18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tuna Ötenel'e "How Much Do You Love Me?"de "Onlarla hayat bağım var" dediği dört müzisyen eşlik ediyor. Ona göre müzik, bu paylaşımlarla çoğalıyor. Babası, Erol Pekcan, Pierre Michelot ya da Neşet Ruacan bu yüzden dilinden düşmüyor... Müzikli, coşkulu, geniş bir aile... Özlem AitUnOK d e m m t Zaten "50 yaşında kendi müziğimi bulacağımı umuyorum" demişsiniz... Çünkü o kadar çok insan vc sınırsız bir müzik içinde kişinin tarzını bulması çok zor. Ayrı bir şekilde çaJmanız, kendi tınınızı yakalamanız kolay değil. Mesela " Vian Köpüğü"nü 79'da bestelemiştim. Yıllar sonra albüm için güncellediğimde, çalış stilimle "ben gibi" çaldığımı anladım. Klasik, sabırlı ve inatçı bir cazcı... Evet. Ruhum bunu istiyor. Daha fazla yukarılara çıkamıyorum. Bu müziğin içinde dolaşmak hoşuma gidiyor. Neredeyse her bestenizin bir hikâyesi var. Mesela "Vian Köpüğü"nü Boris Vian'a ithaf ederken Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü günlerdeki ruh haliyle yapmışsınız. Son albümdeki "Polonya" parçasının hikâyesi nedir? Yıl 87'ydi, o sıralarda Polonya'yla ügılı belgeseller izliyordum. "Varşova" parçası o sıralarda çıktı. Aradan yıllar geçti, bir Polonya festivalinde izleyiciden büyük ilgi gördü. Meğer bilmeden parçanın girişini Polonya halk türküsü formunda yapmışım. Daha sonra Polonya'nın ünlü saksofoncusu Yanuş, parçanın ismini değiştirerek "Polonya" yaptı. Artık her Polonya'ya gidişimde bu beste, müthi^ bir ilgiyle karşılanıyor. Bu albümde "Onlarla hayat birlikteliğim var" dediğiniz 4 kişi eşlik edi Axess ile Varan'dan ¥ kazanın. 3 bilet ahn, 10 YTL chippara yor size. Erol Pekcan'ı, Pierre Michelot'u dilinizden düşürmüyorsunuz... Caz müzisyenleri arasındaki bu sıkı bağın kaynağı nedir? Herhalde aynı şeyleri hissedip aynı heyecanı paylaşıyor, birbirimize emek veriyoruz. Mesela Ateş Tezer'ın kulübe geldiği kısa pantolonlu halini bilirim. Yıllar sonra çok güzel davul çalan adamın o kısa pantolonlu çocuk olduğuna inanamamıştım. Imer Demirer'e bir trompet vermiştim, sonra o da orkestraya katıldı, hâlâ o trompeti çalar... Kürşat And'la da öyle, 92'den beri beraberiz. Neşet Ruacan zaten eski arkadaşım.. Böyle bir hayat bağı var aramızda. O eski orkestra geleneği bir şekilTuna Otenel. de bugün de sürüyor mu yani? Aslında evet. Oğrendiklerımizi, yurtdışı deneyimlerimizi olduğu gibi gençlere aktarıyoruz. Ilışkiyi koparmadığımız için de toplandığımızda hemen işe adapte olur, kısa zamanda iyi işler çıkarırız. Ama sizin zamanınızda işler bu kadar rahat yürümüyordu herhalde. Mesela sırf caza ilgi duyuyorsunuz diye konservatuvardan atıldığınızı biliyoruz... O zamanlaı okulda caz çalmak yasaktı, dolayısıyla uzaklaştırıldım... Ben de bir süre babamla muzik yaptım. Sonra Orhan Tezener Orkestrası'nda, daha sonra Metın Gürer Orkestrası'nda 8 senem geçti. Bir sonraki durak Erol Pekcan Orkestrası'ydı. Bir gün radyoda bir yarışma elemesi vardı, ben piyanoda çocuklara eşlik ediyordum. Tesadüf bu ya, konservatuvardan bir hoca da radyodaymış, beni duyunca, "Kim bu her parçaya anında eşlik edebilen çocuk?" diye sormuş. Erol Pekcan da "Işte o, sizin konservatuvardan attığınız çocuk" demiş. . Özgeçmişinizde 5 yaşında müziğe başladığınız yazıyor. tlkokulu bitirmeden konservatuvara başlamışsınız... 5 yaşında müziğe başlamak ne demek? Aslında piyanonun başına 2.5 yaşında oturmuşum. Babamın Eskişehir Şeker Fabrikası'ndaki orkestrasının maskotuydum. 8 yaşında bütün vurmalılarla haşır neşirdim. Bir gece, aynı zamanda kumarbaz ve içkici olan davulcu, konseregelmeyince babam "Tuna geçbakalım davula" dedi. Korkakorka geçtim ama o kısa boyla bütün gece idare ettim. X var an www.varan.com.tr 15 Eylül'e kadar Axess ile Varan satış ofislerinden farklı tarihlerde alacağınız 3 bilet size 10 YTL değerinde chippara kazandıracak. iyi yolculuklar. Axess kazandınr. Axessi olan kazanır. Esas olan hep müzik mi oldu, hiç başka bir iş yapmayı düşünmediniz mi? Hiç. Herhalde küçükken içime müzisyen ruhu girdi. Kundaktayken de çok ağlarmışım. Babam arşeyi kemana dokundurduğu anda susar, dıkkat kesilîrmişim. Oradan anlayın işte... Doğuştan bir durum bu. Babanız, siz ve oğlunuz... Uçünüz de müzik yapıyorsunuz. Nasıl bir aile sizinki? Babam Bulgaristan göçmeni, 33 senelerınde Türkiye'ye kaçmış. Ben Tuna, kardeşim Tunca, oğlum Meriç, kardeşimin kızı da Arda... Bu nehir isimleri hep babamdan... Soyadıkanunu çıktığı zaman, bizimkiler ailecek Beşiktaş Nüfus Dairesi'ne gitmişler. Memurlar babama "Ne iş yaparsın, soyadını ona göre verelim" deyince, babam da çıkarmış kemanını biraz Çigan havası çalmış, biraz da kuş sesi çıkarmış. Memurlar "Senin eUn de ötüyor, o zaman soyadın 'ötenel' olsun" demişler. Zaten anneannem ut, annem alaturka keman çalarmış, kardeşim bas gitar çalıyor. . Meriç de müziğin içine doğdu, şimdi trombon sanatçısı. Böyle mu^iklı bir aile işte... Peki, her şeyi müzikle halledebildiniz mi? Öfkenizi, özlemlerinizi, aşkı, yalnızlığı... Evet. Herhalde en büyük aşkım müzik oluyor. Öyle diyorlar... Bu, mesleğini sevmekle ilgili, o zaman yaşadığın acı tatlı şeyler, seni sakinleştirip hezeyanlarını yatıştırabiliyor. Yalnızlığa gelince... Mutlaka yalnızlık çekiyorum, ama hepimiz yalnızız zaten. Son zamanlarda daha iyiyim, çünkü kendimi anlatabildiğimi görüyorum. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle