16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30EKÎM2005 / SAYI1023 İstanbu Collins'i lyor Phil Collins 3 Kasım akşamı İstanbul'da ilk kez konser verecek. Dünyanın en iyi erkek vokallerinden Collins, 1970'li yıllarda Genesis grubuyla ses getirmişti. Bugün ise başarılarını solo çalışmalarıyla sürdürüyor. Ali Deniz Uslu enç, yaşlı birçok müziksever için unutulmaz "Against All Odds", "Sussudio", "Another Day in Paradise ", "In the Air Tonight", "Groovy Kindol Love", "Do You Remember?" gibi şarkılardan uzayan bir liste, onlarca albüm, Oscar, Grammy ve Akademi ödülleri... 80'lerin romantik aşk şarkıcısı unvanına sahip Phil Collins 2004 ydında başladığı "First Final Farevvell" turnesi kapsamında 3 Kasım akşamı ılk kez Istanbullu müzikseverlerle buluşacak. Phil Collins, Abdi tpekçi Spor Salonu'nda vereceği konserde unutulmaz klasiklerini ve yeni parçalarını söyleyecek. . Farklı tarzlarda pek çok işe imza atan Collins'in geçmişinde "Genesis" topluluğunun önemini herkes bilir. Sıkı "Genesis" hayranları, onun Peter Gabriel'in yerine geçmesine pek katlanamasalar da, topluluk, Collins döneminde de önemli başarılar kazandı. Bu doııemde virtüözü olduğu davuldan el ayak çekmesi fanatiklerini üzmüş, hatta ona tavır almalarına sebep olmuştu. Collins şu aralar müziğin her alanında var. Film müzikleri, solo albümler, grup çalışmaları ve dev konserler... Işte bizde bu hafta o dev konserlerden birini izlemeyi umuyoruz. Çünkü Phil Collins Istanbul'a 11 tır, 4 otobüs ve 65 kişilik bir ekiple geliyor. 22 metre genişliğinde, 17 metre derinliğinde ve yerden l .5 metre yüksekliğinde özel sahnesinde görsel bir şölen vermeye hazırlanıyor. PHİL COLLİNS'Lİ GENESİS Hayatına şöyle bir bakacak olursak sanatçı, 30 Ocak 1951 Chiswick, Londra'da doğdu. Davulla 5 yaşında iken tanıştı. Solak olan Collins 12 yaşına geldiğinde ise daha iyi bir davul sete sahipti. Sahne eğitimi alarak sanata yatkınlığını sınadı. Müzik serüvenine "Oliver" müzikalinde oynayarak başladı. "The Real Thing", "Freehold" gibi gruplarda çaldı. 1960'larda Peter Gabriel ve Tony Bank'in kurduğu Genesis'in yolu 70'lerde Collins ile kesişti. Gabriel'in isteği üzerine, grubun davulcusu oldu. Collins, grubun liderliğini eline alarak dönemin sayılı topluluklan arasına girmesini sağladı. 1976'da grubun en başanlı albümü "Trick Of The Tale" geldi. 1981'de "Abacab", 1983 te ise grubun ismini taşıyan "Genesis" albümü yayımlandı. Art arda gelen bu iki albüm müzik dünyasını hareketlendirdi. Bu hızla 1985'te "Invisible Touch" piyasaya çıktı. Genesis, Phil Collins ile son albümünü 1991 yılında "We Can't Dance" ile yaptı. Collins'in Genesis döneminde en çok ses getiren solo albümleri ise "Face Value", "Nojacket Required" ve "But Seriously" oldu. Genesis'ten ayrıldıktan sonra çıkardığı, akılda kalan albümler ise, "A Hot Night In Paris", "Testify", "Love Songs: A Compilation... Old And New". Geçen yıl hazırlanan 3 CD'lik "Platinum Collection"da ise müzikal kariyerindeki en başarılı parçaları bir araya getirdi. Perşembe gccesi istanbul'da sahne alacak sanatçıya Brad Cole (org), Darly Stuemer (gitar), Ronnie Carly (gitar), Chester Thompson (davul), Luis Conti (perküsyon), Leland Sklar (bas gitar) gibi tanınmış müzisyenler eşlik edecek, Eğer Phil Collins o gece gününde olursa, dinleyenleri harika bir konser bekliyor demektir. # THIEVERY CORPORATION Dinlerken ılerı tuşuna basmayın! Zekeriya S. Şen hievery Corporation'ı 1997'de Sounds from the Thievery Hi Fi albümleri tanıdık. Düşük tempolu dubrock, elektronik chillout müzikleri, Istanbul'dan, Rio De Janerio'ya kadar tüm kafaları büyülemişti. Bunu takip eden iki sağlam albüm, The Mirror Conspiracy ve The Richest Man in Babylon ikilinin müzik kalitesini ve kalıcılığını adeta damgalar olmuştu. Sonra üst üste gelen toplama albümleri, Sounds From the Verve HiFi, Outernational Sound ve birkaç karma koleksiyonları ikilinin ne kadar kültürel ve zarif bir üretim kapasitesine sahip olduğunu gösterdi. Mütevazı ikilinin yeni albümleri The Cosmic Game, geçen aylarda da Türkiye'de piyasaya çıktı ve hiç şüphesiz 2000 tarihli The Mirror Conspiracy albümlerinden beri en bütün, dolgun ve tatmin edici eserleri. Elektronik ritimler, anlık yön değiştıren müzik girdapları, rock, yumuşak Brezilya, Afrika tınıları, sitar ve farklı dillerde şarkı söyleyen insanların içeriğini oluşturduğu albüm, adeta bir otantik dükkân gibi. tkili, her ne kadar temel müziklerinden uzaklaşmamış olsa da hiç bu kadar gerçek ve içten olmamışlardı. The Cosmic Game bir ilk albüm kadar taze ve ferah. Müzik aşkıyla yapılmış, çok özenle sergilenen, baştan sona üzerine kafa yorulmuş bir müzik birlikteliği. Sarmaşık melodiler, egzotik vokaller ve etnik sesler (süzülen samba perküsyonları, yansıyan melodiler, ağır bas, derin tabla, ruhsal sitar tınıları) bir tutsak gibi sizi hapsediyor. T G Güne cazla başlamak... erem Görsev'in müzikteki en büyük keyfi, kontrbas, davul ve piyano kurgusuyla trio çalmak. Bir de tahta enstrümanlarla yapılan müziğin samimiyeti. Müziğini 1950'lerin geleneksel cazı olarak tanımlayan Görsev, kasım ayında açılacak "Istanbul Jazz Center" projesi ile de iddialı. Kerem Görsev'le caz müziği ve yeni albümü "Orange Juice" hakkında konuştuk. Kerem Görsev, piyano ve caz ayrılmaz bir üçlü. Bu üçlü ilk kez ne zaman bir araya geldi? Piyano, konservatuvardaki ilk göz ağrım. Piyanoya 1967 yılında rahmetli Rana Erksan ile başladım. Önce Istanbul Belediye Konservatuvarı'ndaydım sonra Istanbul Devlet Konservatuvarı'na geçtim. Caz dinlemeye ise 1970'li yılların ortasında başladım. O zamanlar efsanevi piyanist Bill Evans dinlerken çok heyecanlanıyordum. Caz Kerem Görsev'in kanıma böyle girdi. Konservatuvarda keonuncu albümü man, viyola gibi farklı tatlar da denedim, ama piyanodan hiç kopmadtm. Işte o günler"Orange Juice" den beri beraberiz. caz dlnleylclsl İle Siz özellikle geleneksel caz müziğinden söz ediyorsunuz. 19401950'Iİ yılların gelebuluştu. Davulda neksel cazını nasıl tanımlıyorsunuz? Cengiz Baysal'ın, Geleneksel cazdan, tahta cazı, yani gelekontrbasta Volkan neksel enstrümanlarla yapılan cazı kastediyorıım. 19401950 vel960'ların piyano tarHürsever'ln eşlik zı bana keyif veriyor. Müziğim ise o günlerin kokusunda bugün yaşadıklarım. ettiği albüm, O zaman güniimüzdeki elektronik mügeçen aylarda zik ve altyapıları pek sevmiyorsunuz? yaşamını yitiren Onlar bana inandırıcı gelmiyor. Elektronik müzikte sound her gün değişiyor. însanspor spikeri lar birkaç sene sonra yeni arayışlara giriyorKenan Onuk'a lar ve öncekiler bitmiş oluyor. Elektronik müzik yapanların fişini çeksem, o zaman ne ithaf edilmiş. çalacaklar. Bence hiçbir şcy. Ama piyano, davul, kontrbas elektrik olmasa da, değişmez. Işte caz geleneği de budur. Caz dünyasının efsane isimleri ile çaldınız. Caza usta isimlerle başlamak nasıldı? Korukent Caz Bar'da birçok Amerikalı müzisyenle tanıştım. Ed Howard ile ilk orada çalma fırsatı buldum. O Bar ise, müzik hayatımı değiştiren müzisyenlerle tanışmamı sağladı, Eric Revis, Allan Harris... Allan ile bir de plak yaptık. Eric Revis ile de New York'ta çalıştık ve iki plağımın prodüktörlüğünü yap Ali Deniz Uslu K tı. Demek istediğim caz müziği bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Albümlerini dinlediğim müzisyenlerle çalmanın mutluluğunu yaşadım. Resimleri hâlâ evimin duvarındadır. HAYAL KURDURMA MEKANİZMASI... 1995'ten sonra kısa aralıklarla birçok albüm çıkardınız. Bu kadar hızlı üretmenizin sırrı nedir? Yaşantımda 1994'ten öncesi ve sonrası diye bir dönem var. 1994'ün yılbaşı akşamı radikal kararlar verdim. Sonrasında zihnimde oluşan rahathk müziğime yansıdı. Zaten o yılm son aylarında "Hands And Lips" hazırdı. Diğer albümler ise değişik zamanlarda hislerimin kılavuzluğunda kendiliğinden geldi. Kerem Görsev için her şarkı bir hikâye midir? Her şarkının bir hikâyesi olduğu gibi kahramanları, hatta gizli kahramanları olmalı. Zaten boşa yapılmış bir şarlu sanat eseri değildir, Ben müziği "hayal kurdurma mekanizması" olarak tanımlıyorum. Küçüklcen, Bill Evans dinleyerek bugünleri hayal ettım ve bugünlere geldim. Hayallerim çok, ama hayaller her zaman bizden hızlı. Mutluluk, onu yakalarken geçen mücadeledir. Son albümünüz "Orange Juice" neyi anlatıyor? Her sabah kalkınca bir bardak portakal suyu içerim. Bu beni mutlu eder, yüzümü güldürür. Işte bir güne yine böyle başladıktan sonra, piyano başına geçtim, iyi bir melodi yakaladım ve bu parça geldi. Albümün de aynı hissi yaratnıası için adını "Orange Juice" koydum. Albümü kısa zaman önce yaşamını yitiren spor spikeri Kenan Onuk'un anısına ithaf ettiniz. Kenan Onuk ile ilişkiniz nasıldı? Onu 90'lardan beri tanırdım. Farklı bir sıcaklığımız vardı. Bilgisi ve kültürüyle gerçek bir caz dinleyicisiydi. Her albümü ilk ona götürürdüm, beraber dinlerdik. Dürüst ve ilkeli bir insandı. NTV'de ki "90 Dakika" programı ile spora farklı bir tat getirip fanatizme karşı sağduyulu bir tavır almıştı. 22 Kasım'da Ortaköy'de Istanbul Jazz Center'ı açıyorsunuz. Cazseverleri orada neler bekliyor? Bu işe dünyanın en iyi caz kulübünü açma iddiasıyla başladık. Maddi bir kaygımız olmadığı için de orayı görenlerin hayran kalacağı bir tasarım ve teknolojiyle donattık. Öyle ki bizim sahneye koyduğumuz kuyruklu Steinway konser piyanosu ve ses tesisatı bir klüp açma fiyatına denk. Jazz Center, 200 kişilik kapasitesiyle, haftada dört gün, dünyanın en iyi yabancı müzisyenlerini ağırlayacak ve caz ruhunu yaşatacak bir mekân. Bu sayede Türkiye yeni bir heyecanla tanışacak. • Bu aynı zamanda ikilinin ilk defa ünlü vokaller kullandığı bir albüm. Flaming Lips'ten tanıdığımız Wayne Coyne, Jane's Addiction'ın başı Perry Farrell ve Talking Heads'in ikonlaşan beyni David Byrne, sesleri ve sözleri ile albüme katkıda bulunmuşlar. Hiç kuşkusuz bu üç ismi aynı albümde toplayabilmek bile bir başarı. Albümden çıkan ilk 45'lik "Revolution Solution" uyuşturucu niteliğindeki melodilerin Perry Farrcll'ın sesi ilemükemmel kaynaşmasının bir ürünü. Kendini ağırdan alan parça ikilinin berrak ve dolgun tarzını bizlere tekrar hatırlatan bir yapıya sahip. Albümün açılış parçası "Marching the Hate Machines (Into the Sun)"ın ağır ağır tüten elektronik melodileri, Flaming Lips'ten bildiğimiz aşın duygu yüklü ses, Wayne Coyne'in düşük akordan konuşmaşarkı söyleme vokalleri ile süslenmiş. Albümün en belirgin parçası Talking Head'in beyni David Byrne'ın sesi ile renklendirdiği "The Heart's a Lonely Hunter". Yüksek tempolu afro melodiler, "uzay gemime hoş geldin..." gibi garip sözleri aklınızın bir ucuna işleyebilecek nitelikte. Bu üç önemli ismin yani sıra albüme Sleepy Wondcr, ragga/hip hop tarzı ve Gigi Rezende, Latin esintileri ile katkıda bulunanlar arasında. Tüm bu isimlerin yanında, Rob Garza ve Eric Hilton'dan oluşan ikili 16 parçalık albümün içine serpiştirdikleri enstrümantal parçaları ile hâlâ ne kadar sağlam prodüktör olduklarını vurgulamayı unutmuyorlar. Her yerde ucuzluk reyonlarında satılan evrensel chillout tarzının külleri içinden Thievery Corporation, stili, olgunluğu, entelektüelliğı ve kalitesi ile yükseliyor. The Cosmic Game, tüm dünya müziğinin her parçaya ince ince işlendiği bir örgü gibi ve bu kalitesinden dolayı ikilinin en başarılı ürünü olarak ön plana çıkıyor. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle