16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

farklı bir şekilde icra etmek için bir kamyon aldım. Kamyonu mobil bir stüdyo olabilecek şekilde tasarladım. 8 yıl boyunca gezerek radyo ve konser kayıtlan yaptım. Bunları yaparken kendimi geliştirdim ve birçok müzisyen ile çalıştım. Türk dinleyicisinin size ve dünya müziğine yaklaşımını nasıl buluyorsunuz? Çok iyi tepkiler aldım. Geleneksel Türk müziğinin içine girme çabalarımın etkisinin büyuk olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Türk müziğini değiştirmedim, özüne sadık kalarak kendimi bu müziğe yaklaştırdım. îlk zamanlar sahnede ut çaldığımda büyük bir ilgi olmadı. Çünkü ut geleneksel bir enstrümandı ve dinleyici udu, büyük Türk ustalarından dinlemişti ve onlar için bir farkım yoktu. Ama işin içine elektroniği kattığımda ilgi inanılmazdı. Savaş Zurnacı ve Buzuki Orhan ile yaptığımız proje de dinleyidnin çok hoşuna gitti. Bir nevi elektronik fasıl yarattık ve bu benim için harika bir duyguydu. Müziğimle farklı bir şey yaratmıştım, herkes de bundan büyuk keyif almıştı. YENİ BİR BAŞLANGIÇ İÇİN... Son durağınız Türkiye, sanırım buraya yerleştiniz... lstanbul'da bir kızla tanıştım ve ona âşık oldum. Yeni bir başlangıç yapmak için de Istanbul'dan güzel bir şehir olamaz diye düşündüm ve burada onunla kalmaya karar verdim. Aslında Istanbul her şeyden önce bana geçmişimi hatırlatıyor. Tunus'ta geçirdiğim çocukluk yıllarım geliyor aklıma. Ayrıca Boğaz beni etkiliyor, insanlar da kibar ve sıcak. Bence burada yaşamak Fransa'da yaşamaktan daha kolay olacak. Peki Paris ile lstanbul'u müzik hayatı olarak karşılaştırın desem... Parıs müzisyen nüfusu olarak Istanbul'dan çok daha kalabalık. Istanbul da iyi bir şekilde ılerliyor, ama yerel müzisyenleri çok daha hızlı artıyor. Uluslararası müzisyenlerse şu an çok fazla değil. Paris'te bu yüzden rekabet yorucu bir halde. Kulüp çalışmaları buradaki kadar rahat ilerlemiyor. Albüm çalışmaları ve albüm çıkarmak lstanbul'da daha rahat. Ayrıca Istanbul dinamik, genç bir nüfusa sahip ve enerjileri çok yüksek. Paris'te çok fazla müzisyen olmasına rağmen gençlerin enerjisi yeterli değil. Son olarak buradaki projeleriniz neler? Burhan Oçal ve yaylılar orkestrası ile çalışmaya başlıyoruz. Bu çalışmanın tamamlanmasının ardından birçok konser planımız var. Ayrıca Savaş Zurnacı ve Buzuki Orhan ile kurduğumuz S.O.S'in konser serisi sürüyor. tmkân olursa bu çalışmalanmızı da bir albümde toplanıak istiyorum. Uzun zamandır kafamda olan bir hiphop albüm projesini de hayata geçirme planım var ve Türkçenin bu tarza çok uygun olduğunu düşünüyorum. Bir de geleneksel anlamda müziğin derinlerine inmek için ut dersleri alı Ali Deniz Uslu P minle olduğumla da orantılı. Mesela Türkiarisli müzisyen Jean Pierre Smajd ye'ye geldiğimde Burhan Öçal ile tanışıp Rofarkh tarzlardaki müzikal deneyleman müziğini keşfettim ve kendi müziğimle ri ile tanınıyor. Dünya müziği şemsiyesi altında yaptığı çalışmalann kaynaşürmaya çalıştım. Sonuç olarak müzida, etnik öğelerle kendine özgü müziği kay ğimin temeli olan "füzyon"u (kaynaşmayı) sağlamaya çalışıyorum. naştırıyor. Dünyayı gezen bu müzik kâşifinin bu seferki durağı Istanbul. Ama bu kez göBir kâşif gibi tüm dünyayı geziyorsunuz, çebeliğine son verecek gibı, çünkü buradan dünya müziğine ulaşmanın yolu bu mu sizbir kıza âşık. Istanbul'a yerleşen Smajd'la ce? müziğini ve hayatını konuştuk. Dünya müziğinden bahsettiğinizde farklı ülkelerin müziklerinin harmanlanıp kolaj yaZengin bir müzik yapıyorsunuz, müziğipıldığını görüyorsunuz. Bu bana ters geliyor, nizi nasıl tanımlıyorsunuz? benim "dünya müzıği"ni algılayışım o ülkeBenim müziğim daha çok karşılaşmalarlere gidip kültürlerini tanımak, geleneksel dan ibaret. Tanıştığım her yenı müzisyen mümüziklerini öğrenmek, o müziği tanıyıp ziğimi ve bestelerimi etkiliyor, yeni şeyler kaonunla beslendikten sonra da kendi müzitıyor. Bu çeşitlilik, farklı müzikal anlayışlar etğimle birleştirmek. kileşimi güçlendiriyor. Ben de bu çeşitliliği kullanarak müziğimi zenginleştirmeye çalışıEtnik tnüziklerle elektroniği harmanlayorum. Müziğimdeki değişim, nerede ve ki manızdan bahsedersek... Bu konuda çok şanslıyız, çünkü elektronik müziği yaratmak için yeni araçlara sahibiz. Bunların bize sunduğu imkânlar neredeyse sınırsız. Bize yeni kapılar açıyor, yeni fikirler sunuyor. Elektronik müziğin bir avantajı da sesleri sonuna kadar kullanabilmemizi sağlaması. Bu sayede bir ressamın veya bir heykel sanatçısının malzemesıni şekillendirdiği gıbi müziği kullanabılıyoruz. Sahip olduğumuz birikim ve kullandığımız teknoloji, müziği özgürce sentezlememizi sağlıyor. tkinci albümüniiz "New Deal" çok ses getirdi. Neydi o albümde farklı olan? Ilk albumle benı bazı kıtleler tanımış, akustik, caz ve elektronik müzik dinleyicisi ne yapmaya çalıştığımın farkına varmıştı. Amacımın anlaşılması "New Deal" albümünde büyük avantaj oldu. Bir de çokuluslu bir albüm yapmaya çalıştığım için birlikte çahştı ğım müzisyenler çok zengin bir kadro oluşturdu. Tüm bunlar istediğim "füzyon" müziğine ulaşmamı sağladı. Bu albüm sonrasında sayısız turneye çıktım, birçok konser verdim. ELEKTRONİK FASIL Ut'taki ustalığınızı herkes biliyor. Müzisyenenstrüman ilişkisi, nasıl bir ilişki? Bazı enstrümanlar müzısyenlere daha sıcak, daha yakın gelir. Bu iletişimi kurunca, onsuz olamamaya başlarsınız. Çalmasanız da yanınızda olmasını istersiniz. Böyle bir bağLılık da yaratma sürecine elbette ki büyük katkı sağlar. Bir müzik gezgini olarak mobil bir stüdyo da kurmuşsunuz... Asıl mesleğim ses mühendisliği, mesleğimi Murat Beşer Maceraperest bir cazcı... K arton kapaklı ve 5 şarkıdan oluşan "The Dawn" (bu ikinci çalışmasıydı, ama biz onunla tanımıştık kendisini) kısa çaları ile insancıl bakışlı, samimi tavırlı, canayakın bir adam çıkageldi. Güncel akımları yakından kovaladığı her halinden belli, bu sevimli uzun boylu ve beyaz saçlı trompetçinin adı Erik Truffaz idi. Sonradan günümüz cazında Miles Davis'in vârisi olarak kabul gören Isviçreli sanatçı, çıkardığı bir dizi albüm ile çağdaş müzik adına önemli bir yere geldi. Daha önce bir kez ülkemize konuk olan Truffaz, bu kez Garanti Caz Yeşili kapsamında, yeni albümü "Saloua"nın turnesi dahilinde Babylon'un konuğuydu. Trompette modern tonların sembollerinden birl olan İsviçreli sanatçı Erik Truffaz için caz, bir yasant tarzı. "Değişiml ve gellşiml sevlyorum" dlyen müzisyen, yeni albümü "Saloua"nın tanıtımı için İstanbul'daydı... Müzisyen ve özellikle de aynı enstrümanı çalan bir babanın oğlu olmak sizin için avantaj mı, dezavantaj mı? Bunun benim için çok açık bir avantaj olduğunu inkâr edemem. Müzisyen olmaya karar vermemdeki en büyük neden babamın da müzisyen olmasıdır. Dolayısıyla bu kadar çok çalışmamdaki sebep de babamı örnek almam oldu. Babam her zaman, hatta ben okula başlamadan önce bana ufak notlar verirdi. Miitevazı birisiniz, ama inkâr edilemez bir gerçek ki, trompette modern tonların sembollerinden biri oldunuz. Bu durum, modern caza şekil verme iddiası taşıyan kavramsal bir tavır mı? Almam gereken yol, şu ana kadar aldığım yoldan çok daha önemli. Bu benim için bir konsept değil, bir yaşam tarzı. Başarı kendime daha çok güvenmemi sağladı ve kendine güvenmek, yaratmak için çok önemli biröğe. Bir meslektaş olarak Chet Baker, Kenny Dorham, Booker Little, Kenny Wheeler ve Miles ile aranızdaki yakınlık ve uzaklığı nasıl tarif edersiniz? Adı geçen tüm meslektaşlanmın bende yeri özeldir. Yanı sıra bütün dünyadaki trompetçiler birbirinden farklıdır, ama hepsinin ortak bir yönü vardır; duygularını seslerle ifade edebilmek. lşte bu beni diğer müzisyenlerle aynı noktada buluşturan özellik. Ilk albüm "Out Of A Dream"de, cazı kuralları içinde çalan standart bir caz yorum cusu olarak görünmüş, fakat "The Dawn" ile büyük bir yenilik göstermiştiniz. Bu geçiş nasıl gerçekleşti? Ilk dönemimiz Nya ve Marcello Giulliani ile beraber Londra'daki Blue Note'ta çaldığımız zamanlardı. Bu tarz bir müzikle hayatımız yönlenmeye başladığında, bunu kendi topluluğumuza adapte etmek istedik ve o dönem gereksınimlerimiz karşısında bir rota çizdik. Sonrasında ise hem bizler hem de müzik oldukça değişti; her şey birbirini kovaladı zaten, uluslararası turlar vs. Bize yön veren şey bu macerada karşımıza çıkan insanlar ve tanık olduğumuz olaylar oldu. Ya "The Dawn" ile "Mantis" arasmdaki konsept açısı nasıl oluştu? "Mantis" tüm albümlerim arasında imalat açısından en farklı olandır, çünku o benim tek başıma oluşturduğum bir albümdü. "The Dawn"ın konsepti ve bas.ari!>ı ise tamamen topluluğumun kolektif yaratıcılığından kaynaklanıyor. Dinleyicileriniz arasında modern konseptlere yakın olanların favori gördüğü çalışma "The Dawn". Ne diyorsunuz? Bence biz müziği kendi duygularımızla dinliyoruz. Birçok insan "The Dawn"u çok sevdi, çünkü yeni bir konseptti ve dolayısıy la bu proje için öncü oldu. Açıkçası ben de bu albümü hâlâ ilk günün heyecanıyla seviyorum; çünkü buradaki müzik hâlâ çok taze ve insanlan yeni bir yöne götürüyor. Son albümlerinizde Mounir Troudi'nin üzerinde yoğunlaşan bir Arap ve oryantal doğu motifleri etkisi var. Erik Truffaz'ın geleceği bu konuda nasıl şekillenerek devam edecek? Ben değişimi ve gelişimi seviyorum, kendimi her zaman bunlara açık bırakıyorum. Gelecek için şunu söyleyebilirim; kesinlikle bir sonraki albümümde bir bayan şarkıcı ile birlikte çalışacağım. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle