17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 'EN BEYAZ' İSTANBUL: NİŞANTAŞI Nişantaşı, '80'den sonra alışveriş ve tüketim kültürünün ağırlıklı olduğu bir semt oldu. Son yıllarda ise yeni açılan kafeler, barlar ve restoranlarla birlikte yeni bir çekim merkezi haline geldi. Semtin eski sakinlerinin kimi bu değişimden rahatsız, kimi memnun. Soru ise şu: "Nişantaşı bozuldu" demek sadece eskiye duyulan bir özlemi mi ifade ediyor, yoksa semtte olması istenen seçkinciliğin ve elitizmin farklı bir şekilde meşrulaştırılmış söylemini mi? îpek Yezdani B undan 200 yıl önce geniş bostanları ve kır kahveleriyle bir sahra görünümündeydi. 1850'lerde Sultan Abdülmecid bu bostanlığın bir semt halini almasını arzu ettiği için imar faaliyetlerine başladı. 1950'lerdeki iskân hareketleri ve 1980'lerdeki yüksek yapılaşmayla bostanlık ve bağlık bir araziden çok farklı bir yapıya dönüştü. "îstanbul'un gözbebeği", aradan geçen yıllarda sadece mimari ve çevresel açıdan değil, sosyalvekültürelolarakdabambaşkabir kimliğe büründü. Eski Nişantaşı gitti, yerine alışveriş ve tüketim kültürü ağırlıklı, "sarışıngüzelbakımh" kadınlarla "yuppie" görünümlü erkeklerin, üzerlerinde taşıdığı son moda markalarla caddelere damgasını vurduğu bir Nişantaşı geldi. "EskiNişantaşı"nıözleyenler, "Eğitim ve kültür seviyesi yüksek insanların oturduğu, herkesin en az bir yabancı dil bildiği, herkesin birbirine merhaba dediği"bir semti tanımlıyorlar. Kimilerine göre Nişantaşı'nda son yıllarda yaşanan değişim, yeni açılan kafeler, barlar ve restoranlar semtebir "Champs Elysee" havası verdi. Kimine göre ise "piyasa yapmak" üzere semte akan kalabalıklar, bozulma ve kimliksizleşmeyi de beraberinde getirdi. Peki, üst gelir grubundaki insanlarla birlikte birçok entelektüel, yazar ve sanatç ının da oturduğu, yazarların romanlarına "mekân" olan Nişantaşı'nda, gerçekten bir "Nişantaşılı" kimliğiyaşanıyormu? Eğer yaşanıyorsa bu kimliknasıltanımlanıyor? "Nişantaşı bozuldu" demek sadece eskiye duyulan bir özlemi mi ifade ediyor, yoksa semtte olması istenen seçkinciliğin ve elitizmin farklı bir şekilde meşrulaştırılmış söyleminimi? ESKİ VEEĞİTİMLİ PARA! Ömeğin Atılgan Bayar'ın sahibi olduğu 40binevveişyerinebedava dağıtılan Ni şantaşı gazetesinde, semtteki" iyi giyimlı, bakımlı ve üst gelir grubundaki erkekle rin" fotoğrafları "Niş erkekleri" diye haberleştirilirken, kapıcıların, otopark görevlisi ve çiçekçilerin fotoğrafları" Öteki Nişantaşı sosyetesi" başlığıyla veriliyor. Bir anlamda semtteki alt gelir grubuna ait kişiler, sadece sosyoekonomik konumlanndan ötürü "öteki" damga sını yiyerek nesneleştirilip "magazinleştiriliyor." Atılgan Bayar ise "Teşvikiye seçkinliğinin" tarihselbirgeçmişi olduğunu savunuyor. Nişantaşı'nda son dönemde yaşanan değişimlerin, semti "Beyoğlulaştırma" evresine soktuğunu, gerçek Nişantaşlıların ise "kapılarının önünde çalınan gürültülü müzikten son derece rahatsız olduğunu" söylüyor. "Buradaki elitizmin farkı şu" diyor: "Etiler'deki, Levent'teki insanlar da para var ama buradaki eski ve eğitimli para. Türkiye Cumhuriyeti içerisinde bir tür aristokrasi tanımı yapılacaksa, ona uygun tek semt Nişantaşı". Bayar," Nişantaşı kadını "nın diğer zengin semtlerinin kadınlarından farkını ise şöyle tanımlıyor: "îyi giyinir ama iyi giyinmesi bağırmaz. Markacıdır ama diğerleriyle aynı markalarıpaylaşmaz." NİŞANTAŞILILAR EĞİTİMLİ Modacı Cemil Ipekçi, büyükbabası, babası ve kendisi olmak üzere üç kuşak boyu Nişantaşılı. îpekçi, Nişantaşlılardaki Batılı kültürü, Osmanlı döneminde Trakya'dan göç edenler olmasına bağhyor. Bu yüzden de Nişantaşılılann "eğitimli" olduklannıdüşünüyor: " Benim babaannem ortaokulu Alman Nişantaşı'nda son yıllarda çok sayıda yeni kafe ve bar açıldı. Fotoğraf: Taylan Büyiikşahin Ufak bir New York gibi... 1. ^Ll ^M ^M ^P • 1 ! k r Hüsrev Gerede'nin torunu fotoğrafçı Bennu Gerede, "Nişantaşılı" diye bir kimliğin olmadığını düşünüyor. Son dönemde Nişantaşı'na televole kültürünün egemen olmaya başladığı söyleniyor... Bu görüşe katılıyorum. Özellikle bazı kafeler ve oralara gidenler bunu çok tipik bir şekilde yansıtıyor. Bütün ünlüler artık oralara gittiği için paparazziler bile onların önünde bekliyor. Herkesin elinde Gucci çantalar, bir şekilde kendilerini sergılemek ya da sergilenenlerı görmek için oradalar. Sizce olunılu bir değişim mi bu? Ben olumlu buluyorum. Caddeler toparlandı. Sanat galerileri, kültur merkezleri yapddı. Hüsrev Gerede Anıtı yapıldı. Tüm bunlar olumlu. O kafelerin önünden de geçip gidiyorum, bakmıyorum bile. Bence bu değişimler Nişantaşı'nın değerini arttırdı. Sizce bir Nişantaşılı kimliği var tnı? Bence yok. Çünkü eğer varsa ben görünüşümle Nişantaşı kadını denilen kadınların yansıttığı o kimliğe hiç uymuyorum. Ben Nişantaşı'nı ufak bir New York gibi görüyorum, yani çok kozmopolit bir yer. Dünyanın her yerinden, her tür insan var. Ama aynı zamanda da çok elit bir yer. Nişantaşı'nda kabul görmenin ön şartının belli bir kültür seviyesine sahiplik olduğu savunuluyor... Çok komik bir şey bu. Ben hayatımda böyle bir şey duymadım. Neymiş o belli kültür seviyesi? Ingilizce bilmek mi? Bu tamamıyla uydurmasyon bir şey. mektebinde, liseyi Fransız lisesinde okumuş. Babam doktor, keza büyükbabam üniversite mezunu, tüm Nişantaşılılar böyle kuşaklar boyu okumuş insanlardır." Nişantaşı'nın tam anlamıyla Batı'yla Doğu'nun sentezini yansıttığını düşünen îpekçi, "Evlerde Doğu ve Osmanlı kültürünü hissedersiniz, sokaktaki hayata baktığınızdaBatıkültürünügörürsünüz" diyor. Nişantaşı'nda son dönemde yaşanan değişimden ise şikâyetçi değil: "Hiçbir şey aynı kalamaz. Sultanahmet, Beyazıt, Kumkapı, Balat, Kuledibi aynı kalmış mı ki Nişantaşı kalsın? O semtler gibi tabii burası da asimilasyona uğruyor. Son dönemde Nişantaşılılık tekrar öne çıkmaya başladı. Ancak hiçbir zaman eski Nişantaşı olmayacağını biliyoruz. Eskisi gibi sokakta herkesin birbirine 'merhaba' dediği semt değil." Ipekçi'ye göre eskinin "Nişantaşı hanımefendileri"nin yerini "Nişantaşı kadını" aldı. "Nişantaşı hanımefendileri çok farklı ve kültürlüydü, m arka düşkünü değil di. Sokaktanevdavetlerinekadarhayatın her alanında o incelik ve zarafeti görebilirdiniz. Tiyatrosundan, operasına kadar sanata çok düşkünlerdi. Ama bugün 'Nişantaşı kadını' denilen kadına baktığınız zaman çoğunun tahsili bile yok" diye yakınıyor. Medyada, romanlarda birçok kez adı geçen "Nişantaşı kadınrnı" tanımlamayı şöyle sürdürüyor: "Bir saç biçimiyle, son çıkan bir saati takmakla ya da vitrindeki son çıkan elbisenin en pahalısını giymekle, s'leri ş ya parak konuşmakla kendini ifade eden, günde5kezyerdeğiştirerek yeni açılmışkafelerdebulunmazsa kendini seden, yaşamını sadece vitrin mankenl» olarak geçiren kadınlar. Bu değişi 1980'lerden berı var vegittikçe de artıy< Maalesef artık Türkiye'de 'trend' diye a tal bir olgu var. Yani 'trendi olmak' çı önemli. Bu kadınlar da o hafta hangi m zik dinleniyorsa onu dinliyor, hangi sa takılıyorsa onu takıyor. Vitrin mankeni ( mak için birbirleriyle yarışan kadınl bunlar. Tabii vitrin mankenleri çok güzı dir ama kafalarının içinde beyin yokti Bu kadınlarla konuşmaya başladığınız görüyorsunuz ki Türkiye'den haberd değiller, Nişantaşı'nın dışında neler olu bittiğinden bile haberdar değiller. Bütı Türkiye'yi Nişantaşı zannediyorlar. Üllt nin veya dünyanın sorunlarının çoğunı farkında bile değiller. Benim şikâyetiı öyle hoş bir varlığın yok olup yerine b bir varlığın alması."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle