17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 AĞUSTOS 2004 / SAYI959 5ELİM İLERİ Aşkı tanıtım Cüskün olduğunu kabul ediyor >elim îleri. Bunun nedeni 'ayımcılıkta Amerikan anlayışının :gemen olması. Bu yüzden de, son omanı "Yarın Yapayalnız"ın kullan lütfen... anıtımında, yayımcıların ve okurun • popüler malzemesi "aşk"ın n :ullanılmamasını istedi. Oysa omanında aşk vardı ve o aşkın akladığı insanlık halleri... )eniz )urukan arın Yapayalnız, Selim îleri'nin son romanı. îki kadın arasındaki aşktan yola çıkarak bu çağın insanının hüznünü, mutsuzluğunu, yalnızhğını anlatıyor. Bir anlamda bireyin aynasından toplumu seyrettiriyor bize. Bu seyirde cinsellik de dahil olmak üzere bastırdığımız her şeye ve sisteme karşı çıkış gözlemlenirken insanın trajedisi de anlatılıyor. Yarın Yapayalnız adlı son romanınızda iki kadının aşkından söz ediyorsunuz. Ancak romanın politik bir duruşu da var. Bir anlamda sistemin dayattığı çoğu şeye yazdıklarınızla karşı çıkıyorsunuz. Tabii, hem ben hem de romanın kahramanı karşı çıkıyor. Yaşadığımız toplumun değer yargılannı düşününce, son otuz yılda hemen hepsine karşı olduğum, hiçbirine yakmlık duymadığım bir toplumsal ortamın içinde yaşadığımı düşünüyorum. îki kadının hikâyesi ayrı bir konu. Kitabın politik bir kitap olması için çok büyük bir istek vardı içimde. Genelde kimse yazdıklarıma bu açıdan bakmadı, ama ben hep o tipşeyleryazmayaçalıştım. Yaşadığımortamdan hiçbir zaman mutlu olmadığım için onu yansıtmaya çalıştım. Aslında aşk da bir çeşit meydan okumadır. Kitaptaki çoğu kahramanın seçtikleri aşk ya da yaşam biçimleri başlı başına bir meydan okumayı gösteriyor. Özellikle de Handan Sarp. Handan Sarp'ın aşkını kaybettikten sonraki tavrında bir meydan okuma var. Ancak o aşkı yaşarken yine de içinde bulunduğu toplumun kof değerlerine uzaktan da olsa boyun eğmiş gibi geliyor bana. Yaşadığı aşkı göğsünü gere gere ifade edememiş. Kendi duygularını bastırırken topluma yenik düşmüş. Belki de bundan dolayı hırçın. Evet, bir hırçınlık var. Hem yaradılışının, sanatının hem de sanatında topluma açılmamasının getirdiği bir hırçınlık var; sanatını daha geniş kitlelerle paylaşabilseydi, belki huzura kavuşabilecekti. Ayrıca kendi yaşamında da tatminsizlik var. îçinde bulunduğu düzenle hiçbir zaman barışık olmadığı halde o düzene karşı birey olarak hiçbir şey yapamamış olması da hırçınlığa yol açıyor. Zaten düzene karşı hiçbir şey yapılamayan bir dönemininsanı. Geçmişinde, toplumsal örgütlenmenin daha fazla olduğu bir döneme uzaktan da olsa şahit olmuş. Ancak 1990'ların Özal döneminde bunlann hepsi sona ermiş. 12Eylül'ü, 12Mart'ıyaşamış,öfkesi olan, ancak o öfkeyi boşaltacak yeri olmayanbiri. Bir anlamda hem özel, hem iş yaşamında bir mutsuzluğu, sıkışmışlığı var. Önce hiç çıkış yolu kalmamış birisini anlatmak istedim İçindeyaşadığımız çok karanlık toplumun, toplumsal koşulların artık bizler için, birileri için çıkış yolu olabileceğineinanmıyorum.Mümkün olduğu kadar o karanlığı, baskıyı vererek, artık insanın umutsuzluktan başka gidecek bir yeri olma,dığınıanlatmaya çalıştım. Evet, bence hiç kötü bir insan değil Handan Sarp. Sadece bir ateş. Her ateşgibi önce kendini yakıyor, sonra çevresinı... Handan Sarp hayatın çok farkında olan biri. Onun kişiliğinin kötüymüş gibi algılanması bundan olabilir mi ? Bence de Handan Sarp, romanın diğer kahramanlarından daha fazla her şeyin bilıncinde. Bu romanda daha başka bir dün yayı, daha insancıl, barışçıl bir düzeni bir tek o istiyor. Bir insan kendimize benzemiyorsa, onu toplum olarak kanserojen madde olarak görüyoruz. Handan 'ın kötü olarakyorumlanmasında bunun etkisi var. Insanlann aynada kendini görmek ıs>temedikleribiryerde.hiçolmazsaaynada , • .. • .... .... kendini gormecesaretınıgosterebılmış. D ı ı ı ıı ı ıı Başkalarının olanaklarını ozgurce kuilan dığı bir ortamda o bunların hiçbirisini yaşamayı göze almıyor. Hem de onlardan daha fazla olanağasahipken. Yalnızcagöze almamak değil, bu koşullarda bunları reddetmenm gelecek için daha anlamlı olduğunu düşünüyor. Dışa vurulmamış, söze dökülmemiş bir çabası var. Tercih ettiği şeylerin etik değerlerini arıyor. Handan Sarp'ın sevgilisi Elem, romanda masum, temiz bir genç kız karakterinde. Ancak bir insanın bu kadar püSelim İleri'nin son romanı " Yarın Yapayalnız" bir aşkı anlatıyor, ama arka planda yakın tarih var. Romanın kahramanı Handan Sarp bütün darbelerin içinden geçiyor ve... „ , Fotoğraf: ~ ¥ w U 6 u r Demır rüzsüz olması tehlikeli geliyor bana. lyi olarak gördüğümüz şey gerçekten iyi mi ? Değil tabii. Elem kötü bir insan mı, kararveremiyorum Hatırlarsanızromanda biı ölümolayı veorada Elem'in Handan Sarp'ı avutmaya çalıştığı bir an var. Handan Sarp "OgecebirdenizdiElem, çokaz ınsanda denızı gördüm ben" diyor. Bu açıdan baktığınızda Elem'i kötü biri olduğunu sizinle paylaşamayacağım. Ama beni öylebir yerden vurdunuzki... Oiyilik bir işe yarıyor mu diye sorduğunuzda; hayır, hiçbir işe yaramıyor. Tersine, sizi alıp düzenin insanı olmaya doğru götürüyor. Romanın sonuna doğru Elem o düzene oylesinegeridönüyorki,geçmişinihiçhatırlamayacak kadar siliyor. İnsan kendi bireysel yaşamının sorumlululuğunu taşımadığı sürece, hiçbir zaman topluma, geleceğe, ütopyalara faydalı olamaz. Elem'i ürkütücü ve kötü bulmatnın nedeni, kişiliğinin çok nötr olması. Romanı, tanınıama.yanhş anlamadramı iızerine kurmaya çalıştım. Elem o yüzden sılık. Kafamızda birini yaratırız ve aslında ona âşık oluruz. Aşk bir vanılsama mı? Kesınlikle oyle. tdoller yaratırız ve onları bırbırimıze adapte etmeye çalışırız. Aslında aşk değildır o. Zaten aşk diye bir şey olduğuna ınanmıyorum. Aşk kâğıtta, müzikte, sahnede, resımde var. Ama onu kendi katamızdakiıdolleörtuştürmeyeçalıştığıınızda karşımızdakini tanıyamıyoruz. tnsanlığın iki trajedisi var diyorsunuz kitapta; yoksulluk ve cinsellik. Ben hâlâ bütun kalbimle dünyanın değişebıleceğineınanıyorum.Gençlikyıllarımdu hep bıreyci olduğum söylenmiştir. Ancak bugün baktığımda, hâlâ kendi siyası düşııncemde ısrarlıyım. Toplumlar para dıızeninden kurtulduğunda bazı şeylerin değişeceğıne inanıyorum. Ancak insanın bıreysel macerası olan, bireysel diyalektiği içinde yer alan cinsellik konusunda çok uzun yüzyıllar sonra bir yol katedilebileceğineinanıyorum. En gelişkin toplumlardabilebunukonuşmakzorbir mesele. MargueriteDuras'ın "Sevgili" diye kısa bir romanı vardı r. Duras gibi küstah bir kadın bıle, kendi yaşamına ilişkin son derece insani olan bir şeyi ancak bütün aile fertleri öldükten sonra yazabilmış. Oylesine baskılarla donanmış bir dünyada bireyin cinsellik sorununun çok daha ileride çozüleceğinı sanıyorum. Sizden önceki kuşak ya da aynı dönemi paylaştığınız birçok yazar; Pınar Kür, Leyla Erbil gibi isimler bir dönem yazmadılar ya da uzun aralıklarla yayımladılar kitaplarını. Leyla Erbil, geçen yıl Cüce adlı kitabı ile çok konuşuldu. Pınar Kür on yıl aradan sonra yayımladı kitabını. Bir kuşağın protestosu var gibi geliyor bana. Leyla Erbil ekstrem bir ornek ve çok önemsediğim bir yazar. Evet, araya uzun yıllarsokmuş. Amao, kendini tekrarlamamak için yoğun birhazırlık dönemi yaşar. Çok yazan biri olmama karşın ben de dahil olmak üzere birçok kişi böyle bir protesto dönemi yaşadı. Bu belki de ilk sizin tespıtıniz.Biziyetiştiren.varedenkoşullarla bugünkü koşullar arasında inanılmaz bir fark var. Amerikan sisteminin ıçindeki yayımcılık anlayışına yöneldiler. Bunun çok fazla tutmayacağını düşünüyorum. Farklı birokur olduğuna inanıyorum. O nedenle biraz küskün ve uzak duran kişiler, yeniden yazmaya başladılar. Orneğin, benim romanımı bugünkü koşullara göre başka türlü de lanse edebilirdik. Ancak kitabın irdeledıği aşk meselesinin niteliği konusunda, bir tek kelımenin bile tanıtımda yer almaması için özel ricadabulundum.Neden? Hiçbir şekilde bu sistemin içerısinde yer almak istemiyorum. En uçta bir şeyler yazabilir bir insan, ama bunu ticari bir amaç haline getirdiğiniz zaman çirkinleşirsiniz. • Y HANDAN SARP KÖTÜ DEĞİL Seksenlerden sonra Türkiye'de büyük bir değişim oldu. Gerek gençler, gerek biz yaştakiler bu değişikliğe son derece bilinçli, hesaplı bir şekildeyönlendirildi. Peki bize neoldu? Bizler kukla haline geldik ve geçmişteki heyecanlarımızın dörtte üçünü yitirdik. Yaşın getirdiği bir lapalaşma içindeyiz. Sizinle yapılan röportajlarda kitabınızın kahramanı olan Handan Sarp, kötü bir kadın olarak ilan edildi. Ben Handan Sarp'ı nedense kötü bulmadım. Daha doğrusu, korkutucu, ürkütücü bulmadım onun kötülüğünü. AZARIN PENCERESİNDEN DSP Başkanı olsaydım... B dçuk rez ülent Ecevit, yerini Zeki Sezer'e bırakıp gitti. Zeki Sezer, DSP'nin kongresinde yapılan başkanlık seçiminde 576, Şükrii Sina Gürel de 239 oy aldı. Bülent Bey ve Rahşan Hanım için yapılmış bir jübile ya da veda töreni şeklinde geçen, Yemen Türküsü'nü "bu gece son" şarkısını söyleyerek ağlayan delegelere, "Sayın Ecevit'in bir tavsiyesi, değerli bir bütün olan Ecevit'in öğretisinden üstün tutulamaz!" diye seslenen Şükrü Sina Gürel'in kazanması imkânsızdı. Peki, Ecevit'in tavsiye ettiği Zeki Bey'in kongre taktiği konusunda performans sergilemesi, onun partisini seçim yarışında iyi koşturabilmesinin güvencesi midir? Tabii ki hayır! Zeki Sezer, DSP Kongresi'nden kısa bir süre önce CNNTürk'te, Mehmet Ali Birand'la konuşurken, aşırı ümit veren bir lider adayı görüntüsü vermiyordu. Birand'ın Ecevit, çiftinin kapalı bir kulübü izlenimi veren DSP konusunda düşüncesini sorduğu Sezer, DSP'nin demokratik, çoksesli bir topluluk olduğunu belirten bir cevap vermişti. DSP'nin, böyle bir parti olmadığım gayet iyi biliyoruz, bir karşısına çıkan Sema Pişkinsüt'ün nasıl konuşturulmadığını, nasıl tartaklandığını, oğlunun nasıl dövüldüldüğünü anımsıyoruz. îyi bir lider adayı, Mehmet Ali Birand'ın sorusunu, hem desteğini kazandığı Ecevitleri küstürmeyecek, hem de işin esasını bilenlere "Aferin, bak, gerçeğı reddetmiyor!" dedirtecek cevabı bulmalıydı. Mesela, şöyle konıışabilirdi: "Bir tutum, belli aşamalarındaki görüntüsüne göre değil, sağladığı sonuca göre değerlendirilir: Bılime kuskün, köktendinci ve takıyyeci bir iktidar karşısında parlamento içi "Haddimizi bilmemizi!" telkin eden iktidara karşı, yüzümüzü çevirebileceğimiz bir alternatif aradığımız zaman Baykal'ın güdümünde ve baskısında sergilediğı zavallı muhalefetiyle CHP bize ümit vermemektedir. Bu nedenle Ecevit sonrası DSP'yi ciddiye almak zorundayız. Bu partinin, seçimlerde yeğleyebileceğimiz alternatif bir odak oluşturmasmı dilememiz gerekir. Şükrü Sina Gürel'in de aynı şekilde düşünüp ayrılmaması, yeni yönetimi desteklemesi gerekir. olduğu bu günlere, potansiyeli olan, ılerici bir muhalefet partisini bunca badireye rağmen ayakta tutabilerek, dağıtmadan getirmiş olmak, Türkıye'yi demokrasi yarışında alternatifsiz bırakmamak, bu memlekete yapılabilecek en Bu ülkenin aydınlığa kavuşmasını dileyenler, "DSP'nin yeni başkanı ben olsaydım ne yapardım?" diye düşünüp vardıkları sonuçlan, ilgililere duyurmalılar. Yoksa Sayın Ecevit'in son konerede önerdiöi eibi ülkevi "Atatürkçüyüm" demekgüzel şeylerdir ama yetmez! Başka şeyler de yapılmalı: Çağdaş sosyal demokrat partilerin bugün vardıkları noktalar, önerdikleri çözümler nedir? Bunlar incelenip ve yeni bir deklarasyonla yola çıkılmalı. Ev ev gezip asıl bu anlatılmalı. Parlamento içi muhalefet partisinin yapmadığı ama yapılması gereken bir gölge kabine kurulup düzeyli bir muhalefet yapılmalı. Partide demokrasi hüküm sürmeli, tüm eleştiriler, parti başkanından gelmemeli. Çağdaş politik pazarlamanın seçime üç ay kala başlamadığı, bu günden planlanmasının gerektiği artık anlaşılmalı. DSP nin veni vnnptirninp ha<;arı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle