Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 EYLÜL 2005 / SAYI1018 Bugünün gençleri de rakıyı masası ve sohbetiyle seviyor. Türk Sanat Müziği, onlarm da değişmezi. Dertleşmek, sohbet etmek için rakı birebir. Ama rakı da çağa ayak uydurmuş. İnternette sohbet ederken kameraları açıp kadeh kaldırmak bugüne dair bir ayrıntı olmuş. Gençlerin rakıyla imtiham Özgür Erbaş G ün geçmîyor ki yeni bir rakı, masalarda kendine yer aramak üzere yola çıkmasın. Hepsinin tadı, şişesi, kapağı farklı; ama içi aslan sütü. Rakıların çeşitlenmesi, piyasaya da yaramış. Bu yıl ağustosa kadar olan rakı üretimi 15 milyon litre. Anlaşılan rakı şişesınde balık olmuşuz! Tüketim artsa da azalsa da, rakı içmek, maharet. Masadan "tadında" kalkmak, masanırı "şerefine" kalkan kadehler eşliğinde anlatılan sırları saklamak da bu maharete dahil. Meyhaneye girmek, oranın gereklerini yerine getirmekse geleneksel olarak kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Gençler, ya evde ya da dışarıdaki büyüklerinden öğreniyor. Hangi rakı içilir, ne kadar suyla içilir, masada ne yenir, ne dinlenir bilgisi, hayata dair diğer bilgilere eşlik ediyor. Rakı içmeyl, masa adabını büyüklerden öğrenmlşler. Hepsinin kendine göre kuralları var. Klmi sıcak Içiyor, kimi şalgam suyuyla... lakı sabahı İçin tarlflerl de var, sevdiklerl şarkıları da... Fotoğraflar: lenip saldırmaya başladım. Normalde hayatta yapmam, ama ne olduysa artık... Sonra uzun bir ara verdim, 8 yıl sonra bir piknikte tekrar başladım. O arada kokusuna dayanamıyordum. Başak Özkutlu: Ben rakıyla 2 yaşında tanışmışım...Çokmeraklıbirbebekrnişirn.Dedem de eski rakıcılardan. Sürekli "Dede bu ne" diye soruyormuşum. Sonunda sıkılmış ve bana rakı vermiş. Bir çay bardağı içmişim ve taklalar atmaya başlamışım... Hüdai Polat: tlk rakımı Galatasaray Lisesi'nde okurken içtim. Hem ağabeylerimiz rakı içmeye teşvik etti hem de biz meraklıydık. Paramız varsa Nevizade'de yoksa Kulüb'ü alır birinin evinde içerdik. Yatakhanede köpek öldüren içerdik, yanına da Birinci sigarası. Nejat Satı: Benimki sizinkilerin yanında biraz garip kaldı. Lisede arkadaşlarla poker oynarken, kaybedene sek rakı içme cezası verıyorduk. Ben de o masada içmeye başladım. H. Polat: Rakı ceza olur mu? Gerçekten rakıya ayıp etmişsiniz... RAKI MASADA İÇİLİR... Ö. Erman: Sizi bilmem ama, rakının benim için hep törensel bir yanı oldu. öyle ayak üstü, kokteylde falan içemem. Mutlaka sofra olacak. Öyle gördük belkı ondandır. H. Polat: Ben de masa isterim. Hem de uzun bir masa olacak, otururken bir elin sandalyenin arkalığında öbür dirseğin de masada duracak. Ö. Erman: Denge mi sağlanıyor öyle? H. Polat: Öyle de denebilir tabii... Rakının yazılı olmasa da çok kuralı var. Asknda herkes kendi kuralını koyuyor. Ben varsa hep Kulüp Rakı'sı içerim. Biraz ağırdır, ama tatlıdır. Yanına su içmem, içine buz koymam. N. Satı: Sıcak mı içiyorsun? H. Polat: Evet, sıcak seviyorum. Bunun kötü tarafı, ertesi sabah bol miktarda gazlı içecek tüketme ihtiyacı oluyor. Su tek başına kesmiyor çünkü. Buzlukta bekletilmiş votka ve kornişon turşusu. Sek tek atımlık votka ve turşu, rakı sabahı için birebir. Ö. Erman: Neden rakı su buz sırası var peki? H. Polat: Üzerine doğrudan buz koyarsan kristalize oluyor, yağ tabakası gibi bir şey oluşuyor. N. Satı: Ben de buz koymam. Tadı bozuluyormuş gibi geliyor. Bir de şalgam suyuyla içince alkol hafifliyor. Ertesi sabah da soda, tuz, limon, Izmir usulü tedavi. Ama rakının tadını çıkaracaksan mutlaka sofra lazım. Ben meze satmayan yerden rakı almam mesela. Ö. Erman: Benim tercihim Tekirdağ'dan yana. Özellikle evde maç ya da fılm izlerken, gidip bırkaç hazır meze alıyorum. Çok keyifli oluyor. H. Polat: Bence rakı Ttjrk Sanat Müziği demek. Ayrı olmaz. Sohbet olsun, olmasın müzik şart. Zaten rakı ıçilen yerde gürültü olmaz, Hüdai şarkı söyler! Ö. Erman: Eh, dinleriz artık... Bir de rakı içince, içki içenler arasında bile ayrı bir yerin oluyor sanki. Türk Sanat Müziği de öyledir ya. Dinlemek hele de söylemek başka bir şey. N. Satı: Büyümekle ilgili sanki değil mi? H. Polat: Biz, biraz daha meiankolık bakıyorduk sanırım. Boğaziçi Üniversitesi'nin altında Münir Nurettin Selçıık'un mezarı var, biz de onun başında rakı içerdik mesela. Ö. Erman: Siz epey romantikmişsiniz! Bizim ağabeylerimiz rakının nasıl içileceğini tarif ederlerdi. Rakıdan bir yudum alır nefes almadan su içersin, üzerine de bir lokma meze. Ama sonra bunun saçma bir ritüel olduğunu anladım. B. Özkutlu: Ben gayet klasik içiyorum. Rakı, su, buz... Babamla karşılıklı, yemeğin özellikle balığın yanmda seviyorum. Genelde Yeni Rakı içeriz, ama Efe'yi denedik geçenlerde, güzeldi. Mezeleri de seviyorum, ama yoksa tek başına da içerim. Bir arkadaşım sadece maydanozla içiyor mesela. N. Satı: Efe ve Burgaz içtim, ikisi de güzeldi, içimi yumuşak. Ama garip bir şekilde sabah kalkınca su içtikçe sarhoş oluyorsun sanki. H. Polat: Kulüp'te de var o. Sabah su içmeyeceksin. Ö. Erman: Ertesi gün beleşe mi geliyor? Alacakaranlık kuşağı gibi... H. Polat: Bir arkadaşım da kuru kahve, elma ve limonla içiyor. Ben sevemedim. B. Özkutlu: Çok fazla içmiyorum, tadında bırakırım. En fazla 4 duble içerim. N. Satı: Eh, iyiymiş... H. Polat: Zaten rakıda ne kadar içersen iç, iki duble ıçersin. Soran olursa, " Vallaha çok içmedim, 2 kadeh" dersin... N. Satı: Muhabbet sırasında pek bir şey fark etmiyor insan. Ama ben 4 dubleyi geçersem gözümü bir yere dikip, gözüm seğiriyor mu diye içimden geçiririm. Bunu düşünmeye başlayınca da gözüm seğirmeye başlar... Ö. Erman: tçerden tutamadığın bir durum olur, ortamdan kopar gibi olursun. H. Polat: Bana göre o çakırkeyifliktir. Tam bir bılinç kaybı olmalı sarhoşlıık. N. Satı: Bende unutma diye bir şey olmaz. B. Özkutlu: Ben de genelde hatırlarım, ama babam hiçbir şey hatırlamaz. Ö. Erman: Insanın özü ortaya çıkıyor diyorlar, ama bence aklının bir kenarında ona sığınıyorsun. Bahanen var artık, yapamadıklarını yapıyorsun. H. Polat: Lisedeyken bir öğlen çıktık, içtik. Ben yine arkadaşları taşıyordum. İkisi de MÜZİKSİZ MASA OLMAZ... N. Satı: Zaman değişse de rakı baki kalı yor. Benim bir arkadaşım chat yaparken rakı içiyor. Hatta 4 kişilik bir ekipleri var, webcam'lerini açıp muhabbet edip, "ayrıyız, ama gönüller bir olsun" diye içiyorlar. Bu arada hepsinde aynı meze olmasına dikkat ediyor lar. H. Polat: Bilgisayann sosyal tarafı bu. Rakı da sosyal bir içki ne de olsa! N. Satı: Türk Sanat Müziği rakıya yakışıyor gerçekten. Yani hangi tür müziği seversen sey, rakıyla başka bir havaya gıriyorsun. B. Özkutlu: Rakı benim için büyümekten çok, çocuklukla ilgili. Dedem her akşam bir küçük içerdı Akşam 5 gibi başlardı, yatmadan önce bir kaşık bal yerdi. Bahçesmde bir kileri vardı, şişelerini oraya dizerdi. İç içe iki odaydı ve bütün duvarlar anların petekleri gibi rakı şişesiyle örülüydü. Bu bana çok büyülü gelirdi, sanırım rakı sevgisi oradan geliyor. Yoksa benim etrafımda çok rakıcı kadın yok mesela. Ya bira ya şarap içiyorlar. H. Polat: Ne oldu şişelere? B. Özkutlu: Öldükten sonra kamyonla taşındılar... Ö. Erman: Çok güzelmiş, keşke kalsaymış. RAKIDA İLERLEDİKÇE... H. Polat: Oldum olası içine kapanık bir tiptim. Bir de hem rakı ıçer hem de bir şey olmaz gibi bir hava yaratmıştım. Bu yüzden çok sarhoş taşıdım. Kötü oluyor. Şimdi sarhoşluğu hiç sevmiyorum. Bir de insan zamanla kararını buluyor galıba. Ö. Erman: Yanımda kadınlar varsa, sarhoş olmamak için çabalıyorum, bunun da otesınde olmuyorum bir türlü. H. Polat: Pekı sarhoş olduğunuzu nasıl anlıyorsunuz? Hatırhyor musunuz? ttaşak Özkutlu Biz de bugünün gençlerinin rakıyla ilişkilerini merak ettik ve masalarına misafir olduk. Okuyanus Yayınevi sanat yönetmeni Öznur Erman, bilgisayar programcısı Hüdai Polat, sanatçılar Başak Özkutlu ve Nejat Satı rakı masasında bir araya geldi. Anıların ardından, ütopyalar, bilim kurgu romanlar, evrimin gidişatı, yapay zekâ konuşuldu. Bu da gençlerin farkını ortaya koydu. Ama yine de masa eskilerin yaptığı gibi "Unutturamaz Seni Hiçbir Şey, Unutulsam da Ben"in hep bir ağızdan söylcnmesiyle bitti. Işte o masanın rakıya dair sohbetınden kalanlar. UĞUR DEMİR TANIŞMA... Öznur Erman: Rakıyla 17 yaşında tanıştım. Mahalledeki arkadaşlarla toplandık, mangal yapıldı, rakılar alındı. Sanırım herkes için ilktı ve kısa zaman sonra devrilmeye başladılar. Ben niyeyse içemedim, herkesi yatırdım ve büyüğün yarısını soğuk etler ve domates eşliğinde içtim. Orada sızıp kalmışım. Aradan zaman geçince, babam "Getirin onu" demiş. Kollarıma girmişlerdi ve ben bir anda sinir Mcdonalds'ta patates kızartması yemek istedi. Biri Taksim'e diğeri Tünel'e doğru yürümeye başladı. Tünel'e gideni yanlış tarafa gittiğine bir türlü ikna edemedim. Ikisine de sahip çıkmam gerekiyordu. Tünel'e doğru gitmeye çabalayana dayak attım, sonra da dayak yedim. Hiç kimse patates kızartması yiyemedi... N. Satı: Yön duygusu gitmiş... Bence sarhoşluk, hatırlamamaktan ziyade umursamamakla ilgili. Normalde üzerinde baskısını hissettiğin şeyler, bir anda anlamstzlaşmaya başlıyor. B. Özkutlu: Sen de normalden daha cesur oluyorsun. N. Satı: Aşk ılanı mesela. Ayıkkcn hiç cesaret edemezsin, ama içince aşkını söylersin. Ö. Erman: Cem Mumcu şöyle tarıf ediyor: önünde çok güzel bir kız yürüyor ve ona dokunmak istiyorsıın Bu ıddir. Sonra süper ego devreye giriyor ve "oğlum, itlık yapma" der ve tüm toplumsal yasakları hatırlatır. td'le süper ego tanışma noktasında ortayı bulur. Işte sarhoşlukta, ıd'in ve sen bas, başa kalıyorsun. •