmen: George Stevens 1951 yapımı) Renklendirme: KADER ERGÜLER Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?, izleyiciyi14.yy’a taşıyor. ? Ülkemizde sektörün yeniliğinden mi, yoksa çok yeni yapım şirketlerinden mi desem, yönetmensanat yönetmeni ilişkisi de çok ani yaşanıyor. Birbirlerini tanımadan filmin içine dalıyorlar. Bence bu yakınlık, ticari anlamda bir birliktelikten öte, bir üslup birlikteliği olmalı. Son çalıştığımız film, “Hacivat ve Hacivat Neden Öldürüldü?”de farklı bir yöntem deneyip sanat yönetmenliği yerine, yönetmenin de arzusuyla bir görsel yönetim ekibi, yani “yapım tasarımı” adı altında bir sistem oluşturduk. Bence dönem filmlerinde sanat yönetmenliği veya dekor tasarımları yapmak zorluk değil, beraberinde daha fazla heyecan ve tatmin getiriyor. Daha çok araştırma, daha fazla kitap, daha fazla bilgi kazanıyorsunuz. ? Olanakların artmasının anlatım dilinin, arka plan tasarımlarının filmin önüne geçeceğini düşünmüyorum, aksine filmin tadını ve lezzetini arttırıyor. Üç kez evlenen Shelley Winters’ın kocaları arasında Vittorio Gassman, Anthony Franciosa gibi ünlüler de vardı. İki biyografi kitabı yazan oyuncu, Marlon Brando, Burt Lancaster, Clark Gable, William Holden, Sean Connery, Errol Flynn ile yaşadığı gönül ilişkilerini bu kitaplarda tüm açıklığıyla anlattı. Candan, dürüst, içtenlikli Shelley’in “Bir adamla evlenmeden önce onun eski karısıyla yemeğe gidin ya da kışın İngiltere’de bir film yaptım, hava o kadar soğuktu ki neredeyse evlenmiş gibi oldum” benzeri ilginç sözleri de vardı. Politik kimlikli, kadın hakları savunucusu, demokrat Shelley Winters, dürüst, enerjik, dinamik bir oyuncuydu. Önceleri bir seks tanrıçasıyken kendini geliştirerek önemli yönetmenlerin başarılı karakter oyuncusu oldu, doksanların sonuna kadar da iyi filmlerde yardımcı rollerde oynamayı sürdürdü. Ölümünden on gün önce yeniden evlenen Winters, tüm yaşamının doluluğunu kanıtlar gibiydi, nikâhı kıyan Sally Kirkland’ın yorumu şöyleydi: “Gördüğüm en romantik anlardan biriydi”. CUMHURİYET 09 CMYK