22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 TEMMUZ 2004 / SAYI 957 11 ilişkisinde kaynağını bulan bir iktidar) Fransız filozof ve tarihçi Michel Foucault'un "iktidar üretkendir" dediği şey gerçekleşir; yani oyun oyunculannı (öznelerini) yaratır. Foucault, bu üretkenliğinedeniyle iktidarın olumlu bir yanının da olduğunu söyler, ancak yine de ona karşı mücadele edilmelidir. Bu mücadele gereklidir, çünkü gerçekliği oluşturan kurgular hiç de masum kaynaklardan beslenmemekte, eşitsiz güç ilişkileri içinde ideolojikyapılarbarındırmaktadır. Kısacası doğallaşıp değişmezlik kazanan bu kurgular, insan üzerinde eşitsiz sınırlamalar getirmektedir. İktidarın her yerde olduğu bir toplumda sınırlama da sadecebirinin diğeri üzerinde uyguladığı güç ile gerçekleşmiyor. Modern iktidarın getirdiği sınırlama kişinin kendi elleriyle kendi üzerinde uyguladığı bir yapıya bürünüyor. Toplumda doğallaşmış "olması gerekenler" var. Vekişi; o gerekenlere yetişmek, onları gerçekleştirmek için kendine müdahale etmek durumunda. Yani iktidar, kişinin kendiyle kurduğu bilinç ilişkisi aracılığıyla tesis ediliyor. Bunu da biraz daha açmak için üzerinde değişiklikler yaptığımız futbol oyunumuza geri dönelim. Onun iyi bir oyuncu olmayı kaf aya koymuş bayan elemanlarından birini düşünelim. Tabii bu arada oyunun da öyle isteyince "ben oynamıyorum abi" denilecek türden bir oyun olmadığını da anımsatalım. Bu oyuncu kalelerden birinin dibinde hayata gözlerini açmış ve sürekli devam eden, en iyi olmanın temel amaç olarak koyulduğu bir maçın içinde özneleşmiş olsun. Topa sadece kaleci olunduğunda elle dokunulabileceğini düşünüyor, elinde düdük sağa solabuyruklaryağdıran kişilerin emirlerini karşı konulamazmutlaklarsanıyor olsun. Ayağında Nike ayakkabı olmadığından ve kadın olduğundan topa bir seferde yalnızca iki kere dokunabileceğini ve eğer gol atarsa yarım sayılacağını doğal bir gerçekmiş gibi kabul etmiş olsun. Malum, bu oyuncu amacına ulaşabilmek için, verili kuralları kendi kendine telkin ederek "varılması gerekene" yetişmek durumunda. Bu yolla topa iki kere dokunarak erkeklerin attığından iki kat daha fazla gol atmalı ki gol kralı olabilsin. Kısacası "iyi oyuncu" olabilmek uğruna verili kuralları ve onların getirdiği sınırlamaları kendi üzerinde uygulamalı ve bu yolla kendini disipline etmeli ki istediğini gerçekleştirebilsin. iyi de neden o kuralları kabul etmek ve eşitsizliklerine maruz kalmak zorunda olunsun ki? Hakikat olarak kabul edilen o kurallar, kurgusal ve değişebilir olduklarına göre bulunmadıkları bir yaşam da olabilir. O halde ne yapılabilir? iktidar, oyuncunun o kuralları hakikat olarak kabul edip üzerlerinden kendi kendine müdahale etmesi aracılığıyla gerçekleştiğine göre; en azından bu kabullerle kendimizi, verili olması gerekenlere yetiştirmeye çalışmadığımız bir yaşam olabilir. Foucault buna "Hakikatle Savaşım!" diyor. Yani bizim hakikatimiz haline gelerek doğallaşan ve değişebilirliğini gözümüzde yitiren sınırlamalara karşı "Niyeymiş?" sorusunu sorarak "saçmalamak". Ennormalgözükeni verildiği gibi kabul etmeyerek. "Deli olmak". Ha takım arkadaşlarından dayak yemekmi?Odacabası...# i Kim koydu bu kuralları? Affedçrsin ama şimdi ben bu topu elimle tutamayacak mıyım? Sizce de bır futbolcunun bu soruyu sorması saçma değil mi? Futbolcu bir soru daha öne çıksın: Niye saçmaymış ki? Gerçekten neden saçmadır, futbol oyunu oynarken topu elinle tutup tutamayacağını sormak? Cevabı oldukça basit görünüyor. Malum futbol bir oyundur ve her oyun gibi onun da belli kuralları vardır. Oyunıın içıne girdiğin zaman o kurallara uymak mecburiyetindesindir. Aksi takdırde ya onun yaptırımlarına maruz kalırsın ya da oyun dışı olursun. Madem oynamaktasın bu kuralları sorgulamazsın, uyarsın. Onlara uyayım mı uymayayım mı derken topu kaptırıp gol yemek saçmalıktır. Peki oyunun kuralını sorgulayan her soru saçma mıdır? Ne gibi kurallar olursa sorgulanmayı hak eder? Bunu cevaplamak için futbol oyunumuzun içerığinde birkaç değişiklikyapalım. "Topaelledokunmak yasaktır" kuralı gibi "Yahudi oyunculara tekme atmak faul sayılmaz" diyelim. Sonra iki kural daha ekleyelim "Kadınlarınattıklarıgolleryarımsayılır" ve " Ayakkabısı Nike olmayanlar bir seferde topa en fazla iki kere dokunabilir" diyelim. Şimdi kurallar böyle olduğunda Nike ayakkabı alamamış oyuncuların, kadın ve/veya Yahudi olanların "Bu kurallar niye böyle? " diye sormaları saçma değil, haklarınıyiyen sınırlamalara karşı anlamlı bır özgürlükçabasıoluyor. Kısaca kurallar hiç de "masum" olmadıkları durumlarda onlan sorguiamalc özgürlük için kaçınümaz bir koşul haline geliyor. Birkaç eklemeyle olmayan bir futbol oyunu simuleettik. Ama malum ederken kullandığımız kurallar hiç de" olmayan " kaynaklardan devşirilmedi. Herbiri çok da gerçek olan bir sürü görüntü getirdi gözümüzün önüne. "Erkektir döver de severde"diyenbirkadınınyüzü,"Yahudiler altinsandır. Yokoluşları dünyaiçin temizliktir" diye kalkan binlerce el ve "sahip olmanın" tek değer olduğu, sahip olamayanın insandan sayılmayıp en temel haklardan dahi mahrum bırakılmaya başlandığı koca bir sistemin taşıyıcılarının şapkalarındaki şirket markaları... Burada konunun bu kadar keskin bir şekilde oyundan gerçeğe geçmesi rahatsızlık uyandırabilir. "Kardeşim hani bizimoyun?" diyesordurtabilir. Bu soruya verilebilecek en usturuplu cevap sanıyorum "Aha bu 'îktidarın ne olduğunu anlatabilmek için oyunla gerçeğin arasındaki farka kafa yorulabilir. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden E.Çetin Gürer'in yaptığı tam da bu. Geçen günlerde düzenlenen "Delilik ve Sinema" konulu etkinlikte, aşağıdaki metni katılımcılara sundu. Gerçeği de, oyunu da belirleyenin iktidar olduğunu vurgularken "saçmalamayı" övdü... E. Çetin Gürer Futbolda topu elle ııtmamanın ıedenini >ormak 'saçmalık" Tll? da oyun!" olacaktır. Hakikaten oyun ile gerçek arasındaki çizgi nasıl çiziliyor? Bir şeyin oyun mu gerçek mi olduğunu neye göre söyleriz? îlk aklıma gelen cevap: "Içinden çıkıp evimizin yolunu tutabildiğimize oyun deriz" oluyor. Tamam da içinde olduğumuzun, bir oyundan çıkıp evine gitme oyunu olmadığını nerden bilebiliriz?Bu yolla bir yerevarılacağa benzemıyor. Bu soruyu cevaplamak için oyundan ve gerçekten ne anladığımızı daha ıyı açmaya çalışmalıyız. GERÇEĞİN KURALLARI... Oyun, önce de söylediğim gibi belli kuralları olan ve bu yüzden o kuralları sorgulamadan kabul ettiğimiz bir yapı. Bir diğer özelliği de o kuralların birileri tarafından konulmuş, değişebilir yani kurgusal olmaları. Gerçek de oyun gibi belli kuralları barındırıyor ve onları dayatıyor, ancak o kurallar birileri tarafından konulmuş değil, doğaya içkin olarak tanımlanıyor. Yani kurgusal değil, doğal oluyor. Bu durumda oyun ve gerçek arasında net bir ayrım yapılabilmiş gibi gözüküyor. Ancak gerçeğin kurallarına biraz daha derinlemesine bakıldığında işler biraz karışıyor. Mesela "Erkektir döver de sever de" sözünün dayandığı erkeğin üstiin olduğu anlayışı; aslen erkeğin fiziksel, dolayısıyla doğal üstünlüğünden kaynaklandığı şeklinde savlanıyor. Ancak tarihin belli dönemlerinde çok daha farklı düşünen toplumlarınvarlığı.koşullareşit olduğunda ve bahsi geçen hiyerarşik anlayış kabul edılmemiş olduğunda kadınların erkeklerden arda kalan bir yanlarının olmadığı nınaçıkolması...Görülüyorkibuüstünluk anlayışı, hiç dedoğadankayn aklanmıyor, erkek egemen topluma özgü, tarihin belli bir dönemindeoluşmuş, kurgusal bir anlayış. Aynı şekilde Yahudilerin alt insan olması ya da parası olmayanın temel hakları kullanmayı hak etmediği düşünceleri hep belli toplumsal koşullar içinde, belli dönemlerde yerleşmiş kurgusal kurallar. Hal böyle olunca gerçeğin de oyundan çok farklı olmadığı, onun da oyun gibi kurgusal olduğu söylenebilir. Aradaki fark oyuncunun; içinde olduğu şeyin, oyun olduğunun ayırdında olup olmaması. Gerçek, kurgusallığını ele vermeyip oyuncularına kendini "doğal" olarak kabul ettirmesiyle kendini oyundan ayırır. İKTİDAR ÜRETKENDİR... Bu noktada gerçeğin kurallarını koyanın iktidar olduğu söylenecek olursa (ki bu Foucault'un tanımlackğı "Modern îktidar"dır. Yani tek noktada yoğunlaşmış değil, bütün topluma dağılmış, her insan Iktidarın koyduğu oyunun kurallarını hakikat kabul etmemek mümkün... HAYVANLAR BİTKİLER lezyonlar'dışarıdan dikkat çekmez. Ozellikle kontrol edilmeli. Ilerlemiş durumlarda diş etlerini de etkileyebiliyor. Yanağın yan tarafında geniş doku kayıplı yaralara neden olabiliyor ki bu tür lezyonlara genelde tedavi edilememiş sokak kedilerinde rastlanıyor. Dudak lezyonları kaşıntılı değil. Dişi kediler yatkın ve her yaşta rastlanıyor. Taban yastıklarına yerleştiğinde ise topallık dikkat çekicidir. Kontrol edildiğinde bölgenin şiştiği, yara açıldığı gözleniyor. Enfekte oluyor, basmaya çalıştığında canı yanıyor ve topallık meydana geliyor. Bütün kedi ırklarında gözlenebiliyor. Cinsiyet ayırımı yok, dişide ve erkekte rastlanma olasılığı aynı. Kesin nedeni bilinmiyor. Genetik yatkınlık söz konusu ve daha çok genç kedilerin hastalığı. Çok ilerlememişse kedinin genel durumu iyiliğini koruyor ve iştahsızlığa neden olmuyor. Kesin tanı için kan tahlilleri yapılmalıdır. Teşhis kesinleştiğinde uygun tedavi ve uzun zaman takıp gerekiyor. Bu tip kedilerin hiçbir zaman pirelenmemesine ve allerjenlere maruz kalmamasına dikkat edilmelidir.# Kedi yaralarına dikkat fylin Iunç ediler birçok yönden özeldirler. Örneğin çok düzgün bir iskelet yapıları vardır. Kemikler cetvelle çizilmiş kadar düz ve mükemmeldir. Biz genelde şöyle deriz: "Kedi kedidir, başka hiçbir şey değil". Tabii bıınun yamnda sadece onlara özel hastalıkları da var. "Eosinofilik plak hastalığı"da böyle bir problem ve çoğunlukla gözden kaçıyor. Tedavi edilmediğinde kronikleşen hastalık uzun yıllar tekrarlayarak devam ediyor. Genelde birden oluşmuş izlenimi veriyor. Yerleştiği bölgede kızarıklık, şişlik gözleniyor. Hayvan rahatsız oluyor, yalıyor ve kaşımaya çalışıyor. Lezyonlara çoğunlukla altveüst Bitkiniz hasta mı? Melek Taner itkiler dilleri olmayan çaresiz canlılar. Bu yüzden onların hasta olduklarını, komaya girdiklerini ancak bazı gözlemlerle anlayabiliriz. Yapraklarında sararma ve hızlı dökülme, yaprak uçlarında derin yarıklar varsa, bitkimize ihtiyacından fazla sulama yapmış olabiliriz. Bu durumda sulamayı kesip toprağı havalandırmak, eğer gerekiyorsa toprağı tamamen yenileyip ölü kökleri temizleyip, bitkiyi yeniden saksıya dikrnelfyiz. K dudak, taban yastıkları, bacak arka kısımları, karın içinde rastlanıyor. Birden kedinizin alt dudağının şişkin ve kızarık olduğunu fark edersiniz. Dudak dışarıya doğru hafifçe büyümüştür. Üst dudağın iç lusımlarında iki taraflı lezyonlar dikkat çeker. Üst dudaktaki B Yapraklar dökülmeyip, sadece yaprak damarlannda sararma ve kahverengileşme varsa bitkimizin gübre ihtiyacı var demektir. Ihtiyaca uygun gübreyi azot, fosfor ve potasyum içeren yaprak gübreleri ile vermeliyiz. Gübrelemeyi marteylül dönemi arasında 15 günde bir, eylülşubat arasında ayda bir yapmakta bitki sağlığı açısından yarar vardır. Bitkimiz çiçek açmıyorsa, gübre yetersizliği veya ışık yetersizliği var, alt yapraklarında sararma ve çürüme varsa, saksı ve toprak değişim zamanı gelmiş demektir. Bitkimizin tepe yaprakları ve sürgünlerinde sararma ve dökülme başlamışsa ihtiyacından az su vermiş olmalıyız. Bu durumda suya doyurmak ve bu sulamadan sonra baş parmağımızı toprağa batırıp, derindeki toprağın nemini kaybettiğini anladığımızda saksıdan su çıkana kadar sulama yapmalıyız. Bitkimizin yapraklarında ve gövdesinde bazı hastalık ve zararlılar gördüğümüzde ise böcek veya hastalığın cinsine göre bir ziraat mühendisine danışarak ilaçlama yapmalıyız. %
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle