17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 TEMMUZ 2005 / SAYI1010 Soyunuyorlarsa bir nedeni var Victoria Beckham da çıplaklığı ile dikkat çeken ünlülerden... Bu özgürlükçii bir tavır mr, yoksa baskılar sonucu ortaya çıkan bir durum mu? az ve güneş alabildiğine üzerimizde. Göğüsler, göbekler, bacaklar, kısacası tensel olan her şey de or taya serildi. Garip olan bu "müthiş soyunup dökünmcnin" gerçekte güneşle hiçbir ilgisinin olmaması. Kentin en civcivli caddelerinde aksıracak olsalar üzerlerinden fırlayacakmış gibi duran minicik giysilerle dolanan kadınlar cirit atıyor. Bu yaz dökümlü ldoş etekler, fırfırlı bluzlar ve yüzlerce kilo incik boncuğun moda olduğunu sanıyorsanız, bu konuyu bir kez daha gözden geçirmenizde yarar var. Durumu biraz daha yakından incelediğinizde, son beş yıldır olduğu gibi, bu yaz da kadınların olmazsa olmaz aksesuvarının bronz bir ten ve göz alıcı bir beden olduğunu açıkça göıebilirsiniz. Bu yeni çıplaklık eğilimi, bu resmigeçit kadınlar için tasarlanmış bir şey. Gelgelelim, çıplaklığın da birtakım kurallan var. Liz Hurley geçen günlerde konuyla Ugiii öneriJcrde bulunurken kadınlara, zayıf ve yanık tenli olmadıkları sürece, aşırı küçük ve dar giysilerden kaçınmalarını öneriyordu. Dünün çocuğu Charlottc Church ise bedenin zekice sergilenmesiyle utanç verici çıplaklık arasındaki bu ince sınırla ilgili olarak, "Bedeninizi sergilerken belli bir anda belli bir noktaya odaklanmalısınız. Göğüsler, göbek, sırt ve bacakları hep birlikte ortaya dökmek yerine, bunlardan yalnızca birine ağırlık verin, yoksa kendinizi maskaraya çevirirsiniz" diyor. Y mişti. Erkeklerin de bizlere bakıyor olabilecekleri gerçeğini göz ardı etmemiz, kadınların birbirlerinin görüntüleriyle çok yakından ilgilenmelerinden olsa gerek" diyor. tyi de, biz kadınlar öteki hemcinslerimizin bedenleriyle neden bu denli ilgiliyiz? Queen Margaret Üniversitesi ruhbüim uzmanlarından Dr. Kerri McPherson son dönemlerde ortalığı saran bu beden izleme furyasına iki farklı açıklama getiriyor: "Bunun altında yatan klasik sosyokültürel mantık, bizlere sürekli olarak kusursuz bedenlerin sunuluyor olması sonucunda bunu içselleştirmemiz ve her şeyi bu ölçütlerle değerlendirmeye başlamamız. Ote yandan, yaptığımız her şeyin özünde üreme içgüdüsü de yatıyor. Kadınların tek amacı hemcinslerinden daha çekici görünmek. Bu nedenle birbirleriyle sürekli yanşıyorlar. Çoğu kadın asla o ünlü güzel kadınlar gibi olamayacağını bildiğinden, en yakınındaki rakibini alt etmeye çalışıyor." Göğüs, göbek ya da sırt dekoltesi bir moda mı yoksa bu çıplaklık kadınların kendilerini ispatının bir yolu mu? Bu soruya yanıtı yine kadınlar verebilir. Yanıt, kendine güvenmekle kendini mecbur hissetmek arasındaki farkı gösterir.. Charlize Theron ise sırt dekolteleriyle tanınıyor. KENDİNE CÜVENMEK GEREK Vogue dergisinin editörü Alexandra Shulman da aşmya vardırılan çıplaklığın birtakım çekinceleri olduğu görüşüne katılıyor ve "Bedeninizin hangi bölümünü sergileyeceğiniz konusunda bir seçim yapın. Aynı anda birçök yerini gözler önüne serebilecek çok az kişi vardır. Örneğin, derin göğüs dekoltesi ve mini etek bileşimi hiç bana göre değil. Oysa, bacak ve sırt her koşulda iyi bir ikili. Asıl sorun, kendine güvenmek ve rahat olmak. Belli giysilerin içinde kendinizi rahat hissetmiyorsanız, görüntünüzle çevrenizdekileri etkilemeniz de pek düşünülemez," diyor. "Gıdım gıdım gösterme" kuralı yıllar boyunca ünlülerin işine yarayan bir kural oldu. Orneğin, Kate Moss deyince akla hemen bacak, Renee Zellweger deyince omuzlar geliyor. Charlize Theron ise sırt dekolteleriyle tanınıyor. Gelgelelim, moda dünyasının en kıdemlileri bile kimi zaman bu kuralları çiğnemekten geri kalmıyorlar. Sorun modanın yıllardır bizleri giderek açılıp saçılmaya itmesinden kaynaklanıyor. Eva Herzigova'nın sutyen reklamı için göğüslerini ortaya döktüğü 1994'ten beri gündelik giysilerin bedenin giderek daha fazla bir bölümünü açıkta bıraktığı görülüyor. Göğüslerin sergilenmesinin hemen ardından gö beği açıkta bırakan düşük belli pantolonlar geldi. Böylelikle tepsi gibi yassı, bebekten şişmiş ya da sarkık tüm göbekler gözler önüne serildi ve göbek de pazarda sergilenen mallar kervanına katıknış oldu. Bedenin bir zamanlar sımsıkı örtülen bölümlerinin artık rahatlıkla sergilendiğine dikkat çeken Shulman, "Bir süre önce moda olan kalçaların sergilenmesi çıplaklıkla ilgili genel bir güven duygusuna dönüştü. Kadınların bedenlerine böylesine güven duymaları hiç de kötü bir durum değil. Ne var ki, bu tavrunızla erkeklere aktardığımız iletinin de bilincinde olmalıyız. Geçenlerde genç bir kıza, öylesine açık saçık ortalıkta dolanmaması gerektiğini söylediğimde buna hiçbir anlam veremedi. Bu görüntüsünün erkekleri baştan çıkarabileceğini aklının ucundan bile geçirme KUSURSUZ BEDEN Artık, yalnızca kendisini önemseyen ve bedeniyle ilgilenen bir kültürün içinde kör topal ilerlemeye çalışıyoruz. Kadınların ellerini kollarını bağlayan giysilerden kurtulmaları onlarda bir tür özgürlük ve keyif duygusu yaratabilir. Ancak bu, yalnızca kadınların kendilerini bu sürece yürekten verdikleri sürece geçerli. Kendilerini bu sürecin akışına kaptıramayan kadınlarınsa arada sıkışjp kalmaları işten değildir. Feminist yazar Joan Smith bedenin sergilenmesi yönünde yaşanan bu baskının kaygı verici olduğuna inanıyor ve "Olay bunu neden ve kimin için yaptığınıza göre değişir. Böyle davranmak sizi huzursuz ediyorsa, o zaman olumlu bir etkiden söz etmek abes olur. içinde yaşadığımız kültür bugün de kadınlara karşı cezalandırıcı bir tutum içinde; kadınların nasıl görünmeleri gerektiği konusunda bugün bile çok katı kurallar söz konusu" diyor. Bu süreçte kusursuz beden ve onun sergilenmesi giderek kadınların tek iletişim aracı oldu. Victoria Beckham'ın kimliğini göğüslerini sergileyerek kanıtlamaya çalışması özgürlükçü bir tavır mı, yoksa baskılar sonucunda ortaya çıkan bir durum mu? Joan Smith, bunun benmerkezci bir tavır olduğuna, dahası tek bir olumlu girişimle her şeyin yerli yerine oturacağı gibi bir izlenim yarattığına dikkat çekiyor ve şöyle ekliyor: "Oysa kazın ayağı öyle değil. Charlotte Church öyle olmadığını fark edenlerden biri. Britney Spears ve Beyonce bedenlerini sergilerlerken yaptıklarının bilincindeler. Ama benim onca külfete katlanıp onlara benzemek gibi bir derdim yok. Insanı asıl özgür kılan da bu düşünce olsa gerek. Peki, ya sizce?" # The Observer'dan çeviren: RİTA URGAN Sevişiyorum, çünkü... I lişkiyi ateşli arzularla ve tökezlemeksizin yürütmek hepimizin düşü. Çağımız arzu ve zevki her şeyin üstünde tutuyor. Onlar zedelendi mi yargı satır gibi anında iniyor: Bu, çiftin sonudur! Bununla birlikte, gerçekçi ama kaderci olmayan bir bakışla, çift olmanın yolu "birlikte", zaman zaman da "ayn" yapmayı kabullenmektir: Tutkulu arzu olmaksızın, bastırılamaz gönül tepkileri olmaksızın... Ne var ki, aşk ilişkisine özenle emek vermeyi de ihmal etmeden. Psikoterapist ve "Cinsellik, Aşk ve Gestalt" kitabının yazarı Brigitte Martel, arzunun çok kırılgan ve bir üflemeyle sönecek zayıflıkta olduğu beş ayn gündelik durumu çözümlüyor. Bize onları güvenli ve bilinçli olarak aşmak için düşünce parkurları sunuyor: Bu "sağlıklı agresiflik" toksik bileşenlerinden annmış bir cinsel ilişki için afrodizyak işlevi de görecektir aynı zamanda. Ona zevk vermek için Tam tamına eşgüdümlü olmak beklenirse, cinsel buluşmalann sayısı yılda bir elin parmaklarıru geçmez... Kendisi biraz isteksiz bir evredeyken, ötekine zevk vermek, eğer çiftin ilişkisi güçlü bir bağlantı sistemiyle yürümüyorsa, kınanacak bir şey değildir. Ne var ki bu "zevk vermek" alışkanlık halinde bir cinsel yanıt olduğunda, hem acı veren hem de rahatlatan bir özveriye dönüşür. Ayrıca pasif agresiflikten güdülenen bir sadaka olarak algılanmamasına dikkat gerekir, yoksa bu ötekini artıklarla beslenen bir dilenci durumuna sokabilir. Tüm durumlarda, "zevk vermek" olumludur, çünkü kişi duygusal, coşkusal, duyusal bir ödül bulur. Ötekininki denli kendi arzusu da arzuyu besler. Ve zevk çoğu kez beklenmedik anda ortaya çıkar. Bir sadakatsizlik sonrası suçluluk duygusundan arınmak için Erkeklerde olduğu denli kadmlarda da görülen bu büyük klasikte, olup biteni "aza indirgemenin" yanı sıra "normaT alcışı tekrar yakalamak isteği vardır. Ayrıca bu "o denli önemli değildi zaten" diyebilmek ve karşısındakine arzu duyabildiğini kanıtlamaktır... Sadakatsizliğin sonuçları bir çiftten diğerine farklılık gösterir. Eğer sadakat "tekel hakkı" anlamında bağlayıcı ise, suçluluk duygusunun ağırlığı çoğu kez sadakatsizliğin doğurduğu kızgınlığı alt eder. Bunun tersindeyse, sadakat cinsel ilişkinin bir bileşeni olabilir. Sadakatsizlik sonrasında suçluluk duygusundan arındıran şey, partneriyle sevişip gerçekten zevk duymaktır. Cinsel edim eğer görev hissinin motive ettiği özseverce bir onarım ise, bir çiftteki arzu sorunu, kendini acı veren bir keskinlikte er ya da geç ortaya koyar. Onu yeniden ele geçirmek için Bu niyet çoğu kez kadınsı bir kaygıyı ortaya koyar. Erkeğini elde tutmak için bin bir erotik yoldan söz eden kitapların çok satması bunun kanıtıdır. Oysa afrodisyakların en güçlüsü arzudur. Aylak, kararsız, uçucu. Arzunun kırılganlığını yapan budur, aynı zamanda değerini de. Bir cinsel ilişkinin niteliği sayısal çokluğuyla ölçülmez. Günde iki kez sevişmek, cinsel doyumu garantilemez. Eşin sadakati de bunun için garanti değildir. Bilinçaltı, bu istemli davranışın içeriğindeki gerçek birer "aşkkatili" olan, güvensizh'k ve korku iletilerini algılayacaktır. Yeniden elde etmek için kendini verirken, unutulmamalıdır ki gözden çıkarılan kişinin kendisi, aşırı değer verilen ise ötekidir... Yatışmak için Bir başka değişmez inanış, cinsel ilişkinin soylu motivasyonların emrinde olduğudur. Bu bizim de memeliler olduğumuzu ve dürtülerimiz, hormonlarımız ve hislerimizce yönetildiğimizi unutmaktır. Sevişmek, fazla stresten arınmak ve birkaç dakika ya da saat boyunca, bedensel ya da tinsel huzuru tatmak için bir yoldur. Zevk duyduğumuzda, hayatı bize bahar gibi gösteren esenlik molekülleri olan endorfinler açığa çıkar. Orgazm ise çoğu kez, derin bir hafiflik duygusuna, enine boyuna bir yatıştırmaya eşlik eder. Kadın, erkeğin sadece stresten kurtulmak için ondan bedenini sunmasını istediğini hissettiğinde sorun vardır elbet. Duygusal yaklaşımlar, masajlar, okşamalar, paylaşılmış kısa öğlen uykulan karşılıklı olarak kendini iyi hıssetmenin ödüllendirici yollarıdır. Partnerine kendini bir nesne gibi sunmaksızın...# Psychologies'den çeviren: EMRE ÇAĞATAY Birinden biri isteksiz olsa da çiftler sevişmeli mi? Uzmanların bu soruya sayısız yanıtı var, önerileri de... En kötü nedenin bile hoş sürprizlere gebe olduğunu unutmamak gerekiyor... Huzur bultnak için Çatışma içinde ketlenmek ve bu çatışmadan alelacele kurtulmak arzusunun doğurduğu bunaltı bu edime yön verir. Bunalımla açığa çıkan agresiflik "savaşan taraflar" arasında gidip gelir ve cinsel enerjiye dönüşebilir. Ötekini yitirmenin eşiğinde olmak hissi, güçlü bir uyarıcı gibi etkiler. Bu uzlaşmalar ara sıra olurlarsa sorun yaratmazlar. Ote yandan, sistemli olarak sözcüklerin yerini alırlarsa, bir gizil agresiflik içinde yaşamak tehlikesi vardır ve bu, ilişkiyi alttan alta zehirler, sonra da düzelmesi olanaksız olabilecek bir çatışmayla patlamalara yol açar. En doğrusu, dinlenmek için sevişmeden önce, yaklaşımını karşısındakine anlatacak bir süre ayırmak ve ötekini yok etmeye çahşmamaktır. Öyle ki herkes kendi aşk yaralarını tımar edebilsin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle