02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 EYLÜL 2005 / SAYI1018 Mısırlı sanatçı Wael Shavvky'nin "Mağara"sında... Süpermarkette Ortadoğulu bir aracı Özlem Altunok W ael Shawky, 34 yaşında Mısırlı bir sanatçı. Mekke'de büyümüş, tskenderiye'de yaşıyor. Iskenderiye'dc, daha sonra da Pensilvanya'da sanat eğitimi almış. tlk uluslararası deneyimi 96 Kahire Bienali. Aldığı ödiille birlikte hareket alanı genişlemiş ve New York, Havana, Amsterdam, Vcnedik gibi pek çok kentte işlerini sergilemiş. Shawky, toplum, kültür, din, dil gibi konular üzerine daha çok video, yerleştirme ve performans çalışmalan yapıyor. Ortadoğulu bir giincel sanatçı olarak anılmaktan çok, bir çevirmen, aracı konumunda olmak istiyor. "Kendimi gözetiyorum" diyor, "dcğiştirmck değil, yaşananlartn doğru anlaşılması için çeşitli sistemleri iç içe geçirerek gerçekliğe yaklaşmak istiyorum." 9. Uluslararası Istanbul Bienali'nde, Garanti Bankası Binası'nda gösterilen videosu da bunu gösteriyor. "Mağara", Kuran'daki "Mağara Suresi"nden yola çıktığı bir iş. 15 dakika süren videosunda, tstanbul'da bir süpermarkette kameraya doğru teklemeden okuduğu sureyi, aynı zamanda alt yazıyla takip ediyoruz. Yanından, kenarından geçen insanlar, domates ya da konserveler arasında ne dediklerini anlayan ne de ilgi gösteren biri var. Shawky, "Bugün 'gerçeklik' kavramı kendisinden çok uzak vc çoğu zaman insanların işine yaramıyor. Ideolojiler ve dinler iç içe girmiş durumda. Insan hakları, eşitlik, demokrasi Mısır'da olmadığı kadar, dünyanın cn giiçlü sayılan ülkesinde de yok. Yine de bugün, bütün 'demokratik' sistemler lslamiyeti suçluyor, kötülemeye çalışıyorlar. Ben de burada politik ya da dini bir söz söylemek yerine, bir dinin, kültürün, dilin nasıl yok sayılabileceğini sergilemek istedim" diyor. Shawky'nin performansını bir süpermarkette yapması elbette tesadüf değil. Ona göre, süpermarket de mağara gibi, insanı yaşamdan koparan, izole bir ortam. Farkı kapitalizmi simgeliyor, olması. Shavvky, tstanbul'un da yabancısı değil, geçtiğimiz yıl Platform Güncel Sanat Merkezi'nin davetlisi olarak 6 ay tstanbul'da yaşamış. Bu bienal çalışması da o dönemde ortaya çıkmış. "Bu videoda hem Istanbul'u, hem de kendimi anlatıyorum. Bir nevi, otoportre. Türkiye bana kültürel olarak çok yakın bir ülke. Aynı dini paylaşıyoruz, ama ortak bir dil konuşmadığınızda izole edildiğiniz bir yere dönüşüyor. 6 ay boyunca burada, sadece belli bir sanatçı topluluğuyla Ingilizce konuştum. Yani asıl topluluktan izole edilmiş durumdaydım. Türkiye batılılaşmaya, AB'nin parçası olmaya çalışan Müslüman bir ülke. Ben, çocukluğumu Mekke'de Kuran hatmederek geçirdim, Islami kültürle beslendim. Bir yandan da güncel sanatla uğraşıyor, modern bir hayat yaşıyorum. Tüm bu bileşenler Istanbul kadar benim dc portremi çıkarıyor." Shawky, videoda bu yüzden modern kıyafetlerle, kapitalizmin parçası sayılan bir süpermarkette Arapça Kuran okuyarak yürüyor. Kimsenin tepki vermeyeceğini bile bile... "Çünkü bu, aynı zamanda küreselleşmenin getirisi. Birey olarak çevremizdeki her şeyle bastırüıyoruz. Kapitalizmle sarmalanmış durumdayız. Evet, konuşmaya hakkımız var, ama ben konuştuğum zaman kimse dinlemiyor." Shawky'nin "Mağara Suresi"ni seçmesinin de bir sebebi var. Surede yer alan "7 Uyurlar", "Musa ve Hızır" ve "Zülkarneyn" adlı üç kıssa; güç, inanç ve bilgelik arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Ona göre bu örneklerle değişik güç seviyelerini, farklı aşamalardaki inançları ve bilgelikleri görmek mümkün. Peki, neden bir süpermarkette geçen bu sureyi, bir haber sunar gibi, teklemeden ve altyazılı okuyor? Işte sanatçının önemli notu: "Sureyi hiçbir şeyini değiştirmeden, bir çırpıda okudum. Çünkü insanların söylediklerimi sadece bir metin gibi, rııhaniliği ortadan kaldırarak bilginin verildiği bir tekst gibi algılamasına çalıştım. Amacım bir dilin ve dinin nasıJ yok edilebileceğini göstermekti. Bu yüzden çalışmalarımın egzotiklikten uzak olması çok önemli. Popüler ya da oryantalist bir sanatçı olmak istemiyorum. Ortadoğu'dan gelen sanatçıların da bunu kullanmasından hoşlanmıyorum. Güçlü bir kültürün basitleştirilerek satış amaçlı sunulmasına karşıyım."# BU KENTİN SAHİPLERİ... OBir İstanbullu D okuzuncu Uluslararası Istanbul Bienali'nin yerli konuklarından biri de Sakine Çil. Grafik tasarımı Ülkü Gezer tarafından yapılan "O Bir İstanbullu" adlı çalışma, bienal kapsamındaki "Konumlandırmalar" projesi dahilinde otobüs duraklarındaki reklam panolarını afişlerle kaplıyor. 2003 yılında Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nce gerçekleştirilen "Kentim Istanbul" projesinden ve araştırma verilerinden yola çıkarak geliştirilen çalışma, Istanbul'da birbirinden farklı ya da birbiriyle çelişkili görüntüleri, yaşam biçimlerini bir araya getiriyor. Bütün kentin bienal mekânı olarak değerlendirildiği "O Bir istanbullu" çalışması "tstanbulkı, ne kadar istanbullu? Kentinin ne kadar farkında? " gibi soruları akla getiriyor. tstanbulluların kendileriyle ve hemşerileriyle yüzleşmesini amaçlayan projede, fotoğraflar ve cümleler tek bir lstanbulluluk kimliği olmadığını vurguluyor. • ROLL DE BİENALDE Cennetin öyküsü, "Genesis 3" projesiyle yeniden yorumlanıyor DÖkuz yıldır yuvarlanıyorlar , Havva, yasak elma Özlem Özkutlu dem, Havva ve Yasak Elma... Bütün dinlerde kabul görmüş, bildik bir öykü... Tanrı önce Âdem'i yaratır. Âdem yalnızdır ve yaratılma sırası Havva'ya gelmiştir. Âdem'in kaburga kemiğinden bir Havva yaratır. Onları cennetine alır, bahçelerinde gezmelerine izin verir, bahçedeki ağaçlardan istedikleri kadar meyve yemelerine de... Sadece bahçenin ortasındaki elma ağacını yasaklar. Ama Havva yılanla özdeşleştirilen şeytan tarafından kandırılır ve elmayı yer. Âdem'e de yedirir. Tanrı, yasak elmayı yedikleri için Âdem ve Havva'yı cezalandırır, cennetinden kovar. Oykünün karakterleri belli. Havva, yasakları çiğneyen ve Âdem'in de hata yapmasına neden oluyor. Âdem, sevdiği kadın için Tanrı'ya karşı geliyor. Tanrı cezalandırıcı, yılan veya şeytan ise ayartıcı... Bu öykü üzerine çok söz söylendi, hatta sanatın ana konularından biri olarak bile gösterebilir! Istanbul Bienali'yle aynı tarihlerde bir performans gerçekleştiren Hollandalı sanatçı Anne Verhoijsen, Genesis 3 adını verdiği projesiyle cennetin öyküsünü yeniden yorumladı. Sanatçı Istanbul sokaklannda karşılaştığı insanlara Âdem, Havva ve Elma'nın öyküsü konusunda ne düşündüklerini sordu, yanıdarı da Atlas Pasajı'nda sergiledi. Genesis 3, üç ana projeden oluşuyor. Bu çalışmada amaç, hikâyenin Islam ve Batı kültürü arasındaki H ayatımıza "Sarardıkça güzelleşen dergi" sloganıyla 9 yıl önce giren alternatif müzik dergisi Roll, 100. sayısını geride bıraktı. Dünyayı müzikle güzelleştirmeye çalışan bir grup insanın çıkardığı bu "müzikli yaşam" dergisi, bürosunu Istanbul Bienali'ne de taşıdı. Merve Erol'la bienali ve Roll'un varoluş hikâyesini konuştuk. A Roll'un 100 sayılık müzik arşivi tstanbul Bienali'ne de taşındı. Roll bize bienalde neler gösterip dinletecek? Aslında yaptığımız Antrepo'da büyükçe bir alana derginin bürosunu taşımak. Bugüne kadar Roll'de ele aldıklarımıza orada da rastlamak mümkün. Bienal maceramız Duman konseriyle başladı, her pazar bir konserle devam edecek. Her hafta fotoğraf sergileri, film gösterimleri, panellerle destekleyeceğimiz bir temamız var. Ilk hafta Irak işgalini ele aldık, Tüpraş işçilerini ve PetrolIş'i ise bu hafta bekliyoruz. Sabit meselemizse 12 Eylül... Çabamız, "işini bırak, git" gibi klasik bienal mantığından öte, orada soluk alıp vermek, orayı bir buluşma noktası yapmak, gündem yaratabilecek imkânları değerlendirmek. Gerisi, aynı bürodaki gibi: Bir yandan dergi yapıp bir yandan muhabbet edeceğiz... Dergi, müzikten çok bir yaşam dergisi gibi. Müziğin içine bu kadar çok şeyi nasıl sığdınyorsunuz? Müziğin içinde her şey zaten var. Müzisyen de gündelik hayatın, tarihin içinde yoğruluyor, onun da diyeceği herkesinki kadar önemli. Başından beri, yazı dergisi değil, söyleşı dergisi olmaya çalıştık. Biz ahkâm kesmeyelim de, bırakalun, onlar bize şarkıların ardındaki hayatı anlatsın ıstedik. Bağımsız, popülarite ve tiraj kaygısı olmayan bir dergi çıkarmak nasıl bir his? Belli bir tirajın altına düşmeden güzel şeyler yazıp çizmeye çalışıyoruz. Bağımsızlıksa temel düsturumuz. Gazeteciliğin oyuncak olduğu, bir çıkar meselesi haline geldiği bir zamanda büyük sermayeye ya da herhangi bir kuruma yas lanmadan haber yapmak en güzeli. Geçen 9 yılda, herhaldc birkaç kuşak geldi bizimle beraber. Bir devrin kültüründe, pek çok insanın zevkinin şekillenmesinde pay sahibi olmak tabii ki güzel bir his. • farklılıklan karşılaştırmak ve bunları uluslararası arenaya çekmek... Proje dahilinde röportajlar, röportajların kayıt edildiği video kasetler, bir web site ve bir performans çalışması var. Sokaklardan, marketlere, trenlere kadar her yerden herkese sorular soruluyor. Havva elmayı yemeli miydi, yememeli miydi? Siz, Havva'nın yerinde olsaydınız ne yapardınız?.. Yanıtlar kültürlere göre değişiyor. Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlar sorulara, geleneksel düşüncelerine ve kendi kitaplarına göre yanıt veriyorlar. Bu yanıdar da web sitesinde, soruları yanıtlayanların kendi hikâyeleri ve düşüncelerini paylaşabildilderi bir platforma dönüşüyor. tstanbul projenin sekiz ayağından biri. Amsterdam, Rotterdam, Karatsa, Valmiera, Sarajevo, Roma ve New York diğer kentler... Işte yanıtlar: Ben bilmiyorum, anneanneme sorayım... (kişi gidiyor ve dönmüyor) Bu tür şeylerin filmini çekmek doğru değil... Cennet, insanlıktır. Cennet Müslüman olmaktır. Ben sevgiye inanıyorum, Âdem ve Havva'nın arasındaki sevgiydi. Sevginin şeytan işi olduğuna inanmıyorum. Havva Âdem'e oyun oynadı, ama bana da elmayı bir kadın uzatırsa, elbette yerim. (erkek) Eğer bu bir tiyatro olsaydı ben insanların anası olduğu için Havva rolünü seçerdim (kadın). Elmayı ben de yerdim. (çoğunluk) Yasak olduğunu bilirsem, yemezdim. (azınlık) Ben elma sevmem. (bir kişi) • İFSAK'TAN 1. GENÇ FOTOĞRAFÇILAR SERGİSİ Fotoğraflar sokağa taşınıyor I nsan bedenindeki ayrıntılar, sokak, ışık ve şiddet, buluşma, mezbaha, düş, kadın, taraf, Istanbul silüetinde camiler, Milano Metrosu... Bunlar, iFSAK'ın düzenlediği "1. Genç Fotoğrafçılar Festivali"nde gösterilecek fotoğrafların konularından bazıları. Bu yıl ilki düzenlenen festivalde, yaşları 18 ile 28 arasında değişen 27 kişinin fotoğrafları sergilenecek. 2 Ekim'e kadar sürecek olan festivalde, sergiler, dia ve belgesel gösterileri yapılacak. IFSAK 20 yıldır düzenli olarak gerçekleştirdiği "tstanbul Fotoğraf Günleri" etkinliğini bu yıldan itibaren iki ayn etkinlikle sürdürecek. "Genç Fotoğrafçılar Festivali" de bunlardan biri. Bundan sonra, sonu tek sayıyla biten yıllarda "Genç Fotoğrafçılar Festivali", sonu çift sayıyla biten yıllarda ise "Fotoğraf ve Sinema Bienali" düzenlenecek. Bu kapsamda 2005 yılı, genç fotoğrafçılara ayrıldı. Amaç, fotoğrafla ilgilenen, ancak bu fotoğraflarını sergileme ya da sunma şansı bulamamış gençlerin çalışmalarını izleyici ile buluşturmak ve gençlerin fotoğraflarla neler yapabileceklerini göstermek. 28 yaş altı tüm genç fotoğrafçılara açık olan ve herhangi bir konu ya da teknik sınırlaması bulunmayan festivalin diğerlerinden farkı, sergi, dia ve belgesel gösterüerinin salonlardan çıkarılıp gençlerin gittiği mekântarda sunulması. Bu yüzden de festivalin ana mekânları, kafeler, kültür merkezleri ve meydanlar. Taksim ve Kadıköy merkezli festivalde, Taksim Metro Tanıtım Merkezi, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, Hamam Cafe, Veli Cafe, Liman Kahvesi, Kargart ve Beyoğlu Tünel Meydanı, ana mekânlar arasında bulunuyor. IFSAK, şehir merkezlerine uzak semtleri de düşünmüş. Her yıl seçilen bir semte fotoğraf götürülecek. "Her Semte Bir Fotoğraf" adı verilen etkinlik çerçevesinde, bu yıl Ümraniye Tantavi Parkı'nda dia gösterisi yapılacak. tstanbul Fotoğraf Günleri'ndcn miras kalan "Fotoğrafınla Gel" etkinliği ise, festivalin son günü Kargart'ta yapılacak. • www.ifsak.org.tr / www.gencfotofest.org • \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle