16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir film, hayatınızı değiştirmez, ama... Gönül DönmezColin Y ılda 1000'e yakın film çevrilen Hindistan, Bombay (yeni adı ile Mumbai) merkezli ticari sinemaya uygun gördüğü Bollywood terimi ile Lollyvrood (LahorePakistan) ya da Nollyvvood, Nijerya gibi diğer terimlerin de sinema tarihine yerleşmesine yol açtıysa da on yıl öncesine dek koca ülkede yalnız bir film festivali vardı. IFFI adı altında her ocak ayı kutlanan bu şenlik bir yıl başkent Yeni Delhi'de yapılır, diğer yıl ülkenin başka bir kentine göç ederdi ve böylece koskoca yan kıtanın sinemaseverlerine ulaşılmaya çalışdırdı. Son yıllarda ekonomik, teknik ve sosyal alanlarda biiyük gelişmeler kaydeden Hindistan'da bugün hemen her eyaletin kendi festivali var. Böyle olunca başkent festivali IFFI de kendine uygun bir yer araytp geçen yıl turist cenneti Goa'yı seçti. Başkent sakinleri yedi yıldır zaten bambaşka bir festivale kaptırmıştı gönlünü: Cinefan. Bu, çok özel bir festival. Bir kere, yöneticileri, başkan da dahil hep kadın. Gerek sinema gerekse diğer sanat alanlarında doktora yapmış, gerçek sinemadan anlayan kadınlar bunlar. 1988 yılından bu yana çıkardıkları "Cinemaya" dergisi bugün dünyanın her tarafında okunuyor. Bu yıl onların azimli çabalarıyla ülkenin zenginlerinden biri sponsor oldu, ve dokuz günlük unutulmaz bir şenlik yaşandı. Cinefan arada bir Bollywood'a göz kırpsa da bu festivalde yalnızca sanat konuşuluyor. "Gilaneh" yine bir kadının öyküsüydü. Belgeselci yönetmen Mohsen Abdolvahhab ile birlikte çektikleri bu film 1988'de Iran yeni yılı kutlarken başlar. Saddam Hüseyin'in bombaları altında yaşamlar kararır o yılbaşı. 15 yıl geçer aradan. Gilaneh savaştan sakat dönen oğluna bakmakla geçirir günlerini. Tek umudu güneyden gelecek konuktur. Gilaneh rolü için yaşına 30 yıl katan oyuncu Fatemeh MotamedAria oldukça etkileyici bir rol çıkarmıştı ortaya. Kazakistan'dan Serik Aprimov'un "Avcı" filmi ise yitirilmiş geleneklere bir ağıttı. Bozkırlarda yapayalnız dolaşan bir avcı, çevresine uyum sağlayamayan genç bir delikanlı, geçmiş ile şimdiki zaman arasında bağlantı kuramayan insanlar... tşte Sovyet sonrası Orta Asya'dan insan manzaraları. Çin filmi, Gu Changvvei'nin "Tavuskuşu" yapıtı da tarihten nasibini almış insanların bu kez kültürel devrim akıp giden yaşama ayak uydurma çabalarını yansıtıyordu. Vietnam filmi, Ho QuangMinh'ın "Çok Uzak Bir Zaman" yapıtı da bir tarihle hesaplaşma filmiydi. 19501erde Kuzey Vietnam'da başlayan film daha önce "Karma" ile başlayıp "Sonsuza Dek Gitti Artık"la devam eden üçlüyü tamamhyordu. Irak'ta Saddam Hüseyin'in ardından yapılan ilk film, Oday Rasheed'ın "Underexposure" yapıtının başlığı, kullandıkları eski film şeritleri gibi kuşaklar boyu dünyadan bağları kopmuş Irakhları da simgeliyordu. Afganistan'da da sinema var mı? Genç ve çok azimli yönetmen Roya Sadat, 1981'de Herat'ta doğmuş ve bugün Afganistan'ın en genç yönetmeni. Taliban rejimi sırasında bir odaya kapanıp Amerikan el kitaplarından yönetmenlik öğrenmeye çalışmış. Taliban'ın ardından Afgan kadmlarının nasıl yaşayan ölüye döndüğünü gösteren 20 dakikalık bir film yapmış, 2001 yılında. "Osama" filminin yönetmeni Siddik Barmak bu filmi görünce para yardımı yapmış ve "Üç Nokta" çıkmış ortaya. Filmin öyküsü dul bir kadının uyuşturucu kaçakçılığına zorlanıp bir Iran hapishanesinde son bulan yaşamını anlatıyor. Afganistan'da onun gibi başka genç kadın yönetmenler olup olmadığı sorusuna "Çooook!" diye yanıt veriyor, heyecanlı Roya Sadat. GECEDEN SONRA... Geçen Istanbul Uluslararası Film Festivali'nde ödüllendirilen Tayvanlı Hou Hsiao Hsien'e ayrılan bölümde "Cafe Lumiere" de içinde olmak üzere dört film izledi. Satyajit Ray'in Apu üçlüsünden "Pather Panchali" ise elli yıl sonra bile taptazeydi. Programa geçen yıl bir de Arabesk bölümü ekleyen Cinefan sürekli Arap filmleri gösteren tek festival belki de. Özellikle Kuzey Afrika sinemasmda son yıllarda beliren yeni devinimi düşünürsek uygun bir adım, bu yeni ek. Ama yabancıları festivale çeken kuşkusuz Hint filmleri. Bu yıl genç yönetmenler, ilk ve ikinci yapıtlar önde gidiyordu. Güncel sosyal ve politik sorunlar ön plandaydı. Örneğin Keşmir sorununu ele^alan "Burada"... Orta kuşaktan da ilginç filmler izledik ülkenin değişik bölgelerinden. Hindistan'ın gelmiş geçmiş en önemli yönetmeni Satyajit Ray'in oğlu Sandip Ray'in "Geceden Sonra. .." yapıtı, bir köprü zelzelede yıkılınca Himalaya dağlarında kalan bir aile ve dostlarının bu müthiş manzaranın ortasında yaşadıkları çelişkileri anlatıyordu. Kerala eyaletinin tanınmış yönetmenlerinden Jayaraj, daha önce Budizm ve Hıristiyanlığı ele almıştı filmlerinde. "Tanrı Adma", köktendincilik üzerine duyarlı bir filmdi ve topluma verdiği mesaj çok önemliydi. ^ Hindistan, yılda İOOO fllm çekerek, dünyaya parmak ısırtıyor. Bununla da kalmayıp düzenlediği festivallerle de kıtanın sinemasını diri tutuyor. Başkanı da dahil yönetlcilerinin tümünün kadın olduğu "Cinefan" festivall de Işte bu diriliğin işareti. Kritik Karşılaşma KALBİN ZAMANI, YAZI TURA... Festival başkanı Aruna Vazudev altmışlarını sürmesine karşın Brezilya'dan Japonya'ya festival oldu mu hayır demiyor hiçbir zaman. Istanbul Uluslararası Film Festıvali sırasında da ona rengârenk sarisiyle Beyoğlu sokaklarında rastlayabilirsiniz. Yine Türk filmi arıyordur, Cinefan için. Bu yıl dört filmle katıldık programa. Atıf Yılmaz'ın "Eğreti Gelin" filmi ustalara ayrılan özel bölümdeydi. Ali Özgentürk'ün "Kalbin Zamanı" ile Yeşim Ustaoğlu'nun 'Bulutları Beklerken' filmleri Frescolar bölümlerinde gösterildi. Uğur Yücel'in " Yazı Tura" filmi ise yarışmadaydı. Dört film de en büyük salonda gösterildi, izleyici ilgisi büyüktü. 30 ülkeden 120 film izledi, 100 bin kadar meraklı izleyici dokuz gün boyu. Yarışmadaki 15 filmin her biri ayrı özellikler içeriyordu. Örneğin Iran'ın en önemli kadın yönetmeni Rakhshan BaniEtemad'm son filmi Ve ödüller... ilistinli yönetmen Michel Khelifi, Belçikalı yönetmen Marion Hansel, Hintli yönetmen ve sinema profesörü Mani Kaul, ARTE televizyon kanalı başkanı Michel Reilhac ve Japon festival başkanı Reiko Araki'den oluşan büyük jüri "En lyi Film Ödülü"nü Endonezyalı Garin Nugramo'nun Jakarta'da gençyaşlı herkesin birbirine karıştığı bir pazarda geçen "Aşk ve Yumurtalar Üstüne" filmine verdi. Fanatizme karşı hoşgörüyü savunan bu film, kalıplaşmış din kuralları gibi sinema kurallarına da karşıydı. F Jüri Özel Ödülü'nü daha önce Cannes'da Camera d'or kazanan "Kaderine Terk Edilmiş" adlı Sri Lanka filmi kazandı. Anlatımda diyalogdan çok müzik ve ses bandına önem veren bu filmde yönetmen Vimukthi Jayasundara kişilerin anlammı yitiren yaşamlarını yansıtırken yitirilmiş bir ülke için de göz yaşı döküyordu sanki. En lyi Kadın Oyuncu Ödülü'ne "Tavuskuşu" filmindeki rolüyle Çinli Zhang Jingchou, En lyi Erkek Oyuncu Ödülü'ne ise "Soğuğun Gözyaşları" filmindeki rolüyle Iranlı Parsa Piroozfar seçildi. Hint filmleri bölümünde en iyi film Jahar Kanungo'nun "Sessizliğe Ulaşmak" filmiydi. Sandip Ray'in "Geceden Sonra..." filmi Özel Jüri Ödülü aldı. Ali Deniz Uslu Yiten zaman ın sesi Tiktak' T iktak'ın ilk albümü "Şimdi Şimdiyi Geçiyor" müzikseverler ile buluştu. Tiktak, şarkılarında modern toplumdaki kimlik yitimlerini ve hayata yabancılaşan insanları anlatıyor ve hayatı sorgulamayanlan eleştiriyor. Istanbul seyircisinin heyecanını kaybettiğini söyleyen grup, bu heyecanı Anadolu'daki müzikseverlerde bulmak istiyor. Tiktak grubunun kurucusu Erkin Peprek ve Evren Arasıl ile müziği ve ilk albümlerini konuştuk. Tiktak ilk olarak ne zaman bir araya geldi? Erkin: Tiktak, 97 yılında kuruldu. O dönemlerde Captain Hook, Queen ve Kemancı'da sahne alıyorduk. 2001 yılında çalışmalarımızı Universal müzik ile anlaşarak devam ettirmek istiyorduk ki ekonomik kriz patlak verdi ve maalesef projemiz iptal oldu. Sonrasında beste çalışmalarıma ağırlık verdim ve yeni arkadaşlarla bir araya geldik.Gitarda Deniz Ilgar, davulda Evren Arasıl ve basta Erman Seven ile çalışmaya başladık. Bu zaman zarfında da bar çahşmaları ve şarkı düzenlemeleri ile uğraştık. Tiktak ilk albütnünde nelerden bahsediyor ve tarzı nedir? Erkin: Müzığımizi alternatif rock diye tanımlıyoruz, ancak farklı tarzların bir bütünlüğü söz konusu. Yer yer modern rock, punk, reggae, drum&bass yapıyoruz, buna karşın tam akustik şarkılarımız da var. Tiktak ve "Şimdi Şimdiyi Geçiyor" aslında zamansal bir problem ile ilgili. Problem, on altı yaşında yakın bir dostumu kaybetmem ile başladı. O dönemden beri zaman ile ilgili sorunlarım var. Albümde 80 sonrası kuşağın paraya endeksli hayatı ve geçen zamanı sorgulayamayan insanlar eleştirilıyor. Bu albümde aşkla ilgili şarkılar da var, ama genelde durup düşünmeyi, bazı şeyleri sorgulamayı anlatan parçalarla dolu. Istanbul'da, kapital odaklı yaşamda insanlar bir durup "Ben ne yapıyorum, ne için çalışıyorum, beni ne tatmin ediyor" diye soramıyor. Herkes bunun ikilemi içinde. Zamanla başı dertte olan Erkin Peprek'in imzası var "Tiktak"ın kuruluşunda. Grup, müzfğlni "alternatif rock" diye tanımlıyor, ama modern rock, punk, reggae'den de uzak durmuyor. Grup üyeleri, müziğin İstanbul'da heyecanını yitirdiğine inanıyor... Akbank Kısa Film Yarışması'nda ödül alan "Kapitaltstanbul" isimli bir çalışmanız var. Belgeselin müziği "Yalnız Şehir" de albümde... Erkin: "Yalnız Şehir" önceki dönem bestelerimden ve Kapital Istanbul'dan önceye ait. Kapital Istanbul'da, Istanbul'da kalmak ve gitmek arasındaki çelişkiyi anlatıyordum. Çünkü insanlar sevdiklerınden ziyade mecbur olduklan için burada yaşıyor. Istanbul Türkiye'nin başkenti değil, kapitalin başkenti. O yüzden de biz buradayız ve mutluyuz veya değiliz ama kapital bizi bağlıyor. Belgesel de mutsuzluğu, Istanbul'un kaosunu ve insanların ruhsal kaçışlarını anlatıyor. Peki rock müziğin yüksclişi hakkında ne düşünüyorsunuz? ErkinEvren: Türkiye'de hüküm süren pop ve arabesk son senelerde yerini rock müziğe bıraktı. Pop ve arabesk kendini tekrarlamaktan öteye gidemedi. Dinleyici yeni şeyler aramaya başladı. Bir de gençler yeni bir dönemden geçiyorlar. Bu dönemde dışa vurumu rock müzik daha iyi sağlıyor. Ama bu durum da tehlikeli, çünkü rock müziğin popülerleşmesi de aynı yere çıkabilir. Elektronik altyapı rock müzik ile sıkça kullanılıyor, siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Evren: Biz kullanmıyoruz, ama kullanmayacağız diye bir tavrımız da yok. Her türlü müzikal lezzete açığız. Yeter ki gerçek anlamda kulağa hitap etsin. Farklı ve iyi şeyler ürettiği sürece elektronik de müziğe katılmalı. Sıkça Anadolu'da çalmak istediğinizi söylüyorsunuz, neden? ErkinEvren: Istanbul'da insanlar her türlü müziğe ulaşabiliyorlar. Bu yüzden artık enerjilerini kaybetmişler, müziğe doymuşlar. Biz ise Anadolu'da çalmak istiyoruz, oradakilerin heyecanını, açlığını hissetmek istiyoruz. Onların elektriğinin çok daha farklı olduğunu düşünüyoruz. Bağımsız plak şirketlerinin alternatif gruplara desteği hakkında ne düşünüyorsunuz? Erkin: Biz korkuların çok yoğun olduğu riskli bir dönemde hayatta kalmaya çalıştık, istediğimizi vermek için de bağımsız bir plak şirketi ile çalışmaya başladık. Kayıttan kapağa kadar özgürdük, ticari kaygılar olmadan samimi ve canlı bir kayıt yaptık. Bunu bağımsız şirketlerle yapmak daha kolay, çünkü diğer büyük şirkederde pazarlama stratejileri uygulanıyor. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle