22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 ŞUBAT 2005 / SAYI 988 İRAN SİNEMAYI ÇOK SEVDİ on dört yıldır şubat ayının ilk haftasının benim için anlamı, George W. Bush'un "en büyük §eytanlar"dan biri saydığı Iran'a yolculuk. Gidiş nedenim elbette ki 23. Uluslararası Fajr Film Festivali. Konukların dört yıldır festival nedeniyle geldikleri îran'da gözlemledikleri daha çok kadınlar ve Batı'da sözü çok edilen "hejab". Her yıl kadınların, genç kızların mantolan kısala kısala arık belde biten cekete döndü, Gerçi bunun altına bir pantolon, yırtmaçlı bir etek giyiliyor, ama bunlar da daraldıkça daraldı. Başörtüleri ise önden ve arkadan taşan saçları örtmekten çok uzak. Hele makyaj. Şah zamanında en kısa mini eteklerin (Londra'dan bile daha kısa) Tahran'da olduğu söylenirdi. Inanmak kolay. Ama yolculuğu Iranair ile yaparsanız uçakta bile başınızı örtmeniz gerekiyor. Sinema ile uğraşanları ise belirsiz bir gelecek bekliyor. Uzun yıllar yurtdışında kaldıktan sonra ülkesine dönüp iki nefis filme imza atan Bahman Farmanara'nın başı yine sansürle dertte. Farmanara bu konuda geriye doğru yol alındığı kanısında. Gelelim Fajr Film Festivali'ne. 46 ülkeden yüzlerce filmin kentin değişik bölgelerine yayılmış sinemalarda meraklı ve heveslı bir izleyici kitlesiyle buluştuğu festival bu yıl Iran'da bu yıl yarışmalı bölümleri de genişlettiğinden dördüncüsü yapılan kalabalık bir jüri grubunu konuk etti. Ululararası bölümünün jüri başkanı ya"Fajr nim zar Attila Dorsay'dı. Ahmet Uluçay'ın "Karpuz Kabuğundan Gemiler YapFestlvall"nde 46 mak" filmi ile Yeşim Ustaoğlu'nun "Buülkeden yüzlerce lutları Beklerken" yapıtı bu bölümde yarıştı, ama eli boş döndü. Bir yenilik olafilm yanştı. Evet, rak "Manevi Sinema" ve "Asya SinemaIran slnemasında bir sı" gibi başlıklar da açılmıştı yarışmalı bölümlerde. Festivalin ABD filmleri gösşeyler oluyor, termemek gibi bir sorunu olmasa da yeğkadınlar artık baş lenen filmler, Michael Moore filmleri gibi Amerika'mn kirli çamaşırlarını ortaya kahraman. Ama serenler... En önemlisi tüm filmlerin seks, çıplaklık sahneleri içermemesi... Yeşllçam'ı andıran Gönül DönmezColin S pımcısına göre Majidi bilinçli olarak dört kuşağı temsü eden kadın karakteri koymuştu filme. Ama bunlar neyi temsil ediyordu, geleneksel kadın işlevlerinin dışında? Biri annesi, bir karısı, biri düşlediği sevgili ve diğeri de kızıydı. Reza Mirkarimi'nin "Çok Yakın, Çok Uzak" filmi giderek soğuyan aile ilişkileri üzerine ağır ve sıkıcı bir melodramdı. Daha önce çocuk filmleriyle ün yapan Mirkarimi de olgun insanların öyküsünü anlatırken, Majidi gibi bocalamıştı. Mesleğinden ve at yarışlarından başka bir şey düşünmeyen ünlü bir beyin cerrahının astronomi meraklısı oğlunun beynindeki tümörü öğrenince yaşamının bambaşka bir yön almasını, hiçbir klişeyi eksik etmeden anlatan film, izleyiciyi ağlatmaktan çok güldürdü. İSTENMEYEN KADIN VE... Feminist filmleri ile sık sık erkeklerin gazabına uğrayan Tahmineh Milani "Istenmeyen Kadın" filminde işin dozunu kaçırmış ve Attila Dorsay'ın dediği gibi karikatür bir erkek tipi çizmişti. Böyle erkekler yok muydu? Tabii ki vardı. Ama Milani sonunda erkeğe konuşma hakkı verse bile, mesajı sanatından daha önemli bir film yaptığı için ne yazık ki bu kez pek inandırıcı olamamıştı. Öte yandan îran'ın bir numaralı kadın yönetmeni Rakhshan BaniEtemad, oğlu IranIrak savaşından sakat dönen bir ananın yaşam savaşımını Bush'un Irak kuşatması ile de güncelleştirerek duygulu ve düşündürücü bir film kotarmıştı. Yanşma dışı gösterilen filmin adı "Gilaneh"ti. Orta kuşak yönetmenlerinden Kambuzia Partovi'nin birkaç ülkenin katkıda bulunduğu ortak yapımı "Cafe Transit" bazı aksaklıklarına karşın keyifle izlenen hoş bir filmdi. Kocasının ölümü ardından astığı astık, kestiği kestik kayınbiraderi tarafından onunla evlenmesi için devamlı taciz edilen genç bir kadın yaşam yolunu kendi seçmeye karar veriyor bu dengeli filmde. Türkiye sınırında bir yol lokantasını açıyor. Nefis yemekleriyle kısa zamanda bir alay müşteri ediniyor, ama yıllardır onu terk eden karısını arayan Yunanlı bir şoför ile aralarında platonik aşk başlayınca işler iyice karışıyor... Orta kuşaktan Kamal Tabrizi'nin geçen yıl çok sözü edilen "Kertenkele"nin ardından gerçekleştirdiği "Bir Lokma Ekmek" de keyifle izlenen filmler arasındaydı. Aynı kuşaktan Kianoush Ayari'nin "Uyan, Arezu" yapıtı da Bam zelzelesinin yarattığı korkunç trajediyi bir iki karakterde odaklayan çok titiz bir çalışmaydı. Bildiğimiz ya da bilmediğimiz sayısız güç koşullarda öykülerini anlatmaya çalışan Iranlı yönetmenlerden geniş bir yelpazeydi ulusal filmler bölümü. Iran sinemasında sansüre karşın son zamanlarda yeni gelişmeler oldu. Örneğin artık kadınlar arka planda, kenarda köşede değil, baş kahraman. Bu arada bazı yönetmenler bu küçük özgürlüğü ileri götürerek, bizim Yeşilçam filmleri gibi, köy kızlarını, sığınma kamplarında yaşayan kadınları takma kirpikli, bol makyajh göstermeye başladılar. Bir de egzotizm modası var. Afgan sının revaçta. Folklorik giysiler, takılar, halılar, kilimler, örtüler... Ustaların elinde bu ayrıntılar mekânın bir parçasıysa da diğerlerinin filmlerinde iyice sırıtıyor... ilginç olan ellerinden geldiği kadarıyla tanrının varlığını tartıştıkları filmler. Örneğin Bam tragedyasına bakıp da dinsel bir yorum yapabilmek pek kolay değil. • filmler de az değll. SALKIMSÖĞÜT... Ama biz yabancı konuklar bu filmlerin Bir de egzotlzm hiçbirini göremedik. Çünkü festivalin modası var, ve... konuklan genelde dünya festivalleri temsilcileri, film alıcı ve satıalan, dağıtımcılarıydı. Bizlerden beklenen ise "Market" bölümünde özel bir salonda günde dört ile altı arası yeni Iran filmi ızlemekti. Neyse ki bu yılın ürünleri geçen yıla göre daha nitelikliydi. Ama son yıllarda hepimizin dikkatinı çeken ilginç durum Abbas Kiarostami, Mohsen Makhmalbaf, Abdolfazl Jalili, Jafar Panahi gibi uluslararası ün salmış yönetmenlerin kendi festivallerinden uzak durmasıydı. Ulusal yarışmadaki filmlerin bazıları diğer bölümlerde de yanştı. Yabancı konukların merakla beklediği filmlerden biri Majid Majidi'nin "Salkımsöğüt"üydü. Montreal Dünya Film Festivali'nde beş yılda üç büyük ödül ahp da Guinness Dünya Rekoru kıran Majidi, kırsal öyküleri, çocuk masallarını, amatör oyuncuları bir yana koyup olgun bir erkeğin iç dünyasını anlatmaya çalışmış, ama pek başaramamıştı. Daha önceki filmlerinde karşılaştığımız körlük motifi burada öne çıkmıştı. Yıllarca karanlik bir dünyada yaşadıktan sonra ışığa kavuşan bir adamın ruhsal bocalaması çekici bir konuydu ama anlatım fazlasıyla melodrama kaçıyordu. Yine ya Veödüller... Bu yıl ilk kez Uluslararası ve Ulusal Ödüller ayrı törenlerde açıklandı. Kristal Simurg ödülleri, uluslarası bölümde en iyi film ile en iyi yönetmen ve en iyi oyuncu için Almanya'dan Volker Schlondorff'un "Dokuzuncu Gün" filmine gitti. Özel jüri ve en iyi sanatsal ve teknik başarı ödüllerini tran'dan Kianush Ayari'nin "Uyan, Arezu" filmi aldı. Asya filmleri bölümünde Atiq Rahimi'nin AfganistanFransa ortak yapımı "Toprak ve Küller" en iyi film, Iranlı Kürt yönetmen Jamil Rostami ise "Kara Ağıt"la en iyi yönetmen ödülünü aldı. Manevi sinema bölümünde jüri özel ödülü Theo Angelopoulos'un " Ağlayan Çayır", en iyi yönetmen ödülü ise Kamal Tabrizi'nin "Bir Lokma Ekmek" yapıtına gitti. Ulusal Yarışmada en iyi film, en iyi görüntü, en iyi müzik, en iyi kurgu, en iyi makyaj, en iyi set ve kostüm dizayn ödülleri Reza Mirkarimi'nin "Çok Yakın, Çok Uzak" filminindi. Jüri özel ödülü Kamal Tabrizi'nin "Bir Lokma Ekmek" filminin oldu. Ma)id Majidi'nin "Salkımsöğüt"ü en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu ödülünü, Kambozia Partovi'nin "Cafe Transıt" en iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu, Kianoush Ayari'nin "Uyan, Arezu"su en iyi sanat deneyimi ödüllerini aldı. Sizi en çok tedirgin eden ve en beğendiğiniz özelliğiniz? Tedirgin eden alınganlığım, beğendiğim duygusallığım. Sizin için affedilemeyecek hata nedir? Hatalar eninde sonunda affedilmeli. Sahip olduğunuz en değerli şey? Ailem. Hangi sıklıkta yalan söylersiniz ve hangi durumlarda? Çok sık söylemem. Söylediklerim de beyaz yalanlardır, insanları üzmemek adına. Güncel olaylar içinde yakın zamanda sizi en çok üzen olay nedir? ABD ile kimsenin başa çıkamaması. Dünya gündemindeki ya da hayatımzdaki bir olayı değiştirme şansınız olsaydı, neyi değiştirmek isterdinix? Türkiye'deki depremin olmamasını sağlardım. Ailem, cep telefonu ve kitaplar. Bir hayali kahraman olsaydınız kim olurdunuz? Niye? Süperman. Insanlara yardım etmek ve uçmak için. Hayata gelirken seçme şansınız olsaydı, ne olmak isterdiniz? Aktör. En sık kullandığınız kelime nedir? Enteresan. Selçuk Yöntem Oyuncu En büyük hatanız nedir? Hatasız olmaya çalışmak. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? Çok değer verdiği yakınlarını kaybetmesi. Hayattaki en büyük keyfiniz nedir? Ailemle ve dostlarımla birlikte yemek yemek. En sevdiğiniz yazar kim? Çok fazla, ama ilk okumaya onunla başladığım için Jack London diyebilirim. En sevdiğiniz film/yönetmen? God Father. Michael Cımino. En büyük aşk hikâyesi kimlerinki? Âşık olan ve yaşayanların hikâyesi. Sizi en çok güldüren şey nedir? Şok olaylar karşısında insanların surat ifadeleri. En büyük mutsuzluk? Sevgisizlik. Bir hayvan olsaydınız, neolurdunuz? Kuş. Uçmak isterdim. En çok yaşamak istediğiniz şehir? Istanbul. Yangında kurtaracağınız ilk üç şey nedir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle