22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 27 ŞUBAT 2005 / SAYI 988 İki karşı kutup, bir büyük aşk O n bir Şubat günü 90 yaşında yaşama veda eden Arthur Miller 1915 yılında, Orson Welles ve Saul Bellow'dan birkaç ay, Tennessee Williams'dan ise üç yıl sonra dünyaya geldi. Bunlardan ikisi Yahudi göçrnen ailelerin, ikisi de beyaz Amerikalı Protestan aı lelerin çocuklanydı. Dördü de başarıyla başarısızlığın bir saplantıya dönüştüğü Amerikan Rüyası'na kafayı takmış, bu tür konuların irdelenıp dışa vurulabileceği uygun bir dil bulmaya çabalamıştı. Bu kişilerin yazın, sinema ve tiyatro dünyasına kazandırdıkları yenilikler ve yarattıkları o müthiş etki dıkkate alınmadıkça, günümüz sanatımn da tam anlamıyla kavranması olanaksızdır. Ötekiler 30'lu yaşlarına merdiven dayadıkları 40'larda dünyaya damgalarını vurduklarında, haşarı çocuk Welles en çarpıcı yapıtlarını çoktan yaratmıştı. Miller kadın giysileri üreten ve daha "buhran"dan önce sıfırı tüketen varlıklı Yahudi bir babanın oğluydu. Aile Brooklyn'de çok daha küçük ve alçakgönüllü bir eve (Satıcının Ölümü oyununda Loman'lann evine örnek oldu) taşınmak, Miller da onlara katkıda bulunmak için oradaki bir ambarda (Iki Pazartesi Anısı adlı tek perdeli oyununun sahnesi) çalışmak zorunda kaldı. Sonradan Michigan Üniversitesi'nde gazetecilik ve oyun yazarlığı eğitimi aldı. Kuşağının çoğu üyesi gibi buhran yıllarının etkisiyle siyasal kimliğini kazanan Miller hep sol eğilimli olmasına karşın, hiçbir zaman Komünist Parti'nin üyesi olmadı. Yaşamı boyunca laik bir tutum sürdüren Miller, savaş öncesi tanık olduğu antisemitizmin ve Nazi dehşetinin sonucunda Yahudi kimliğinin de hep bilincinde oldu. Miller için tiyatro başından beri neredeyse kutsal bir yer, görüşlerin ortaya döküldüğü bir arena oldu. "Yazmaya koyulduğumda, kaçınılmaz olarak, Aeschylus ile başlayıp 2500 yıl boyunca süren genel bir akımın içinde ol Arthur Mlller 20. duğumu düşünüyordum" diyordu. yüzyılın en yaratıcı Miller'ın dikkat çeken ilk oyunu Broadway'de sahnelenen "Bütün Çocuklakişiliklerinden rım" oldu. Bu oyun ölümcül sonuçlar doğuracak kusurlu uçak parçalarını II. bfriydi. Insanlığa Dünya Savaşı sırasında Amerikan Hava yeni ufuklar açan Kuvvetleri'ne satan bir uçak üreticisinin toplumsal sorumluluklannı ırdeleyen Iboyunlarıyla sen'vari bir oyundu. Büyük bir yankı yeteneğine ender uyandıran ikınci oyunu "Satıcının Ölümü" 1949'daveyineBroadway'desahnerastlanan bir yazar lendi. Elia Kazan'ın yönettiği ve başrolünü Lee J.p Cobb'un üstlendiği oyun tiyatolarak tarihe ro dünyasının usta yapıtları arasındaki damgasını vurdu. yerini aldı. Miller bu oyunuyla tiyatronun bir toplumun siyasal ve düşünsel yaMiller, Marilyn şamında can alıcı bir rolü olabileceğini Monroo ile evllliği gözler önüne seriyordu. de dahil, alablldlğlne renkii yaşamıyla CADI KAZANI... Miller her zaman halka mal edümiş bir kişi oldu. Savaş sonrası yıllarının en önde gelen tiyatro eleştirmenlerinden olan döneminin siyasal Brooks Atkinson'a göre "döneminin entelektüel yaşamına en etkin biçimde kaçehresl ve tılan" oyun yazarıydı. 17. yüzyılda Satoplumsal lem'deki cadı avıyla McCarthy dönemindeki komünist avı arasında bir koşutluk tutkularının da bir kurduğu "Cadı Kazanı" oyununu 1953'te yansımasıydı. kaleme alan Miller bu oyunla Amerikan Karşıtı Eylemleri Araştırma Komitesi'nin şimşeklerini üzerine çekeceğini biliyordu. Ama ne kendini suçlarcasına anayasaya sanldı ne de ona dava açan sağcılarla işbirliği yaptı. Arkadaşları Elia Kazan ve Lee J. Cobb, ihbarcıyı savunur gibi görünen "Rıhtımlar Üzerinde" filminden ötürü, dost tanık niteliğlyle Komite önünde ifade verirlerken, Miller yine rıhtımlarda geçen ancak ihbarcılığa veryansın eden "Köprüden Bir Manzara" oyununu yazdı. İKİ KARŞI KUTUP Miller'ın Marilyn Monroe ile tanışıp evlenmesi de bu döneme denk geldi. Bu, kemik çerçeveli gözlükleri ve çelimsiz görünümüyle 50'lerin ateşli insan hakları savunucusuyla Hollywood star sisteminin tutsağı ve cinselliğin en önde gelen simgesinin birlikteliği anlamına geliyordu. Marilyn'in Miller'ın yaşamına girmesi, doğal olarak, herkesi derinden etkilemişti. Bu ilişki yıllarca konuşulduysa da, birbirlerine büyük bir aşkla bağlı olduklarını yadsıyan çıkmadı. Ancak onları birbirlerine çeken, birbirlerini tamamlarmış gibi aldatıcı bir duygu yaratan simgesel bir şey vardı; biri beynin öteki bedenin, ya da biri toplumun, öteki bireyin simgesiydi. İkisi Amerikan yaşamının iki karşıt kutbu gibiydiler. Fırtınalarla dolu evlilik kısa sürede bitti. Miller bu evliliği sinemaya en büyük katkısı sayılan ve Monroe'nun tamamlanmış son filmi olan "The MisfitsUygunsuzlar"ın senaryosııyla masaya yatırdı. Bunu, Monroe'nun ölümünden iki yıl sonra sahnelenen, " After the FallDüşüşten Sonra" adlı oyunu izledi. Batı Amerika'daki çöküşü ve Amerikan Rüyası'nın yok oluşunu anlatan "Uygunsuzlar"da Monroe umut ve umutsuzluğun ete kemiğe bürünmüş bir simgesi olarak sunulur. Baş kahramanın aklından geçenlere odaklanan "Düşüşten Sonra" ise Miller'ın en kişisel, en içsel yapıtıdır ve yazar bu yapıtında Amerika'daki deneyimlerini, soykırımı, Monroe ile olan gelgitli evliliğiyle, daha sonra Avusturyalı fbtoğrafçı Inge Morath ile yaşadığı ve eşinin ölümüne dek süren mutlu evliliğinin bir bilançosunu çıkarmaya çalışır. "Düşüşten Sonra" Miller'ın dokuz yılhk uzun bir aradan sonra kaleme aldığı ilk oyundu. Ardından yazdığı ve yine soykırım olayına değindiği "Vichy Olayı" pek bir yankı uyandırmadı. 1968'de yazdığı "Bedel" adlı oyundan sonra Miller giderek Broadway'den uzaklaştı. Daha sonraki oyunlarından yalnızca "Amerikan Saati" (1980) ile "Kırık Cam" (1994) kayda değer bir başarıya ulaştı. Miller yaşamı boyunca devletin tiyatroya destek vermesi gerektiğini savundu. Bu arada idealist görüşlerinden asla ödün vermedi ve insanca değerlerin önde tutulduğu, daha iyi ve daha adil bir toplumun yaratılması için çabaladı. Haksızlıklar karşısında bir an bile sözünü sakınmadı ve PEN aracılığıyla baskı altındaki tüm dünya yazarlannı savundu. Vietnam Savaşı'nın doruk noktasına ulaştığı 1968'de Cumhuriyet DERGÎ* Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Ilhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: tbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Miidür: Mehmet Sucu Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Baskı: thlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna /îstanbul Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul. (0212^ 512 05 05 Cumhuriyet Reklam (0212) 512 41 19 / 512 48 30 512 47 78 ^Cumhuriyet Gazetesi'nın parasızpazar ekıdtr. Yerelsürelı yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr Eugene McCarthy'nin delegesi olarak Demokratik Kongre'ye katıldı. Ne var ki, Miller'ın yapıtları hiçbir zaman bir ropaganda aracı olarak kullanılmadı. Miller zamanla oyun yazarı kimliğinin de ötesine geçerek özgür bilincin savunucusu, tiyatro kurumunun ve yazın dünyasının bekçisi konumuna dönüştü. 20. yüzyıla damgasını vuran büyük buhran, soykınm, McCarthy dönemi ve Soğuk Savaş gibi olaylan sürekli olarak yapıtlarında irdelemesiyle Miller ansızın bir kahraman, bir tarihçi, imgelemi güçlü bir yorumcu ve danışman kimliğine büründü. Bir bakıma, özgürlüğün simgesi olarak, Bertrand Russell'ın yerini aldı. Halka seslenirken kimi zaman iç karartıcı ve anlaşılması güç bir kişilik izlenimi verse de, özel yaşamında Miller sohbeti alabildiğine hoş ve düşündürücü, son derece alçakgönüllü ve sevecen biriydi. Onunla tanışma olanağını bulan hemen hemen herkes Miller'ın, yapıtlarına da yansıyan, kadri bilinmemiş bir dürüstlük ve inceliğe sahip olduğu görüşünde hemfikirdi. 0 The Übserver'dan çeviren: RİTA URGAN Arthur Miller ve Marilyn Monroe... Renklendirme: Gülay Tunç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle