02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 EYLÜL 2005 / SAYI 1018 PAZARIN PENCERESİNDEN Şaban yaşıyor! Selçuk Erez Yönetmen Tanrı değildir devamı VJUIlÇlKa.n Filmi başarısız kılan neydi, teknik yetersizlik mi, yoksa fılmin dili mi? Benim o işe uygun olmamamdı... Sürekli bir özeleştiri içindesiniz ve bunu açık yüreklilikle yapıyorsunuz. Yönetmenlikten çekilmekte bile bir beis görmüyorsunuz... O benim ilk filmimdi. îşe, çok güzel bir film çekiyorum diye başladım. Ama sonra filmi izlediğimde, bitirmeden izledim, çünkü hem yönetmendim hem montajdaydım filmin çok kötü olduğunu gördüm. Çünkü, ben kendime objektif olarak bakabiliyorum. Insanoğlu yüzde yüz kendine objektif bakamaz, ama yüzde 8090 civarında bakabiliyorum. Kötü bir iş olduğunu gördüm ve bıraktım. lyi bir yönetmen olma, en iyi filmi çekme iddiasım zaman içinde törpülediniz mi? Bu iddiayı o filmdcn sonra taşımadım, bu işi öğrenmem lazım dedim. Bu da bilgi edinmeme bağlıydı. Çünkü ben futbolculuktan gelmeyim. 20 sene futbol oynadım, o zamana kadar hayatım futboldu. Hasbelkader bir filmde bir oyunculuk teklif ettiler, ondan sonra da mikrop girdi... Film çekerken nasıl oluyorsunuz? Setlerdeki sertliğinizle de ünlüsünüz... Başlarda çok gergindim. Çünkü sinemanın çalışma tarzının askerlik gibi bir şey olduğunu düşünüyordum. Her şey yerli yerinde ve saatinde olacak, insanlar tam saatinde gelecek, yönetmeni Tanrı'yı gördüğü gibi görecek. Öyle düşünüyordum sinemayı. Şimdi yanıldığımı düşünüyorum. Artık sinemayı tek kişinin yaptığı iş olarak görmüyorum. Yani Tanrılığa soyunmuyorsunuz? Hayır, ekip işi olarak görüyorum. Her parçasının kusursuz çahşması gereken bir makine gibi düşünüyorum. Ama, otoriterim, sigara içtirmem mesela.... "Sen, sen, sen..." Figüran seçerken parmağınızla adayları göstermeklen sonraları utanç duyuyorsunuz... O zamanlar insan bunu anlayamıyor. Oysa bu seçmenin bir arka yüzü var. Fatma Girik, çok yoksul bir aileden gelme. Kocamustafapaşa'da oturuyorlar. Annesi figüran. Atıf Yılmaz'ın "Beş Hasta Var" filmi için Lale Film Stüdyosu'na çağnlıyorlar. Tramvay paraları var, binecekler, çalışacaklar, para alacaklar, dönecekler. Gitmişler Lale Film'e, Atıf Yılmaz "sen, sen, sen" demiş. Fatma Girik'in annesini seçmemiş. Mecidiyeköy'den Kocamustafapaşa'ya kadar ağlaya ağlaya dönmüşler. Ama biz o zaman bunu düşünmüyorduk. Geliyorlardı, paraya muhtaçmışlar filan aklımıgelmiyordu. Hâlâ buna çok üzülürüm. Yönetmen Memduh Un, yaptığı işi ne abartıyor, ne küçümsüyor. Sansürle baş etme yolları, set korkusu, entelektüellerin dudak bükmesi, hepsi sanki sıradan olaylar... Son filmi "Sinema Bir Mucizedir"i hastalığı nedeniyle yarım bırakmaktan üzgün. Filmi izlememiş. Gişe hasılatı yapmazsa izlemeyecek de... H aldun Taner, "Vatan Kurtaran Şaban" adlı oyunu, 1965'tc yazılmış, 1967'de, Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda uzun süre oynanmıştır. Bu nefis oyun, bir şarkıyla başlıyordu: "Tapu kadastro müdiranındantsfendiyaroğlu Mehmet ŞabanBirdenbire hastalananKomşusunun biletiyleSalihayatında bir tek kereKuğu kuşu balesine gitmeseydiFuayede başbakanlık özel kalemindenDostu Kutbettin Beyi görmeseydiBütün bunlar gelmeyecekti dertsiz başına." îsfendiyaroğlu Mehmet Şaban'ın başına gelen neydi? Yeni ihdas edilen, Sanat ve Kiiltür müsteşarlığına Iki aday atanmak istenir kabinede Biri hafızı kütüp Süleymaniye Kütüphanesinde Öbürü lslam tarihi müderrisi.. Ne var ki her birini bir bakan tutar Başbakan ikisini de kırmaktan korkar...Bir gayretkeşÜçüncü bir aday bulalım dertaranır devlet kadrosu bütünCümle yüksek rütbeli müdiran arasındanKültürle ilgili aday bulmak ne mümkün.. Sonunda Kutbettin bey'in önerisiyle Şaban Kültür Müsteşarı olarak atanır. Atama yadırganınca ne derler? "îhtisasa boş ver Bak içişleri bakanımız neci?Doktor,hem de bevliyeciTurizm bakanımızTurist olmamış ömründe..Vatanın gültürü mademki soysuzların elinde.. Silah başına Şaban!" Şaban atanınca ne yapar? Kültürle ilgili nesneleri teftişe çıkar. Doğal olarak tiyatrocuları da denetler: "Haylı eksik bu konuda bilgisi..Gördüğü oyunlarÖrdek gölü balesiBir de Kiss me Kate.." Yardımcısı, Devlet Tiyatrosu sanatçılarının kazan kaldırdıkları haberini verir. Şaban kızar, "..Aylıklarını tıkır tıkır bu fakir milletin bütçesinden ödüyoruz..Nasıl kazan kaldırırlar? " diye sorar. Şaban ıslahata girişir: Yardımcısı, bu Devlet Tiyatrosu üyelerinin çoğunun tembel olduğunu söyler. Şaban, "Tembellik, çalışmadan önceki dinlenmektir" der, "Islahat programı ilan edilsin de göreyim ben başlarını kaşıyacak zaman bulabilecekler mi?" Şaban, Devlet Tiyatrosu'nu bilgisizce allakbullak eder. Kiiltür kurumlarında, Şaban'ı ne yaparsa yapsın alkışlayarak çıkarlarını kollayacaklarına inananlar çıkar: Gültürü Arındırma Kurmayı Toplantıları düzenleyerekve şakşakçılarının sürekli onayı ilekimin yükseltileceğine, kimin ise rütbe tenziline uğrayacağına karar verir. Tiyatro Müdürü bazı eksiklikleri bildirmek ve giderilmelerini istemek için Müsteşar Şaban'a başvurur. Şaban, Müze Müdürü'ne söylemeyi tasarladığı eleştirileri, Tiyatro Müdürü'ne iletir: Kütüphane Müdürü'ne de tiyatro ile ilgili eleştirilerini iletmiştir: Fon müziği için radyodan teyp gönderdim aldın mı? Ne yapacaktık onu? Fon müziği olarak kullanacaktın. Kütüphanede mi? Ben ne bilirim? Hangi sahne için lazımsa o sahnede.. Bu günlerde çok yoruluyorsunuz galiba ? ..Yoruluyorum ama sen de pek uykusuza benziyorsun. Uyurgezer bir halin var.. Taner, "Vatan Kurtaran Şaban"ı 1965'te yazmıştı. Devekuşu Kabare Tiyatrosu onuncu yılı bu oyunla kutladığında, "Vatan Kurtaran Şaban"ın 1978 Türkiyesi'nde güncelliğini koruduğunu söyleyerek bir arpa boyu yol almadığımıza hayıflanıyordu. Bu yıl Taner'in doksanıncı doğum yıldönümü. Kültürümüze önemli katkıları nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlenmekte olan Taner, bu konuda maalesef hâlâ haklı: Sadece kültür değil basit işletmecilik konularının da cahili Şabanlar hâlâ kültür kurumlarımızı kuşa çevirmek için nc lazımsa yapmaktadırlar. • Memduh Ün Türkiye sinemasının Yeşilçam tedrisatından geçmiş yönetmeni... Sansürle baş etmiş, sette serdiğiyle ünlenmiş, en iyi fılmlerini kendi şirketine değil, batarım korkusuyla başka şirketlere yapmış... O birkaç mendil ıslattığımız filmlerdcn de sorumlu... Fotoğraflar: UĞUR DEMÎR Televizyonda hâlâ siyahbeyaz filmler gösteriliyor ve bir kuşak daha Yeşilçam filmlerini izliyor. Sizce gençler ne buluyor sizin filmlerinizde? Buna yanıt veremiyorum ben. Nostalji desem değil... O filmler, daha bizden, bizim insanımızın yapısına, kültürüne, dünya görüşüne daha uygun diye düşünüyorum. SANSÜRLE BAŞ EDEBİLMEK İÇİN... Yeşilçam neydi, bir melodram mı, komedi mi, absürd filmler deposu mu? Yeşilçam sadece komediydi yahut melodramdı, ağlamalı şeylerdi denemez... Moda nasıl değişiyorsa, sinema da durmadan değişiyordu. Mesela bir komedi çok iş yaptığı zaman herkes komediye yönelirdi. Onun kadar başarılı olur muydu, olmaz mıydı? Bazen olurdu. Ama bizim seyircimizin gülmekten çok ağlamayı sevdiğini söyleyebilirim. Neden? Deşarj oluyorlardı, boşalıyorlardı. Sizin sansürle baş etmekte ilginç yöntemleriniz var... tşin üçkâğıdına kaçmakta sakınca görmüyorsunuz... Kendimiz sakıncalı olabilir diye düşündüklerimizi kesiyorduk. Ancak yine de bir şey buluyorlardı. Senaryoları çoğaltan bir Ermeni vardı, o bunu çok iyi halletmişti. 100 sayfalık bir senaryoyu 15 sayfa yazıyordu. Okuduğunuz zaman bir şey anlamaya zaten imkân yoktu. Sansürden geçtikten sonra yeniden o sahneleri eklemek gibi bir imkân var mıydı? Yoksa filmi gösterimde de takip ediyorlar mıydı? Yapamıyorlardı takibini, kopya vermiyorduk ki ellerine, öyle bir zorunluluğumuz yoktu. Neyi tavsiye ettiklerini, neyi etmediklerini bilmiyorlardı. Bazen sansürden çıkan filmi gösterim aşamasında engelleyebiliyorlardı. Mesela Fatma Girik'in oynadığı "Kanlı Nigar" böyle bir filmdi. Hilafet zamanında bir kadına karakolda tecavüz edilmesine öfkelenen bir komutan sansür kuruluna yazı yazmış, el koydular, kopyalarını kaldırdılar. •Peki sansürden nasıl geçirmiştiniz filmi? Söylemeyeceğim tabii. Ama sansür kurulunun izlediği filmde o sahneler yoktu... Seks filmi döneminde hem piyasanın içindesiniz, hem dışında? Sevişme sahnelerini çekmeye yanaşmıyorsunuz, neden? Benim o dönemde tek filmim var, ama porno değil, içinde sevişme sahneleri olan bir film. O sahneleri de ben çekmedim. Sete gitmedim. Neden, ahlaki nedenlerle mi? Bakın ben prova yaparım, öyle bir sahnede prova yapamam, o yüzden de çekemem. Zaten sahneler de ahlaksız değildi. Ahlaksızlar gerçek organları göstererekten seks sahnesi çekiyorlar... Oyunculardan hem rahat çalıştığınız, hem oyunculuğunu beğendiniz kimler var? En rahat çalıştığım, Ayhan Işık'tı. Türkan Şoray'la da çalıştım, ama o çok şüpheci. Kötü oynayacak diye çok korktuğu için, yedi kere de çeksem, yine tatmin olmuyordu. Şurasında şöyle yaptım, burasında böyle yaptım diye. îçinde Memduh Ün, son filmi "Sinema Bir Mucizedir"in çekimleri sırasında. Kadir tnanır ve çocuk oyuncu Batuhan Levent'e bu sahneden ne beklediğini anlatıyor... daima bir şüphe vardı, kendine güvenmiyordu herhalde, bilmem ki... Oyuncuya böyle tolerans tanıyor muydunuz, oyuncunun "ben beğenmedim" deme şansı oluyor muydu? Türkan Şoray'la ilk filmimizi "Çapkın Kız"ı çektiğimizde daha star değildi, rahattı, ne ıstersen yapıyordu. Şöhret olunca sultanlığını ilan etti. Çalışmayı tercih etmedim, o da benle çalışmayı istemiyordu. içinde şöyle bir şüphe vardı, zaten, filme başlamadan önce konuştu benimle. "Sen Fatma Girik'i seviyorsun, onunla berabersin, o benim rakibem, acaba beni kötü mü yönetirsin" diye sordu. Kötü yönetir miydiniz, peki? Bir yönetmen böyle bir şey yapamaz. Belki Fatma'ya gösterdiğim gibi bir tolerans gösterebilirdim, ki bunu Fatma'ya gösterdiğimi hiç sanmıyorum. Ama, bir şey yapmak istiyorsa oyuncuyu dinlerim Benim dünyama uygun düşüyorsa, benim düşündüğümden daha iyiyse onu yaparım. Filmde samimiyete inanıyor musunuz? Hangi filmleriniz samimiyetiyle izleyiciyi kavradı? Benim samimi olmam, film izleyici ile bütünleşiyor anlamına gelmiyor. En beğenilen filmlerinizden biri "Üç Arkadaş". Bu filminizle Istanbul Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kıl payı kaçırmışsınız... Evet, film beğenildi. Herkes "Bu kadar güzel bir film olamaz" dedi. Sonra Istanbul Festivali'ne gittik, Jüri Ozel Ödülü'nü Metin Erksan'a verdiler. Bir takım var, o takım beni hâlâ tutmaz ve sevmez. Yazılar da yazdılar hakkımda, "Futbolcudan yönetmen olmaz" diye. Benim yönetmenliğimi bir türlü hazmedemediler. Entelektüelleri kastediyorsunuz, sanırım? • Evet.. Herfilminiziçekerken korkuyla boğuşuyorsunuz, "Üç Arkadaş"ı çekerken de korktunuz mu? Evet. Bütün filmlerde korkuyorum. Yarın çalışacaksam, bugünden başlarım, "ben bu sahneyi çekemeyeceğim" derim. Sonra gider, çekerim. Zaten masaya oturup dekubaj yapamam. Son filminiz "Sinema Bir Mucizedir"i, siz başladımz Tunç Başaran bitirdi. Yarım bırakmak sizi üzdü mü? Evet, üzüldüm. Biz bu filmi 600 milyara, 6 haftada bitiririz dedik, olmadı. 9 hafta sürdü. Eurimages'dan beklediğimiz kredi çıkmadı, kanallardan birine de satamadık. Film aşağı yukarı bir trilyonu geçti. Ticari başarısı olacak mı diye çekmedik, ama zor bir filmdi. Ben seyretmedim henüz, eğer ticari başarısı olursa, ne varmış bunda diye izlerim. Fatma Girik'le 50 yıla yaklaşan bir beraberliğiniz var, siz Fatma Girik'ten neler öğrendiniz? O bana yaşamayı, yaşamdan tat almayı öğretti. Siz Memduh Ün'den ne öğrendiniz? Fatma Girik: Bugüne kadar bıldiğim ne varsa hepsini ondan öğrendim. Şu an 62 yaşındayım, ve arkaya baktığımda keşke şunu yapmasaydım dediğim bir şey yok. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle