Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 HAZÎRAN 2004 / SAYI 951 ÇOCUK 7 Gülüyorum çünkü... Kendimize güvenimizi kaybettikçe ağız dolusu gülemiyoruz. Çocukların içten, samimi gülüş ve tebessüm sayısı günde 600'ü buluyor. Yetişkinlikte ise bu sayı 15'e düşüyor. Çünkü doğduğumuz andan itibaren günde ortalama 10 olumsuz ileti alıyoruz... Figen Atalay ir bilim adamı, başarısınm sırrını şöyle açıklamış: "Çocukkenbirgünelimealdığım soğuk su şişesi kaydı ve düştü. Annem sadece olayı gözlemledi, bağırmadı, cezalandırmadı. 'Bu suyu senin temizlemen gerekiyor' dedi. 'Suyun görünüşü de çok hoş' diyerek bana süngeri verdi, temizledim. Sonra birlikte yine şişeye su doldurduk, iki elimle nereden tutacağımı denedik, dökmeden nasıl tutacağımı öğrendim. Annem karan bana bırakmıştı, beni engellememişti." Bu bilim adamının annesi, karar verme sorumluluğunu o yaşta vermiş. Çoğumuz, o yaşlarda engellenerekhayatabaşlarız." Ayağa kalkma düşersin", "Onu elinde tutma düşer, bir yerine batar" vb. vb. Engelleyici iletişimle çocuklar, kendilerini if ade edemez ve güvenlerinikaybederler. Güvenimizi kaybettikçe de daha az gülmeye başlanz... OLUMSUZ DAVRANIŞIN NEDENLERİ Çocuk/yetışkin umutsuzlıığa kapılınca davranış bozukluğu gösterir. Yararlı olabıleceğine ınanmaz, kendini işe yaramaz olarak gorür. Bunun sonucunda da davranış bozukluğu göstererek bir şeye aıt olduğunu belirtir. Davranış bozukluğu bir amaç taşıyorsa bunun sonııçlarını inceleyerek cevap bulabiliriz. Buna göre; Çocuğun/yetışkinin davranışları karşısında kendi tepkilerinizi gözleyin. Sizin duygularınız karşınızdaki kişinin amacını açıklar. Çocuğunuzun davranışlarını düzeltme çabanızda, onun verdiği tepkileri izleyin. Bu onun ne amaç edindiğini gösterir. Kısacası sadece davranışın olumsuzluğu değil, davranış sonunda elde edılen sonuçlara bakmayı öğrenin. OLUMSUZ DAVRANIŞLARIN 4 AMACI Dikkat Çekme: Ozellikle çocuklar, dikkat çekmek, ilgi, sevgi görmek için olumsuz davranışlarda bulunabilirler. Sadece talep edildiğinde değil, çocukla hiç ummadığı anda ılgilenmek de bu davranışı söndürebilir. En iyi ilgi, onun beklemediği anda verilen ilgıdir. Güç Kazanma: Güç kazanma peşinde olan çocuk/kişi lider olunca onemli birı olacağı hissine kapılır, 'Kimse beni bir şey yapmaya zorlayamaz' duşüncesiyle hukmetmeyi, kendi istediklerini yapmayı tasarlar. Annebaba, çocuğa itaat etmeyi öğretmişse bile, bu başarı geçicidir. Annebaba tartışmayı kazansa da çocukla iletişimı yitirmiştir. Çocuk karşı çıktığı zaman annebaba kızar, öfkelenir. Çocuk istenmeyen davranışını sürdürür ya da geçıci olarak susar, sonra yeniden başlar. Hem de daha şiddetle... Sonuçta güç peşindeki çocuğıın/kişinin annebabası/yakınlan bu gucü ele geçirme savaşından kendini sıyırmalıdır. Kişinin/çocuğun güç edinme isteğine güç gösterileri ile karşı çıkmak onun bu duygusunu daha da güçlendirecektir Bu guç savaşı sürerse intikama yol açar. tntikam: lntikam peşindeki çocuk kendisinin sevimsiz olduğuna ınanmıştır. Ancak başkasmın canını acıttığında önem kazandığı hissine kapılır. Zalim, sevimsiz, kötü olarak tanınmayı ister. lntikam peşindeki kişi kendini incinmiş hisseder ve misillemeye girişir. Çocuk davranışını şiddetlendirir ya da başka silah keşfeder. lntikam duygusu kişinin mutsuzluğundan kaynaklanır. Sakin ve iyi niyetle, çocukla/kişiyle ilişkiler geliştirilmeli Eğer bu ilişkide savaş sürer ve kişi kendini yenilmiş hissetmeye başlarsa, mücadeleden vazgeçilmemeli ve yetersizliklerinı ortaya koyması engellenmeli. Yetersizlik: Yetersizlik duygusu yaşayan çocuk/kişi karşısında yaşadığımız duygu çaresizliktir. Çocuk/kişi kendini çaresiz hissedince vazgeçmeye veya teslim olmaya kalkar. Kişi pasif davranıyor, uyarıları, önerıleri cevapsız bırakıyorsa zor bir durumla karşı karşıyayızdır. Kendini yetersiz hisseden kişiye yapılacak en büyük iyilik, onun güçlü yönlerıni vurgulamak, teşvik etmektir. B düğümüze dikkat çekerek şunları söylüyor: " Yapma, eğer, keşke, evet ama, gibi kelimelerle duyduğumuz cümleler bizi etkiler. Örneğin; servisi kaçırırsan hayatın biter, evegeç kalırsan baban seni görmesın gibi. Yaşadığımız, duyduğumuz ileti sayısı, bir yılda 3650'yi buluyor. Çocuk, 14yaşınakadar49 bin olumsuz ileti alıyor. 15 yaşından itibaren de bir konuda korku, kaygı, öfke ve kızgınlık dolu kararlar verebilir. Başarılı ve mutlu olmak için iç engelleri ortadan kaldırmak gerekir. DOĞRU KARAR VERMEK... Psikolog Dr. Işın Akı, doğru karar vermenin, doğru düşünmekle gerçekleşebileceğini vurguluyor. Dr. Akı'ya göre, doğru düşünmek için bir olaya farklı bakış açüarından bakabilmek gerekiyor. Farklı açılardan bakabilen çocuk, yetişkinliğinde de tek noktaya saplanıp kalmıyor. Okulda çözeceği bir sorunu da değişik bakış açısıilegörebiliyor. Dr. Işın Akı, doğduğumuz andan itibaren günde ortalama 10 olumsuz ileti alarak büyü Olumsuz iletiler ve sürekli eleştiri gülmeyi engeüiyor... Bilinçaltı mirasları... Takdir Etmek: Saçımı süpürge ettim ama... Zamana Karşı Yarışmak: Çabuk ol... Mantıklı Olmak: Ben daha tecrübeliyim, senin kötülüğünü istemem... Hayatın Komik Yönleri: Sen daha çok gülersin; sınavı kazanma, ben sana gösteririm... Hayat Çelişkilerle Dcilu: Çeneni kapa, çorbanıiç... Dayanıklı Olmak: Dayanıklı ol, hava soğuk üşürsün... Abartmak: Sana milyonlarca kez ders çalış, adam ol demedim mi? Davranış Psikolojisi: Keşke benim sülaleme çekseydin... Olağanüstü Durumlara Hazırlıklı Olmak: Kafana taş düşünce akıllanacaksın, kafanıduvarlaravuracaksın... Kıskanmak: Dünyada benim gibi annesi/babası mükemmel olmayan kaç çocuk var biliyor musun ? Sabırlı Olmak: Baban eve gelsin, gör gününü... Hak Almak: Eve gidelim, ben sana hakkını veririm. Benim sende çok hakkım var, nasıl ödeyeceksin bilmem... Diyalog Kurmak: Sana bir şey sorulunca cevap ver çocuğum... Sus konuşma, beni dinlemedin, başına bunlar geldi... Tıp Bilgileri: Televizyon seyretmekten gözlerin şaşı kalacak, seni kimse beğenmeyecek... Genetik Bilgiler: Sen keşke bana çekseydin. Babanın/annenin kirli kromozomlarınıtaşıyorsun... Bilgelik: Benim yaşıma gelince göreceksinhayatı... Adalet: Benim sanayaptıklarımı inan sen çocuklanna yapmazsın. Hergün senin için yapıyorum... Sevgi: Ben seni çok seviyorum ama sen ders çalışmayıp beni iiziiyorsun... Ölçmek: Beni mi çok seviyorsun, babanımı/annenimi? Dürüstlük: Yalan söyleme çocuğum, senden tek istediğim dürüst olman. Anne ben dürüstçe söylüyorum, ders çalışmak istemiyorum. Evet... Ama yavrum... Oynayanlar, düşleyenler... O tuz altı yaşındaki mühendis Yvan "Bir kenar semtte yaşıyorum" diyor. "Hafta sonları çoğu kez, birkaç arkadaşla hemen futbol ya da voleybol maçı çeviriyoruz. Mahalledeki küçükler de katılıyor aramıza. Bayağı kafa yapıyor top oynamak, iki saat boyunca tüm sıkıntılarımı unutuyorum..." Kadınlar sık sık, eşlerinin eğlenmek için bir konserve kutusunu tekmelemelerine ya da tüm öğleden sonrayı kumdan kaleler yaparak geçirmelerine, acımakln şaşkınlık arasında kalakalmış bakarlar. Erkekler büyük bir tasasızlıkla, yeniden çocuk olmayıkolaylıkla mı beceriyorlar? Kadmların potansiyel olarak anne olmaları, onlara daha fazla sorumluluk yüklüyor ve bu hafiflik alanına geçmelerini engelliyormu?"Erkekleriniçlerindekiçocuğu ortaya çıkarmakta daha güçlü yanları olduğu söylenemez" diyor psikanalistMarieLaureColonna,"Yalnız onlar bunu daha dışadönük davranışlarlayaparlarvegöze batar. Kadınlar içlerine dönerler daha çok". Jungise bilinçaltınınçokmuhafazakAar olduğunu söylüyordu: "Erkeklerin bugün yarattıkları oyunlar, tarih öncesine uzanıyor, av izi sürmeye eşdeğer. Kadınlar mağaranın çevresinden ayrılmıyorlardı. Bu biyolojik miras, davranış farklılıklarıyla açıklanabilirler; erkekler daha çok hareket ediyor ve konuşm uyorlardı, bu onların iletişim biçimiydi, kadınlarsa sözcükleri yeğliyorlardı." Kadınlar oyun aracılığıyla iç çocuğu ortaya çıkaramıyorlarsa, neyle yapıyorlar bunu? "Kızlar bebekle oynarken, oğlanlar küçük arabaları ya da futbolu yeğlerler" diye özetliyor psikiyatr GillesFormet, "Çok sonra oğlanlar erkek olup topları tekmelediklerinde, bu bir oyun olarak kalır. Oysa kadınlar evi çekip çevirir ya da çocuklarıyla meşgul olurken, çocukken oynadıklan oyunlan yaparlar ama bu bir işlev kazanır. îç çocuklarını ortaya çıkarmak için ise rol değişikliği yapmalarına olanak veren aktivitelere yönelir kadınlar; tiyatro, resim, dans gibi. Bunlar aracılığıyla gündelik işleri unutmak için bir yol bulur ve çocuk oyunlannı yinelemiş olurlar." İç çocuğu ortaya çıkarmak neyi simgeliyor? Bu yalnızca geçmiş ve geleceği bir paranteze almaktan öte, şimdiki zaman için de haz kaynağı olabilir mi? AntikYunan'da farklı iki zaman vardı: Khronos, toplumsal zamandı, bu hayatını kazanmak gibi kiralık aktivitelere ait zaman için kullanılıyordu, kairos ise salt yaşantısal zamanı temsil eden zaman birimiydi. DÜŞLEMENİNGÜCÜ... Bizim iç çocuğumuz kairos'a dayanır... "Kadınların kronolojik zamanı bir tarafa itmekte büyük yetileri vardır" diyor Colonna, "ona gerçekten sahip olmayı düşünmeden bir lamba, bir çiçek demeti, bir kumaş düşleyebi lirler. Buyetenekbulunmazbirenerji kaynağıdır". Ve bu enerji iç çocuğu, çocuksu olandan ayırt eden şeydir. Birçok kadın, eşlerinin çocuklanna karşı mesafeli"kalmalarından yakınır, oysa annelerin babaları suçlamaları yersizdir. Erkekler de kadınlar gibi çocuklarıyla oynamak gereksinimi içindedirler, çünkü erkekler az konuşur. Çok değerli, sözsüz bir bilgelik sahibidir erkekler ve oyun yoluyla bunu geçirebilirler çocuklara. Içindeki çocukla bağlantı kurabilmeyibaşarmakçokönemlidir. Yaşamlarımızdaki yaratıcılığın ııstası, bu iç çocuktur ve şimdiki an ile temasımızın sürekli olmasını o sağlar.# Psychologies'den çeviren: EMREÇAĞATAY Erkekler gamsızdır denlr, kadınlar ise daha gerçeğe bağlı, daha ciddi... Çocuk yanlarını ortaya çıkarmakta zorlanıyor mu kadınlar? "Hayır" diyor uzmanlar, "sadece onlar bunu başka türlü gerçekleştiriyor"...