26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 TEMMUZ 2005 / SAYI 1008 Eğer hâlâbir kurtuluş varsa... Halet Çambel de Nail Çakırhan da dünyanın gidişatından umutsuz. Onlar "güven"in esas olduğu dönemlerin tanığı. Kişisel tarihleri de bunu kanıtlıyor. Belki de yarın yok, artık... Savaşlar, yoksulluk... Eğer bir kurtuluş varsa, bunun adı yine sosyalizm olacak. Onlar buna inanıyor. Berat Günçıkan Halet Çambel ve Nail Çakırhan'm birlikteliği arkadaşlık üzerine kurulu. Bu arkadaşlığın içinde eski eşi ve oğlunu aramak da var, bir müze kurtnak da... Halet Çambel'e verilen fahri doktorayı alırken de beraberler... Fotoğraf: Vedat Arık 1 Sayfanın devamı Cumhuriyet'te düzeltmen olarak çalışırken birden ortadan kayboluyor Çakırhan. Yunus Nadi emniyeti ayağa kaldırıyor, "Nail Nerede"... Sonra ortaya çıkıyor ki o Moskova'da, Doğu Halkları Üniversitesi'nde öğrenci. Ikinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde Komintern ülkedeki bütün yabancı komünistlerden savaş karşıtı çalışmalarda bulunmaJan için ülkelerine dönmelerini istiyor. Ama o evli ve karısı Taisa 9 aybk hamile... "Çocuğum ne olacak" diye soruyor, çocuk evlerini öneriyorlar, ama Taisa kabul etmiyor. Bu kez ekonomik yardım sağlayacaklarını vaat ediyorlar. Çakırhan, kafasında bu vaadin yerine getirilip getirilmeyeceğine dair endişeler Istanbul'a dönüyor... Endişelerinin ne kadar yersiz olduğunu görmesi için aradan üç on yıl geçmesi gerekiyor. Taisa'nın peşine Halet Çambel düşüyor. îlk SSCB gezisinde Babayev'le göriişüp Taisa'yı nasıl bulabileceğini soruyor, aldığı yarut "imkânsız". Ama o vazgeçmiyor. SSCB'den dönmeyen, hatta bu yüzden 10 yıl sürgünle cezalandırılan Şükrü isimli arkadaşından yardım istiyor. Çambel ona yasal yolları zorlamak yerine alaturka usulle aramasıyı öneriyor, bakkal, kasap, yaşlı bir komşu... Bu yolla ulaşılıyor Taisa'ya. Moskova'ya birlikte gidiyor, buluşuyorlar Taisa ve oğlu Rudik'le... Öğreniyor ki, devlet savaş yıllannda bile Rudik'e desteği ihmal etmemiş. Çakırhan "Halet'in inadı olmasaydı, onlan bulamazdım" diyor. Neden bu kadar inat ettiği sorusunu ise Çambel şöyle yanıdıyor: "Ben oğlunu değil, Taisa'yı aradım. O Nail'in ilk aşkı, i. bulmak gerekirdi... înat değil, insani bir istek bu..." Çambel ve Çakırhan'ın yaşadıklarına benzer, aynı dönemde yaşanmış bir başka öykü daha var. TKP Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner de SSCB'de evleniyor. Onun karısı bir Alman komünist. Bir oğulları oluyor, ancak o da Komintern'in kararına uyup Türkiye'ye dönüyor, bir daha da oğlundan haber alamıyor. Yıllar sonrı karısı gazeteci Suat Derviş Almanya'ya gidip çocugu buluyor... "Baraner'in bir oğlu olduğunu bilmiyordum, şimdi sizden öğrendim" diyor Çakırhan; " Almanla evlendiğini, kadının Almanya'da kurşuna dizildiğini biliyordum, ama..." Peki o dönemde çocukları olup da onlan SSÇB'de bırakıp geri dönen başka kimler vardı? Çakırhan ve Çambel, Hüsamettin isimli, soyadını anımsamadıkları bir arkadaşlarından söz ediyorlar. Bir de tütün işçisi Zehra Kosova'dan. Çakırhan şöyle anlatıyor: "Zehra kocasıyla (Iskender Mustafa) birlikte geldi Moskova'ya Birlikte de döndük. Zehra yeni doğmuş kızını bıraktı. Sonra arasalar da bulamazlardı. Çünkü sadece Türkiye'den değil, birçok ülkeden komünistin çocuğu olmuştu. Biz oğlumu annesinin yanında kaldığı için bulabildik, yoksa..." Çambel ve Çakırhan 1940'tan beri birlikteler. Çayönü'nde kazı evini, Karatepe'de açık hava müzesini Çakırhan inşa etti. Bu aslında 1983 'te kendi yaptığı konakla alacağı Ağahan Mimarlık Ödülü'ne giden yolun da başıydı. Birlikte üretmek biraz da birlikte kavga etmek gibi bir şey... Bu ilişkinin gücünü nereden aldığı sorusuna ikisi de aynı yanıtı veriyorlar: Arkadaşlıktan. ** Barbarlık, Türkçesi bu... alet Çambel, 1916 Berlin doğumlu. Babası, Birinci Dünya Savaşı'nda, Irak Cephesi'nde 1. Fırka Komutanı Hasan Cemil Çambel. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve Sorbonne mezunu. Olimpiyatlara katılan ilk Türkiyeli kadın, alanı eskrim. 1936 yılında, yani Hider'in iktidan döneminde Berlin olimpiyatlarında Türkiye'yi temsil ediyor. Bir röportajında, mihmandarlarının Türk ekibi Hider'le tanıştırmak istediğini, ama reddettiklerini anlatıyor. Nail Çakırhan'la 1940'ta evleniyorlar, çifti tanıştıransa Mîna Urgan. Bir gün aralarında Çakırhan'ın da bulunduğu bir grup arkadaşıyla ÇambeUer'in yalısına geliyor. Bir buçuk yıllık arkadaşlıktan sonra da evleniyorlar. 58 yıldır Hitit dilinin çözümlenmesinde de önemli rolü olan "KaratepeAslantaş" çalışmasını sürdüren Çambel H Pişmiş Kale, Midas, Çayönü kazılarında da yer aldı. Karatepe hangi aşamada? tstediklerinizin hepsini yapabildiniz mi, neler eksik kaldı? Hemen ya da yakın zamanda yapılması gereken bir iş yarım kaldı. Karatepe'de küçük eserleri koymak üzere bir kapalı müze kuruldu. Eserleri yerleştirme işi de ihale edildi. Böyle bir işi alan kişinin arkeolojiden, restorasyondan haberdar olması lazım, fakat maalesef ihalede karışıklık oldu. Şimdi ne olacak belli değil... Yani işi bilmeyen biri gelip yapmaya kalkışabilir mi? Evet kalkışabilir. Çünkü yanlışlık yaptılar. Ihaleyi fiyat şartlarına göre değil, açık yaptılar, herkes başvurdu ve... Karatepe'yi daha çok eviniz gibi mi hissediy orsunuz ? Kendimi oralı, köylülerle de akraba gibi hissediyorum. Şurada da olsaydım, çalışsaydım dediğiniz alan varmı? Hiç öyle bir şey yok, çünkü "ben" diye bir derdim yok. Ben, sizin kuşakta olmayan bir şey herhalde... Evet. Şimdiki kadın arkeologlara baktığınız zaman, onların çalışma koşulları daha mı iyi? Tabii, şardar çok daha iyi, eskiden çok az para vardı, şimdi çok daha rahat bir çalışma var. Teknik ilerledi, bilgisayarlar, dijital foto falan, bütün bunlar işi çok kolaylaştırdı... Savaşlara, son olarak da Irak Savaşı'na baktığımız zaman bir dünya mirasının yağmalandığını görüyoruz, bu sizi daha farklı etkiliyor olmalı... Korkunç bir şey. Işgal kuvvetleri müzeleri koruyacaklarına dair söz verdiler, ama hiçbir şey yapmadılar, dışarıda durdular, hatta onlar da beraber yağmaladılar... Demokrasi, medeniyet götürüyoruz diye Irak'a barbarlık götürdüler. Türkçesi bu... Dünya meseleleri H alet Çambel ve Nail Çakırhan'ın bugüne dair düşünceleri birbirine benziyor, umutsuzlukları da umutları da. Çambel, her şeyin paraya endekslenmesinden, gençlerin meslek seçerken az işle çok para kazanmaya önem vermesinden yakınıyor. Çakırhan ise Türkiye'nin 1000 yıl geriye gittiğini düşünüyor. 1930'larla bugünü karşılaştırdıklarında uzerinde durduklan temel fark, güven. Dün yoksulluğa rağmen geleceğe güvenle bakıldığını, bugün ise insanların birbirlerine dahi güvenmediğini anlatıyorlar. Çakırhan "Dünyanın çok tehlikeli, umulmayacak hareketlere gebe olduğunu düşünüyorum, yarın ne olacak hiç belli değil. Bu Türkiye'nin değil, dünyanın meselesi" diyor. Peki bir çıkış var mı? "Elbette dünyanın kurtulacağına inanıyorum, ama batacağına da inanırım. Bazen yarı uykulu düşünürüm, bir atom harbi olacak ve dünya ölü bir gezegen haline gelecek" diye yanıtlıyor. Eğer bir kurtuluş olacaksa, bunu sosyalist hareketin sağlayacağını düşünüyor, "Ne kadar mani olurlarsa olsunlar bir sosyalist hareketin olacağına inanıyorum. Başka çıkar yol yok" diyor. Çambel ekliyor: Bence de sosyalizmden başka çıkar yol yok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle