Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 6 MART 2005 / SAYI 989 Tek çocuk olmak ekçocuklu ailelergiderekyaygınlaşıyor. Altı aylık bebeğin annesi olan Amy Raphael tek çocuğun neden yeterli olduğunun gerekçelerini ortaya koyuyor: Ilk başıma geldiğinde hayrete kapılmıştım. Hiç tanımadığım birileri yanıma yaklaşıp, yüzünde gülücüklerle, "Ikincisini ne zaman yapmayı düşünüyorsun?" diye soruyorlardı. tlkinde nutkum tutulmuştu. Kızım Bonnie henüz mini minnacıktı. Ona dokunduğumda ellerim bana bir devin ellerini çağrıştınyordu. Onu nasıl kucaklamam, yıkamam ve bu dünyada kendisini güvencede hissettirmem gerektiğini daha yeni yeni öğreniyordum. Onca derTek çocuklar din içinde bir de ikinci bebeği için benzer nasıl düşünebilirdim ki? Şimdi 37 yaşında, tek çocukdeğerlendirmeler ta karar kıldığımı söylediğimde yapılıyor: Şımarık ve insanların o dehşet dolu bakışıyla karşılaşıyorum. Bana gabencil... Klmllerine rip bir yaratıkmışım gibi bakan göro de tek çocuk bu insanların kafasından gedoğaya aykırı. çenleri adım gibi biliyorum... Tek çocuk. Şımarık ve bencil. Bilimselllği Kırılgan. Bana duydukları acıolmayan bu mayı gözlerinden okuyabiliyo T değerlendirmelere pek kulak asan yok. Giderek artan rum. İSTATİSTİKLER NE DİYOR? Bonnie'nin tek çocuk olarak büyümesinin onda nasıl bir etoranda çlft, tek ki yaratacağını tam olarak bileçocuğu yeğllyor. miyorum. Anne ve babasının sevgisini başka bir çocukla Çünkü çocuğun paylaşmayacağı kesin. Bu da, büyümeslnde önemll özellikle beynin gelişmesinde en etkili olan ilk 18 aylık süre olan ilk 18 ay. açısından önemli. Yaşadığımız çevre daha dar görüşlü, çok çocuklu ailelerden oluşuyor. Bu yüzden Bonnie yuvaya gittiğinde yaşıtları olan rakipleriyle başa çıkmayı ve paylaşmayı öğrenecek. Çalışma saatlerim esnek, yani yuva çıkışında ona daha fazla zaman ayırabileceğim. Yaşıtlarına da zaman ayırmasına önayak olacağım. Bu arada gerçekten açmaza girersek, tek çocuklu ailelere danışmanlık hizmetleri veren kuruluşlar var. Zaman değişiyor. Mintrel araştırma grubuna göre, evlenme yaşı giderek yükseldiğinden, çifder daha az sayıda çocuk yapmayı yeğliyorlar. îstatistikler çiftlerin yüzde 17'sinin tek çocuklu olduğunu, 1971 'de 2,4 olan aile başına düşen çocuk sayısının da2001 yılında 1,6'ya düştüğü nü ortaya koyuyor. Bu eğihm yalnızca Britanya'ya özgü değil. Batı Avrupa'da tek çocuklu ailelerin sayısı hızla artıyor. Italya ve Ispanya gibi Katolik ülkelerde bile çiftler artık daha az çocuk yapıyorlar. Almanya kadınlara doğurdukları çocuk başına yılda yaklaşık 25 milyarlık bir ödenek bağlamayı düşünüyor. Bu arada, ABD'de bekâr kadınların oranının son 20 yılda ikiye katlandığı belirtiliyor. 2003 Nüfus Araştırması verilerine göre, tek çocuklu ailelerin oranı iki çocuklu ailelerinkini gölgede bırakıyor. Time dergisinin bir araştırması şimdilerde aile kuran çiftlerin üçte birinin tek çocuk sahibi olacağını gösteriyor. "Onlychild.com" adlı siteyi işleten ve tek çocuklu olan CarolynCharles White çifti, siteyi yedi yıl önce oluşturduklarına dikkat çekerek "Tek çocuğun doğaya ay kırı olduğu görüşü çoktan tarihe karıştı. Artık tek çocuklu ailenin sağlıklı ve güçlü bir birim olarak keyfini çıkarmanın zamanıdır," diyor. Tek çocuk konusundaki kararlıkğım, doğal olarak, benim de tek çocuk olmamdan kaynaklanıyor. Oysa, üç çocuklu bir aileden gelen eşim böyle bir ortamda yetiştiğinden ikinci bir çocuğa daha istekli görünüyor. Psikoanaliz uzmanı Susie Orbach bu konuda yürütülen mantığın çok basit olduğuna dikkat çekerek "Insanlar kendi deneyimlerini büdiklerinden, bunu yeniden yaşatmaya çalışırlar. Çünkü bilinen şeyler onları rahatlatır," diyor. Orbach, bir başkasının duygulannı ne denli paylaşırsa paylaşsın, tek çocuklu bir ailede yetişen kişinin kardeş sahibi olmanın verdiği duyguyu bilemeyeceğini söylüyor. "Bence olay yalnızca bir empati kurmaktan ibaret değil. Tek çocuk istememin başka nedenleri de var. Söz gelimi, BM tahminlerine göre dünya nüfusunun 2050 ydında 10 milyara ulaşması bekleniyor. Dahası, şimdi 38 yaşındayım. Bonnie genç kızlığa adım attığında ben 50, eşim 55 yaşında olacak. Bu yaşta ikinci bir çocuk yapmanın yaratacağı tıbbi sorunlar da cabası. Geçkin yaşta doğurulan bebeklerde down sendromu olasılığı da en az doğum süreci denli ürkütücü. Açıkça belirtmek gerekirse, çocuk yapmak zaman ve para gerektirir. Severek yaptığım bir işim var ve insana çok bencilce bir davranış gibi gelse de, ne pahasına olursa olsun işimi bırakmaktan yana değilim. Çocukların yiyeceği, giyeceği, eğitimi ciddi bir yatırımı gerektiriyor. Tek çocuklu olmama neden sürekli olarak bir gerekçe getirmeye çalıştığımı bilemiyorum." Orbach tek çocuklu kadınlarda, birden çok çocuğun sakıncalı olabileceği durumlarda bile çevreden gelen baskıyla, genelde suçluluk duygusunun egemen olduğuna dikkat çekiyor. Söz gelimi, kardeşler arasındaki yaş farkı çok büyük olduğunda genellikle ilk doğan kendisini tek çocukmuş gibi hissediyor. Aralarında akla yatkın bir yaş farkı olduğunda da, kardeşi olmak büyük bir zevk kaynağı olabileceği gibi, yaşamı zehir de edebiliyor. Tek çocuk kardeşleri tarafından itilip kakılmıyor; zamanının büyük bir bölümünde erişkinlerle birlikte olduğundan, yetişkin biriymiş gibi davranmak zorunda kalabiliyor. Tek çocuk, ondan kopmak istemeyen anne ve babasının gözünde hep bir çocuk olmayı sürdürebiliyor. Burada amaç, tek çocuk olmanın üstünlüklerini ortaya sermekten çok, ıki durumun birbirlerinden farklı olduklarına dikkat çekmek. Ancak "They F** You Up: How To Survive Family Life=Yaşamınızın Içine Ediyorlar Aile Yaşantısı içinde Ayakta Kalabilmek" adlı kitabın yazarı terapist Oliver James tek çocuklar için yaşamın epey sıkıntılı olabileceğine inanıyor. "En büyük kardeş ve ailenin tek çocuğu durumunda olanların zamanla otoriter bir kişıliğe dönüştükleri görüşüne katılıyorum. Bu konumdaki çocuklarda riskten kaçınma eğilimi ötekilere kıyasla daha ağır bastığı gibi, bunlar eğitim ve meslek yaşamlarında genellikle daha başanlı oluyorlar ve anababalarının birçok özelliğini taşıyorlar," diyen James, tek çocuk olmanın yalnızca bir sakıncası olduğuna, bu çocukların duygusal sorunlar yaşamaya daha eğilimli olabileceklerine parmak basıyor. James ailenin tek çocuğu olanların genelde daha tutucu davrandıklarını ve yeniliklere pek açık olmadıklarını öne sürüyor. Ancak, tek çocuğun anne ve babasının ilgisinden yoksun kaJmak gibi sarsıcı bir duyguyu yaşamak zorunda kalmadığını, bu açıdan ötekilerden daha şanslı bir konumda olduklarını düşünüyorum. Çocuğun kişiliğinin sağlıklı bir biçimde gelişmesi açısından ilk altı yıl ve kesinlikle de ilk 18 ay büyük bir önem taşıyor. Bu dönemde anne ve babasmdan kesintisiz ilgi gören çocukların erişkinlik dönemlerinde kurdukları ilişkiler de çok daha sağlam oluyor. Çünkü bu tür çocuklar kendilerine sırt çevrilmesine ya da terk edilmeye hiç gelemiyorlar. • The Observer'dan çeviren: RİTA URGAN HAYVANLAR Hastalıklarda beslenme Aylin Tunç H astalıklarda beslenme çok az bilinen ve genelde üzerinde fazla durulmayan bir konu. Ancak tedavide önemli bir paya sahip. Bu nedenle dönem dönem bu konuya değineceğim. Evciller genelde alışkın oldukları gıdalan tercih ederler. Bu nedenle diyetler zor süreçlerdir ve genelde bazı aldatmacalarla çözülür. Hastalıkları ve beslenme yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz: Anemi: Kansızlığın birçok nedenleri vardır. Özellikle bebeklerde, bazı genetik hastalıklarda, parazitozlarda önem taşır. Beslenme ile kan yapımı arttırtlabilir. Gerekirse altı kata kadar çıkarılabilir. Bu dönemlerde tam ve dengeli büyütme mamalarına ya da süt veren annelerde kullanılan diyetlere geçilir. B kompleks vitamin düzeyi altı katına çıkanlır. Bu miktar hayvanın vücut ağırlığına iki gr. bira mayası verilerek ya da hekimin önereceği vitamin kompleksleri ile karşılanır. Yine çeşitli vitaminlerin yanı sıra iz elementler eklenir. Bunlar demir, bakır, kobalt premiksidir. Karaciğer mutlaka gıdaya eklenir. Miktarı bir kutu konserve mamaya ya da yarım kutu kuru mamaya 30 gr. karaciğer denk gelecek şekilde hazırlanmalıdır. Bu beslenme iki hafta kadar sürdürülüp kan değerleri kontrol edilir. Diyabet: Şeker hastalığı genelde özel ırklarda görülen ve geç fark edilen bir hastalıktır. Aslında en ideali hazır ticari diyet mamalardır.Ancak mutlaka diyabette kullanılan mamalar olmadır. Normal mamaların açık formülle hazırlandığı, içerisindeki besin maddeleri bakımmdan dalgalanma gösterdiği unutulmamalıdır. Karbonhidrat miktarı düşük olmalıdır. Kaynak olarak pirinç ve mısır gibi kompleks karbonhidrat kaynakları seçilmelidir. Düşük miktarda yağ (yüzdelO'dan az) ve artan miktarda protein içermelidir (yüzde 2530). Hayvana mudaka egzersiz yaptınlmalı ve egzersizler hep günün aynı saatinde olmalıdır. • Aylin Kotü Kadının adı hâlâ konulmadı A dı Songül. Kimilerine değişik gelse de kendi yaşadığı çevresine göre tanıdık bildik bir öyküsü var. Seyrettiği filmlerden mi yoksa yetiştirilirken tek hedef olarak evliliğin gösterilmesinden mi bilinmez, hep o atın üstünde davullu zurnalı düğününü hayal edip uykuya dalardı. Sonra günlerden bir gün ona artık evleneceği söylendi. Babası onu günün koşullarına göre çok iyi paraya satmıştı. Aslında buna başlık deniyordu, ama o bunu satılmaktan farklı görmüyordu. Üstelik daha geçen ay ilk âdetini görmüştü. Onun dışında herkesin eğlendiği bir düğün oldu. Düğünden sonra yeni kalacağı eve giderken anasının baktığı o bakışı bir daha ömrü boyunca unutmayacaktı. O an bunun ne demek olduğunu anlamasa bile hayat bunu ona öğretecektı. Üç yıl gebe kalamadı. Daha ilk geceden hayalini kurduğu evliliğin hiç de öyle hayal kurulacak bir şey olmadığını anladı. Gebe kalamadığı için başta kocası ve kaynanası olmak üzere herkes tarafından hor görüldü. Dayak yemeler zaten çoktan başlamıştı. Dayak yediği ve yatağa girdiği adam aynıydı. Ben acaba neyim diye düşündüğü çok oluyordu. Düşünmek acıttığından tekrar yapması gereken işlere veriyordu kendini. tlk çocuğu bir kızdı. Hiç doğurmasaydı daha iyi idi. Kimse çocuğun suratına bile bakmıyordu. O ise onunla aynı kaderi paylaşacak birini dünyaya getirdiği için kahroluyordu. Ama o kadar tatlı bakıyordu ki, birden rahmedi annesının düğun gecesi ona bakışını anımsadı. O an kızını asla evlendirmeme kararı aldı. Beşinci kızına hamile iken şehre taşındılar. Artık köyde işler para etmiyordu. Çok seviniyordu, belki şehir hayatı kocasını değiştirirdi. Beşinci ve altıncı çocuğunu şehirde hastanede tek başına doğurdu. Yanında kimsesi yoktu. Bir gün en büyük kızını kocasının dul kalan abisi sıkıştırdı. Çok geçmeden hamile kaldığı anlaşıldı. Kendini oldürsün diye kıza yapmadıklarını bırakmadılar. Kız direnince sonunda onu kendi elleriyle öldürdüler. Onun bir büyüğü pek güzeldi. O evlendi. Bir gün radyo dinlerken programı yapan genç delikanlıdan şarkı istemek geldi içinden. Bunu yaptı da. Kahvede oyun oynayan kocası, radyoda karısının adının anons edildiğini duydu. Bir anda arkadaşlarının alay konusu oldu. O hışımla eve gidip kansını bıçakladı. îki katil de yargılanıyordu. Biri töre cinayetinden, diğeri namus cinayetinden. "Namus için vurdum hâkim bey" dediği için öbüründen daha az yıl yedi. Ne fark ederdi ki? Iki can gitmemiş miydi? Namus nasıl bir şeydi ki? Şarkı isteyince kirleniyor muydu kadının namusu? Bunlar abartı değil. Yaşadığımız gerçekler. Her gün yüzlercesini, binlercesini okuyoruz gazetelerin üçüncü sayfalannda. Bu tür sorunlarla bizleri ilk yüzleştirme cesaretini gösteren Duygu Asena'ya acil şifalar dileyerek, hepimizin Dünya Kadınlar Gününü içim burkularak kutluyorum. • 4 aylin@kotilsarigul.com